KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve değerli arkadaşlar; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, kapitalizm tartışmasını Bekaroğlu Hoca ve Sayın Bakan başlattı. Ben öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bu mevcut bütçe finans kapitalinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hazırlanmış bir bütçedir. Niye finans kapitali ihtiyaçlarını hazırlamaya yönelik bir bütçedir? Bu bütçe içerisinde işçiyi, emekçiyi, yoksulu, çiftçiyi, esnafı, kendi emeğiyle çalışan insanları görmek mümkün değildir. Görülse bile çok kısıtlı ve sınırlı bir şekilde görülmüş. Daha çok finans kapitalin ihtiyaçlarını gözeten ve buradan o ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan bir bütçedir. Dolayısıyla denilebilir ki: Bu bir kriz bütçesidir. Bu bütçe finans kapitalin veya kapitalist sistemin yaşamış olduğu krizi atlatmaya ve bunu geçiştirmeye yönelik hazırlanmış bir bütçedir. Bu bütçe hazırlanırken bu krizi yaratan, bu krizin nedenlerini ortadan kaldıran bir yerden bakmaktan ziyade krizi yönetmeye yönelik olarak oluşturulduğunu söylemek mümkündür. Şöyle ki: Vergilerin artırılması, istihdamı çok fazla geliştirmemesi, Türkiye'de yaşayan işsizliğin, yoksulluğun büyümesi, faizin artması, enflasyonun yükselmesi gibi bütün parametrelere ilişkin düzeltici, o parametrelerin negatif etkilerini ortadan kaldırıcı bir içerikte olmadığı içindir. Dolayısıyla "Bu krizin temel nedenleri nelerdir?" diye ortaya koymak gerekirse, kanımca iki neden var.

Bir: İç politikada ve Türkiye'nin iç işlerinde yaşamış olduğumuz temel sorunlar ve bu temel sorunların başında da gelen şey özellikle OHAL, KHK, demokrasiden uzaklaşma, şiddet, çatışma ve gerilim politikalarının artmış olması en büyük nedenlerdendir. Yani yönetim sorunu ve bu yönetim sorunu kapitalist bir mantıkla, kapitalist bir anlayışla gidermeye çalışma.

İki: Dışsal nedenlerdir, dış politikada yaşamış olduğumuz sorunlardan kaynaklıdır. Özellikle Orta Doğu, Avrupa, Amerika gibi alanlara ilişkin dış politikada yaşanan sorunlar kriz ürettiği içindir. İkili bir kriz durumu söz konusu olduğundan dolayı -hem içeride hem dışarıda- ekonomi de hâliyle iyi gitmemektedir.

Şimdi, ekonomide durumun hiç iyi olmadığını ne yazık ki arkadaşlar, AK PARTİ'li arkadaşlarla paylaşmak ve Sayın Bakanımızla paylaşmak lazım. Bakın, şuradan çıkın, Sakarya Caddesi'ne gidin, Kızılay'a gidin, karşılaşacağınız her 5 kişiden veya 2 kişiden 1'iyle konuşun, "Durumunuz nasıl?", "Ekonominiz nasıl?", "Refahınız nasıl?" diye soru sorun. Ben inanıyorum ki her 10 kişiden 9'unun durumunun iyi olmadığı cevabını alacaksınız. Esnafsa, işlerinin iyi gitmediğini; memursa, aldığı paranın kendisine yetmediğini; köylüyse, ürettiğinin karşılığını alamadığını; çiftçiyse, çok ağır borç yükleriyle karşı karşıya olduğu cevabını alacaksınız. Yani insanların onda 9'u Türkiye'de mutsuz, gerçekten mutsuz ve karamsar. Yani bu mutsuzluğu, bu karamsarlık tablosunu birtakım böyle illüzyonlarla, birtakım böyle algı yöntemleriyle iyi göstermek belki anlık bir rahatlamayı getirebilir ama süreklilik açısından da hiç de gerçeğe uymayan bir tabloyu beraberinde getirecektir.

Şöyle ifade etmek istiyorum: Şu anda büyüme rakamları belirtiliyor, büyümeden bahsediliyor. Evet, bir büyüme var, bu büyüme de çok sanal bir büyümedir. Toplumun ağırlıklı kesiminin; çalışanların, esnafın, işçinin küçüldüğü, işsizliğin büyütüldüğü ve toplumun küçük bir azınlığının abartılı ve çok büyük oranda büyüdüğü rakamlar ve büyüdüğü noktalardır yani ekonomik büyüme toplumun bütün kesimini kapsayabilecek, bütün kesimini içeren dengeli bir büyüme olarak ne yazık ki gerçekleşmemektedir. Kredilerle, borçlarla ve yapılan birtakım harcamalarla bir büyüme illüzyonu yaratılıyor ve bu büyüme illüzyonu da toplumun sanki kendisinin bütününün büyüdüğü algısıyla servis edilmeye çalışılıyor. Bu, sağlıklı bir büyüme, dengeli bir büyüme değildir. Dolayısıyla bunu da ortaya koymak ve buradan doğru bir tespiti yerinde yapmak lazım.

Bakın, biraz önce söyledim, burası da dâhil olmak üzere gidin insanlar sorun "Mutlu musunuz, mutsuz musunuz?", "İyimser misiniz, karamsar mısınız?", "Yarına dair kaygılarınız var mı, yok mu?" diye. Sayın Bakan, inanıyorum ki yine onda 9...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hep "inanıyorum" diyorsun, inanmakla olmaz ki, istatistik lazım.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Mutsuzlar, insanlar gerçekten çok mutsuz. Katılıyor musunuz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İstatistiklere bakmak lazım, inanmakla olmaz ki.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Güven endekslerine bakın.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Bakın, bir istikrar var, onu da söyleyeyim, mutsuzlukta istikrar var, karamsarlıkta istikrar var, tatminsizlikte istikrar var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kasım rakamlarına bakın.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Böyle çokça övünerek kendinize mal etmeye çalıştığınız... İşte, hani "Biz geleceğiz, istikrarı sağlayacağız." diyordunuz ya, doğrudur, bir istikrarı sağladınız ama insanların mutsuzluğunda, insanların tatminsizliğinde ve karamsar olmasında bir istikrar sağladınız ve bu istikrarsızlık hâli ne yazık ki yerleşik bir davranış hâline gelmiş durumdadır. Toplumda müthiş bir çaresizlik psikolojisi egemen. Ekonomik parametrelerden tutun da sosyal, siyasal alanlara varıncaya kadar bu durum söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu kriz sadece Türkiye'nin krizi değil, bu kriz 1990'lı yıllardan beridir küresel kapitalist sistemin de yaşamış olduğu bir krizdir. Küresel kapitalist sistem 1970'lerde, 1945'lerde üretime dayalı tekelvari bir modelle kendini gerçekleştiriyordu ve üretime dayalı tekelvari model birtakım stoklamaları, birtakım şişkinlikleri beraberinde getirerek büyük bir hasar aldı ve 1970'lerden sonra finans kapitale dönüştü. Tamamen spekülasyonlar üzerinden balonlar gerçekleştirildi, spekülatif birtakım finans oyunlarıyla, finans hareketleriyle kapitalist sistem bu krizini aşmaya çalıştı ve bu kriz aşma tekniği ve yöntemini de çeşitli yöntemlerle süreklileştirmeye çalıştı. Bakın, ünlü düşünür Deleuze'un Kapitalizm ve Şizofreni isimli bir kitabı var -bundan yıllar önce, Fransız bir düşünürdür- orada Deleuze der ki Kapitalizmin yapısallık sorununa dair: "Kapitalizm bir telafi rejimidir. Bohçayı yamalayan, asla bohçayı yenilemeyen, bohçada sürekliliği sağlamayan bir sistemdir; sürekli telafiler yaratır. Telafiler neye göre yaratılır? Anı kurtarmaya yönelik yaratılır, krizi geçiştirmeye yönelik yaratılır, sanal bir mutluluk duygusu yaratır, sanal bir tatmin duygusu yaratır; insanları kendi gerçekliğinden de uzaklaştırır." Bu, bugün Türkiye'de yaşanmaktadır. Bugün ABD'de sağın bu kadar yükselmesi, Avrupa'da sağın bu kadar yükselmesi, Türkiye'de sağın veya krizin bu kadar derinleşmesinin en büyük nedeni finans kapitalin bu yapısal krizidir yani sizin bütçenizin de tabi olduğu sistemin bir krizidir. Bu sistemsel kriz daha fazla popülist söylemleri, daha fazla milliyetçi söylemleri, daha fazla demokrasiden uzaklaşma söylemlerini üretiyor. Bir şeyi daha üretiyor, demagoglarını üretiyor, illüzyonistlerini üretiyor, insanlara sentetik bir yaşamın mutluluğunu üretiyor. Dolayısıyla insanlar maskelerle yaşamaya, kendi gerçekliğinden uzaklaşmaya yöneliyor ve müthiş bir toplumsal ve bireysel yabancılaşma yaşanıyor.

Bununla ilgili 1990'lardan beri kullanılan bir algı tekniği var, şu anda Türkiye'de de aynısı uygulanıyor, 2016 yılında Oxford Sözlüğü tarafından yılın kelimesi olarak seçilen bir algı tekniğidir. Bu nedir? "Post-truth" yani "post" ötesi, öte demek, "truth" da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - ...gerçek, gerçek ötesi gibi bir anlama geliyor.

(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)

BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen toparlar mısınız?

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - "Post-truth" tekniğidir. 1990'lardan beridir bu teknik bu kapitalizmin yaşamış olduğu krize bir çare olarak kullanılmaktadır. Nedir "post-truth"? Hakikatlerin, gerçeklerin ve olguların duyguların ve kanaatlerin gerisine düşmesidir. Yani gerçek, duygunun gerisine düşürülecek; olgu, kanaatin gerisine düşürülecek ve insanlara siz nasıl bir duygu aşılıyorsanız, nasıl empoze ediyorsanız yaşam öyledir. İşte, ekonomik büyüme dediğiniz şey bu algı tekniğiyle, bu "post-truth" tekniğiyle birileri tarafından iyi gösteriliyor ama hakikatlere vurduğunuz zaman, az önce dediğim gibi yaşama dokunduğunuz zaman bunun gerçek olmadığını, bunun kurgulanmış ve tasarlanmış bir algı olduğu hakikatini göreceksiniz. Ondan dolayı, bu tekniklerle, krizleri sürekli yönetme modeliyle ekonomiyi büyütmek, ekonomiyi gerçek, nesnel boyutlarda geliştirebilmek de ne yazık ki reel olmamaktadır ve mümkün olmamaktadır.

Yapılması gereken şey, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, tamamen kapitalistik mekanizmalarından uzaklaşıp kapitalistik mekanizmalarına karşı daha demokratik, daha toplumcu ve halkı merkezine alan ekonomik, sosyal, siyasal projelerde bulunmaktır, o modeli esas almaktır...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sosyal kapitalizm.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sosyal kapitalizme de karşıyım, sosyal kapitalizm de değil.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kapitalizmin her türüne karşısınız.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - ...halka dayanan, halkın yerinden yönetim gücüne ve iradesine dayanan, ekonomiyi demokratikleştiren, siyaseti de demokratik bir eksende ele alan bir modeli gerçekleştirmektir.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen...

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Toparlıyorum.

Yani iktidarınızı da paylaşabilme gücünü gösterebilmenizdir. Toplumun bütün...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ayrılıkçı siyasete de karşı mısınız?

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Kesinlikle, kesinlikle karşıyız. Siz ve biz varız. Ben dün de konuşmamda belirttim...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz, biz yokuz; hepimiz varız.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Naci Ağbal ve İbrahim Ayhan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, ikimiz de Rabia etrafında birleşmiş durumdayız.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Ama işte, o, homojenleştirmedir; o, kapitalistik bir yönetme tekniğidir.

BAŞKAN - Çok geniş bir tartışma konusu, başka bir gündemde onu ele alalım inşallah.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Yani yapılması gereken şey, toplumun bütün sorunların, sözümün başında ifade ettiğim o iç sorunların, iç politikada yaşanan sorunların ve dış politikada yaşanan o krizli sorunların temel çözümlerini demokratik bir paradigmayla, demokratik bir perspektifle ele almaktır, bunun gereklerini yerine getirmektir.

Bakın, bütçenizle ilgili de bir şey daha söyleyeyim, unuttum, bütçe oluşturulurken emekten yana, çalışmadan yana...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Halktan yana.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - ...halktan yana kesimlerle görüştünüz mü Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Evet, bu, halkın bütçesi.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Kimlerle görüştünüz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Halk hazırladı bunu.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - İşverenlerle yani büyük sermayeyle, patronlarla ve değişik kesimlerle...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sendikalarla görüştünüz mü?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hepsiyle, hepsiyle.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, yapmayın. Hangi sendikayla görüştünüz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Taşeronlarla görüştünüz mü?

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sendikalarla görüştünüz mü?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hepsiyle görüştüm.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, kapanışta kimlerle görüştüğünüzü lütfen Komisyona anlatın.

Buyurun Sayın Ayhan, tamamlayın lütfen.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Şimdi, gerçekten hani görüşmek...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Samimi olarak görüştük.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - İnanıyoruz, öyle diyorsanız inanıyoruz ama düşüncelerini yansıtmamışsınız.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Ben de, bütçeniz hayırlı olsun, saygılar sunuyorum.