Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu c) Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 02 .11.2017 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kullanmadık efendim, dokuz dakika arkadaşımız konuştu.
Her neyse. Ben dokuz dakikada, on dakikada toparlamaya çalışayım.
Merhaba sayın arkadaşlar, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; Sayın Bakan, görevinizde başarılar diliyorum öncelikle.
İddianız gerçekten çok büyük ve Bakan olur olmaz önemli bir iddia koydunuz, umarım başarırsınız o iddialarınızı. Bununla ilgili önerilerim olacak.
Yani, sabahtan beri arkadaşları dinliyorum, pek çok eleştiri yapıldı. Tekrara düşmemek için, ben daha bir master plan çerçevesinde bir öneri sunacağım siz yani çünkü mesele yalnızca rakamlarla ilgili değil. Hani siz mazot desteğini 3 katına çıkarsanız çiftçilik çok mu iyileşecek veya gübreyi bedava verseniz acaba herkes "Köylere haydi geri dönelim." mi diyecek? Hayvanı bedava vermeye kalkıyorsunuz bazı yerlerde, onu yetiştirecek insan bulamayabiliyorsunuz. Mesele bence çok daha derin bir yerlerde. Mesele sosyolojik bir mesele ve toplumsal bir mesele ve kanayan bir yaramız. Yani ilkokulda daha 4'üncü sınıf öğretmenimiz "Türkiye kendi kendine yeten bir ülke." olarak bize anlatırken "dünyada yedi ülkeden birisi" diye sanıyorum söylüyordu, bugün ne hâllere geldik. Niye böyle olduk? Çünkü şunu söyleyeyim Sayın Bakan: Özellikle 1980'den sonra, 1970'lerde de bu böyleydi belki ama özellikle 1980'den sonra köylü olmak, kırda olmak hakir bir şey olarak görüldü ve gösterildi. Yani köylü, açıkça söyleyeyim "gariban köylü" dendi veya Kürtçe'de "..."(x) dendi, bilirsiniz "..."(x) işte. Sanki böyle bir itibarsız bir şey olarak tanımlandı ve şehirde olmaksa bütün filmlerde, bütün dizilerde çok makbul, çok itibarlı bir şey. "Şeherli" derler işte, şehirde olmak hep kutsandı. Ve bu çerçevede maalesef, yanlış politikalarla köye yeterli önem vermemekle, kıra yeterli önem vermemekle şehirlere doğru akım başladı. Köylü nüfus nereden nereye geldi. Çiftçi sayısı nereden nereye geldi sizin iktidarlarınız dönemi de dâhil tabii ki. Şimdi, bir girdabın içindeyiz ve geri dönüşü olmayan bir noktada olabiliriz. Çünkü bakın, ben Anadolu'nun pek çok yerinde köylere gidiyorum, eminim siz benden daha çok gidiyorsunuz son zamanlarda. Ya, köye giriyorsunuz hep yaşlı nüfus yani genç nüfus o kadar az ki. Okullarda öğrenci sayısına bakıyorsunuz, köyde son derece düşük çünkü gençler şehirde, çocukları da orada "Efendim, orada daha iyi okul var, daha iyi sağlık hizmeti var." düşüncesiyle, "Gel işte bak seni rezidanslara sokacağız." bilmem ne düşüncesiyle, "Rant var şehirde ya, gel bak bir arsa alıyorsun bir yılda 100 liradan 300 liraya çıkıyor." düşünceleriyle, efsaneleriyle herkesi şehirlere doldurduk. Köyde yaşamaksa hakir bir şey olarak gösterildi ve bu noktaya geldik. Filmlerde, her şeyde, bütün propaganda araçlarında şehirde olmak kutsandı. Ama bakın Sayın Bakan, Avrupa şehirlerine gidiyoruz, siz de gidiyorsunuzdur, şehirler hep belli bir rakamda tutulmuş; 500 bin, 700 bin, 300 bin kişilik. Büyütülmemiş o şehirler ve hemen etrafında da kır korunmuş, hemen etrafında kır var, şehir ile kırın ilişkisi var. Yani şimdi, İstanbul'da Allah'ınızı severseniz, ta, bilmem nereden yeşillik getirilmeye çalışılıyor, meyve getirilmeye çalışılıyor, hani yollarda çoğu telef oluyor, tadı da yok tuzu da yok. Şehrin hemen etrafında hâlbuki bostanlar olsa, bahçeler olsa, hayvan yetiştiriciliği olsa, süt olsa hem rahat ulaşım olacak hem taze ulaşım olacak hem pazarlarda sürekli bu taze ulaşım olacak hem de birinci elden olacak yani o aradaki unsurlar devreden kalkacağı için daha ucuz bir şekilde hem çiftçi yaşamını sürdürecek hem şehirdekiler daha taze unsurlara ulaşacaklar. Bu yönde yapılmadı. İstanbul oldu 17 milyon, Ankara 6 milyonu geçti sanırım, İzmir, diğer şehirler kutsandı. Bu gidişatı tersine çevirmek master bir planla olur Sayın Bakan. Yani köyde olmanın her anlamda, bütün fonksiyonlarıyla makbul bir şey olduğu noktasında... Yalnızca sizinle ilgili değil Sayın Bakan, tek başına bunu yapamazsınız, sizin bürokrasiniz de yapamaz bunu. Nasıl ki Ekonomi Koordinasyon Kurulu var, tarım koordinasyon kurulunu bu Hükûmet, bu devlet kurmak zorunda ve bütün bakanlıklarla birlikte, bütün devlet organlarıyla birlikte tekrar kırda olmanın, çiftçi olmanın, hayvan yetiştiricisi olmanın makbul bir şey olması için, bu üretimi canlandırmak için neler yapmamız gerektiğini hep beraber düşünmeliyiz; iktidarı muhalefeti beraberce. Ve bununla ilgili de size tavsiyem, yalnızca merkezden ferman salmakla bunu yapamazsınız, yerellerle iş birliği şeklinde yapmalısınız. Ya, Karadeniz'in gerçekliği başka -Sayın Cora'yı hep örnek veriyorum- yani Urfa'nın gerçekliği başka, Trakya'nın gerçekliği başka, Çukurova'nın gerçekliği başka. Yerellerle iş birliği şeklinde yapmalısınız ama yereldeki sizin Tarım Bakanlığının ofisiyle, başkanlıklarıyla olmaz bu iş, yerel yönetimlerle iş birliği şeklinde olur. Sayın Cora'nın örneğini hep veriyorum. Hayvan desteği vermişsiniz, gitmişsiniz Arjantin'den inek getirmişsiniz, Karadeniz'e vermişsiniz, Sayın Cora diyordu ki: "Ya bu hayvanlar telef oldu." Kardeşim, o hayvan Arjantin'den düz araziden gelmiş, yokuş araziye tırmanamıyor, hepsi ölmüş, gitmiş. Hâlbuki o hayvan belki Urfa'ya uyar ama...
SALİH CORA (Trabzon) - Telef oldu şu anda.
BAŞKAN - Sayın Cora hayvana bakmasını bilmiyorsa biz ne yapacağız? Maldan anlamıyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - O açıdan, Sayın Bakanım, bunun gerçekten master bir plana ihtiyacı var. Bu yapacağınız master plan, yalnızca sizin Bakanlığınızla ilgili değil. Hani Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ya, "Şehirlerimize ihanet ettik." Onu da durduracak şey sizin master planınızdır. Yani kırdan şehre akın değil artık. Şehir nüfuslarının artık durması, bu rant hikâyelerinin bitmesi ve tekrar kıra artık bakmayın, on yıldır şehirde yaşayan kıra dönmez. Akışın durması ve iyi örneklerle... Kırda da iyi bir yaşam sürdürülebileceğini, iyi bir okulu olabileceğini, iyi bir hastane hizmeti olabileceğini, köylerin örnek köyler olabileceğini göstermemiz lazım. Ya, gidiyoruz, Fransa'da şehirlerin hemen dışındaki köylere bakıyoruz, imreniyoruz. Yalnızca bakın tarım için değil, turizm için gidiyor insanlar. Mesela bağlar yapılmış, yanında şaraphaneler açılmış veya tersine meyve ağaçları, diğerleri; oralara insanlar gidiyorlar yani kendilerini ferahlatmak için şehirden oralara kendilerini atıyorlar. Yalnızca tarım yapılmıyor orada, turizm de yapılıyor. Butik oteller açılıyor orada, insanlar şehirlerden oraya ulaşıyorlar. Yani biz bunları unutmuşuz, hâlbuki bunu yapabilecek en birinci ülke Türkiye'dir bakın, her anlamda. Ama kırda olmak, dediğim gibi gidiyorsunuz kırlarda evler perişan hâlde, köyler de öyle. Bütün bunları iyi örnekler sunarak... Bakın, bir master plan ortaya konulur, her yörenin gerçekliğine göre iyi örnekler sunulur ve bu örneklere bir bakar ki insanların hayatı düzelmiş, sosyal anlamda, ekonomik anlamda ve bir bakarsınız köy yaşamı, kır yaşamı tekrar cazip olmuş. Bununla ilgili de size önerim kamu spotlarının oluşması, bununla ilgili filmlerin tekrar oluşturulması, köy yaşamının tekrar makbul olacağı, kır yaşamının makbul olacağı filmler yaptırmanız... Hayvancılık niye ayıp bir şey olsun ya? Çiftçi olmak niye utanılacak bir şey olsun? Köylü, "gundi" olmak niye utanılacak bir şey olsun Sayın Bakan? Bunu tersine çevirmenin yolu buradan bir yerden geçiyor. Yalnızca "Mazot desteği verdim, tahıl desteği verdim, şu desteği verdim."le olmaz, unutun bunu.
Sayın Bakanım, bakın, teknik konularda bir iki bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Son iki dakikanızı, isterseniz, bir Anadolu'yu gezmeye ayırın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama bir iki uyarı yapacağım Sayın Bakanıma müsaade ederseniz.
Şöyle bakın Sayın Bakanım, Özal'dan beri -ben takip ediyorum ilk gençliğimden beri- hep böyle çiftçi borçlandırılır, yeterli destek verilmez, faizler de yüksek olur, çiftçi sonra o borçları ödeyemez, gelir Ankara'ya, "Ya, biz bu borçları ödeyemiyoruz." diye gelir buraya; işte, oradaki Başbakan da "Tamam, kardeşim, yapılandırıyoruz borcunuzu." der Demirel veya Özal, çiftçi de "Bravo! Yaşa Baba!" falan diye alkışlar. Hep böyle gitti bu iş.
BAŞKAN - Isparta'ya mı sataşıyorsunuz?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Isparta'ya sataşıyorum, rahmetli Demirel'e, rahmetli Özal'a sataşıyorum, ne diyeyim.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Özal da senin hemşehrin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Eyvallah, Özal benim hemşehrim.
Ama şimdi, bakın, yine aynı süreci devam ettiriyoruz yani çiftçiyi borçlandırıyoruz, ya şurada iki yılda Sayın Bakanım, 3 kere çiftçi borçlarını erteledik. Ben iki yıldır Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. 3 mü, 4 mü? 4 oldu galiba.
BAŞKAN - Sen daha gençsin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, "Ya, siz bunu yapılandırıyorsunuz, altı ay sonra bir daha getirirsiniz." diyoruz, gülüyorlar bir de sizin bürokratlarınız çünkü çiftçi de biliyor ki altı ay sonra bir daha gelecek, siz de biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Ne oluyor? Bir ahlaksızlık düzeni gidiyor. Niye biliyor musunuz? "Ya, kardeşim, yapılandırdı ama nasıl olsa bir yıl sonra bir daha yapılandırır." diyor.
BAŞKAN - Yok, yok, Sayın Bakanım, hiç öyle değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Aynen böyle oluyor.
BAŞKAN - Veriler böyle söylemiyor, veriler böyle söylemiyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, Sayın Bakanım, yapılandırdığınız yapılandırmanın başarısı nedir Allah'ınızı severseniz? Yüzde 30'u başvuru yapıyor, onun da yüzde 10'u ödüyor, ödemiyor.
BAŞKAN - Kredi hacimleri, takibe düşen oranlar bunları göstermiyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, bununla ilgili yapısal bir reforma ihtiyaç var. Neşteri keseceğiz, bundan sonra borç değil, destek diyeceğiz ama üretim diyeceğiz; budur bu işin çözümü. Bir kere keselim neşteri, bütün borçları sıfırlayalım, tabii ki yani belli ölçek çerçevesinde olmalı, küçük çiftçiye özellikli olarak ama ondan sonra borç değil destek ve üretim diyelim. Sayın Bakanım, kesin bu neşteri, altı ayda bir yapılandırmayı niye getiriyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, grup sözcüsü olarak bir iki dakika vereyim size buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Çok bonkörsünüz, teşekkür ederim, sağ olun.
MEHMET ALİ CEVHERİ (Şanlıurfa) - Şimdi, bu yapılandırmaya karşı mısınız, ötelemeye karşı mısınız? Bütün Türkiye duyuyor şu anda.
BAŞKAN - Sayın Cevheri, lütfen topa girmeyin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Karşıyım. Sıfırlayalım diyorum, sıfırlayalım ama bakın, ondan sonra destek verelim, borç yapmayalım, borç yaptırmayalım, kardeşim desteğini veriyoruz, üretimi yap diyelim, üretimi yaptıralım. "Master plan" dediğimiz böyle bir şey Sayın Bakan.
Sonra çiftçilerin Sayın Bakan, sosyal güvenceleri ve tarım işçilerinin ve özellikle mevsimlik tarım işçilerinin sosyal güvenceleri, bakın, kanayan yaramız. Her yaz, biliyorsunuz, römorklarda ölen işçi haberlerinden artık bıktık usandık, 2017 Türkiyesine yakışmıyor bunlar. Bu anlamda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının belli tedbirler alacağını biliyoruz. Bu anlamda gidecek işte, tespitleri yapacak, torba yasada bir madde var ama Suriyeli işçilerle ilgili yok mesela, mülteci işçilerle, sığınmacı işçilerle ilgili bir düzenleme, bir tedbir yok. Bununla ilgili tedbirlerin alınması lazım. Bununla ilgili birkaç bir şey söylerseniz tarım işçisiyle, mevsimlik işçilerle ilgili ne tip tedbirler almayı planlıyorsunuz, nasıl onları sosyal güvenceye kavuşturacaksınız, römorklarda ölmeyecek işçilerimiz, bununla ilgili birkaç bir şey söyleyin lütfen.
Sonra da şunu söyleyeceğim: Tarım sigortalarıyla ilgili Sayın Bakan, bakın, her yıl artık küresel ısınma, dolu haberleri, sel haberleri hep bunlarla geçiyor ve tarım sigortası anlamında hâlâ çok geri noktadayız. Bunun bir teşvike ihtiyacı var tarım sigortaları anlamında çünkü insanlar... Bakın, Malatya'ya bir don oluyor kardeşim, bir yıllık bütün mahsul gitti, bir anda bir de kayısı fiyatı 20 liraya çıkıyor, öbür yıl var yıl oluyor, 3 liraya, 5 liraya düşüyor. Bütün bunlarla ilgili çiftçinin düzenli gelire ulaşması için bu sigortacılığın mutlaka yaygınlaşması ve teşvik edilmesi lazım.
Son olarak hayvancılıkta, biliyorsunuz, fiyatlarımız yüksek, artık besicilikle Sayın Bakanım, bizim rekabet etme şansımız yok. O hayvanlar yedi ay meralarda otlamak zorunda ki Türkiye et ithal etmesin. Bu çerçevede düzenlemeler yapmanız lazım. 29 liraya eğer ki siz kıyma satarsanız BİM'de, o A-101 galiba, bütün kasaplar iflas ederler Sayın Bakanım ve isyan ederler bakın, Ankara'ya gelirler yürürler, isyanda olurlar bütün kasaplar, rekabet edemezler çünkü. O anlamda gerçekten yerelde... Niye marketleri destekliyoruz ki? Bütün kasaplara, bütün marketlere madem ucuz et sattıralım. Niye yalnızca büyük marketleri destekliyoruz ki Sayın Bakanım, böyle bir şey olabilir mi? Yani biz mahallenin kasabı, bakkalı yaşasın, esnaf yaşasın diyoruz. Eminim ki diğer bakanlar size bu konuda itirazlarını sunacaklardır.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Son olarak da, balıklarla ilgili kimse bir şey söylemedi, balıkçılıkla ilgili sanıyorum.
BAŞKAN - Balıkları biraz sonra dağıttıracağım ben.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Musa Çam...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Pardon, ben kaçırmışım o zaman.
Sayın Bakanım, balıkçılıkla ilgili belli santimetre ölçüleri konuldu biliyorsunuz ve tedbirler alınacaktı. Balık sezonuna girdik.
BAŞKAN - Bu arada, arkadaşlar, Sayın Bakanlığımızın füme balık ikramı vardı ama ben burada pek uygun olmayacak diye, Sayın Bakanımızın da tensipleri doğrultusunda yapmadık o ikramı. Siz de kusura bakmayın arkadaşlar ama Tarım Bakanlığının bürokratları zaten yiyordur o füme balıkları.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Füme balık mı yiyorlar? Neyle yiyorlar?
BAŞKAN - Yanında ekmek gördüm, bir de domates vardı değil mi? Hangi daire başkanımız hazırlamıştı onu? Siz değil mi? Tamam, yanında ekmek vardı. Füme balıktı değil mi?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok o başka bir şeyle, şarapla iyi gider Sayın Başkan.
BAŞKAN - Afiyet olsun, size eve gönderelim. Üzüm de var, ben şeyden göndereyim size.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, bu balıklarla ilgili iki üç yıl önce gerçekten bir sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde ciddi bir kampanya yürütüldü ve belli santimetre altına, biliyorsunuz, çok ciddi tedbirler uygulandı ve etkili de oldu bir süre ama şimdilik tavsadı Sayın Bakan. Şu anda o denetimler bence çok sınırlı. Gidin, hangi balıkçıya giderseniz gidin bu küçücük çinekoplar var, 10 santimetrenin altında küçücük kalkanlar var. Bu anlamda, tedbirlerin, gerçekten yeniden denetimlerin artırılması gerektiğine inanıyorum.
Teşekkür ederim. Görevinizde başarılar diliyorum.