KOMİSYON KONUŞMASI

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Saygıdeğer Bakanım, hayırlı uğurlu olsun bütçeniz inşallah, yeni hizmetlere vesile olsun.

Birkaç noktada ben de fikrimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle sizlere, sizden önce görev yapan bakanlarımıza ve bütün bürokrasiye, Dışişleri bürokrasisine teşekkür ediyorum.

Bize göre belki çok uzun bir süredir Türkiye ilk kez hedefleri olan, kişiliği olan, karakteri olan bir dış siyaset uyguluyor. Aslında ben söz almayı da düşünmüyordum ama gerek yurt dışı gezilerimizde gerekse ikili görüşmelerde birtakım komisyonlarda edindiğim intibaları da hem Komisyon üyeleriyle hem de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bundan önce de sizlere çok uzaktan bir teşekkürü iletmek istiyorum. Size Arakan'dan teşekkür getirdik. Sizin ziyaretinizin ardından biz de bir heyetle orada bulunduk. Bangladeş'te Cox's Bazar şehrinde bulunduk. Şu anda orada sona gelen sayı 600 bin civarında gelmiş, 400-450 bin de daha önce var, yaklaşık 1 milyon âdeta sefil insan... Hakikaten hepimize insanlığımızı sorgulatır görüntülere şahit olduğumuz noktada AFAD vardı, TİKA vardı, Türkiye vardı, Türk Bayrağı vardı ve bunları siz sağladınız. Daha önce sizlerle de görüşmemiz oldu. Bunun için teşekkür ediyoruz. İnşallah o mazlumların duası bile, sadece onların duası bile inanıyorum Türkiye'yi ayakta tutmaya devam edecek.

Orada da güzel bir gelişme oldu. Orada istediğimiz alan vesair noktasında da iyi gelişmeler var. Onu da paylaşmış olmak istiyorum.

Şimdi birkaç tabire takıldım. Onlarla ilgili konuşma zarureti hissettim. Belki bunlar kasıtlı değildir ama muhalefet partili milletvekillerimiz tarafından iki tabir: Birincisi "cihatçı gruplar" dendi. Elbette eleştiri olacak, siyaset eleştirilecek, bunlar çok doğru ama arkadaşlar, biz burada Müslümanız ve cihat, hepimizin üzerine farz olunan bir emirdir, alçaltılacak yahut terörle aynı noktada değerlendirilebilecek bir tabir olamaz ya da katil sürüleri kendilerine bu ismi takıyorlarsa biz bunu kabul edemeyiz. Lütfen buna dikkat edelim. Bunu paylaşmak istiyorum. Cihatçı gruplarla Türkiye ilişkisi...

MUSA ÇAM (İzmir) - IŞİD'cileri mi kastediyorsunuz?

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Hayır, öyle bir şey yok. Onlar katil sürüsü. Müslümanı öldüren adam nasıl cihattan bahsedebilir, nasıl İslam'dan bahsedebilir. O kadar cihatçılarsa gitsinler bakalım, İsrail orada, Gazze yerle bir edilirken neredeydi. Şimdi, biz bu adamlara eğer "cihatçı" dersek o zaman Kitabımızla ilişkimizi sorgulamamız gerekir diye endişe ederim, korkarım.

MUSA ÇAM (İzmir) - O zaman cihadın anlamına bakmak lazım.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sizi sorgulamam. Niyetinizin bu olmadığını da düşünürüm. Ama birbirimizi de bu noktada bence takviye etmek adına paylaşmamız gerektiğini düşündüğüm bir fikirdir, yoksa özelde CHP veya HDP sözcülerine yönelik bir isnat değildir. Bunu da bütün iyi niyetimle paylaşıyorum. Ne olur bunların ağzını biz kullanmayalım.

İkincisi: Bir "ılımlı İslam" tabiri oluştu. Buna da şiddetle karşıyız. İslam'ın ılığı, soğuğu, sıcağı, derecesi, yakınlığı, böyle bir şey söz konusu değil. Biz de, tekrar söylüyorum, müntesibiyiz, müntesibiyle gurur duyuyoruz bir dinimiz var. Ha, ne kadar yaşayabilirsek hem bu dünyada hem ahirette inşallah sulh oluruz. Bu ikisini mutlaka paylaşmam gerekiyordu. Söz almamın birinci gerekçesi buydu.

Diğeri, Sayın Bakanım, özellikle Meclisimizin yurt dışı komisyonları var. İşte mesela Parlamenterler arası birlik bunlardan biri, KEİPA, Akdeniz için, vesair vesair... Sizler de zaten o tür bir AKPM'de yanılmıyorsam Meclis Başkanlığınız var ki bu da ülkemiz için büyük bir başarıydı. Bu noktada büyükelçiliklerimizin desteğine ihtiyacımız oluyor. Elbette özellikle bu aralar personel sorunları da var. Ama lojistik vesairden öte hem bilgi desteği hem de manevi destek noktasında talebimizi size iletmem gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada zaman zaman sorun yaşıyoruz Kıymetli Bakanım.

Elbette şunu söylemek istiyorum: Bir ada meselesi geçti. Yani doğrusu çok şaşırdım. Yani 12 ada geliyor aklımıza. Sanıyorum 12 ada Osmanlı'nın son döneminde Trablusgarp Savaşı'nın ardından Libya'ya bırakılıyor ki orada Balkan Savaşı çıkıyor aynı esnada, Yunanlılar orayı istila etmesin.

Şimdi, tabii, İtalya İkinci Dünya Savaşı'nda yeniliyor ve 1946'daki Paris Anlaşması'na, Türkiye Cumhuriyeti devletine o zaman Hükûmet edenler, o zaman Hükûmet görevi ifa edenler Paris Anlaşması'na katılmama yönünde bir karar alıyorlar. Ve şimdi, az önce, yanılmıyorsam, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilimiz değindi. Amacım inanın ki bir siyasi polemik değildir ama lütfen yani bunu söylerken bir aynaya bakalım, geçmişimize bakalım, bu dönemde kim iktidardı, bunu değerlendirelim.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Ama aylardan beri tartışılan bir konu. Bir tek açıklama yok.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Şunu da paylaşmak istiyorum: Herhangi bir santimetrekaremiz bile şu anda herhangi bir güç tarafından istila edilse burada hepimiz, tüm 80 milyon gibi bütün kanımızı dökmeye de hazırız. Söz konusu olamaz. Ama bunu eleştirirken ne olur bir geçmişinize bakın lütfen.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan, konuyu biliyor mu ki arkadaş?

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Yanlış bilgi veriyorsunuz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Devam edeceğim. Sizler konuşurken biz dinledik. Lütfen siz de dinleyin. Lütfen siz de dinleyin.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sorunun muhatabı siz değilsiniz. Bakana soruyoruz, siz cevap veriyorsunuz, sataşıyorsunuz.

HAYATİ TEKİN (Samsun) - İspatlamaya var mısın?

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sayın Bakan da devletimizin temsilcisi olarak konunun herhâlde tarihî geçmişini de anlatacaktır.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Tekin, Sayın Demir, Sayın Arslan, bakın, Komisyon üyelerimizin hiçbir tanesinden tek bir ses çıkmıyor, sadece sizden çıkıyor. Müsaade edin.

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Ama bize söylüyor.

BAŞKAN - Üzerinize niye alınıyorsunuz Sayın Demir...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sözcünüz var.

BAŞKAN - Bak ben alınıyor muyum, siz de alınmayın.

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Alınmıyoruz ama gerçeği de saptırmasın.

HAYATİ TEKİN (Samsun) - Alınırım kardeşim.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Saygıdeğer Komisyon üyeleri, Kıymetli Bakanım, Kıymetli Başkanım; yine bir konu, hepimizin hukukunu ilgilendiren bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu partili büyükelçi meselesi geçti. Bana göre bu, hepimiz için bir isnattır kim hangi partiden olursa olsun. Bu milleti temsil etmeye ehil olmuş, dört yıl, sekiz yıl veya daha fazla temsil etmiş herhangi bir milletvekilimize eğer yeterliliği, hukuki yeterliliği ve liyakat noktasında takdir edicilerin, takdir makamlarının takdiri sunulmuşsa herhangi bir milletvekilimizin ben bundan mutluluk duyması gerektiğini düşünüyorum. Yani geçmişte AK PARTİ'de görev yapması veya Cumhuriyet Halk Partisinde yapması... Bu, gerçekten anlamsız diye düşünüyorum ve siyasetin nüfuzunu, siyasetin etkisini düşürücü bir eleştiridir diye size bu fikrimi sunmak istiyorum ki örneğin Anavatan Partisinde bakanımız vardı -öyle değil mi- daha sonra Anavatan Partisi baraj altına geldi ve sonrasında aynı bakanımız -Berlin'di yanılmıyorsam- Almanya'da büyükelçimizdi. Yani mesele eğer AK PARTİ'den veya AK PARTİ kökenli, AK PARTİ'de siyaset yapmış bir milletvekilinin büyükelçilik görevine layık görülmemesiyse bu gerçekten partilerüstü siyasete yönelik bir isnat ve siyasete yönelik bir haksızlık olur diye düşünüyorum.

Bir de Sayın Bakanım, sorular kısmında söz almayacağım. Avrupa Birliği ile ABD arasında bu Serbest Ticaret Anlaşması süreci bildiğim kadarıyla devam ediyor. O konuya da kısaca değinirseniz... Türkiye açısından neredeyiz? Çünkü o konu önemli bir konu, o konu uzun vadede de uluslararası ticaret ve uluslararası ilişkiler meselesinde gündem olacak bir konu diye biliyoruz.

Yine efendim, bence bizzat da şahsınıza denk gelen bir nasip oldu; Türk dış siyaseti en başarılı dönemlerinden birini yaşıyor. Somut olarak iddiamı ispatlamak istiyorum: Suriye'deki çatışmasızlık süreci bizzat Türkiye'nin ve sizlerin organize ettiği bir başarı olarak bence tarihe geçti. Bunları tarih yazacak ve 100 binlerce insanın eğer bir yıldır veya -işte kaç ay oldu- altı aydır, yedi aydır kanı dökülmüyorsa burada Türkiye'nin mührü var Allah'ın izniyle. Bu başarınız dolayısıyla da sizleri kutlamak istiyorum.

Hemen ikinci delilimi sunuyorum: Filistin'de Müslümanlar arası, gruplar arası birliğin sağlanmasında veya en azından o muhalefetin düşürülmesinde Türkiye'nin kesinlikle başarısı oldu. Yine, geçmişte İsrail'in "Hizbullah" adı altında Lübnan'a saldırısının noktalanmasında Türkiye'nin çok büyük başarısı oldu. Hükûmet kurulamadı Lübnan'da -hatırlıyorum ben- Türkiye arabuluculuk yaptı. Irak meselesinde şu an yine Türkiye, Astana sürecinde yine Türkiye. Türkiye, nasıl yüz yıl öncesinde olduğu gibi bölgenin hem hamisi hem de sigortasıysa sanırım bu asli görevi, geçmişten gelen bu tarihî görevi bundan sonra da devam edecek.

Müslüman gruplarla ilgili veya Müslüman ülkelerle ilgili bir eleştiri oldu, onu da bizzat gözlemimle paylaşayım. Nasip oldu, umrede bulunduk. Bin bir çeşit, bin bir milletten, 72 milletten âdeta Müslümanlar inanın, Türk olduğumuza veya bir şekilde Türk Bayrağı'na ilişkin bir emare gördüklerinde bize büyük bir mutlulukla sarılıyorlar. Eminim sizler de bunu görüyorsunuz ya da, işte, aklıma gelen bir yer, Moritanya'da cuma namazından sonra Türkiye'ye dua ediliyorsa bu Türk Dışişlerinin tüm Müslüman dünyası için de tek umut olmasıdır.

Arakan'la başladık, onunla bitirelim. İlk olaylar patlak verdiğinde Avrupa'daki konsey, Rohingya Konseyi açıklama yaptı: "Bu mezalimi durdurabilecek tek ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin konuya dâhil olmasını talep ediyoruz." dendi ve şimdi, inşallah geçmişe göre daha iyi bir noktadayız.

Afrika'yı anmak istiyorum. Biz Afrika'yı bilmezdik sadece "Kökler" dizisinden falan izlerdik. Türkiye'den Afrika'ya kaç iş adamı giderdi on yıl önce, on beş yıl önce? Sayıların istatistiklerine de bakmak lazım. Ama toplumda, şöyle söyleyebiliriz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bitiriyorum Saygıdeğer Başkanım, son cümlem.

BAŞKAN - Lütfen, rica edeceğim.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Afrika açılımı yaptı Türkiye. Ben Zambiya'ya kadar gittim. Böyle ilginç ülkelere gitmek nasip oldu.

MUSA ÇAM (İzmir) - Muhalefet partilerine hiç nasip olmuyor.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bana takılın arada.

Şimdi "Türk iş adamı", "Türk müteahhit" tabiri inanın Afrika'nın en ücra noktalarına kadar kaliteyle birlikte anılır vaziyete gelmiş. Bunlar Türk Dışişlerinin başarısıdır diye düşünüyorum.

Şahsınıza ve tüm ekibe de hem saygılarımı sunuyorum hem başarılarından dolayı kutluyorum, yeni başarılarını ümit ediyorum.

Tekrar, inşallah, bütçeniz de hayırlara vesile olsun.