KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını görüşüyoruz. Şimdi, ülkemiz aslında üç konuda; bilimde, sanayide, teknolojide maalesef hak ettiği noktada asla değildir. Yani elbette belli noktada gelişmeler vardı ama son yıllarda, özellikle son birkaç yıldır tekrar geriye doğru yürüdüğümüzü hissediyoruz, tekrar eski fabrika ayarlarına döndüğümüzü hissediyoruz. Çünkü Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bilim nerede olabilir? Özgür habitatlarda ortaya çıkar bilim. Dünyada şu anda hareket hâlinde olan bir şey var, nedir? Fikir, bilim ve bunlar özgür habitatlara doğru yürürler çünkü insanların fikirleri vardır, insanlar hep arayıştadırlar, merak ederler, meraklarını araştırmalara dökerler ve bu meraklarını da gidermek için bilim üretmeye çalışırlar. Yalnızca üniversitelerde değil, bir atölyenin başındaki bir usta da bilim üretmeye çalışır "Daha iyi nasıl yaratabilirim?" diye, kendi başına araçlar geliştirmeye çalışır ve bu çerçevede bu fikirler ortaya çıktığında "Bir fikrim var." diyen ne yapar? "Bunu ben nerede geliştirebilirim, nasıl bir habitatta geliştirebilirim?" diye arayışa girer. Bu habitatlar nerelerdir? Elbette sanayi anlamında bu önemlidir, teknoloji alanı ve üniversiteler. Bütün bunların özgür olduğu habitatlarda bu fikirler gelişir, inovatif fikirlere dönüşür ve sonra sanayinin konusu olur, sanayi bir sonuçtur, çıkan fikirlerin onları yalnızca ürettiği bir mecradır.

Ve bir şey daha var Sayın Bakan: Sonuç olarak sanayiyi tartışacaksak buradaki başlıklarımız, "Nasıl bir sanayi?" meselesi. Bakın, sizin sunumunuzu dikkatle dinledim. Sanayinin sonuç olarak bileşenleri var Sayın Bakan, öyle değil mi? Yani sanayi pek çok bileşenden oluşuyor. Siz konuşmanız boyunca "İş adamları..." dediniz, "İş adamları, yatırımcılar, girişimciler..." dediniz. Ya, bir sefer şu "iş adamları" lafını terk edeli... Artık 2017 dünyasındayız Sayın Bakan, "iş insanları" diyoruz, yıllardır bunu dedirtmeye çalışıyoruz sayın bakanlarımıza. Maalesef, Türkiye Bilimler Akademisinin sitesinde de hâlâ "iş adamları" olarak geçiyor. Sizi de uyarıyorum Sayın Başkan, hâlâ "iş adamları" olarak geçiriyorsunuz. Bakın, birkaç kadın bürokrat arkadaşınız var, iş kadınları da var. O yüzden önce "iş insanları" diyebilmemiz gerekiyor sunumlarınızda Sayın Bakan.

Diğer mesele: Sanayinin esas bileşenleri Sayın Bakan, işçiler. Yani yalnızca "iş adamları, iş adamları..." diyorsunuz, ben "iş insanları" diyorum. Ya, sunumunuzda tek kelime işçilerden bahsetmediniz, tek bir "işçi" kelimesi duymadık sizden. İşçiler ya, milyonlarca insan, o sanayinin bileşenleri, sabahın köründe kalkıp akşama kadar emek üreten, iş güvencesiz ve iş sağlığı anlamında sıkıntıları olduğu için iş cinayetlerine maruz kalan milyonlarca işçi var. Ülkemiz iş cinayetlerinde Avrupa'da 1'inci sırada, dünyada 5'inci sırada, böyle bir ülkedeyiz ve onlarla ilgili tek bir kelime dahi etmediniz; çalışma şartlarıyla ilgili, zorluklarıyla ilgili, sendikal sıkıntılarıyla ilgili tek bir kelime sunumunuzda yok.

Sonra ne var bileşen olarak? Doğa var ya, ekoloji var. Tek bir kelime duymadık sunumunuzda doğayla ilgili. Yani bu sanayi yıllardır doğamızı kirletiyor, katlediyor, bununla ilgili "Ya, arkadaş, bu konuda bizim hedeflerimiz var. Bundan sonra doğayı kirletmeyecek, katletmeyecek sanayilere doğru yürüyeceğiz." diye tek bir kelimeniz yok sunumunuzda.

Yani ne yok? İşçi yok, kadın yok, emek yok, doğa yok sunumunuzda Sayın Bakan, ne var? İş adamı da iş adamı... Eyvallah, olacak tabii ki, bu da bileşenlerinden biri, girişimci olacak, fikri olan insanlar olacak ama bu bileşenlerden yalnızca bir tanesi. Geri kalan bileşenleri unuttuğunuz sürece Sayın Bakan, ne etkin bir bilimimiz olur ne sanayimiz olur ne teknolojimiz olur. Bu anlamda sizi uyarıyorum; umuyorum ki bunları içeren anlamda sunumlar bundan sonra yaparsınız veya cevaplarınızda bunlarla ilgili bir şeyler söylemenizi istiyorum.

Sayın Bakan...

BAŞKAN - "Sizi uyarıyorum." Evet...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Beni mi dinliyorsunuz?

BAŞKAN - Siz "Uyarıyorum." dediniz de ben de onu dinliyorum, buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki, Sayın Bakan...

BAŞKAN - "Uyarmak" kelimesi biraz sert geldi de ona baktım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Uyarmak mı dedim ben? Uyarıyorum tabii ki, uyarmayayım mı? Sonuç olarak bir milletvekili, bir bakan arkadaşımızı...

BAŞKAN - İşte, ses tonunuzla birleşince biraz öyle geldi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bu ne hassasiyet!

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - "Uyarmak" biraz ağır oldu, öneride bulunabilirsiniz.

BAŞKAN - Efendim, ben hassas bir insanım Sayın Kürkcü, biliyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki, Sayın Bakanım, şimdi, iktidarınızın 2023 hedefleri vardı, öyle değil mi? Bilmiyorum, hedeflerinizin hâlâ arkasında mısınız, "500 milyar dolar ihracat yapacağız." diyorsunuz öyle mi 2023'te? Bakın, yıllardır 150-140; 150-140 gidip geliyoruz, aynı yerde çakılmış kalmış durumdayız ve yüksek teknoloji ürünlerde yüzde 3 küsurdayız yıllardır. Ya, on beş yıldır iktidardasınız, on beş yıldır yüzde 3 küsurlardayız yüksek teknoloji ürünlerde ve siz diyorsunuz ki: "Biz on yıla kadar yüzde 8'e çıkaracağız, yüzde 15'e çıkaracağız." Ya, Allah'ınızı severseniz, şimdi bir veri olur bir girdi anlamında, hani bu habitatlardan bahsettim ya, fikrin çıkacağı, bilimin çıkacağı, inovasyonun çıkacağı, teknolojinin çıkacağı habitatlar anlamında bir hayalimiz olur, bir verimiz olur elde, bir girdimiz olur, dersiniz ki: "Evet, ya, bu Bakan, bu Hükûmet, bunu yüzde 15'e çıkarabilir." Ama maalesef bu anlamda bırakın ileriye gitmeyi, bilim anlamında geriye gidiyoruz. Bilim insanları, fikri olan insanlar, ülkemizden dışarı gidiyorlar çünkü fikrini burada geliştirebileceği bir habitat görmüyorlar. Bunun yerine ne kalıyor Sayın Bakan? Şimdi, düşünün ki, eğer ki siz inovatif, fikri olan insanları burada tutamazsanız ne yaparsınız? Sanayi anlamında bazı teşviklere girmek zorunda kalırsınız. Neyinizi teşvik edersiniz? İşçinizi. "Gel sanayici, burada ucuz iş gücü var." Ne dersiniz? İşte, "OHAL var, bak, burada grev dahi yapamıyorlar." dersiniz. Ne dersiniz? "Ben yüksek vergi almayacağım, yıllarca da sizden vergi almayacağım. On yıl boyunca sen yatırımını yap, biz sizden vergi filan almayacağız." dersiniz. "Çevre meselesi, Hak getire, çok temiz olmasa da olur, yeter ki sanayi olsun." dersiniz. Bütün bunlardan bizi kurtaracak şey Sayın Bakan, ülkemizdeki öncelikle özgürlük iklimini yaratabilmektir. OHAL'i devam ettiren bir iktidar, gelmiş burada diyor ki: "Ben yüzde 15 yüksek teknoloji ürün..." Hangi OHAL'le yönetilen ülkede yüksek teknoloji ürün ihracat oranı yüzde 15'e çıkmış? Bir tane örnek verin. Kuzey Kore'de mi, nerede çıkmış? Hangi ülkede var bu? Taklitten başka ne yapmış OHAL'i olan ülkeler? Ama özgürlüğü olan ülkelere doğru fikirler akmış, orada fikirler geliştirilmiş, patentlere dönüşmüş ve patentler de ya o ülkede ya başka ülkede imalata dönüşmüş. Ama Sayın Bakan, bu konularda gayet uzağız.

Bir konu daha var: Üretimler istihdam yaratmıyor Sayın Bakan. İstihdam konusunda, mutlaka... Bakın, işsizlik oranlarımız düşmüyor, yükseliyor. Diyeceksiniz ki: "Belli rakam artıyor. İş gücüne katılım oranları arttı." Ama Sayın Bakan, hep 2002 öncesinden örnek veriyorsunuz ya, 2002 öncesinde hiçbir dönemde bizim işsizliğimiz yüzde 8'in üzerine çıkmadı; şu anda, iktidarınızda yüzde 11 ve yükseliyor, genç işsizlik oranı yüzde 24 ve yükseliyor. İşsiz yüz binlerce, milyonlarca üniversite mezunu var. Bu anlamda tedbirlerinizle ilgili neler düşünüyorsunuz? Bu sanayide üniversitelilerin, işsizlerin istihdamı konusunda neler düşünüyorsunuz?

Bir şey daha var: Teknoloji iyidir, hoştur ama bir yandan insanların işini de alır, bir yandan yeni işler yaratır. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Mesela Batı'da şöyle şeyler var: Birçok sanayide robotlar girdi şimdi ve yakın gelecekte, bir on yıl, yirmi yıla kadar pek çok işi robotlar yapacak ve bu sanayideki işsizlik yani iş kaybetme oranı son derece yükselecek. Bazı ülkeler robot vergisini gündeme getirmeyi düşünüyorlar, diyorlar ki: "Milyonlarca insan var ve bunların işlerini robotlar alıyor." Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum. Yani istihdam nasıl yaratacağız, hangi konularda yaratabiliriz, hangi sektörleri teşvik etmek lazım ki gençlerimiz iş bulsunlar; bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum.

Diğer mesele: Kredi Garanti Fonu, bir kortizon etkisi, geçici olarak bir rahatlama yarattı; evet, yarattı, yaratır yani bünyeye kortizonu basarsanız rahatlama yaratır ama bakın, Sayın Bakan, sonuna geldik, yan etkileri de oldu ekonomide, faizleri filan yükseltti, şimdi Kredi Garanti Fonu'nu yükseltme imkânlarımız da yok gördüğüm kadarıyla. Ve yapılan bütün kredi garanti fonları, hepsi, biliyorsunuz ki borç çevirmeye yaradı yani işletmelerin borç sıkıntıları vardı, borcu çevirmeye yaradı ama yatırıma dönmedi Sayın Bakan. Bakın, kapasite kullanım oranları yüksek olmasına rağmen yeni yatırımlar gündeme gelmiyor. Neden? Çünkü güven meselemiz var Sayın Bakan. Yatırımcı ve sanayici, güven olmadığı için, geleceği göremediği için, OHAL'le yönetildiğimiz bir ülke ve daha da karışabilecek bir ülke olarak gördüğü için yatırımcılar... Siz de dediniz, yurt dışı yatırımlar artıyor. İnanın, pek çok yatırımcı, girişimci yurt dışında yatırım planlıyor; Türkiye'deki yatırımlarını azaltıyorlar, yurt dışında yatırımlar yapmaya başladılar. Bu anlamda da güveni öne koymayan bir bakış, ülkenin OHAL'den çıkmasını, özgürlüğü öne koymayan bir bakış, 80 milyona güven vermeyen bir bakış, maalesef, sanayide de büyümeyi yaratamaz diye düşüyorum.

Yerli araba meselesine gelmek istiyorum, tabii ki herhâlde bugünkü meşhur konumuz olacak, herkes herhâlde bahsedecek. Sayın Bakanım, otomotiv sanayi dünyada yaklaşık 3 trilyon dolarlık bir gayrisafi hasıla yaratıyor. Biz de bunun yüzde 1 kadarını alıyoruz. 3,5 trilyon olabilir, son rakamları bilmiyorum, biz de yaklaşık yüzde 1'ini alıyoruz. Hep de öyle oldu, son on beş yıldır da, on yıldır da böyle gidiyoruz; yüzde 1. Nüfusumuz da dünyanın yüzde 1'i. Yani, bu anlamda elbette büyük bir sanayi ama çok da büyük bir pay almış değiliz yani nüfusumuzdan daha fazla bir payımız yok. Şimdi, önümüzdeki yıllarda bu 3 trilyon dolar, 3-4 trilyon dolar 7-8 trilyon dolara çıkacak yani dünya gayrisafi yurt içi hasılasındaki pay 7-8 trilyonla çıkacak. Neyle çıkacak? İnovatif fikirlerle çıkacak yani otonom arabalar, işte efendim, akülü, işte elektrikli arabalar ve arabaların iç dizaynlarıyla ilgili fikirlerle çıkacak.

Şimdi, arabanın karoserini yapmak hiçbir şey değil artık biliyorsunuz yani o şaseyi yapmak; bilgisayara koyuyorsunuz, oradan çıkıyor. Kasasını yapmak da bir şey değil. Bir dizayn, bir şekil şemal olacak tabii ki ama esas mesele inovatif fikir. Şimdi, bu inovatif fikriniz olmadan, arabaya artı değer katacak bir fikriniz olmadan "Ben araba yapacağım arkadaşlar, yerli araba yapacağım." diye çıkarsanız boşluğa düşersiniz. Ya, Tesla örneğini vereceğim, Tesla'nın önce arabası yoktu Sayın Bakan veya bugünlerde Apple arabaya çalışıyor, arabası yok şu anda. Tesla'nın da arabası yoktu dört yıl önce, beş yıl önce, çıktı "Benim bir fikrim var. Ben arabaya bir pil takarım, o arabayı 300 kilometre götürürüm." dedi ve fikirle dünyanın en büyük şirketleri içine girdi. Yalnızca fikir bakın, araba daha yolda yürümeden fikriyle çıktı, insanları buna inandırdı, "Evet, Tesla bunu yapabilir." dendi. Şimdi sizin fikriniz yok, yeni bir inovatif fikriniz yok yani bunu daha doğrusu sunmadınız, "E, ben yerli araba yapacağım. Ne yapacağım? Buna teşvik vereceğim." Ne diyor bütün yatırımcılar? "E, devlet teşvik verecek bize. Ne yapacak? Vergi almayacak, kamu alım garantisi verecek." falan filan. Ya, bununla ilgili deneyimlerimiz var Sayın Bakan, Anadol deneyimimiz var mesela bununla ilgili; korumacı ve devletin teşvikiyle, himayesinde olan deneyimlerimiz var. Ama, eğer ki inovatif bir fikriniz yoksa o arabayı dünya liginde bir öteye çıkaramazsınız ve bunu açıklamadınız. Ve 5 benzemez bakın, birbiriyle hiç bugüne kadar birlikte iş yapmamış 5 şirketi bir araya getiriyorsunuz; e, bunlar ortak bir hedefe kilitlenecekler ve inovatif bir fikir bulacaklar. Bakın, siz 2015 seçimlerinden önce de Saab'ın bir arabasını getirdiniz 47 milyon euroya insanları inandırdınız işte, "Ey bize oy verin, biz yerli araba yapacağız." O zaman da dedik, dünyada hiçbir araba yerli değildir yüzde 100, hiçbir araba. Her arabanın yüzde 50'si, 60'ı, 40'ı, 70'i yerlidir; geri kalanı dışarıdan parçalarını alır. Ama, yeter ki bir fikriniz olması lazım, o arabayı piyasada tutunduracak, katma değer katacak "Evet ya, ben bu arabayı alayım çünkü bunun artı şu özelliği var." dedirtecek bir fikir lazım. Yoksa "yerli araba" dediğiniz ancak korumacı bakışa hapsolmuş bir noktada kalabilir Sayın Bakan, buna dikkat etmemiz gerekir.

Ve aynı zamanda rekabeti bozabilir. Ya bir sanayiniz var ya buraya sokacaksınız bir aktör, "E, ben buna teşvik veriyorum." diyeceksiniz, mevcutlar ne olacak? Bununla ilgili de fikrinizi merak ediyorum. Nasıl, Rekabet Kurumundan görüş aldınız mı bununla ilgili bir oyuncu sokacaksınız.

Sonra, Bilimler Akademisine geleyim Sayın Bakanım, sürem daralıyor. Sayın Bakan, bakın, Bilimler Akademisine umuyorum ki sonunda konuşma şansı vereceksiniz, onlara da soruyorum. Ya, özerk olan bir kuruluştan bahsediyoruz ve bilim anlamında yalnızca o kurumdan bahsetmiyorum, genel anlamda bilim özgür değilse orada bilimden bahsedemeyiz, bir vesayet altındaysa burada olan görüntü gibi özgürlükten bahsedemeyiz ve özgürlüğün olmadığı yerde bilim çıkmaz Sayın Bakan. Ve bakın, dünyadaki ilk 500 üniversite içinde Türkiye'den tek bir üniversite yokken siz ülkeyi işte, yüzde 15 ihracatın içine yüksek teknolojili ürün satan bir ülke durumuna getiremezsiniz Sayın Bakan. Bütün bunlar bakın, sizin Bakanlığınız konusu değil diyebilirsiniz ama sizin Bakanlığınızın tam da konusu. Bunlarla ilgili bence ilk çağrıyı sizin yapmanız lazım. Bilimin özgürlüğü, üniversitenin özgürlüğü, hapiste olan akademisyenlerin özgürlüğü, gazetecilerin özgürlüğü; bunların hepsi sizin konunuz Sayın Bakan.

Bakın, patent meselesinde hemen bir örneğini vereyim. Türkiye'de 1 milyon kişiye düşen patent sayısı 15, 16, 17; rakamları siz verin, benim bildiğim 15, 16, 17 veya 20 olmuş olabilir son yılda; bu iki yıl öncenin rakamı bendeki. 1 milyon kişiye kaç patent veriyoruz biz? 15, 16, 17 çıkarıyoruz. Ya, bu Japonya'da kaç? 2.600, 2.700; son rakamı bilmiyorum, siz söyleyin yani 150 katından fazla, 100 katından fazla; Almanya'daki oran belli, Kore'deki oran belli. Sayın Bakan, bu noktada bakın, patentlerin çıkması için bütün saydığım unsurların... Türkiye'de o habitatı yaratmamız gerekiyor. O habitatı yaratamadan maalesef ne yerli otomobil, yerli ve millî olabilir ne katma değeri olabilir ne bilim özgür olabilir ne de diğer sanayilerde bu anlamda katma değerli ürünler üretebiliriz.

Teşekkür ederim.