| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu c) Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 02 .11.2017 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, hayırlı olsun.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi Sayın Bakanımızın, Zekeriya Bey'in yapmış olduğu güzel konuşmayı ben dinleyemedim, aktardılar arkadaşlar, ondan sonra, tabii, konuşmak zor.
Önce, bu -herkes söylemiştir- tarım destekleriyle ilgili konunun ben de altını çizmek istiyorum. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'i kadar bir destek zorunluluğu var yasa gereği. Yasa size "İsterseniz verirsiniz, isterseniz vermezsiniz." demiyor, "Kesin verilir." diyor, "Verebilirsiniz." demiyor. Verilir yani vermek zorundasınız ama vermiyorsunuz bu desteği. Nasıl vermiyorsunuz? Şöyle vermiyorsunuz: 2016 yılında 26 milyar TL vermeniz gerekirken 11 milyar TL verdiniz. 2017 yılında 30 milyar TL vermeniz gerekirken 12 milyar TL verdiniz. 2018 yılı için de aynı şey, 35 milyar TL vermeniz gerekirken 14,5 milyar TL veriyorsunuz. Dolayısıyla geçen yıllardan alacaklarınızın yanında, 2018'de de çiftçiden 20 küsur milyar TL'yi -ne diyeyim şimdi, çalıp diyeceğim, hemen kızacaksınız- alıp başka kesimlere aktarıyorsunuz; mesela holdinglerin vergilerini siliyorsunuz, burada kullanıyorsunuz. Bütün bunlar zaten, sadece bu rakam bile, nasıl bir ekonomik politika izlediğinizi, hangi toplum kesimlerini önceleyen bütçeler yaptığınızı açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu desteklerin dağıtılmasında da çok ciddi problem var. Son zamanlarda özellikle büyük üreticilere, birliklere filan yöneliyor bu paralar, küçük çitçiye, küçük üreticiye hemen hemen destek yok; bu da bir politika. Bunun sonucunda ne oluyor arkadaşlar? Başka yanlışlarınız da var, tütünle ilgili, pancarla ilgili uygulanan kotalar, yanlışlıklar var. Bunun sonucu da insanlar bulundukları yeri, Anadolu'yu terk ediyor, büyük şehirlere gidiyor. Ne oluyor orada? Köle işçiler oluyor yani sermayenin, neyse, her kimse onun ihtiyacı olan ucuz işçi stoku şehirlerde. Başka problemler de çıkıyor; ulaşımdan barınmaya, güvenliğe kadar ciddi problemler çıkıyor. Bu işi siz bir politika hâline getirmişsiniz çünkü toplum kesimleri arasındaki tercihleriniz belli. Mesela, esnafa da aynı şekilde uyguladığınız politikalar sonucu esnaf yok oluyor, bunun yerine büyük AVM'ler, zincirler, onlar öne çıkıyor, aynen çiftçinin şehirde köle işçi olduğu gibi esnaf da AVM'lerde asgari ücretli işçi oluyor maalesef. Politikalarınız bu şekildeki politikalar.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; sanıyorum, bu orta vadeli programa göre tarımla ilgili yazılanları herhâlde okumuşsunuzdur. Orta vadeli programa göre tarım istihdamının toplam istihdam içerisindeki payının 2017 yılında yüzde 18,8'lik seviyesinden 2020 yılında yüzde 16,4'e gerileyeceği belirtiliyor. Bu da aslında uygulamakta olduğunuz politikaların neye yöneldiğini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, sizin uygulamış olduğunuz -sizin derken Sayın Bakan, siz iki buçuk aylık Bakansınız, elbette Hükûmetinizi kastediyoruz, sizi kastetmiyoruz- politikalar sonrasında içeride büyükleri, dünya genelinde de dışarıdaki çiftçiyi, yabancı çiftçileri destekliyorsunuz. Bununla ilgili dünya kadar rakam var, ben birkaç tanesini vereyim... Mesela, şimdi, Sayın Bakanımız ucuz et yedirmeyle ilgili tedbirler aldı, marketlerde ucuz et satılmaya başlandı. Nasıl bir et? Bakanımız "güvenli" diyor, biz de Bakanımıza güvendiğimiz için gidip alacağız. Ama buraya nasıl gelindi yani bugüne kadar hangi hayvancılık politikaları uygulandı ki Türkiye bu duruma düştü, bunlara bakmak gerekiyor. Bu sadece hayvancılıkla ilgili değil yani buğdayda da öyle, diğer tarım ürünlerinde de, hepsinde hemen hemen bu şekilde işliyor. Bakın, bunun sonrasında, mesela Türkiye özellikle yağlı tohum ve bitkisel yağlar açısından ithalata bağımlı bir ülke, birçok konuda da öyle, ithalata bağımlı. Bakın, bazı rakamlar vereyim size: 2003-2016 yılları arasında ithal edilen yağlı tohum ve türevlerinin bedeli 36 milyar doları bulmuş Sayın Bakanım. Ayrıca, 66 milyon ton hububat için de 17,5 milyar dolar ödenmiş, 3,5 milyon ton kuru bakliyat için 3 milyar dolar ödenmiş, 10 milyon ton pamuk için 17 milyar dolar ödenmiş. Değerli arkadaşlarım, bu rakamlar ortada.
Sayın Bakanımızın hazırlamış olduğu kitapçık çok güzel, iyi şeyler yazıyor. Bu yazdığı şeylerin de hepsinin doğru olduğuna inanıyorum. Ama satır aralarına, söylenenlerin arkasına baktığımız zaman böyle acı gerçeklerle karşı karşıyayız. Maalesef Türkiye tarımsal üretim konusunda son derece gerilere düşmüş, mutlak ithalatçı bir ülke hâline gelmiştir.
İşte, mazotla ilgili destekler falan diyorsunuz, onları da biraz evvel iktidar partisinden bir arkadaşımız konuştu. Böyle değil, bakın, durum şöyle: Bu iktidarın mazota verdiği destek miktarı 2014 yılında 646 milyon, 2015 yılında 700 milyon, 2016 yılında 740 milyon TL'dir. Sözü edilen her bir yılda mazot üzerindeki dolaylı vergiler nedeniyle çiftçiden alınan vergi miktarını 10 milyar TL olarak düşünürseniz, on beşte 1'i bile değildir yani uygulanan politikalar böyle politikalardır. Dolayısıyla Sayın Maliye Bakanı, Komisyonda "'Yalancı' kelimesi kullanılabilir." dedi ama ben gene kullanmayacağım, yanıltıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Maliye Bakanımız burada yok, öyle bir şey demedi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dedi, aynen öyle dedi.
BAŞKAN - "Yalan söylüyorsun." dedi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tutanakları getirelim. Yani Maliye Bakanı "Yalan söylüyorsun." diyorsa buradaki bir üye de Bakana "Sen yalan söylüyorsun." der, ayıp olur yani. Biz söylemiyoruz onu. Yanıltıyorsunuz, bunu ifade edeyim.
Değerli arkadaşlarım, çiftçi borçlarıyla ilgili de çok ciddi problemler var, bu rakamları söylemiyorsunuz, lütfen söyleyin. 2002 yılında çiftçilerin banka borçları 5,1 milyar iken -hani 2002'yle karşılaştırıyorsunuz ya Sayın Bostancı- 2016 yılı sonunda bu rakam 73,4 milyar TL'ye yükselmiştir. Daha başka rakamlar var 2002'yle karşılaştırdığımız zaman. Sizin çalışmadığınız alanlara, konulara girmiyorsunuz, orayı es geçiyorsunuz ya da oraya ışık tutmuyorsunuz maalesef.
BAŞKAN - Sayın Çaturoğlu, size söyledi Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Uygulamış olduğunuz politikalar ve sunmuş olduğunuz 2018 yılı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi maalesef, biraz evvel küçük örneklerle anlatmaya çalıştığım durumu hiç değiştirecek bir bütçe değil. Bu bütçe de yine içeride büyükleri destekleyecek, dünya şeyinde de büyük tekellerin, dünya tekellerinin işine yarayacak politikalardır bu politikalar.
Sayın Bakanım, ben İstanbul Milletvekiliyim, İstanbul 3'üncü Bölge Milletvekiliyim ama her bütçede Rize'yle ilgili konuşuyorum. Daha evvel Rize milletvekilliği yaptım. İstanbul'da da ağırlıklı bir şekilde -tabii, bütün seçmenin reyini aldık ama- Rizelilerin oyunu aldığımı düşünüyorum. 3'üncü bölgede de 200-250 bin Rizeli olduğuna dair rivayetler var.
BAŞKAN - Ama Rizelilere bir dakika ayırdınız konuşmanızda.
Son bir dakika, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Daha bana bir beş altı dakika daha vereceksiniz, ben eminim, güveniyorum size.
BAŞKAN - Yok, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dün akşam da konuşmadım, dikkat ederseniz.
Sayın Bakanım, çay stratejik, tütün, her şey stratejikten başlar da çay da stratejik bir ürün. Savaş için gıda stoku yapıldığında mutlaka çay konuluyor. Bu açıdan stratejik.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Fındık da...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Fındık da mı konuyor?
Çayla ilgili çok ciddi problemler var ve bu problemlerin çözüleceğine dair hiçbir işaret de yok. Bölgede bu üretimi yapan aşağı yukarı 210 bin aile ciddi tedirginlikler yaşıyor Sayın Bakanım, bunları sizinle paylaşmak istiyorum. Türkiye'de 250 bin ton civarında kuru çay üretiliyor, 300 bin ton kuru çay tüketiliyor. Sizin bölgenizde, bildiğiniz gibi, kaçak çay kullanılıyor, 50 bin ton civarında çoğu kaçak yollarla giren çay tüketiliyor ama şu anda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, iki dakika içerisinde maksimum, lütfen...
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu anda, geçen sene uygulamaya konulacak diye ilan edilip, sonra büyük ihtimalle referandum dolayısıyla -hani tepkiler gelince, referandum vardı- geri çekilen, bir organik gübre uygulama şeyi var. Bu bölgedeki çay üreticilerini ciddi bir şekilde tedirgin etmiş durumda. Organik gübre kullanıldığında Sayın Bakanım, bölgedeki kuru çay üretimi üçüncü yılın sonunda 250 bin tondan yarısına, 125-130 bin tona düşecek. Dolayısıyla Türkiye'ye yabancı kökenli çay gelecek. Yabancı çay da değişik ülkelerden geliyor ama üretenler büyük tekeller. Bu tekeller çok ucuz bir şekilde üretiyorlar ve daha da kaliteli hâle gelecek Türk çayı bununla rekabet edemeyecek ve bölgedeki çaycılık ortadan kalkacak. Vatandaşın, üreticinin temel endişesi ise yarı yarıya üretim düşecek "Ben zaten şu andakiyle geçinemiyorum. Ne olacak benim durumum?" diye soruyor.
Şimdi, 2017 yılında ertelendi bu Sayın Bakanım. Bu bilgi size geldi mi? Ben size soru önergesi olarak sordum ama henüz cevap vermediniz. 2018'de ne olacağı belli değil. Bu konuyla ilgili herhangi bir araştırma yapılmış mı? Hangi gübre kullanılacak inorganik, kimyasal gübreler yerine? Nasıl kullanacak, vatandaşın kaybı nasıl giderilecek? Bu konularla ilgili hiçbir açıklama yok ve müthiş bir belirsizlik var. İnsanlar...
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum efendim, birkaç cümle...
BAŞKAN - Bitirdiniz, bitirdiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ama durun daha koca tarım, anlatıyoruz, çay bu ya.
BAŞKAN - Koca tarım tabii, çayın gerisini Sayın Öztürk getirecek.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanının memleketinden konuşuyorum. Bakın iktidar partisi konuşmuyor Rizelilerle ilgili, Cumhurbaşkanı dolayısıyla bir beş dakika daha bana verin. Son cümlelerimi söyleyeyim.
BAŞKAN - Son cümleler.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir de sadece ÇAYKUR'da değil ama diğer kurumlarda da var. Geçici mevsimlik işçiler var. Bu işçilerle ilgili çok ciddi bir sıkıntı var.
Sayın Bakan, bizde 4, en fazla 5 ay çalışıyor, 6 ay çalışmadığı için maaş alamıyor daha sonra, primleri yatırılmıyor ama işsiz de sayılmıyor. Müthiş bir şey var. Ya adamlar işsiz, İşsizlik Fonu'ndan insanlara işsizlik ödemesi yapın ya da adamları işçi sayın, işçi kadrosuna geçirin. Yani gerçekten bir zulüm var burada.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Çalışma Bakanlığı bütçesinde onu konuşalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Orada da konuşacağım ama ÇAYKUR Sayın Bakanla ilgili olduğu için burada söylüyorum. Sayın Cemal Bey nerede ne konuşacağımızı az çok biliyoruz, yaşımız, tecrübemiz bunu şey yapıyor.
Sayın Başkanım, devam edeyim mi?