KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, görevinizde başarılar dilerim, 2018 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. Aynı zamanda, geçen dönem Parlamentoda birlikte görev yaptığımız Bakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ersoy'a da görevinde başarılar dilerim.

Sayın Bakan, bir buçuk saatlik sunumunuzu ilgiyle izledik, çok teşekkür ederiz ama içim karardı gerçekten. Tablolardan itibaren, güvenlik nedeniyle çok sıkıntı çektik. Bütün bu yaşanan olaylardan sonra ortaya şöyle bir tablo çıktı: Daha fazla polis, daha fazla güvenlik, daha fazla silah, daha fazla karakol, daha fazla korucu ve daha fazla cezaevi gibi, oraya doğru gidiyor. Yaşadığımız sürecin çok kötü bir süreç olduğunu biliyoruz, büyük acılar yaşıyoruz. Yaşadığımız bu acılar nedeniyle hayatını kaybeden şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diliyoruz, ailelerinin acılarını paylaşıyoruz, gazilerimize de sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyoruz. Her şehit cenazesine katıldığımızda gözyaşlarımızı orada döktükten sonra, oradan ayrıldıktan sonra bizler normal yaşamımıza devam ediyoruz ama o ailelerin çektikleri acıları, çektikleri sıkıntıları hepimizin yüreğimizde hissetmemiz gerekiyor. Bunlarla ilgili çözümler nelerdir, neler olması gerekiyor, bunlarla ilgili çözümleri sizlerden duyamadık. Ümit ediyoruz ki... Son bölümde, kapanış konuşmasında bunlarla ilgili çözümleri söyleyeceğinizi tahmin ediyoruz, yaşadığımız terör olaylarıyla ilgili.

Konuşmanızın bir bölümünde, Adalet Bakanlığının katkısıyla -tahmin ediyorum ki- İçişleri Bakanlığı görevlilerinin cezaevlerine giderek PKK terör örgütü mensuplarıyla, DEAŞ-IŞİD mensuplarıyla, FETÖ mensuplarıyla birtakım görüşmeler yaptığını ve bunların sonlandırılması için birtakım ipuçlarını bulacağınızı ve bu nedenle birtakım görüşmelerin yapıldığını düşünüyoruz. Ümit ederim ki, ümit ederiz ki gerçekten buradan önemli sonuçlar çıkartılır ve Türkiye'de terörün, şiddetin, cinayetlerin sona erdirilebileceği bir ipucunu yakalarsınız.

Ama bu arada sormak istiyorum, acaba İmralı'yla da birtakım görüşmeler yapılıyor mu yapılmıyor mu, Kandil'le birtakım görüşmeler yapılıyor mu yapılmıyor mu? Bunu da şahsen öğrenmek isteriz çünkü daha önce de buna benzer birtakım temaslar yapılmıştı, önce inkâr edildi, sonra "Benim talimatımla bunlar yapıldı." diye birtakım ifadelerde bulunuldu.

Sayın Bakan, belediye başkanlarının görevden alınmasıyla ilgili... Tabii ki kuşkusuz yasalara aykırı bir şekilde uygulama yapanların, kanunun vermiş olduğu nizamlar ölçeğinde hakkında işlem yapılarak görevden alınması için bir yargı sürecinin başlatılması olabilir. Ama bizim mevzuatımıza göre, görevden alınan belediye başkanlarının yerine yine aynı belediye meclis üyeleri içerisinden bir seçim yapılması gerekirken direkt kayyum atandı kanun hükmünde kararnamelerle. Son olarak -bizi çok ilgilendirmez ama- özellikle İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir, Düzce Belediye Başkanları görevden alındı. Neden alındı, niçin alındı onları çok fazla bilemiyoruz, istifa ettirildiler daha doğrusu. Ama onların yerine meclis üyeleri kendi aralarında seçim yaptılar. Görevden alınan bu belediye başkanlarının yerine neden seçim yapılmadı, niçin yapılmıyor, bunu gerçekten merak ediyorum.

Şimdi, görevden istifa ettirilen belediye başkanlarının bazıları efendice görevlerinden ayrıldıkları için, haklarında, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma suçlaması yapılmayacağını duyuyoruz. Yani Sayın Genel Başkanınız Erdoğan'ın emrini dinleyenlere af, dinlemeyenlere ceza öngörülüyor. Bir belediye başkanınız, eşi, ailesi zorla alıkonulduğu, tehdit edildiği için canlı yayında ağladı değerli milletvekilleri. Bu gerçekten kabul edilebilecek bir tutum değildir, bizim basından ve medyadan öğrendiğimiz kadarıyla.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, bir önemli konu insansız hava araçlarıyla ilgili, İHA'larla ilgili, bundan geniş olarak bahsettiniz. İHA'larla gerçekleştirilen operasyonlarda 294 teröristin ölü ele geçirildiğini ve 132 sığınak ile barınağın etkisiz hâle getirildiğini belirtmiştiniz. Biliyorsunuz, bu konuda çok fazla tartışma ve spekülasyon var. Tekrar etmek istemiyorum ama İHA'ların güvenilirliği konusunda yani ölen 294 kişinin hepsinin terörist olduğu konusunda mevcut kanıtlarımız tam mıdır? Burada gerçekten sivil vatandaşlarımız hayatını kaybetmiş midir? Bunların da açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

Bir başka konu mültecilerle ilgili; Avrupa'da yaşanan her siyasi gerginlikte AKP'li siyasilerin Avrupa'ya sopa olarak gösterdiği ve rakamlarla ifade ettiği mülteciler konusu. Ülkemizde resmî rakamlara göre sayıları 3,5 milyona yaklaşan ve nüfusumuzun yüzde 5'ini oluşturan mültecilere yönelik ihlaller son zamanlarda yaygınlaşmaya ve sistematik bir hâl almaya başladı. Özellikle mülteci kadın ve çocukları hedef alan şiddet ve sömürü dalgası giderek derinleşmekte. Hepiniz karnında bebeğiyle vahşice öldürülen 20 yaşındaki Emani Al-Rahmun ve 10 aylık bebeği Halaf Al-Rahmun'u hatırlayacaksınız. Bu konuda duyarsız kalmak mümkün değildir ve sizin de olmamanızı bekliyoruz.

AKP iktidarı ülkemizde mülteciler için 30 milyar dolar harcadığını ileri sürüyor. Ancak, mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için harcanan kaynağın büyüklüğü mültecilerin entegrasyonu konusunda açıklayıcı değil. Örneğin, ülkemizde doğan Suriyeli bebeklerin sayısı 300 bine yaklaşmış, okul çağındaki 9 bin mülteci çocuğun ise yaklaşık yarısı bir eğitim kurumuna kayıtlı değil. Bu durum ülkemizde bir kayıp kuşağın yetişmekte olduğunun başlıca işareti ve bu kuşağın kolay kolay Türkiye'yi terk etmeyeceğinin de altını çizmemiz gerekiyor.

Sayın Bakan, bir başka mesele. Özellikle bir konuşmanızda da şunu söylüyorsunuz silahlanmayla ilgili: "Her parti yetkilisine silah ruhsatı vereceğiz. Güvenlik görevlisi, koruma da vereceğiz. Hatta korumayı koruculardan da verebiliriz. Uzun menzilli silahlarla korunmalarını sağlayacağız." Benzer biçimde, Cumhurbaşkanının daha önceki danışmanı, şimdi ombudsman olan Şeref Malkoç da aynı konuyu gündeme getirmiş "Milletimizin ruhsatlı silah almasının önü açılacak. Darbeye teşebbüs edenlere karşı milletin meşru müdafaa hakkını korumak için silah ruhsatı vermenin önünün açılması lazım, rahatlatılması lazım." ifadelerini kullanmıştı.

Şimdi, bu açıklamalar ışığında rakamlara kısaca bakacak olursak, Bakanlığınızın verilerine göre 2016 ile 2017 yıllarında meydana gelen 26.818 olayın yüzde 18,4'ünde ruhsatlı silah; yüzde 81,6'sında da ruhsatsız silah kullanılmıştır. Bu çok önemli. Ruhsatsız silahların oranı yüzde 81 arkadaşlar. Ülke genelinde işlenen 100 cinayetin 70'i silahlarla işleniyor ve 3 evin 1'inde silah var. Umut Vakfı, 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü'nde bir rapor yayınladı Sayın Bakan. Bireysel silahlanmanın yarattığı vahim tabloyu ortaya koyuyor. Vakıf her yıl ortalama 4.500 kişinin bireysel silahlarla can verdiğini, Türkiye'de yüzde 85'i ruhsatsız 25 milyon bireysel silahın olduğunun tahmin edildiğini belirtiyor. Yani bunun ne kadar doğru, onu siz rakamlarla ortaya koyacaksınız.

Sayın Bakan, her yıl silah satışlarının yüzde 4'lük artış sağladığı ülkemizde, silah satışına bağlı olarak şiddet olayları da artıyor. Verilere göre, en çok satılan ateşli silahlar kalaşnikof gibi uzun namlulular olurken, ikinci sırada tabancalar yer almaktadır.

Burada kadın cinayetleri konusuna da ayrıca vurgu yapmak isterim. Hatırlayınız, geçtiğimiz günlerde katili gencecik Helin'i bir av tüfeğiyle öldürmüştü, daha önce birçok kadın katilinin yaptığı gibi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun 2016 yılı verilerine baktığımızda da; cinayetlerin yüzde 42'sinin ateşli silahlar kullanılarak işlendiğini görüyoruz. Yani cinayetlerde en çok ateşli silahlar kullanılmaktadır. Bununla ilgili tedbir ve önlem nedir? Melih Gökçek'in durumu ifşa eden sözleri de hâlâ hafızamızda: "Muazzam bir silahlanma oldu. Pompalı tüfeği alan evine atıyor. Sen yarın bir darbe yapmaya kalksan, senin elinde piyade tüfeği, keleş varken bu kalkıp pompalı tüfeğiyle gelmeyecek mi?" diye bir açıklaması var. Bu muazzam silahlanmanın nasıl yürüdüğünü ise Edirne ve Rize Valileri gayet net açıkladılar. Rize Valisi Erdoğan Bektaş "Manisa'da iki yılda verdiğim silah ruhsatının beş katını Rize'de üç ayda verdim..." dedi. Edime Valiliğinde de silah ruhsatı isteyenlerden Valiliğin uygun gördüğü demek ve vakıflara 10 bin liraya kadar varan miktarlarda bağış yapması karşısında ruhsat verildiği ortaya çıkmıştı. Edirne'den Rize'ye yani ülkenin bir ucundan ötekine böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu kadar akıl almaz derecede devlet desteğiyle halkımız silahlanmaktadır.

"Peki, kim bu silahlananlar?" diye bakıldığında, Osmanlı Ocakları ve ondan kopup Osmanlı Ocakları 1453 adını alan gayriresmî AKP örgütleri ve şimdiki adlarıyla ak misiller, ak gençlik örgütleri çıkıyor piyasaya. Yani bunlar gerçekten nedir, bunları sizin ağzınızdan duymak isteriz. Yani bir anda aklımıza geliyor "AKP kendi misil güçlerini mi kuruyor, ne oluyor yani?" diye. Bunlarla ilgili bize geniş, açıklayıcı bir bilgi verirseniz bundan da memnun olacağımızı söylemek isteriz.

Son dönemde, İçişleri Bakanlığının 2014 yılından bu yana sır gibi saklanan özel güvenlik sektörüne ilişkin rakamları da ortaya çıktı, sunumunuzda da bu var Sayın Bakan. Bakanlık verilerine göre, 2011'de 147.474 olan özel güvenlik personeli sayısı altı yılda yüzde 92 artarak 284.399'a ulaşmış. Açıklanan veriler, özel güvenlik ordusunun ülkede Türk Silahlı Kuvvetlerinden sonra en büyük ikinci güvenlik gücü olduğunu ortaya koymaktadır. Böylece, özel güvenlik ordusu, 261 bin personeli olan Emniyet Genel Müdürlüğünü geçmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen...

MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bakanlığın verdiği bilgiye göre, 24 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla ülke genelinde 624.099 kişiye silahlı, 368.622 kişiye ise silahsız olmak üzere 992.721 kişiye özel güvenlik kimlik kartı verilmiş. Silahlı ve silahsız olarak toplamda 284.399 özel güvenlik görevlisinin aktif olarak sektörde çalıştığı görülmektedir.

Sayın Bakan, son sözüm şudur: Özellikle uyuşturucuyla ilgili mücadelenizi takdirle karşılıyoruz ama gerçekten okul önlerine kadar -İzmir'de de bunu yaşıyoruz, birçok yerde de- düşmüş durumda. Bununla ilgili önlemleri ve tedbirleri almamız gerekiyor.

Sayın Bakan, İzmir Güzelbahçe'yle ilgili bir şey söylemek istiyorum, geçen, Nüfus Yasası'nı görüşürken Sayın Bakan Yardımcısına da söyledim. İzmir Güzelbahçe'de Kaymakamlık binası son derece tecrit edilmiş, yerleşim yerlerinden oldukça uzak bir yerde. Karayollarının şu anda Güzelbahçe Mithapaşa Caddesi üzerinde önemli, büyük bir arazisi var. Karayollarının oradaki çalışanları haklı olarak -Güzelbahçe-Urla-Seferihisar sahil boyunda güzel bir yer- lojman yapmak istemektedirler. Biz, kamu görevlisi arkadaşlarımıza lojman yapılmasına karşı değiliz, orada otursunlar ama Güzelbahçe gibi bir yerde Kaymakamlık son derece kötü bir yerde görev yaparken orada lojman yapılması da çok akılcı değil. Şimdi size belgelerini, haritasını vereceğim. Buranın, Güzelbahçe'de bir Kaymakamlık binasının... Demin planlarda gördüm, son derece güzel binalar yaptığınızı gördüm, Güzelbahçe'ye güzel bir Kaymakamlık binasının yapılması konusunda da ilginizi, desteğinizi ve katkılarınızı bekliyoruz.

2018 yılı bütçenizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz.

Başarılar diliyorum.