Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
Konu | : | Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 24 .11.2017 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli üyeler, sevgili konuklar; çok önemli bir teklif var önümüzde, Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi bu. Öncelikli şunu belirtelim: Türkiye'nin çok partili hayata geçtikten sonra demokrasiyle ilgili en iyi başardığı işler arasında seçimler geliyor. Bu konuda bizler üniversitede derslerde de vurgularız, bazı eksiklikler olmuştur, bazı sıkıntılar yaşanmıştır fakat son yıllara kadar seçim konusunda çok büyük tartışmalar, şaibe iddiaları olmamıştır. Bunu giriş olarak belirtmemin nedeni, iyi işleyen bir sistemi bozmak yerine, onu daha iyi hâle getirecek, sıkıntıların doğduğu sorunları giderecek çalışmalar yapmak gereğine işaret etmektir.
Şimdi, bizde seçim hukukunun temel ilkelerinden biri, seçimlerin yapılış ve denetiminde elbette yargının önemli bir rol üstlenmiş olması ama aynı zamanda her aşamada siyasi parti temsilcilerine yer verilmiş olmasıdır. Böylece karşılıklı bir denge ve fren mekanizması kendi mantığına göre, kendi gereklerine göre seçim teşkilatında ve seçimlerin yönetiminde sağlanabilmişti. Zannederim, bugüne kadar, en azından son yıllara kadar -onların da hangi seçimler olduğunu belirteceğim- seçimlerle ilgili çok ciddi tartışmaların yaşanmamış olmasında bu durumun çok özel bir etkisi vardır. Siyasi parti temsilcilerinin YSK'dan başlayarak il ve ilçe seçim kurullarına varana kadar sandık başında da yer alması seçimlerin sağlıklı işlemesinde biraz önce de söylediğim gibi çok önemli rol oynamıştır.
Peki, esas karşılaştığımız sıkıntılar ne olmuştur? Seçimlere müdahale iddiaları ve sonuçları etkileyecek seçim hileleri meseleleri, özellikle yerel seçimlerde 2014'te, hatta 2009'da da gündeme gelmişti. Genel seçimlerle ilgili bu çapta çok büyük tartışmalar yaşanmadı ama 16 Nisanda yapılan referandumda hâlâ devam eden şaibe tartışmaları olduğu da hepimizin malumudur. Neden böyle bir sorun yaşandı referandumda, neden böyle bir tartışma ortaya çıktı? Yine biliyoruz ki Yüksek Seçim Kurulunun seçimler, oy kullanma, seçim işlemleri devam ederken verdiği bir karar. Şimdi, böyle bir durumun ortaya çıkmasını önlemeye yönelik herhangi bir hüküm bu teklifte yer almıyor. Oysa eğer bir düzenleme yapılacaksa, böyle önemli bir konuda bir düzenleme yapılacaksa en taze tarihi esas alıp en önemli tartışmanın yaşandığı konuyu öne çekmek ve o tartışmanın kaynağını, sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışmak gerekir. Bir defa, bu yok.
İkincisi: Seçimlerle ilgili gözlemcilik ve seçim kurullarında faaliyet gösterme, görev yapma konusu Türkiye'de iyi işleyen bir sistemdi, hatta bana göre özellikle siyasi partilerin müşahit görevlendirmesi ama ondan öte sivil toplum örgütlerinin ve sivil inisiyatiflerin seçimlerin kontrolü için, sağlıklı geçmesi için oluşturdukları ağlar ve yaptıkları faaliyetler de çok önemli olmuştur yani seçimin denetiminde elbette yargı birinci derecede görevli ve yetkili olur, siyasi partiler bu konuda yine kendi alanlarında görev ve rol üstlenirler fakat bütün denetim meselelerinde kamusallığın ne kadar önemli olduğunun da burada hatırlanması ve hatırlatılması gerekiyor.
Yargıyı bile tarafsız kılmanın en etkili yolu olarak kamusal denetim gösterilir. Bu konularda inşallah alt komisyonda ve alt komisyon görüşmeleri tamamlandıktan sonra burada yapılacak tartışmalarda daha ayrıntılı bilgiler verme imkânımız olur. Kamusal denetim, tarafsızlığı olabilecek en üst düzeyde sağlamanın en kuvvetli imkânı, metodudur. Bu kamusallıktan kastımız tabii çok geniş bir çerçeveyi kapsıyor. Mesela yargının bile kamusal denetiminden söz edildiğinde çeşitli ağlarla önemli davaların ya da her çevrenin üzerinde özel durdurduğu yargılamaların gözlenmesi ve oradaki akışın kamuoyuna duyurulması yöntemi kamusal denetimde kullanılan bir yöntemdir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, İsviçre'de, Avusturya'da ve başka ülkelerde buna benzer ağlar vardır. Yargının bile bu şekilde tarafsızlığı sağlanmak için kamusal denetime açık hâle getirilirken seçimlerde kamusal denetim imkânını kısıtlayacak bir yola gitmeyi anlamak mümkün değildir. Esasen bu konuda bugüne kadar ne gibi bir sorun yaşandığını da ne bu teklifin gerekçesinde ne de bu teklifin savunulması adına yapılan açıklamalarda bir bilgiye rastlayabiliyoruz. Neden iyi işleyen bir sistem bozuluyor yani sandık kurulu başkanlıkları ve il, ilçe sandık kurulları, il, ilçe seçim kurulları görevlerinin seçim müdürlüklerine aktarılması neden ihtiyaç duyulan bir konudur? Bir de müşahitlikler meselesi var. Müşahitlik sistemi neden bozuluyor, neden değiştiriliyor? Bugüne kadar bu konularda gerçekten bir sorun yaşandı mı? Bize göre, müşahitlerin çokluğu ve bu konuda siyasi partilerin de yetkili, görevli olması, yetki sahibi olması, etki imkânına sahip olması herhangi bir sıkıntı yaratmadığı gibi tam tersine en zor şartlarda bile seçimlerle ilgili şaibe tartışmalarının çok fazla büyümesini de engellemiştir çünkü ortak sorumlulukla ve karşılıklı denetimle hareket ediyordu siyasi partiler, her kademede böyle bir işleyiş vardı. Şimdi, neden bu bozulmak isteniyor? Bunları, eğer seçimlerle ilgili işleyişi, iyi işleyen yerleri bozarsanız bu tartışmaların önünü almak mümkün değil.
16 Nisan referandumuyla ilgili tartışmaları hatırlayalım. İktidar tarafı bunları haksız bulduğunu söylüyor ama ne derseniz deyin, bu tartışma bitmeyecek, unutulmayacak da. 16 Nisan ileride hep bu iddialarla birlikte anılacaktır. 1946'dan sonraki seçimleri hatırlayın. Biz bugün onlarla ilgili konuştuğumuzda da hâlâ orada usulsüzlükleri ve o müdahaleleri konuşuyoruz, seçim sisteminin nasıl bozuk olduğunu konuşuyoruz yani aradan altmış yıl geçse de yaşanmış usulsüzlükler mutlaka gündeme geliyor. Zaten bu konularda ders kitapları, araştırma, inceleme eserleri bu tartışmaları kaydediyor ve hafızaya bunlar nakşoluyor yani kamusal hafızaya da akademik hafızaya da bunların yerleşmemesini önlemek mümkün değildir. O zaman şimdi bu YSK'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi'yle getirilmek istenen demin söylediğim çok sıkıntılı değişiklikler de bundan sonraki her seçimde yeni tartışmaların, şaibe iddialarının ortaya çıkmasına yol açacaktır. Yapılacak her seçim bir şaibe tartışmasının gölgesi altında kalacaktır.
Seçim müdürlükleriyle ilgili düzenlemede de aynı sıkıntıyı görmek mümkün. Özellikle mülakat sisteminin nasıl kayırmacılık ve kadrolaşmaya yol açtığı da biliniyor. Esasen Türkiye bu konuda hâlâ çok ciddi sıkıntılar yaşıyor pek çok alanda, özellikle yargı alanında mülakat sisteminin yarattığı kadrolaşma ve kayırmacılık sorunlarıyla boğuşuyor. Bundan önce yaşananları da yaşanan tecrübeleri de dikkate almak lazım. Seçimlerle ilgili böyle önemli bir birim oluşturulurken en objektif atama yönteminin tercih edilmesi lazım. Türkiye'de en fazla şaibe yaratan sözlü sınav, mülakat usulünün burada kesinlikle yer almaması lazım çünkü seçim müdürlüklerine verilen yetkiler son derece önemli ve seçim müdürlükleri seçimlerin akışını belirleyecek bir ağırlığa sahip kılınıyor bu teklifte. Bu nedenle, dediğim gibi, atama usulüyle ilgili yapılacak düzenleme, buradaki düzenleme mutlaka değiştirilmeli ve mülakat sistemi kaldırılmalı, daha objektif yöntemler üzerinde durulmalıdır. Elbette diğer konularda da söyleyeceklerimiz var ama şu genel bilgiyi tekrar hatırlatma ihtiyacı duyuyorum.
Değerli arkadaşlar, seçim sistemi, 1950'den itibaren aşağı yukarı bir altmış yıl çok zor zamanlarda bile iyi işlemiş bir sistemdir Türkiye'de. Hatta şöyle alıntıları da hatırlatabilirim: Türkiye demokrasisiyle ilgili önemli akademisyenlerin, yabancı akademisyenlerin yabancı dilde yazdıkları eserlerde Türkiye demokrasisinin pek çok yanının sıkıntılı olduğu söylenir, yazılır, özellikle denge denetleme mekanizmalarında, temel hak ve özgürlükler konusunda ciddi sıkıntılar olduğu belirtilir ama seçimler Türkiye demokrasisinin bu altmış yıl boyunca sağlıklı işleyen neredeyse tek kurumu olmuştur, son altı yedi yılı bir kenara bırakıyorum. Bu böyle bir sistemin, böyle iyi işleyen, esas itibarıyla, temel ilkeleri itibarıyla iyi işleyen sistemin en kritik noktalarında ciddi şaibe yaratan değişikliğe gitmenin amacı ne olabilir?
Öte yandan, bir nokta daha: Seçim sistemiyle ve seçimlerin örgütlenmesiyle ilgili değişiklikler genellikle iktidarlar tarafından kendilerine avantaj sağlayacak şekilde hazırlanır. Bundan önce de çeşitli konularda bu tür manevralara tanık olduk. Aynı iddia burada da yeniden gündeme gelecek, emin olun gündemde de uzun süre kalacaktır. Bu teklifin hazırlanmasındaki asıl amaç, "İktidara önümüzdeki seçimlerde avantaj sağlamaktır." intibası ve iddiası çok güçlü temellere sahiptir. Şaibeli ve tartışmalı bir seçim sürecinden iktidar olarak çıkmanın ne böyle bir avantajı sağlayan partiye ya da partilere ne de ülkeye bir yararı olabilir. Tam tersine demokrasimizin epeyce hırpalanmış olmasına rağmen hâlâ işlemesi, işlediği varsayılan ve işlemesi çok umulan, umut edilen bu önemli alanı da artık bu itibarını kaybedecektir yani seçim de demokrasinin, Türkiye demokrasisinin işlemeyen konularından biri hâline gelecektir. Zaten bu son halkadır yani bunu koparırsanız aslında bir yerleri de iyice dağıtmış olursunuz ki seçim şaibeli olursa başka konularda yapacağınız iyi düzenlemeler bile demokrasinin itibarını ve geleceğini kurtarmaya yetmez. Ön şartıdır seçim, düzgün, dürüst, eşit, serbest bir seçim demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. En azından seçimlerde iktidar olma umudu bu sistem içinde mücadeleye ve çalışmaya devam etme konusunda muhalefeti teşvik eder, insanların da sandıktan umudu kesmelerini önler. Eğer sandıktan geniş kitleler umudu keserse açıkçası bu çok trajik bir durum olur ki Türkiye'de son zamanlarda yapılan kamuoyu anketlerine baktığımızda kararsızların sayısı oldukça yüksek. Bu kararsızlar içinde oy kullanmayı düşünmeyenlerin oranı da yüksek. Özellikle muhalefet partilerine oy veren seçmenler arasında da sandığa ve seçim güvenliğine ilişkin kaygılar, şüpheler çok yüksek. Şu sözleri pek çok yerde duyuyoruz, sizler de duyuyorsunuzdur zannederim: "Ne yaparsak yapalım, biz ne kadar yüksek oy alırsak alalım seçim manipülasyonu ve hilesiyle zaten bu iktidar yine kendini sandıktan çıkaracaktır." Bir iktidarın böyle bir izlenim, böyle bir algıyı yerleştirmiş olması kendisi adına da ülke adına da çok talihsizdir, son derece sıkıntılıdır. O nedenle Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi önümüze gelmişken esas son yıllarda yaşadığımız sorunları düzeltecek değişiklikler üzerinde yoğunlaşalım, iyi işleyen hususları bozmayalım.
Dediğim gibi, daha ayrıntılı tartışmaları hem alt komisyonda hem burada yine yapmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.