KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanım, saygılar sunuyorum. Şahsınızda bütün heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, efendim, malumunuz, 2018, Erzurum'da 12 Mart 1918'in 100'üncü yıl zafer yıl dönümü. Fırsat bu fırsat, bütün heyeti Erzurum'a davet ediyoruz, şeref verirsiniz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Biz dâhil mi sadece Bakanlık mı?

BAŞKAN - Komisyon üyeleri de dâhil mi?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tabii tabii, herkesi, buradaki bütün heyeti deyince elbette ki.

Değerli Bakanım, ben bir metot, bir tarz sergiledim bugüne kadar. Müsaadeniz olursa, gene o hâl üzere devam edeyim. Hak teslimi sadedinde tespitlerle başlıyorum birtakım şeyleri izaha, o yaklaşımı devam ettireceğim.

Tespitlerimiz şöyle olsun: Değerli Bakanım, değerli arkadaşlarım; AK PARTİ dönemi, ülkemizde değerlerle yeniden buluşma, değerlerimizle yüzleşme dönemidir, bir farkındalık sürecidir -bunu her vesile söylüyoruz- bizi asırlarca dünyaya hâkim kılan medeniyetimizin köklerini yeniden bulma ve onları ihya etme devresidir, kültür kimyamızı yeniden keşfetme vaktidir. Bu noktada, İbrahim Bey demin tam bitirirken söyledi, hazır yeri gelmişken onu da söyleyeyim, medeniyetten bahsederken "millîlik", "yerlilik..." Biz "millet" tarifini bir etnik kimlik bağlamında yapmıyoruz. "Millet" bu toplumda tasada, sevinçte yürekleri bir atanları, kültürel olgularda paydaları ortak olanları tarif sadedinde koyuyoruz. Sizin her seferinde, İbrahim Bey, tekçi yaklaşımdan bahsederken de kavramlar biraz karışıyor gibi geliyor. "Tek" ve "bir" kavramını Hallacı Mansur'u da işin öznesine koyarak izah etmeye çalıştınız.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Çokluğun birliği dedim ben.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Oysa şimdi "tek", "ahad" kavramıyla izah bulursa o zaman "bir"in bir anlamı kalmıyor. Biz "tek millet" derken bütün etnik unsurları kastediyoruz. Dolayısıyla orada bir barış iklimi, bir kardeşlik iklimi de yeşeriyor. Aksi hâlde, ha bire böyle "Kürt kimliği, Kürt kültürü" filan nereye kadar gideceğiz bununla?

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Yok mu yani şimdi Kürt kültürü?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır, efendim. Bakın, şimdi, ben o coğrafyada yaşayan insanım. Her vesile söylüyorum, Kürt'ü Türk'ten ayırmak kadar namertçe bir yaklaşım olamaz; tam tersi, biz bir milletiz, tek milletiz derken bunu söylüyoruz. Kürt'ün kültürü, benim de kültürüm, biz de beraber yaşıyoruz; Türk'ün kültürü de öyle yahut Laz'ın... İşte, Bekaroğlu hocam olsaydı, o da keşke katılsaydı sohbete. Tek millet ihata eden, kuşatan bir kavramdır.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Duyar gelir şimdi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bekaroğlu hocam mı? Duymasa da yarın iştirak eder.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - O kültüre ne kadar kaynak tahsis ediyorsunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nasıl?

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Mehmet Şükrü Erdinç geçti)

BAŞKAN - Sayın Aydemir, sürenizi uzatmayacağım, ona göre sataşmalara çok böyle şeye girmeyin.

Buyurun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Peki, tamam.

Bizi bir adalet ve şefkat medeniyeti olarak tarif ettirecek değerlerin banileri ve onların ufuklarına dönüş zamanıdır ak dönem. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Medeniyet birikimiyle irtibatını koparan bir ülke fikrî kuraklığa maruz kalır.", "Geçmişi yok sayarak geleceğe yürünemez." vurgusuyla bir ufuk kazanmıştır Türkiye. Ecdat yadigârları ihya edilmiş, bizim üç kıtada yok edilmeye çalışılan medeniyet ve kültür izlerimiz yeniden can bulmuştur. Son on beş yılda, hayata geçirilen kültürel hamlelerle insanımız Orta Asya'dan Avrupa'ya uzanan engin kültür havzamıza yeniden kavuşmuştur. Millî irade, irfan, vicdan ve haysiyetine kaynak olan ecdat değerleri gündeme taşınmış, gelecek nesillere ufuk oluşturması sağlanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, kesintisiz bir beka mücadelesiyle ve farklı arayışlarla geçen son iki yüz yılımızın bizi getirdiği yer, kökü mazide olan ati anlayışıdır. Türkiye kültür ve medeniyetimizle buluşma adına ecdadına yarışan bir ufuk çizgisi oluşturmakta ve yol haritası izlemektedir. Muhteşem Akif'imizin:

"Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da;

Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.

Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:

Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?" kaydı ak anlayışın kültür ve medeniyet temellerimiz üzerindeki hassasiyetini tarif eder gibidir. Burada "Ahlaf" gelecek kuşakları, "eslaf" ise geçmişimizi ifade ediyor. Biz, bizi temellerimizle kavuşturanlara minnettarız. Bizi manamıza yönlendirenlere medyunuşükranız.

Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ iktidarları döneminde bir ufuk yürüyüşü başlamıştır ve hiç kesilmemiştir, kesilmeyecektir Allah'ın izniyle. Sayın Cumhurbaşkanımız: "Sadece yeni değerler yetiştirmek noktasında değil, sahip olduğumuz kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını, onlardan etkilenmelerini temin konusunda da katetmemiz gereken çok mesafe var." teşhisinde bulunuyor. Doğrudur, elhak doğrudur. O hâlde bizi biz yapan değerlerle buluşmak, onlarla yeniden kavuşmak adına durmamak lazım, yürümek lazım, mesafe almak lazım.

Değerli Bakanım, değerli arkadaşlarım; ülkemizin her noktası, her zerresi kültür ve turizm adına hazine değerindedir. Bu değerleri gelecek nesillere hakkıyla teslim ise ilahi bir vazifedir, vecibedir. Bu hâli temsilcisi olma şerefine eriştiğim ilim ve hikmet deryası Erzurum özelinden genele teşmil etmeye çalışacağım. Erzurum ecdat ruhunun teneffüs edildiği Asya'dan Avrupa'ya uzanan muhteşem medeniyetimizin seçkin adreslerinden biridir. Bakanlık bünyesinde Değerli Bakanım, Çanakkale Savaşları, Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı benzeri Erzurum Aziziye ve tabyalar tarihi alan başkanlığı oluşturulması Bakanlığımıza yüksek bir değer katacaktır diye düşünüyorum ve bunu burada özellikle not düşüyorum Değerli Bakanım. Doğu Anadolu ve tabii Erzurum muhteşem medeniyetimizin o beylik ifadeyle ön sözüdür. Gerek yetiştirdiği değerler gerek tarihsel konumuyla üzerinde en fazla araştırma çalışmalarının yapıldığı hemen tüm tarihî olay ve zaferlerde adı mutlaka geçen bir şehirdir.

Bunu özellikle altını çizerek söyledim. Değerli Bakanım, ara ara burada bunu gene İbrahim Bey zaman zaman söylüyor, böyle bir felsefe de yapıyor, işin zamirinde Malazgirt Zaferi bağlamında söylüyor, Kürt-Türk ittifakı. 18 Eylülde biz Erzurum'da bir zaferi kutladık, Pasinler Zaferi'nin 969'uncu yıl dönümüydü. 1048'de yapılmış bu savaş, 1071'den çok önce. Biz bu topraklarda 1071'den çok çok önceleri vardık. Var olduğumuz için 1071 de çok kolay oldu. Türk milleti, bu toprakları dışarıdan gelip de zapt etmiş bir millet değildir. Kaldı ki "Türk milleti" derken "Kürtlerle ittifak" diye bir şey yok biz kardeşiz, biz birlikteyiz. Nerede Türk var, orada Kürt olmuş. Nerede Kürt var orada Türk olmuş, beraber olmuşuz. Her yerde, hayatın her sahasını beraber kuşatmışız. Böyle ayrımcı bir yaklaşım bizi küstürür, bizi böler, buna gerek yok. Bu toprakları birlikte vatan yapmışız biz. Tek millet olarak yapmışız. İşte, 1048 ben hep söylüyorum, Vakıflar Genel Müdürlüğünü ifade eden tarihtir aynı zamanda. Halil İbani, ilk vakıf senedini imzalamıştır bizim tarihimizde ve Pasinler'de olmuştur bu. Dolayısıyla, Malazgirt'ten önce de vardık, 1048'den çok çok önce de vardık bu topraklarda elhamdülillah. Bunu özellikle not düşüyorum.

Değerli Bakanım, Erzurum'la ilgili araştırma eserlerinin özellikle Bakanlığınız nezdinde bir özel ihtimama, ilgiye tabi tutulmasını istirham ediyorum ben. Bakın, ben, şunu biliyorum: Erzurum'u ilgilendiren Rusya'daki özelikle birtakım eserlerin, Erzurum'dan bütün Türkiye sathındaki eserlerin, Rusya'ya plase edilen eserlerin araştırılması için bir heyet gönderilecek ya da gönderildi tam bilmiyorum, Müsteşarımız daha iyi bilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydemir, son cümlelerinizi alalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Böyle bir çalışmanın içerisine mutlaka Erzurum'u ifade eden eserleri de koymanızı özellikle Sayın Bakanım sizden talep ediyoruz. Çünkü Erzurum'dan 60-70 bin civarında eserin Rusya'ya götürüldüğünü biliyoruz, kayıtlarda var bunlar. Bunun için de çok yetkin, donanım sahibi, üniversitelerimizde hocalarımız var, üniversite dışında da bu işlere mesai harcamış, kaliteli, nitelik sahibi isimler var. Bakanlığınızın o ekibin içerisine bunları da almanızı özellikle talep ediyorum.

Bir şey daha Sayın Bakanım, Erzurum, malumunuz, bir irfan şehridir, çok sayıda kitapevi var Erzurum'da. Bir sahaflar çarşısı oluşturulmasına Bakanlığımız öncülük edebilir mi? Biliyorum ki Bakanlığımızın maddi anlamda kaynak olarak aktaracağı çok fazla bir şey yok ama belediyelerimizle iş birliği hâlinde bu hâle öncü olabilirsiniz. O durumda hakikaten Erzurumlular size şükran duyarlar, teşekkür ederler.

Bir başkası efendim, Erzurum sağlık şehri, eğitim şehri, turizm şehri diye ifadelendiriliyor ama bütün İslam coğrafyasında bilinen bir başka vasfı daha var Erzurum'un. Erzurum aynı zamanda ramazan kentidir, ramazan şehridir. Ramazanlar özel bir iklim olarak yaşanır. Geçtiğimiz dönem de söylemiştim, altını çizmiştim, bizim Erzurum Büyükşehir Belediyemiz bu işlerde böyle çok hararetle yaklaşan, hakikaten samimi bir biçimde bu projeyi hayata geçirmeye çalışan hâl üzeredir. Kültür Bakanlığımız da katkı verirse "Ramazan Evleri Projesi"ni kısa zamanda hayata geçirmiş oluruz. Burada da özellikle sizden istirhamımız var, desteğinizi talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bir başkası efendim, turizm, bir kış turizmi kenti malumunuz Erzurum.

BAŞKAN - Sayın Aydemir, teşekkür edin lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Peki, olsun, bunları da ben yazılı olarak Bakanlığımıza vereyim. Yani talep ya, bunu isteyeyim.

MUSA ÇAM (İzmir) - İste, iste.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hepinize saygılar sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun.