KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, görevinizde başarılar diliyorum öncelikle.

Sayın Bakan, Maliye Bakanı bütçeyi sunduğunda ben bu bütçenin bütünü üzerinde konuşurken "AKP, döneminin en vicdansız ve en adaletsiz bütçesini getirdi." dedim. Sebebi şuydu Sayın Bakan: Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devleti ve sosyal politikalar anlamında önceliklerini belirlemesi gereken bir devletimiz var çünkü sosyal anlamda çok ciddi sorunlar yaşayan, adaletsizlikler yaşayan bir toplumumuz ve bir devlet anlayışımız var. Bu anlamda bu bütçe maalesef güvenlikçi politikalara yenilmiş bir bütçe. Güvenlikle ilgili bütün kalemlere bakın, yüzde 40-50-60 artışlar varken sosyal politikalarla ilgili bütün bakanlıkların artışları neredeyse enflasyonun altında bir artışa tekabül ediyor. Bu anlamda maalesef güvenlikçi bakanlara yenilmişsiniz Sayın Bakan ve sizi bir işçi bakanı olarak görüyorum, emekçi bakanı olarak, dezavantajlı grupların bakanı, emeklinin bakanı olarak bu anlamda yeterince onların hakkını bütçe kalemlerinde maalesef savunamamışsınız bu bütçede. Güvenlikçi kalemlerde artışlar var.

Sayın Bakan, çok önemli bir bakanlığın başındasınız ve şu sorumluluğu da eminim hissediyorsunuz: Yani milyonlarca insanın, özellikle emekçilerin mesela, bir emekçinin, milyonlarca emekçinin çocuğuna yeni bir ayakkabı alıp alamayacağına sizin politikalarınız karar veriyor veya bir emeklinin diyelim ki torununa bir bayram harçlığı verip veremeyeceği sizin politikalarınız sonucu belirlenecek. Bakın, parası pulu olan zenginler için bir gecede harcanan para bir işçinin maaşıdır ve onlar için artı 10 lira, 50 lira, 100 lira çok büyük paradır, bunu çok iyi bilirim. Dar gelirli olanlar -o ailelerden gelen birisi olduğum için- o anlamda o 50 liraların, 100 liraların nasıl hesap edildiğini... "Ya 10 lira buraya aktaralım da 20 lira şuraya aktarmayalım." denildiğini çok iyi bilirim ve artı gelen 50 lira, 100 lira, 200 lira, dediğim gibi onların çocuklarının, yaşamlarının kalitesi anlamında ve açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca asgari ücretlinin artı elde edebileceği gelir anlamında hayati öneme sahiptir. Bu anlamda, dediğim gibi, bütçe anlamında... Ben burada arkadaşlara da öneriyorum: Eğer ki hâlâ varsanız, Çalışma Bakanlığımızın bütçesini bu yönde artıralım ve güvenlikçi politikalara... S-400 füzelerine ihtiyacımız yok Sayın Bakan. Milyarlarca dolar S-400 füzelerine harcanacak. Düşmanımız kim bilmiyoruz, kime karşı bu S-400 füzelerini kullanacağız? Oysa yalnızca S-400 füzesi alınmazsa milyonlarca insan, dediğim gibi, çocuğuna yılda artı 1 ayakkabı alabilir. Bu boyutta bakmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakan, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu olarak da bir şey anlatayım, siz Plan ve Bütçe Komisyonuna bir kez geldiniz, şimdi de bütçenizi sunmak için geldiniz. Biz iki yıldır burada sanıyorum dört ya da beş yapılandırma yaptık yani sosyal sigorta primlerinin yapılandırılması ve vergi borçlarının ertelenmesi anlamında. Hükûmet yıllardır ekonominin hiç iyi gitmediğini biliyor, bununla ilgili de hep yapılandırma yapıyor. Kime yapıyor peki bu yapılandırmayı? Sermaye kesimlerine, büyük işverenlere yapıyor ve diyor ki: "Ben eğer ki onlara iyi hissettirirsem onlar da belki insanları, 80 milyonu iyi hissettirir." Bakın ama defalardır yapılandırma yapıyoruz, dikiş tutmuyor, altı ay sonra bir yapılandırma daha ve bu ne oluyor? Sizin prim gelirlerinizde ciddi anlamda düşüşlere sebebiyet veriyor, vergiler erteleniyor, SGK rakamları düşüyor ama bir türlü de dikiş tutmuyor. Ben hep şunu önerdim: Yapılandırmayı 80 milyona dönük, özellikle de dar gelirlilere dönük yapmalıyız. Bakın, milyonlarca insan borç batağı içinde, bankalara borçlular, faiz batakları içindeler, kredi kartı borçlulukları içindeler ve bunların hepsi sizin Bakanlığınızın ilgi alanındalar; emekli, emekçi bütün bunların borçluluk durumları var.

Sayın Bakan, mesela işçi için toplanan kaynakların da işsizlik sigortasında, bu anlamda, işverenlerin işçiler için yükümlülüklerinin ödenmesi için kullanıldığını gördük. Böyle konularda, böyle kalemlere izin vermemenizi sizden özellikle, hassaten rica ediyorum. İşçi için kullanılan kaynaklar doğrudan işçi için harcanmalı ve gerekiyorsa onlar için kullanılıp onların refah durumlarını iyileştirmek için kullanılmalı diye düşünüyorum.

Sayın Bakan, son yıllarda demokrasi liginde de maalesef geriliyoruz ve demokrasisi olmayan, demokrasinin kurumsallaşmadığı ülkeler işçilerini maalesef vahşi kapitalizme karşı savunamazlar. Orada teknoloji gelişmez, katma değerli ürün üretilmez, başka ülkelerin yarattığı katma değerli ürünlerin yalnızca fasoncusu duruma gelirler ve orada şöyle anlatır o devletler işçilerini: "Gel arkadaş, buraya yatırım yap." "E, ne var burada?" "Ucuz işçilik var." Bakın Sayın Bakan, 1.400 lira asgari ücret bugünkü kurla 350 dolar. Bir daha tekrarlıyorum: 1.400 TL asgari ücret bugünkü kurla 350 dolar. Yani bugün OECD içinde sonlarda olan bir asgari ücrete sahibiz ve bu anlamda sermayeye bunu öneriyoruz: "Gel arkadaş, bende ucuz iş gücü var, bunu istediğin gibi, bu anlamda sömürebilirsin." E, peki, sesini çıkarırsa ne olur o işçi? "Yok, onların sendikası zaten son derece kısıtlı, çoğu da sarı sendika; onlar sesini çıkarmazlar ve bu anlamda da grev yapmaya kalkarlarsa da biz engelleriz." diyorsunuz o sermayeye mesela. Başka ne yapıyorsunuz Sayın Bakan bu anlamda? Bütün bu işçilerin güvencesiz ve kısmi çalışmaları anlamında bu güvencesizliği devam ettirdiğimiz yasalar buradan çıkardık maalesef.

Aynı zamanda, bakın, vergi politikaları anlamında da sizin müdahil olmanızı istiyorum. Maliye Bakanıyla ben çok tartışmalar yaptım burada, Sayın Başkan bilir, onu bayağı da etkiledim. Son yıllarda AKP döneminde de bu oldu, vergi politikaları anlamında dolaylı vergiler hâkim olduğu için servet belli bir kesime doğru aktı ve bu, AKP döneminde ciddi anlamda arttı. Yani nüfusun yüzde 1'i servetin yüzde 60'ına sahip çünkü etkin bir şekilde geliri vergilendiremiyoruz ve bu da servetin bir elde toplanmasına, borcun, vergi yükünün diğer tarafta toplanmasına sebebiyet veriyor. Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek defalarca söyledi: "Gelir vergisi reformu getireceğiz." Bu anlamda gelir vergisi reformunda sizin de müdahil olmanızı istiyorum ve bu anlamda soruyorum size: Müdahil olacak mısınız? Milyonlarca insan, bakın, bir paket sigara aldığında en garibanı da en zengini de aynı vergiyi ödüyor, bir depo benzin aldığında en garibanı, en zengini aynı vergiyi veriyor; bu da servet ve gelir dengesi konusunda ciddi adaletsizlikler yarattı ve yaratmaya devam ediyor. Bu çarkı mutlaka tersine çevirmeliyiz yani değirmenin suyu işçilere doğru akmalı. O refah artışları zaten ekonominin çarklarını döndürecektir Sayın Bakan. Bakın, asgari ücrette bir artış yaptınız geçen sene 1.000'den 1.300'e, bir anda ekonominin çarkları dönmeye başladı. Oysa hep bunun tersi öneriliyordu, işçiye daha az verin, daha az verin. Ama misketler bir elde toplanırsa oyun biter Sayın Bakan, oyun bitiyor maalesef. Bir an önce değirmenin suyunu emekçiye, işçiye, emekliye doğru döndürmemiz gerekiyor.

Sayın Bakan "Ekonomi üç kat büyüdü." diyoruz ama işçilere baktığımızda hep şu uygulanır, bakın kamuda da bunu yapıyorsunuz: "4+3,5 vereceğiz." Ee? "E, 12 çıkarsa da farkını vereceğiz." Refah ne oluyor Sayın Bakanım? "Yüzde 5 büyüdük, 6 büyüdük." diyorsunuz, yüzde 5-6 bu yıl kamu emekçisine verecek misiniz? Hayır, vermeyeceksiniz, yalnızca enflasyon farkını vereceksiniz. Ne oluyor böylece? Zengin o refahı alıyor, kârlarla bunu görüyorsunuz, borsa şirketlerinin kârlarına bakın, bankaların kârlarına bakın ama işçiye o refah payını vermiyorsunuz, yalnızca enflasyon farkını veriyorsunuz. Özel sektörde durum çok daha vahim çünkü milyonlarca işsiz kapıda olduğu için... Hani hep 2002 öncesini eleştiriyorsunuz ya Sayın Bakan, 2002 öncesi işsizlik oranları 6 ya da 8'di, şu anda 11. İşveren şunu kullanıyor, -geçmişte bir işveren olarak bunu da söylüyorum, ben asla yapmadım ama- hep şunu yaptı: "Kapıda bekleyen milyonlar var arkadaş, 1.400 liraya razı ol, sesini kes." Ya da "Sana yüzde 5 artış yapıyorum, devam et." diyebiliyor. Bu anlamda bu yüzde 5'lerle hep refahtan pay alamayan milyonlar var. Bu anlamda, bu işsizlik oranlarını bir an önce düşürmek ve işçinin elini güçlendirmek her anlamda sizin politikalarınızla, Hükûmetinizin politikalarıyla ilgili.

Sayın Bakan, sürem azaldı, Sayın Başkan süre de vermeyeceğini söyledi. Bakın, sabahtan beri bize hizmet verenler var değil mi? Bakın, bu salonda yalnızca biz yokuz, sabahtan beri geliyorlar, gidiyorlar, 30'a yakın işçi saydım. Hani, çayımızı getiriyorlar, bunları getirdiler bizlere, temizliği yapıyorlar mesela. Sayın Başkan fotokopi istiyor, ona koşturuyorlar, bazen onlara fırça da atıyor Sayın Başkan, o anlamda...

BAŞKAN - Hiç yapmam, sen bir sor istersen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben şahit oldum.

BAŞKAN - Onlar benim evladım gibidir ama işi doğru yapmak kaydıyla.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, ben şimdi düğmeye bastım, gelecekler biraz sonra. Şimdi, onlar, bakıyorsunuz, bu Mecliste... Bakın, hani, iki yıl önce vadettiniz ya "Biz kamudan taşeronu kaldıracağız yani ek iş, yardımcı hizmetler, ana iş fark etmeden kaldıracağız." dediniz ya, şu Mecliste, bakın, kanun yapıcıda... Ben bastım ama henüz gelmedi arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir dakika, bitireyim sözümü.

BAŞKAN - Yok, hele bana sataştıktan sonra sana söz vereceğim, asla olmaz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, bitiriyorum, lütfen Sayın Başkan.

BAŞKAN - Olmaz, sataştın bana.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama lütfen...

BAŞKAN - Hayır, yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sataştım ama tarafsız...

BAŞKAN - Konuş, yazarlar, bak, stenograf arkadaşlarımız var burada, stenograf arkadaşlarımız not alırlar.

Devam et.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; iki yıl önce vadettiniz ya...

Hâlâ arkadaş...

Buyurun arkadaşım.

Sayın Bakanım, bakın, şu Meclis çatısı altında...

Siz 4/C'li misiniz, taşeron musunuz?

GÖREVLİ GARSON - Taşeron.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, bir taşeron işçimiz haftada bence -çok görüyorum çünkü- altmış saatin üzerinde çalışıyor burada ki kırk beş saatin üzerinde kesinlikle çalıştırılamaz. Burada bunun gibi yüzlerce Mecliste çalışan taşeron işçi var, çok zor şartlarda çalışıyorlar. Kanun yapıcı bunu yapamamışsa iki yıl önce vadettiği bir kurumun altında, nasıl Türkiye'ye bunu vadedeceğiz arkadaşlar? Yani böyle bir şey kabul edilebilir mi? Sabahtan beri hizmet veriyorlar bize ve onları çok zor şartlarda çalıştırıyoruz, taşeron olarak çalıştırıyoruz, 1.700 liraya, 1.800 liraya çalıştırıyoruz, emeklilik konusuna geldiğinde son derece düşük maaşlara mahkûm ediyoruz. Bu, hak mıdır? Yani biz burada daha iyi maaşlar alırken o insanları bu durumlara mahkûm etmek hak mıdır? Bu anlamda hepinizin vicdanının sızlaması lazım ve milyonlarca bu durumda bekleyen insanımız var Sayın Bakanım.

Teşekkür ederim.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Bizim uçak kaçarsa parasını senden alacağım Sayın Vekilim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Uçağın kaçmasından çok daha önemli bu olay.

BAŞKAN - Arkadaşlar hangi koşullarda çalışıyorlar biliyor musunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Zor koşullarda.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Gördük işte. Ya, gece sabahlara kadar...

BAŞKAN - Burada, Bütçe Başkanlığında bizim kaç tane kadrolu personelimiz var biliyor musunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - O ayrı, ben burada...

BAŞKAN - Çay ocağında kaç tane arkadaşımız var biliyor musunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Çoğunluğu taşeron.

BAŞKAN - Bütçe süreci dolayısıyla Meclis Başkanlığından, Genel Sekreterlikten kaç tane takviye eleman aldığımızı biliyor musunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Taşeron olarak mı?

BAŞKAN - Hayır efendim, mevcut çalışanlardan; taşeron olur, 4/B olur, 4/C olur, 4/A olur, nasıl çalışıldığını bilmem.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Çoğunluğu taşeron.

Arkadaşlar, siz taşeron musunuz?

GÖREVLİ GARSON - 4/C'liyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - 4/C.

Siz?

GÖREVLİ GARSON - Taşeron.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Taşeron.

HİKMET AYAR (Rize) - Böyle bir usul mu var ya?

BAŞKAN - Olabilir arkadaşlar, normal, Allah Allah!

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bunların hepsi taşeron.

BAŞKAN - Bu, Türkiye'nin bir gerçeği, personel rejimi içerisinde bunların hepsi var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamamen taşeronla hizmet veriliyor.

BAŞKAN - Arkadaşlar, diyelim, saat ikiye kadar çalıştıktan sonra, iki buçukta, üçte gittiniz, ertesi gün saat kaçta geliyorsunuz sabah?

GÖREVLİ GARSON - On birde.

BAŞKAN - On birde.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Altmış saat çalışıyorlar.

BAŞKAN - Doğrudur, doğrudur.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Altmış saat çalıştırılır mı ya?

BAŞKAN - Bununla ilgili olarak Meclis Başkanlığına...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, kırk beş saat üstü çalıştırabilir misiniz?

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz... Bunun muhatabı Sayın Bakan değil. Bununla ilgili olarak öncelikle Meclis Başkanlığına müracaatınız var mı yazılı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, müfettiş gönderin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Var.

BAŞKAN - Popülist yaklaşımı bırakın, ekran karşısında konuşmayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Var, Meclis Başkanına sorduk.

BAŞKAN - Bizim Meclis Başkanına bununla ilgili olarak yazdığınız, sorduğunuz bir şey var mı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - İhbar yapıyorum buradan, altmış saat çalıştırıyorsunuz.

BAŞKAN - Meclisin bütçesi geçti,

Meclis Başkanına burada niye konuşmadınız? Oraya koyuyorsunuz ekranı, oradan naklen yayın, ondan sonra konuşun böyle.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kapalı, kapalı.