| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Orman ve Su İşleri Bakanlığı b) Orman Genel Müdürlüğü c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç) Meteoroloji Genel Müdürlüğü d) Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .11.2017 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli çalışanları ve kıymetli basın; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Komisyonumuzda bugün Orman ve Su İşleri Bakanlığının 2016 yılı kesin hesap ve 2018 yılı bütçesi üzerine görüşmeleri gerçekleştiriyoruz. Öncelikle, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Aslında bugün, hayatın ciğerleri ve kan damarlarının doğadaki şekillenmiş hâllerinden bahsediyor olacağız. AK PARTİ iktidarları süresince her alanda olduğu gibi ormancılık yönetiminde de çeşitli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişiklikler hepimizin bildiği gibi, hem mevzuatta hem de planlamada yapılan değişikliklerin yanı sıra, 2003 ve 2011 yıllarında yapılan ve örgütün yapısal değişikliğini de içine almak da dâhil olmak üzere her alanı kapsamaktadır. Hükûmet olduğundan bu yana sayısal güce bağlı olarak, hatta bazı dönemlerde Anayasa değişikliği yapabilecek çoğunluğa yaklaşan AK PARTİ'nin, günün gereklilik ve şartlarına göre ormancılık politikaları üzerinde faydalı değişiklikler gerçekleştirdiğini biliyoruz.
Ormancılık politikası hakkında önemli kararlar alınması sırasında Parlamentonun, siyasi partilerin, ehliyet sahibi kişilerin bu sürece katılımının çok önemli olduğu kabul edilen bir gerçektir. Orman ve ormancılıkla ilgili teknik, hukuksal ve kurumsal düzenlemeler, Türkiye özelinde de ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal değişme ve gelişmelerin hem nedeni olabilmekte hem de bu değişim ve gelişmelerden etkilenebilmektedir. Orman varlığını artırmayı başarmak, orman varlığını zenginleştirmek ve ağaçlandırmayı hedeflenen yerlere çıkarabilmek ve orman yangınlarıyla mücadelede başarılı olmak hedeflerini bir parti, Hükûmet ve devlet politikası olarak görme mecburiyeti, yapılacak çalışmaların bunu gerçekleştirmeye yönelik olmasını da mecburi kılmaktadır.
Orman Bakanlığı bütçesi üzerinde değerlendirmelerde bulunurken ve Bakanlığın çalışma performansı değerlendirilirken elbette AK PARTİ hükûmetlerinin performansı, yaptıkları ve yapamadıkları yanında, bu alanda daha önceki dönemleri de değerlendirmek önemlidir. Yapılan çalışmaları, önceki çalışma anlayış ve başarılarıyla karşılaştırmak önemlidir. Ormana ve ormancılığa bakış açısıyla herkesin iyileştirme adına hemen hemen benzer değerlendirme yapması elbette çok önemlidir. Ormancılık istatistikleri, orman alanı, orman serveti, ormanlardaki yıllık cari artırım, orman suçları, orman yangınları, sivil kültür ve ağaçlandırma çalışmaları, tohum ve fidan üretimi, korunan alanlar, gen koruma alanları, odun ham maddesi üretimi, odun dışı orman yan ürünleri üretimi, orman köyü sayısı, orman köyü nüfusu ve orman köylerine sağlanan destekler gibi konuların karşılaştırılması gerekmektedir. Bu karşılaştırma "Birileri az yaptı, birileri çok yaptı." değerlendirmesinden öte, hemen hemen herkesin son derece önem verdiği bir alanın gelişme, genişleme ve iyileştirme sürecinin geldiği yeri belirleme amaçlı olmalıdır.
Ormanların korunması, geliştirilmesi, işletilmesi, ıslahı ve bakımı, çölleşme ve erozyonla mücadele, ağaçlandırma ve ormanla ilgili mera ıslahı konularında politikalar oluşturmak; tabiatın korunmasına yönelik politikalar geliştirmek; korunan alanların tespiti, millî parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiat koruma alanları, sulak alanlar ve biyolojik çeşitlilik ile av ve yaban hayatının korunması yönetimi, geliştirilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesini sağlamak; su kaynaklarının korunmasına ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına dair politikalar oluşturmak; ulusal su yönetimini koordine etmek; meteorolojik olayların izlenmesi ve bunlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik politika ve stratejileri belirlemek; Bakanlığın faaliyet alanına giren konularda uluslararası çalışmaların izlenmesi ve bunlara katkıda bulunulması amacıyla ulusal düzeyde yapılan hazırlıkları ilgili kuruluşlarla iş birliği hâlinde yürütmek; işbu faaliyet alanıyla ilgili olarak yapılacak değerlendirmelerde faaliyetlerin aynı zamanda ciddi bir takdir ve teşekkürü de kapsaması gerektiğini hak teslimi adına ifade etmek istiyorum. Aynı zamanda, su kaynaklarının korunması, iyileştirilmesi, kullanılması ve planlanmasının ülkemiz şartlarına uygun, uluslararası kalite ve teknikte yapılması, su potansiyelimiz ve ihtiyaçlar dikkate alınarak havza esaslı uygulanmasının başarılı olmayı da beraberinde getireceğine inanıyoruz.
Burada biraz da suyla ilgili düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Suyun hakça ve verimli kullanımı son derece önemli. Önemli ve zarar vermeme ilkesinin dikkatli bir şekilde takip edilmesi, entegre havza yönetimi, karşılıklı bilgi ve veri değişimi konularının uluslararası kabul görmüş ilkeler arasında olduğunu biliyoruz.
Türkiye'nin millî akarsuları olduğu kadar Türkiye'de doğup başka ülkelerde denize dökülen ya da kaynağını başka ülkelerden alarak Türkiye'de denize dökülen, sınıraşan veya sınır oluşturan akarsular da bulunmaktadır. Türkiye'nin yaklaşık 2.900 kilometre olan toplam kara sınır uzunluğunun yaklaşık yüzde 22'sini yani 600 kilometresini akarsular oluşturmaktadır. Hidrolojik olarak 25 havzaya ayrılmış olan ülkemizin 5 havzası sınıraşan havza niteliğindedir. Sınıraşan havzalarımız arasında söylememiz gerekenler: Meriç-Ergene, Çoruh, Kura-Aras, Asi ve Dicle-Fırat havzalarıdır. Türkiye'nin Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, İran, Irak ve Suriye'yle olan sınırları birçok noktada sınıraşan akarsular tarafından oluşmakta ya da kesişmektedir. Bununla beraber, havzada yer alan diğer ülkelerle beraber kıyaslandığında, Türkiye su kaynakları bakımından hem avantajlı hem de dezavantajlı olarak bir konuma sahip bulunmaktadır. Ancak su kaynaklarının bölgesel ve dönemsel olarak dengesizlik gösterdiği bir coğrafyada yer alması açısından daha çok dezavantajlı bir konumda olduğunu biliyoruz. Bu durum göz önünde bulundurularak Türkiye'nin su konusunda uyacağı ve uygulayacağı politikalar bütünleşik su yönetim politikalarının çok yönlü olmasının önemini ortaya koymaktadır.
Türkiye'de ekonomik, sosyal sürdürülebilir kalkınma açısından büyük önem taşıyan ormancılığın son yıllarda meydana gelen bölgesel ve küresel gelişimlere uyum sağlanması için yapılacak ve yürütülecek her türlü çalışmanın önemi ortadadır.
"Sürdürülebilir kalkınma" kavramı 20'nci yüzyılın sonlarında uluslararası gündeme taşınmış ve günümüzde her alanda yaygın olarak kullanılan bir kavram olmuştur. Dünyada yaşanan bu gelişmelere paralel olarak ülkemizde de sınırlı olan doğal kaynaklarımızın tahrip edilmeden sürdürülebilir şekilde halkımızın istifadesine sunulması önemli olduğu kadar gerekli ve benimsenmiş olması önemlidir.
Sanayinin geldiği, geliştiği yere bağlı olarak dünyamızda havanın, suyun, toprağın ve bunlardan oluşan tüm doğal güzelliklerin korunması her geçen gün artan tehlikelere karşı daha da fazla bir ilgiyi, çalışmayı ve dikkati gerekli kılmaktadır. Bu gidişle de önümüzdeki süreçte bu husus zorunlu olarak ve tamamen odaklanacağımız gündem olabilecektir. Bu çerçevede, doğal kaynakların başında yer alan ormanların bu anlayışa bağlı olarak koruma-kullanma dengesi gözetilerek işletilmesi ve insanımızın hizmetine sunulmasında gösterilen dikkat ve gayretin yanında alınacak tedbirlerin de önemli olduğunu belirtmek faydalı olacaktır.
Zaman zaman ormanlarımızın hızla yok olduğu, yok edildiği iddia edilmekle beraber son zamanlarda yapılan bilimsel envanter çalışmaları bağlamında ormanlarımızda bir azalma olmayıp aksine çok olmasa bile bir artış olduğunu göstermektedir. Daha önce kayıtlarda 20,8 milyon hektar olarak ifade edilen orman varlığını, son envanter çalışmalarında 22,3 milyon hektar olduğu belirtilmektedir. Orman varlığının arttığını dair bu tespit önemli olsa bile bu konuda yapılacak çalışmaları, iyileştirmeleri, dikkat ve özeni ihmal etmemek gerektiğini, bilakis sahip olduğumuz bu kaynakların daha da geliştirilerek gelecek nesillere bırakabileceğimiz en iyi miras olduğunun bilinciyle çalışmalara devam edebilmeliyiz.
Devlet ormancılığından millet ormancılığına geçişin yollarını açmayı başarabildiğimiz kadarıyla orman-ağaç sevgisinden bahsedebileceğiz. Ormana sahip çıkma, ormanı gözü gibi koruma eğitim ve kültürünü toplumun her kesimine aşılayabildiğimiz kadarıyla bu geçişi sağlayabileceğimiz aşikârdır. Hedef ve strateji olarak ulusal bir ormancılık seferberliğini münhasıran Bakanlık programları çerçevesinde kalmayıp bu anlayışın bir genel program gibi devamlılığı olan programlar çerçevesinde ve ülkenin, halkın tamamının katılımcılığını sağlayarak temin edebilmeliyiz.
Kalkınma, turizm, çevre, yeşillik, odun ihtiyacı ve benzeri konuların ilgilendirdiği her alan için bir geniş açıyla bakılması, hem ülkenin gelişmesi hem orman alanlarının genişlemesi için planlamaların sağlıklı bir şekilde yapılmasının önemi inkâr edilemez bir gerçektir. Daha önce bahsettiğimiz gibi orman-halk ilişkisinin olması gerektiği gibi olumlu yönde gelişmesi, geliştirilmesi, bu konudaki hem sizin hem Hükûmetimizin hassasiyetinin yaygınlaştırılması, kalıcı hâle getirilmesi önemli olacaktır.
Burada önemli bulduğum bir konuyu da dile getirerek tamamlamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çakır, toparlayın lütfen.
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Toparlıyorum.
Orman kaynaklarının kullanımı, yönetiminin geliştirilmesinin önemi izahtan varestedir. Ormanlardan çok yönlü faydalanan, orman içi ve bitişiğinde yaşayan ormana bağımlı orman köyleri halkının yaşam koşullarının iyileştirilerek ormana daha fazla katkı sağlar hâle getirilmeleri hususundaki çalışmaları önemsiyor, takdir ediyor ve devamının sağlanmasına gayret edilmelidir diyor; bütçenin hayırlı olması dileklerimle hazırunu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.