| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .12.2014 |
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Tekraren teşekkür ediyorum.
Sektör temsilcilerinin perakende ticaret geleneğinin evrilmesi noktasındaki düşüncelerine saygı duyuyorum. Biz bunun farkındayız. Meselemiz bu gerçekliği ret, inkâr değil ki. Yani Türkiye'nin geç kalmış dönüşümlerinin önümüze koyduğu bir problemi konuşuyoruz. Mesele şu: Biraz evvel ifade ettiğiniz tüketici güveni, güven veren ekonominin Türkiye'yi bu anlamda bir fırsatlar ülkesine dönüştürdüğü; alışveriş merkezi zincirleri de bu anlamda bu fırsatı pozitif anlamda kendilerine çevirmişlerdir. Buradaki istihdam rakamlarındaki ifade ettiğiniz rakamlar, talebin var olduğu yerde zaten şekillenecekti. Alışveriş merkezlerinde değil de bir başka yerde şekillenecekti bu. Çünkü ticaret var, siyasette istikrar var, ekonomide istikrar var. Doğal sonuçları bunlar. Dolayısıyla bunu getirip salt AVM'ye bağlamak eksiktir. Ancak burada bizim üzerinde durduğumuz nokta şu: AVM kültürünün bu topraklardaki karşılığının ne olması gerektiğini konuşuyoruz. AVM realitesini inkârı konuşmuyoruz, reddi konuşmuyoruz. Siz bu anlamda savunmaya geçerseniz bu çalışma uzar, sizin önünüze vakıa, vakıa, vakıa her şey gelir. Bunun yerine ortalama noktaları bulmayı konuşalım yani AVM'lerde bizim derdimiz, ben başa döneyim: AVM'lerdeki perakendeciler AVM sahipleriyle problemli, sesleri çıkmıyor. Çalışanların ciddi problemleri var. Çevredeki esnafın AVM'lerden dolayı siyasete ciddi anlamda baskısı var. Meselemiz bu gerçekliği reddetmeden, bu gerçekliği toplumsal uzlaşı noktasında nerede kabul edebiliriz, hassasiyetimiz budur. Dolayısıyla bizim buradaki cümlelerimiz ret ve inkâra dayalı değildir, kendimizin de gittiği bir vakıayı neyle reddediyoruz? Ancak bu gerçekliğin de hayatımızdaki dönüştürücülüğünü -altını çizerek söylüyorum- bir yaşam biçimi dayatmasını, neredeyse bir tapınak kültürü inşa etmesini de görmek ve ben buna da itiraz ediyorum, edeceğim de. Bunu hiçbir şey değiştiremez çünkü benim için hayat sadece para kazanmak değildir. Ben değerlerden bahsediyorum. Değerler erozyonuna sağladığınız katkıyı söylüyorum size. Oturun bunu siz de düşünün. Bu toplumdaki değerler sistemine alışveriş merkezleri kültürü üzerinden hangi engelleri koyuyorsunuz? Bir bakın bakalım. O zaman oturun, bu sorunun cevabını verdikten sonra, bu sorunun cevabını pozitif anlamda dönüştürmek için kendi sorumluluklarınızı da bir kuşanın. Yani sizin alışveriş merkezlerinin etrafındaki semtlere bir bakın bakalım, komşuluk var mı? Alışveriş merkezlerinin etrafındaki ailelerle gidin bir konuşun bakalım. Amcalar birbiriyle görüşüyor mu? Bu görüşmemenin, bu eksikliğin oluşmasında alışveriş merkezi kültürünün etkisi nedir? Bu soruyu siz de sorun efendim. Mesele sadece sizin alışveriş merkezlerinde para kazanmanız, ticaret yapmanız meselesi değil ki. Bir değerler erozyonu var. Bu değerler erozyonunda da alışveriş merkezlerinin direkt etkisi var. Bunu görün. Ha, bunu gördükten sonra bu değerler erozyonunu engelleyebilmek için alışveriş merkezlerine hangi rol düşüyor, oturalım bunu konuşalım.
Biz bu gerçekliği inkâr etmiyoruz ki. Benim oturduğum yerin dibinde alışveriş merkezi var. Haftalık alacağım kitapları gidiyorum oradan alıyorum ama bir şeyi de görüyorum. Buraların sizin o itiraz ettiğiniz haftanın tatili meselesinde cumartesi-pazar aileleri nasıl komşuluktan alıkoyduğunu da görüyorum. Siz istediğiniz kadar inkâr edin efendim, parayı siz kazanıyorsunuz, görmeyeceksiniz tabii ki ama bunu görmek zorundayız. Ben ederim itiraz, ediyorum ve edeceğim de. Bunu sadece burada etmiyorum. Ben sokakta konuşurken de ediyorum. Artı, Maltepe'nin, E-5'in kenarına açılan alışveriş merkezine, Zümrütevler Mahallesi'ndeki bir cadde boyu esnafın itirazını da ben görmek zorundayım. Bundan dolayı siyasete "Siz asla bunu görmeyin." diyemezsiniz. Sadece biz sizi göremeyiz. Sizi gördüğümüz gibi, Zümrütevler'deki, Esenkent'teki, Başıbüyük'teki esnafı da ben göreceğim, görmek zorundayım. Benim vazifem burada bu ikisinin arasındaki dengeyi tesis etmek.
Niye rahatsız ediyor sizi çalışanların memnuniyetsizliği? Gidin bakayım, bir tebdilikıyafet yapın da gidin görün bakayım, saat ikiden sonra, üçten sonra alışveriş merkezlerinde, mağazalarınızda çalışan adamların kapı önlerindeki dedikodularını bir dinleyin bakayım. Bunları görün. Siz görmek istemiyorsunuz bunu. Bunları görün, sektörünüzde bu anlamda ciddi memnuniyetsizlik var. Benim vazifem de oradaki çalışanların hakkını burada korumak. Onun için burada bu sözleri söylüyorum. Mesela sizin sektörünüzü ilzam etmek değil, sizin sektörünüze ayna tutmak, bunları görün. Size bunları kimse söylemiyor çünkü siz de gider denetlerken elleriniz kollarınız geziyorsunuz, mağazalarda her şey çok güzel zaten, hiç problem yok, albenisi çok yüksek, inanılmaz bir yenilenme var, kabul ediyorum. O büyünün içerisinde kaybolmayalım. Alışveriş merkezlerinin dışındaki esnaflara gidin bir konuşun, çalışanlara gidin bir konuşun, alışveriş merkezi kültürünün tapınak hâline gelen bu yerlerin, modern kapitalizmin mabedi hâline gelen bu yerlerin bu ülkenin yerel değerleri üzerindeki tahribatını da görün.
Teşekkür ediyorum.