KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, aynı zamanda, sayın basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, öncelikle, yıllık klasik eleştirimi yapayım. Kadınların kamuda yer alması konusunda en duyarlı olacağına inandığım Bakanlardan birisiniz, üç yıldır aynı eleştiriyi yapıyorum ama üç yıldır tek bir kadın arkadaşı arkanızda göremiyoruz. Geçen sene "Gelecek sene olacak." demiştiniz ama gerçekten yani tek bir kadın arkadaşın olmaması da hani inanılır bir şey değil. Sizin gibi bir Bakana... O anlamda, lütfen, bunu değiştirin. Bazı erkek arkadaşlar eksilebilir ama yani yüzde 50 kadın olması lazım, yüzde 5 olsun, yüzde 3 olsun.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Garo Bey, biz de aynı eleştiriyi sizin için yapıyoruz, sizde de hiç bayan yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - E, hapsettiniz efendim ondan dolayı öyle bir sorun var. Hapisteler şu anda maalesef, hapisten bırakırsanız gelecekler.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Artık başka şeyler söyleyin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, hapisten bırakırsanız gelecekler efendim.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Daha farklı şeyler söyleyin, hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bunu en iyi bilen sizsiniz, artık dünya ekonomisi küresel ve küresel ekonomiyi öncelikle vurguladınız, ben de biraz ona vurgu yapacağım.

Bakın, dünyada 7,6 milyar insan var, 7 milyar 600 milyon insan var. Bunların yaklaşık 6 milyardan daha fazlası -öyle söyleyeceğim- yerelde yaşıyorlar yani hareket hâlinde değiller. Bunlar yerelde o ülke ne imkânlar sunuyorsa, nasıl bir iklim sunuyorsa ona göre yaşamaya çalışıyorlar, ekmeklerini bulmaya çalışıyorlar. Ama iki çeşit insan hareket hâlinde Sayın Bakan: Bunlardan birisi, para sahipleri; ikincisi, fikir sahipleri ve para sahipleri ve fikir sahipleri bütün dünyaya bakıyorlar, fırsatlara bakıyorlar. "Hangi ülkede benim param güvende olur?" diye bakıyor para sahipleri; fikir sahipleri de "Benim fikrim hangi ülkede değer bulur?" diye bakıyorlar, "Ben fikrimi o ülkede üretebilir miyim, geliştirebilir miyim?" diye bakıyorlar ve "Güvende olur mu benim fikrim, korunabilir mi, ben onun karşılığını alabilir miyim?" diye bakıyorlar. Bu ikisinin bir arada bulunduğu ülkelerse yürüyorlar ve yeni çağda da böyle bir çağa doğru yürüyeceğiz bundan sonra. Maalesef o yerelde kalan insanlar da o ülke yönetimleri eğer ki basiretliyse o hareket hâlindeki fikir sahibi ve para sahiplerinin getirdiği kadar, yağdırdıkları kadar o ülkenin ekonomisi gelişecek ve insanlar huzur ve refah bulabilecekler; diğer ülkelerse üçüncü dünya ülkesi, dördüncü dünya ülkesi olarak kalacaklar. 2017 dünyasında kritik bir yerdeyiz. Belli bir yerlerde bilgi birikiyor, teknoloji birikiyor, para ve fikir oralara doğru akıyor Sayın Bakan ve bu girdap içinde, bu kaos içinde, bu çok hızlı gelişmeler içinde -gerçekten, yüz yılların gelişmesi aslında birkaç yıl içinde olabiliyor- ülkemiz maalesef kötü bir travma yaşıyor. Yani darbe girişimi yaşamış bir ülkedeyiz. Bakın, bazı rakamlar verdiniz, ben de bazı rakamlar vereyim: Mesela, şu anda Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 113 ülke içinde 100'üncüyüz Sayın Bakan. Küresel Barış Endeksi'nde 163 ülke içinde 146'ncıyız. Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içinde 155'inci sıradayız maalesef. Bunları biliyoruz. Şimdi, bu ortamda, bu girdap içinde darbe sonrası da ülkemizin iki yolu vardı: Bir, bu musibetten ders çıkarıp buradan demokratik bir hamleyle çıkmak ve bununla beraber ülkemizi bu girdaptan çıkarmak imkânı vardı, bunu yapamadık maalesef. İkinci bir imkân daha var; para sahiplerine şöyle bir ülke sunacaktık, diyecektik ki: "Ben size yüksek faiz vereceğim." Çünkü eğer ki ülkeniz güvenli ülke değilse risk primi vardır, bu risk primini de para sahipleri almayı çok iyi bilir. Mesela Yunanistan krize girdiğinde faizler yüzde 25-30'lara çıktı. Venezuela'nın durumu belli. Benzer ülkelerde para sahipleri bunu fırsata çevirmeyi çok iyi bilirler. Biz de maalesef bu anlamda tedbiri aldık, yüksek faizi verdik. Başka ne vadedebiliriz? Düşük ücretler vadedebiliriz para sahiplerine. Maalesef bu tip ülkeler, o hamleyi yapamayan ülkeler düşük ücret vadederler. Başka ne vadederler? Düşük vergi vadederler. "Gel sermaye, ben senden vergi almayacağım." dersiniz. Teşvikler vadedersiniz. "Yıllarca vergi almayacağım, teşvik vadediyorum." dersiniz. Başka ne vadedersiniz? Kirli sermayeleri çekersiniz. Yani madencilik alanında kirli kömürü çıkarırsınız. Başka anlamda, doğanızı, madenlerinizi bu anlamda sermayeye peşkeş çekmeye çalışırsınız, bu anlamda hamleler yaparsınız. Maalesef ülkemiz bu anlamda ikinci girdaba düşmüş durumda, az önce anlattığım girdaba girmiş durumda. Yani yerelde de, yerel sermaye anlamında da, küresel sermaye anlamında da o bahsettiğim temiz olan, yaratıcı olan, üretici olan sermayeyi şu anda ülkemiz çekemiyor hem yerel için hem evrensel için; bunun yerine, yüksek faiz veren, sıcak parayı, hatta kaynar parayı çeken bir ülke durumundayız.

Sayın Bakan, biz o girdap durumunda geçen yıl bütçe görüşmelerinde anlatmıştık, orta vadeli planınızı tekrar sundunuz "Bunu tekrar revize etmek zorunda kalacaksınız." dedik Sayın Bakan. Maalesef haklı çıktık ve bununla ilgili, kur yükseldi, pek çok konular oldu ve siz şu tedbirleri aldınız hemen ocak ayından sonra: Faizleri yükselttiniz, vergi ertelemeleri yaptınız, Kredi Garanti Fonu'nu devreye soktunuz, maliye politikasını gevşettiniz, orada alanınız vardı. "Para politikasını sıkı tuttuk." dediniz ama sıkı tutmadınız bence, bunun sonuçları belli ve bu bir kortizon tedavisidir ekonomiler için. Yani kortizonu verirsiniz, ekonomiye geçici süre verilebilir, bunlar yapılabilir yani maliye politikası gevşetilir çünkü öbür türlü pek çok firma batacaktı, bunu Sayın Başbakan da söyledi, bu tedavi yapıldı ve bünye birinci çeyrekten sonra kendini iyi hissetmeye başladı. Çünkü para pompalandı, belli tedbirler alındı, ülkemiz kendini iyi hissetmeye başladı ve siz de hep bunu pompaladınız. "Bak, yüzde 5 büyüyoruz, üçüncü çeyrek yüzde 10 büyüyeceğiz." filan diye bir şey pompalıyorsunuz. Ancak, bilirsiniz, kortizon tedavileri sonsuz sürdürülemez yani belli bir süre verilebilir, çok verirseniz kortizonu veya hormonu bünye kanser yapar Sayın Bakan. O açıdan, ivedi olarak buna mukabil, beraber yürüyecek bu girdaptan çıkma hamlelerini iktidarınız yapabilmeliydi ama o adımları maalesef görmedik. Ciddi kaygılarım var Sayın Bakan. Bakın, bunu sonuçları var tabii ki, o kortizon tedavisinin de yan etkileri vardır, kortizon şişirir insanı, biliyorsunuz. Ne yapar kortizon? Kamu açığı yarattınız, kamu açığı borçlanma ihtiyacı getirdi, borçlanma ihtiyacı faiz artışını getirdi çünkü kamu piyasadan para çekmeye başladı. E, bu, enflasyon artışını getirdi. Sonra döviz artışı geldi tekrar, belli bir süre düştü, tekrar döviz artışı geldi ve tekrar kamu açığı. Yani bu bir kısır döngüdür bu döngüye baktığımızda. 1990'lı yılların hikâyesi aslında buydu, o kısır döngü. Ülkemizin tekrar bu kısır döngüye girme ihtimali var. Bunlardan herhangi birisini çıpa olarak tutmazsanız, bakın, enflasyonu ya da kamu açığını ya da diğer çıpaları, herhangi birini tutmadığınız anda bu girdabın içinde, bu kısır döngünün içinde debelenip durabiliriz. Bununla ilgili eğer ki bu kısır döngüden çıkmak istiyorsak güveni oluşturmamız lazım her anlamda, 80 milyon insana ve 7 milyar 600 milyon dünya insanına "Türkiye güvenli bir ülke arkadaş." diyebilmeliyiz özgüvenli olarak.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Diyoruz zaten, sorun yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, deyin bakalım yani maalesef haberler onu göstermiyor.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sizin tarafınızdan uydurulan haberler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, bu büyümenin aynı zamanda şöyle bir sorunu var Sayın Bakan: İstihdam yaratmıyor. Evet, rakamsal olarak artış var ama hep stajyer bölümünde. Yani geçici olarak siz belli teşvikler yarattınız, bununla ilgili artışlar var. İşsizlik oranımız hâlâ yüzde 11'e yakın bir noktada. Ve cari açık Sayın Bakan... Yani bu yıl da cari açık verdik, ciddi bir cari açık ve "Bunu sürdüreceğiz 2020'ye kadar." diyorsunuz. Az önce Zekeriya Bey de söyledi, dünyada genişlemeci bir politika vardı, ABD krizden çıkmak, AB krizden çıkmak için bunları yaptı ve artık müziğin sonuna doğru geliyoruz. Hani, müzik devam ettiği sürece herkes mutludur, müzik durduğu anda sandalye bulamayan ayakta kalır Sayın Bakan. Ben o sandalyeyi bulamayacağımızı düşünüyorum. Eğer ki biz yapısal tedbirlerimizi alamazsak, ülkemizin bütün anlamda demokratik meselelerini, ekonomik meselelerini çözemezsek, hani, deprem beklenir ya bir yerde, o deprem olduğu anda binanız sağlam değilse binanız çöker, Allah korusun. O anlamda, Sayın Bakan, müzik devam ederken bütün bu tedbirlerimizi alıp o depreme hazır olmalıyız. Yani güçlü olmanın yolu oradan geçiyor, öz güvenli olmanın yolu oradan geçiyor, herkese güven vermenin yolu oradan bir yerden geçiyor.

Şimdi, bakın, bütün bu aldığınız tedbirlerin yan etkileri neler? Mesela, Hazine garantileriyle ilgili adımlar attınız. Aldığınız tedbirlerin tabii ki Hazineye ve Maliyemize yükleri oldu. Aldığınız tedbirler sonucunda faiz yükseldiği için, bakın, 2016 ödeneklerinde 57 milyar olan faiz ödeneği 2017 yılında 72 milyar TL öngörülüyor. Yalnızca 15 milyar TL ek faiz ödeyeceksiniz. Hazine garantileri boyutuyla tabii ki bazı yatırımları kamu kaynaklarıyla yapamadınız ve bu anlamda, Hazine garantileriyle çıktınız ancak dolarla çıktınız; dolar 1,6; 1,8; 2 liraydı, oldu 4 lira dolar ve bu anlamda, çok ciddi anlamda... Maliye Bakanımız belli rakamları verdi ama yalnızca 2018 yılı için verdi. Orta vadeli olarak da bunların büyük riskler oluşturabileceğini düşünüyoruz, Hazine garantileri anlamında. Belli yanlış hesaplar yapılmış olabilir. Bunlarla ilgili, gerçekten, öz güvenli olarak tekrar, bir öz eleştiri yapmanızı da istiyorum. Yani bu dolar kurları çok düşük öngörülüyordu, köprülerden geçecek araç sayıları çok yüksek öngörülüyordu, şehir hastaneleri boyutuyla ilgili farklı rakamlar bize söylenmişti. Hazineye ve Maliyeye tabii ki oluşabilecek yükler ve bunlarla ilgili risk analizini nasıl yaptınız? Orta vadeli bir projeksiyon yani dört, beş, altı yıllık -ne verebilirseniz- bununla ilgili bir projeksiyonu, lütfen, görüşmeler sırasında bize ulaştırmanızı rica ediyorum. Sayın Maliye Bakanından istemiştik, henüz elde edemedik.

Ve tabii ki diğer bir kalem, bütçede ödenek artışları yani maliye politikaları gevşetildiği için bütçede de ödenek artışları söz konusu oldu, bu da bütçe açıklarına yol açıyor.

Dördüncü kalem de Sayın Bakan -rakamlardan gördük- KİT'lerden hazineye kaynak akardı çünkü kârlı KİT'ler Hazinedeydi, siz kârlı KİT'leri -daha doğrusu, siz mi bilmiyorum artık- kanun hükmünde kararnameyle bir anda, aldınız, Varlık Fonu'na verdiniz ve 2018 yılında artık KİT'lerin hazineye katkısı değil kaybı söz konusu olacak çünkü kârlı KİT'ler Varlık Fonu'na gitti. Bununla ilgili de orta vadeli bir projeksiyonunuzu istiyorum. Yani orta vadeli olarak KİT'lerin görev zararı veya diğer şekilde, Hazineye olabilecek yükleriyle ilgili nedir projeksiyonunuz? Ne kadar yük oluşturabilirler? Bunlarla ilgili de dört, beş, altı yıllık öngörünüzü almak isteriz.

Ve tabii ki bütün bu açıklar sonucunda Sayın Bakan, biliyorsunuz, 130 maddelik bir torba yasa getirdiniz bize, sizin de imzanız var sonuç olarak, 130 madde ve dediniz ki: "Ülkemiz bir kaostan geçiyor, bu anlamda, silahlar alınması lazım, S400 füzeleri, şunlar bunlar ve Savunma Sanayii Fonu'na kaynak aktarmamız lazım 18 milyar TL." Bununla ilgili, biz ya borçlanma yapacağız ya vergi alacağız" ve siz vergi almayı tercih ettiğinizi söylediniz ve bununla ilgili de önerilerinizi Komisyonumuza getirdiniz. Tabii, kamuoyunda ciddi tepkiler oldu ve büyük oranda, o artırmayı öngördüğünüz pek çok kalem geri çekildi ve bununla ilgili de tabii ki bütçeye ayrı bir yük gelme söz konusu. Yani vergi alamayacaksınız -tabii ki belli oranda artışlar oldu MTV'de ve kurumlar vergisinde- bunun yerine borç artışı söz konusu olacak. Bu, almayı planladığınız vergi ne kadardı artı olarak? Şimdi ne kadarını alabileceksiniz ve hazineye ne kadar yük olacak ve bunun faize etkisi ne kadar olacak Sayın Bakan? Çünkü şöyle bir durum var: Siz 2016'ya kadar geri çevirim oranlarını yüzde 85-90'larda tutuyordunuz, bu yıl bir anda yüzde 130, yüzde 140, hatta yüzde 150'lere çıktı itfalarda borçlanma oranlarınız. Kamudan daha fazla kaynak çekiyorsunuz, bu da faizler üzerinde ciddi bir baskı yarattı. Hatta ve hatta Sayın Bakan, bunun sonucunda hazine bir anda ihtiyacından daha fazla borçlanmaya başladı ve bir baktık ki Merkez Bankasında sizin paranız duruyor. Bugün galiba 30 milyar TL'ye yakın -25 veya 30, rakamı siz verirsiniz- bir para tutuyorsunuz, yedek akçe. Ya, faizler bu kadar yüksekken bir anda, normalden, ortalamadan daha fazla para tutmaya başladığınızı görüyoruz. Ya, madem faizlerde bir yükselme eğilimi var ve bu paraya da acil bir ihtiyaç yoksa veya üç ay sonra olağanüstü bir şey olacağını düşünmüyorsanız faizler üzerinde böyle bir baskı varken, o kadar paraya ihtiyacınız yokken niye bu kadar fazla borçlanmayı tercih ettiniz? Bununla ilgili de sorumuza cevap verirseniz... Yani bir şey mi bekliyoruz? Üç ay sonra bir kriz... Yani "kriz" demeyeyim de bir ödemeniz mi var, yüklü bir ödeme hani "Yedek akçe tutayım." diye bekletiyorsunuz. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

BAŞKAN - Sayın Paylan, karşınızda tecrübeyi görüyorsunuz, değil mi? Ne kadar sorarsanız sorun asla cevap alamayacaksınız, hepsini sonunda alacaksınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Eyvallah, tabii ki o çok önemli. Sağ olsun.

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bu torba yasanın sonuçlarıyla ilgili görüşlerinizi ve borçlanma yetkisiyle ilgili...

Sayın Bakan, bir de çok önemli bir adım daha attınız torba yasayla. Bir anda borçlanma yetkisi aldınız, 37 milyar ek borçlanma yetkisi aldınız ancak biz Plan ve Bütçe Komisyonu olarak gerçekten Hükûmetinize büyük sitemler ettik çünkü bakın, Meclisin en birinci hakkı bütçe hakkıdır. Yani biz burada, bakın, sabahlara kadar -dün sabah üç küsurda çıktık buradan, eve gittik iki saat uyuduk, geri geldik- konuşuyoruz, konuşuyoruz rakamları. Siz de eski Maliye Bakanısınız, rakamlar arası aktarma yetkileriniz de var. Bir bakıyoruz, verdiğimiz yetkiyle kurumların ödenekleri arasında ciddi farklar var. Bu bizim moralimizi bozuyor çünkü biz bu yetkiyi vermedik. Her yıl da aynı şey oluyor bazı bakanlıklarla ilgili özellikle, 5 lira istiyor, bir bakıyorsunuz, 10 lira harcamış, her yıl aynı şey oluyor sistematik olarak. Şimdi de -olağanüstü bir durum oldu, eyvallah- diyorsunuz ki: "37 milyar daha borçlanacağım." Sayın Bakan, bunu bir ek bütçeyle, 3 maddelik, 5 maddelik bir ek bütçeyle "Ben bu kadar lira ek tedbir alacağım, bununla ilgili gelir kalemlerim bunlardır, paraları da buraya harcamayı planlıyorum." diye niye getirmeyi düşünmediniz? Niye Meclisin sonuç olarak bütçe hakkını gasbetmeyi... "Gasbetme" demeyeyim, bu fazla bir ibare olur ama niye bunu yok saydınız? Bununla ilgili bir tedbir alamaz mıydınız? Bu yol yapar biliyorsunuz, Sayın Bakan, 1990'larda krizi böyle yarattık. Amerika'da biliyorsunuz borçlanma yetkisi tavanı artışı en önemli adımlardan birisidir, Kongre ile Başkanlık arasında inanılmaz pazarlıkların döndüğü şeydir ve Meclis orada hakkını kullanır ve talepleri neyse hükûmetten alır. Biz sizden hiçbir şey almadan size o yetkiyi verdik çünkü burada tartıştırmadınız onu Sayın Bakan.

Bireysel emeklilik sistemini de zorunlu tuttunuz Sayın Bakan. Geçen sene geldiniz buraya, anlattınız uzun uzun ve bunun çok büyük başarıya yol açacağını söylediniz ancak maalesef, baktığımızda vazgeçme oranları sizin söylediklerinizden çok daha yüksek oranlarda ve biz bunun böyle olacağını söylemiştik. Orta ve üst gelir kesiminde belli bir oranda başarı var çünkü onlar tasarruf edebiliyorlar zaten ama siz, dar gelirliyi, zaten borçlu olanı... "1.400 lira maaş alan bir insan için 50 lira çok önemlidir. Bakın, 50 lira onun çocuğuna eylül ayında ayakkabı alıp alamama meselesidir. Bu açıdan bu insanların tasarruf etme durumları söz konusu değildir." dedik. Buna rağmen, herkesi mecbur tuttunuz ama alt gelir kesimlerinde ciddi bir başarısızlık var. Bu açıdan, özellikle dar gelirlileri öncelikle, Sayın Bakan, borçlarından kurtarmamız lazım, borçluluklarını düşürmemiz lazım ki tasarruf edebilsinler. Borçlu bir insan nasıl tasarruf edebilir ki zaten? Önce bankasına gidip borcunu kapatıyor. Bu anlamda, oradaki başarı ve başarısızlık oranınızı da bir öz eleştiri şeklinde yaparsanız memnun olurum.

Merkez Bankası... Sayın Merkez Bankası Başkan Yardımcımız burada ancak biz sunumda herhangi bir şey görmedik, duymadık, Merkez Bankasının adı bile geçmedi.

Sayın Başkan, açıkça söyleyeyim, sizi de eleştiriyorum. Bu bağımsız kurullarla ilgili...

BAŞKAN - Bunu her zaman yapıyorsunuz, sıkıntı yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama her zaman yapıyorum da bakın, ikinci sırada yer bulmuş Merkez Bankası Başkan Yardımcımız, söz dahi verilmedi kendisine.

Sayın Bakanımız da adına "Merkez Bankası" dahi demedi yani herhangi bir şey söylemedi, demesi de doğru değil belki de sonuç olarak bağımsız bir kurum olarak sonuç olarak yasası da var.

BAŞKAN - Yok, ondan dolayı değil. Onların sadece bütçesi yok, Sayıştay raporlarını görüşüyoruz, o yüzden. Genelde de bütün kurumlar için de aynı muameleyi yapıyoruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Haklısınız efendim ama yine de görüşüyoruz.

BAŞKAN - Ama "Merkez Bankası, özel bir muamele" diyorsanız, ön tarafa alalım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır ama sonuç olarak görüşüyoruz, öyle değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Evet.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Merkez Bankasına zaten yeni Başkanımız seçildi, daha geçenlerde bir tanıştık, torba yasada bir geldi bir daha da görmedik.

BAŞKAN - Beraber tanıştık, evet.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir buçuk yıldır bize sunum yapmıyorlar, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiyorlar.

BAŞKAN - Biz bildirdik, ayın 29'u için sunum istedim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Normalde yasalarına göre gelip burada sunum yapıp görüşlerimizi almak durumundalar ancak bir buçuk yıldır -değil mi arkadaşlar- biz Merkez Bankasından herhangi bir sunum almadık.

Ben şimdi Merkez Bankasına birkaç eleştirimi söyleyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Süre bitmiş.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Toparlıyorum.

Sonuç olarak Merkez Bankasının tek bir görevi var yasasına göre, fiyat istikrarı ve yıllardır bu konuda başarısız bir Merkez Bankamız var. Hep yüzde 5 hedef koyuyor, gerçekleşme 8, 9, 10, 11. Yıllardır bu böyle ve yıllardır başarısız bir Merkez Bankası var bu anlamda ama onlar da eminim şunu diyorlardır, açıktan diyemiyorlar: "Gel, sen ne çektiğimi bir de bana sor." şarkısını söylüyorlardır eminim kendileri.

BAŞKAN - Ama el hareketleriniz Ali Rıza Boğa'nınkine benziyordu az önce.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani eminim ne çektiklerini onlara sormamız gerekiyor bence, o oturumda soracağız. "Fiyat istikrarı" dediğiniz için sonuç olarak insanın elinde silahlar vardır. Fiyat istikrarını nasıl sağlarsınız? Eğer ki iktidar yanlış yapıyorsa, diyelim ki çok genişlemeci politikalar yapmışsa, parayı pompalamışsa bununla ilgili Ekonomi Koordinasyon Kurulunda konuşur "Ey iktidar! Bak, bunu yapma, çok genişlemeci politikalar yapıyorsun, faiz yükselir." der, dinletemezse lafını elinde silahı vardır. Silahı ne? Ya parayı çeker -değil mi- piyasadan, fazla para, fonlama yapmaz ya da ikinci silahı faiz silahını çeker. Ancak yıllardır maalesef... Sonuç olarak ben rasyonel bakan bir Bakanımız olduğunu görüyorum bu anlamda ama irrasyonel bakan bazı aktörler var, sarayda bazı aktörler var irrasyonel bakan. İsimlerini vermeyeyim şimdi, veriyorum ondan sonra kızıyorlar ama biliyorsunuz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ülkenin Cumhurbaşkanı ya.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, danışmanlar diyoruz efendim, danışmanlardan bahsediyoruz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hemen alınganlık göstermeyin Beyefendi, danışmanlar da dokunulmaz mı yani?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Yani kim olduğunu söylesin, ekonomi danışmanları mı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam. Yiğit Bulut, Cemil Ertem'den bahsediyorum efendim, kimden bahsettiğimi herkes biliyor burada yani.

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Ben konuştum, "külliye" dedim bak, "saray" yok.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bu kadar takılmayın Allah'ınızı severseniz.

Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanına iki yıl önce şunu dedirttiler: "Faiz neden, enflasyon sonuçtur." Bunu bir kere dedi, ben dedim ki: Kesin, Mehmet Bey konuşur, bunun böyle olmadığını anlatır. Bir baktık, üç ay sonra bir daha söyledi, bir baktık, altı ay sonra bir daha söyledi, ya, yakın zamanlarda bir kez daha söyledi.

BAŞKAN - Kim söyledi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanı "Faiz neden, enflasyon sonuç." dedi.

Ekonomi 1'inci sınıf öğrencilerine gidin, sorun veya herhangi bir... Yırtalım o iktisat kitaplarını o zaman. Yani bunu söyleyen hiç kimse yok iktisat biliminde, söyleyen kimse olamaz zaten.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Olmaz olur mu ya? Faiz bir nedendir, enflasyon içinde nedenlerden bir tanesidir, en önemlisidir.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben de şunu söyleyeceğim: Bakın, "faiz neden, enflasyon sonuç" bu bir kısır döngünün parçasıdır.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - "İktisat biliminde bunu söyleyen yok." demeniz...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, konuşmamın başında da söyledim, kısır döngünün bir parçasıdır.

BAŞKAN - Sayın Paylan onu söylemek istemedi aslında, başka şey kastetti.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz bütçe açığı verirsiniz, işte bu enflasyona yol açar, enflasyon faize yol açar, faiz tekrar bütçe açığına ve... Bu kısır döngüden bahsettim zaten ama kısır döngünün bir parçasıdır. Ama "Faizi düşürürsen enflasyon da düşer." denilmez yani denilemez, iktisat bilimine göre böyle bir şey söz konusu dahi olamaz.

Sayın Bakan, o açıdan, rasyonel bakmak ve ekonomi kurumlarını rasyonel çalıştırmak bütün dünyaya -hani diyorum ya hep- o para sahiplerine güven veren tek şeydir, rasyonel çalıştığını hissettirmek. Bu söylem her olduğunda inanın Türkiye ekonomisine çok ciddi zarar veriyor ve sonuçları anlamında da...

BAŞKAN - Sayın Paylan, rasyonel bir hızda, vakitte bitirelim konuşmayı lütfen, toparlayalım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, bitiriyorum efendim.

Bu anlamda, Merkez Bankasının da gerçekten... Yıllardır başarısız bir Merkez Bankası varsa ya hesap vermesi lazım ya da o kurumun başkanının veya üyelerinin istifa etmesi de gerekir. Yani vesayet altındalarsa bunu açıkça çıkıp söylemeleri gerekiyor. Faizi yükseltemiyoruz... Ya, yükselsin demiyorum, bakın, keşke düşse, keşke 1 olsa, 2 olsa, vatandaş çünkü bu faizi ödüyor ama araç bağımsızlığı olmadığı zaman sonuçları da faizlerin daha da yükselmesine sebebiyet veriyor. On yıllık faizlerimiz yüzde 12'nin üzerinde. Yani bu kısır döngüyü kırmanın yolu, rasyonel bakışın ekonomi yönetimine hâkim olmasının vesilelerden biri olduğunu düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir dakika efendim, bitiriyorum. BDDK konusunda bir cümle edeceğim.

Sayın Başkan, sanıyorum, 200 bine yakın banka çalışanı var ve çok zor şartlarda çalışıyorlar, çok ağır şartlarda çalışıyorlar, mobbing uygulanıyor, performans kriterleri konusunda inanılmaz baskılar hâlindeler. Bunlarla ilgili nasıl tedbirler alıyorsunuz? Son olarak bir şey daha söyleyeceğim.

Yapısal reformlardan bahsettiniz Sayın Bakan. Bakın "Gelir vergisi reformu." demiştiniz, üç yıl oldu, yapamadınız; "Rant vergisi." demiştiniz, yapamadınız ve bunun sonuçlarını da görüyoruz. Dolaylı vergiler son derece yüksek, doğrudan vergiler son derece düşük. Bununla ilgili yapısal bir tedbire mutlaka ihtiyaç var ki üretim ekonomisine dönelim, rant ekonomisinden üretim ekonomisine dönelim. Bununla ilgili de benim size söyleyebileceğim en birinci yapısal tedbir şudur Sayın Bakanım: OHAL'i kaldırın. En birinci yapısal tedbir budur, Başbakan Yardımcısısınız. Hukukun üstünlüğüne tekrar dönelim Sayın Bakanım, güvenlikçi politikaları terk edin veya güvenlik-özgürlük dengesini kuralım Sayın Bakanım. Milletvekillerimizi, demokratik olarak seçilmiş herkesi özgür bırakalım. Demokrasimizin önünü açalım, hukukun üstünlüğünü esas alalım, basın özgür olsun; en birinci yapısal reformlar bunlardır. Bunları yapın, faizler de düşer, ekonomimiz de rahatlar, yatırımlar da artar, üretime de döneriz, ülkemiz rahatlar.

Teşekkür ederim.