| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Orman ve Su İşleri Bakanlığı b) Orman Genel Müdürlüğü c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç) Meteoroloji Genel Müdürlüğü d) Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .11.2017 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokrat ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel anlamıyla aynı kaynaklardan istifade ediyoruz, aynı bakış açısıyla bakmaya çalışıyoruz. Doğru da zaten tek. Ama önemli olan şey, bunun gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği. Bizim tasnif ettiğimiz, önümüze koyduğumuz Bakanlıkla ilgili problemleri veya Bakanlığın iştigal alanıyla ilgili hususları, ayrılan kaynakla yerine getirip getiremeyeceğimiz. Zaten iktisadın temel hususu da bu. Kaynak kıt, talep sonsuz, ihtiyaç sonsuz baktığınız zaman.
Burada neyi söylemek istiyorum? Şimdi, Orman Genel Müdürlüğü baktığınız zaman... Ben çocukluğumdan hatırlarım, bir ormancı Zeytinoğlu'nu bilirim, bir atını bilirim. Amcamın oğlu Ankara'dan bana onun atına selam söylerdi. Yani Anadolu'da oturmuş teşkilatlardan, ciddi teşkilatlardan biriydi. Çekeni de ondan çekerdi, seveni de ondan severdi. Dolayısıyla şimdi bu ormancılık falan biraz gidiyorsa o birikimin üstüne oturmuş, böyle yürüyor. Ama sıkıntılı bir alan da var. Ben bununla ilgili biraz fazla detaya girmeden gideceğim.
Öncelikle bu Türkiye Su Enstitülü arkadaşları tebrik ederim. Burada baktım, biz her şeyi yeriyoruz, arkadaşları tebrik etmeyi de muhalefete mensuplar da zaman zaman dile getiriyorlar. Hakikaten baktığımız zaman hizmet gerekçesine, 5018'le başlamamış, 5018 temeldir -ben iktisatçıyım, maliyeciyim- önemlidir ama burada ne yapacağını kısaca söylemiş.
Şimdi neyi söylemiş diye baktığımız zaman, bunların detayına girmek mümkün, yalnız benim özellikle ifade etmek istediğim bir husus var. Bu Orman ve Su İşleri Bakanlığının faaliyetleri diye sizin bastırdığınız, dağıttığınız bir şeyde "Dünyada suya yön veren Türkiye..." Burası esasen işin temeli, çok önemli. Biraz sonra suya biraz girmek istiyorum ama burada her yere üyesiniz, her şeyi siz yapıyorsunuz, her şeyi Türkiye yapıyor. O anlamda onu görüyorum. Bakıyorum, İslam İşbirliği Teşkilatı, Fırat-Dicle İşbirliği Programı, 4'üncü İstanbul Uluslararası Su Forumu filan, devam edip gidiyor. Burası önemli.
Buradan nereye gireceğim? Sınırı aşan sular meselesi. Devlet bu işe nasıl bakıyor diye baktım, karıştırdım, bir tek Dışişlerinde yedi paragraflık bir şey buldum. Bu kıyametin habercisi önümüzdeki dönemde, petrol kadar önemli bir hâle gelecek. Buna dikkat etmemiz lazım. Benim bu konuda sizden hassaten ricam Sayın Bakanım, Türkiye'ye üç beş tane bu konunun uzmanını yetiştirin. Ben Türkiye'de temayüz etmiş, ismini bildiğim -varsa benim eksikliğim, kusura bakmayın, mutlaka vardır- adam yetiştirelim, bu bize lazım olacak. Yani savaş çıkacak orada neredeyse bu yüzden. Şimdi, petrolden vesaireden gözükmüyor da. Bu işi bir ciddiyetle ele almamız lazım, içeriği ayrıca konuşuruz. Baktım ben, burası da beni tatmin etmiyor, açık söyleyeyim. Sizin internet sitesinde göremedim. Dışişleri mutlaka her şeye bir, hani, diplomatik yolla bir şey bulur. En azından biz bir şey konuşacağımız zaman bakarız oradan bir şey yakalamaya çalışırız ama baktığım zaman, detayına girmek istemiyorum ama "Sınıraşan sular politikamızın temel esasları" diye bir şey koymuş, hani detay bir şey yok. Bu biliniyorsa, burada görüşülmeyecekse zaten başka yerde görüşülmez bu. Bununla ilgili bu mevzuyu konuşmamız lazım.
Bir de Enstitüye baktım. Neden diyorum? Açık da söylemiş: "Yapılacak, geleceğe yönelik" demiş, özellikle de onu koymuş. "Yapılacak çalışmaların yönlendirilmesinin takip edilmesi. Kısa-uzun dönem su yönetim stratejisinin geliştirilmesi, konuyla ilgili kurum kuruluşların koordinasyonu, sürdürülebilir su politikalarının geliştirilmesi, küresel su meselelerinin çözülmesi yönünde stratejilerin üretilmesine yönelik çalışma." Bizim hakikaten bu konularda ciddi şekilde elemana ihtiyacımız var. Siz konunun uzmanı olabilirsiniz, biliyor olabilirsiniz ama ben bilmiyorum. Temayüz etmiş birileri olmuş olsaydı -bilip de temayüz ettirememiş oluruz da- buradaki arkadaşların tamamı tanırdı.
Şimdi, oraya geldikten sonra şunu söyleyeceğim: Su kıtlığı, su kirliliği şeklinde problemi zaten özetlemek mümkün içeride. Esasen su kaynaklarının geliştirilmesi, denetimi, yönetimine ilişkin sorunlar, nüfus artışıyla birlikte gıda ve enerji talebi var. Şimdi, burada da enteresan, bu enflasyonun kaynağını bu gıda maddeleriyle ilgili açıklamaya çalışıyor Hükûmet, 4-5 bakan atadılar, bir komisyon oldu. Cumhurbaşkanının söylediğini bizim telaffuz etmemiz şey değil. Oradan kaynaklanmadığını beyan etti. Yani işi de ciddiye almak lazım, enflasyon yükseliyorsa onun kaynağına da -neyse ona- bakmak lazım.
Şimdi, buradan gidiyoruz, iklim değişikliğinin hidrolojik sistemler üzerinde yaratacağı etkiler gelecekte çok daha fazla riskle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Bu içeride. 2018 yılı programına baktım, değerlendirmelerde, kullanılabilir su kaynağından yararlanma oranı yaklaşık yüzde 40 civarında, kişi başına 1.400 metreküp civarında su kullanılıyor. Bu, su kısıtı bulunan bir ülke olduğumuzu da beyan ediyor. 2030 yılına kadar azalacağı, kişi başına 1.100 metreküp/yıla düşeceği öngörülüyor metreküp olarak. Şimdi, bu, ülkemizin su sıkıntısı çeken bir ülke olma riski taşıdığını ortaya çıkartmakta. Her şeyi doğru ortaya koyalım. Dün burada biz, doğal gazdan hidrolik kaynaklarına yönelik enerji üretiminin arttığını söyledik. Bu sene ne yapacaksınız kıtlıkta? Övünüyoruz da, bir de hani tedbiri nasıl alıyoruz, nasıl almıyoruz, ona da bir net şekilde bakmak lazım. Şimdi, bu, su sıkıntısı çeken bir ülke olma riski taşıdığımızı ortaya çıkarıyor. Bunun için, su kaynaklarının iyi yönetimi, sürdürebilirliği günümüzün üzerinde önemli durulması gereken öncelikli konuları. Şimdi, bunun verimli kullanıldığı, modern sulama yöntemlerinin son zamanlarda yaygınlaştığı falan, bütün bunlar doğru ama vakıa da ortada, burada bir sıkıntı var.
Bir diğer konuya baktığımız zaman, atık su tesisi, arıtma tesisi yeterince yok. Kirlenen su kaynaklarının yalnız biyolojik çeşitliliği değil aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkiliyor. Altyapı projeleri, madencilik faaliyetleri, su kaynaklarının sulak alanları olumsuz etkilediği de vakıa. "Suyun kaynağından itibaren korunması, kirletilmemesi, barajların çevreyle uyum içinde bulunması, baraj göllerinin, erozyonlarının etkileri, kentsel atıkların korunması, sağlıklı içme ve kullanma suyunun uluslararası standartlarda sağlanması esas olmalı." Bütün bunları söylüyoruz da bunun planlaması, yönetimi, geliştirilmesi, işletilmesi, bu ulusal politikaların, uluslararası sözleşmelerin bütüncül bir anlayışla takip, değerlendirme ve koordinasyonu sağlanmalı diyoruz. Burada özellikle söyledim, biraz önce Dışişleri Bakanlığının sitesinde gördüğüm "AB'yle falan koordinasyon sağlayacağız." falan diye bir ibare var. Sakın bu işlere AB'yi falan karıştırmayın, önceden kazara bir şey imzalarız, sonra başımıza bela olur. Bunu şimdiden ikaz niteliğinde söylüyorum. Bu, önemli.
Şimdi, nehir havzası yönetim planlarının hazırlanması çalışmalarını 2021'e kadar 25 havzada bitireceğinizi söylüyorsunuz. Toprak kaynaklarının kullanımının önemli olduğunu söylüyorsunuz. Tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanımının önlenmesi, çölleşme, erozyon vesaire... Bunlardan bahsediyorsunuz, programda var. Şimdi, bütün bunlara bakıyorum, diğer taraftan, ormanı koruyacaksınız, geliştireceksiniz, işleteceksiniz, ıslah edeceksiniz, bakım yapacaksınız, çölleşmeyi engelleyeceksiniz, erozyonla mücadele edeceksiniz, ağaçlandıracaksınız, ormanla ilgili mera ıslahı yapacaksınız ve bu konularda politika oluşturacaksınız, tabiatın korunmasına yönelik politikalar geliştireceksiniz, korunan alanların tespitini yapacaksınız, millî parklara, tabiat parklarına bakacaksınız, tabiat karma alanları diyorsunuz, sulak alanlar, biyolojik çeşitlilik, av ve yaban hayatı... Bunlar bu bütçeyle falan olmaz. Bunların hepsini nasıl yapacaksınız? Bu bütçe yetmez buna.
Öbür taraftan, bakıyorum, bu devam ediyor, AB ilişkilerinden bahsetmişsiniz. Meteorolojiden... Hakikaten Türkiye'de meteoroloji, şimdiki durumunu çok detay biliyorum desem doğru söylemiş olmam ama geçmişte hakikaten önemli hizmetler yapan yani ilçelerde bile birer önemli figür olarak kültür ortaya koyan bir kurum olarak meteorolojiyi nitelemek mümkündü. Şimdiki durumunu çok detaylı bilmiyorum.
Şimdi, bunun dışında ben sizin 2017-2021 stratejik planınıza baktım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bitti mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Bitti, lütfen toparlar mısınız. Ek süre vereyim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ederim, bir iki şey...
Siz on beş senedir bu işlerin içindesiniz, burada, daha evveliyatı da var. Şimdi ihtiyaçlara bakıyorum, bu çölleşme ve erozyonla mücadelede Genel Müdürlüğün analizinde baktık: "Kurum ve kuruluşlar arasında müşterek çalışmalar yapılması, koordinasyonun güçlendirilmesi." Doğrudur, tespit yapıyorsunuz. "Çölleşmeyle mücadele konusunun birçok kurumun çalışma alanına girmesi, istenilen standartta verilerin olmaması." Bunun bir sağlanması lazım artık. Bu dinamik bir şey olabilir, hani, değişebilir vesaire ama bu hâlâ sağlanamadıysa zaten yaptığımız bir iş yok. "Çalışma konularının birçok kurumun çalışma alanına girmesi." Bu doğal zaten yani aynı alanda çalışıyorsanız -benzer- iç içelik var. Diğer taraftan, bakıyoruz, "Teşviklerde -hepsini söylemeyeceğim ama- mevcut izleme sistemlerinin iyileştirilmesi ve güncellenmesi." Bu da, bunlar da dinamik.
Su Yönetimi Genel Müdürlüğüne bakıyoruz, "Su kaynaklarının kalitesinin korunması, iyileştirilmesi için gerekli araçlardan düzenli izleme verileri, bunları gerçekleştirecek laboratuvarın olmaması" vesaire. Her genel müdürlük için böyle bir şey yapmışsınız, bu da var ama bir taraftan da analizlere bakmışız, analizlerde -açık söylemek lazımsa- fırsattan çok, tehdit var. Hepsine baktım. "Görevde çakışmaların olması" tehdit. "Hükûmet politikalarındaki değişmeler." On beş senedir eğer sizin politikalarınızdaki değişmeler tehditse -bu bakandan bakana değişiyorsa ayrı, onu bilmem ama- aynı Hükûmetin bakanları arasında böyle bir şeyin olması mümkün değil. "Alakalı kurum ve kuruluşların bu politikaları uygulamaması." O zaman iktidar değilsiniz, niye uygulayamıyor? "Tabii kaynakların değerinin korunmasına yönelik sürdürülebilir olmayan ekonomik kararların alınması." Kim alıyor? "Biyokaçakçılığın artması, orman ve su kaynaklarının aşırı kullanımı ve kirlilik baskısı, şehir civarında tabii alanların tahrip edilmesi." Şimdi, bakıyoruz, yerleşim birimleri, imar planları aynı iktidar döneminde oluyor, aynı belediye döneminde oluyor ama bu problemden uzak kalamıyoruz, yaşıyoruz. Nasıl yaşıyoruz?
BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen toparlar mısınız.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Tamam, fazla uzatmayacağım.
Bir taraftan diğer analizleri de yapmışsınız. Zayıf yönlerine baktığımız zaman, "İç çevrede verilere ulaşmada yaşanan güçlükler, personel dağılımının veya sayısının yetersizliği, biyokaçakçılık -o konuyu bilmiyorum ama- halkın şuurlandırılmasındaki eksiklikler, sosyal imkânlardaki eksiklikler." Bu zayıf yönlerinizse bunlar çabuk giderilecek meseleler Sayın Bakan, bunlarda bir problem yok. Bunları buraya yazmanın... Hani, kayda değer bir şey de yok, açık söyleyeyim.
Şimdi, tehditlere bakıyoruz: "İklim değişikliğinin tabiat üzerindeki olumsuz tesiri." Tamam, ona fazla müdahil olamıyorsunuz, Allah vergisi, etkili olmak mümkün bazı şeylerde ama. "Şehirleşmenin tabii alanlar ve su kaynakları üzerindeki baskısı." İşte, vekilim Urfa'dan. Ben gittim, Konut Müsteşarıydım, "Bu konutları yukarı yapın." dedik. Şimdi ovaya indi. Geçen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız geldi, ona da söyledik, "Senin Belediye Başkanlığın döneminde oldu bunun aşağı inmesinin çoğu." dedik. Şimdi, bir şeyi söylüyoruz da söylerken bir şeyin de arkasında durmamız lazım. Dolayısıyla, bu işler böyle gidiyor. Burada herkes üstüne düşeni, biz de muhalefet olarak, aynı şeyi söylüyorum... Sizin müspet yaptıklarınızı, ben baktım, muhalefete mensup arkadaşlar da destekliyor. Eğer ideolojik anlamda bir şeyimiz yoksa zaten iyi olan, doğru olan herkes için iyi, herkes için doğru. Dolayısıyla, kimseye eziyet etmeden bu işleri çözmek lazım. Muhalefetten de ne destek istiyorsanız zaten veriyoruz, burada uzun süredir de bunu söylüyoruz.
Ben teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.