Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Vakıflar Genel Müdürlüğünün b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı c) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ç) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü d) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu e) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, f) Atatürk Araştırma Merkezi g) Atatürk Kültür Merkezi ğ) Türk Dil Kurumu h) Türk Tarih Kurumu ı) Kişisel Verileri Koruma Kurumu i) Hazine Müsteşarlığı j) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu k) Sermaye Piyasası Kurulu l) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 01 .11.2017 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Çok teşekkür ederim Başkanım.
Değerli Bakanım, hoş geldiniz, şahsınızda bütün heyeti selamlıyorum.
Tabii, Bülent Kuşoğlu Bey hesap adamı, hesaplarla hakikaten ders veriyor, öğretiyor. Burada yok şimdi. Az önce çok ciddi bilgiler edindik, kendisine çok teşekkür ediyorum.
Garo Bey de bir tespit yaptı ama tespit arasında bir kavram kullandı "Müslüman azınlık." Bu, Yunanlıların dayatmasıdır. Orada Türk azınlık var. Bakın, o dil de demek ki bu şekilde kullanılabiliyormuş.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Onlar kendilerini bazen öyle tanımlayabiliyorlar.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır efendim, orada Türk azınlık var, bunu öyle kayda geçelim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki, ben de düzelteyim efendim. İnsanlar kendilerini nasıl tanımlıyorsa öyledir, kabul ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, eyvallah, teşekkür ederim, sağ olun.
Şimdi bir özel ifade var, çok lezzetli, çok anlamlı bir ifade onunla başlamak istiyorum: "Hayrun nas men yenfeûn nas" insanların hayırlısı insanlara faydalı olandır.
Şimdi, vakıflar bütçesi görüşülürken, dahası başka kurumlar da var; onların bütçeleri görüşülürken bu ifadeyi kayda geçmek lazım. Biz insanlığa fedakârlık ve feragati bir gönül sunumuyla kaydeden "Ben gelmedim davi için, benim işim sevgi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim." diyen Yunus'un, cihana "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım. Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz." mesajıyla hayatta tek gerçeğin sevgi olduğunu kaydeden Derviş Yunus'un aziz vurgusuyla Anadolu'da 1048 tarihinde yardımlaşma ve dayanışmayı, bir ilki gerçekleştirerek vakıf hâliyle kurumsallaştıran Erzurumlu Seyyid Şerif Hâlil Güci Divani'yi rahmet ve minnetle anıyorum.
Bu noktada bir not düşeceğim: 18 Eylül tarihinde Sevgili Bakanım Erzurum'da ciddi bir etkinlik vardı, 18 Eylül Pasinler Savaşı'nın 969'uncu yıl dönümüydü. 1048 yılında yapılmış bir savaştı bu. Vakıfları ifade eden tarihtir o tarih yani 1071'den önceki bir tarihtir. İnşallah, bundan sonra özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğümüzü bu yöne projekte olmaya davet ediyorum. Hasankale'de özellikle Pasinler'de -daha önce konuşmuştuk biz Sevgili Genel Müdürüm biliyor- bir vakıf anıtı kurulmasını, Vakıflar Haftası'nın oradan başlatılmasını teklif etmiştim, bir daha burada kayda geçiyorum Değerli Bakanım.
Bizi biz yapan, bizi asırlar boyunca kâinata adalet ve şefkat dağıtan büyük bir millet hâline getiren yegâne tema, insan sevgisi, bu eksende gösterilen yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik imanıdır. Medeniyetimize kaynak olan değerler bütününde esas budur, millet olarak yaşama felsefemiz de budur. Bizi bilenler, bizden anlayanlar ve bizden dinleyenler bilirler ya, biz "gönlünü vakfetmiş" deriz, biz "malını vakfetmiş" deriz, biz "ömrünü vakfetmiş" deriz. Bu, nefsimizden gayrisi için bir feda eylemidir. Bunun kurumsal ifadesi vakıftır. Vakıf felsefesi Yunusların felsefesidir. Vakıf müessesesi, "Ne olursan ol, yine gel." çağrısını yapan Mevlâna meşrebinin eseridir. "Felekte hasılı insan isen bir canı incitme." diyen Alvarlı Efe üslubunun ifadesidir. Kardeşi için gönül adamak, insanlık için nefsinden geçmek; vakfın bizdeki manası budur. Vakıf anlayışımız millî terbiyemizin ifadesidir.
Biz feragatli bir ecdadın torunlarıyız. Onlardan öyle bildik, onlardan öyle gördük ve onların bu yolunda sadığız. Medeniyet değerlerimizin kurumsal taşıyıcısı olan vakıf geleneğimizi geliştirerek yaşatmaya ve yaygınlaştırmaya devam eden ak kadroların bu konudaki gayretlerine, huzurunuzda bir kere daha teşekkür etmeyi borç biliyorum.
Selçuklu'dan, Beylikler Dönemi'nden ve Osmanlı'dan günümüze intikal eden 50 binin üzerindeki vakfa ait yurt içindeki taşınmaz vakıf kültür varlıkları, maalesef, uzun yıllar büyük ihmale uğramış, birçok eser âdeta garip kalmıştır. Hâlbuki bizim medeniyetimiz tam anlamıyla bir vakıf medeniyetidir ve yeniden inşa etme azminde olduğumuz yeni medeniyetimizin temelini de bu ruh, anlayış ve metot teşkil edecektir. Allah rızası, gönül rızası, tasadduk samimiyeti, harbilik ve hasbiliğin harmanlanmasıyla teşekkül eden vakıf anlayışı, inanıyorum ki açlık ve sefaletin gittikçe yaygınlaştığı coğrafyaların gelecekteki umudu olacaktır. Afrika'dan Asya'nın ücra köşelerine, Somali'den Arakan'a kadar zulüm ve yoksulluk altında inleyen insanları, zulmün kıskacından söküp çıkaracak olan en tesirli formül İslam'ın kuşatıcı merhametidir; onun belli bir metot çerçevesinde teşkilatlanmış şekli de vakıf müessesesidir. Avrupa ve Amerika'nın sokaklara mahkûm ettiği yoksul ve yoksunların sarılacakları merhamet eli de bu muazzam müessesedir, Batı aklının bu geleceğin teşkilatını keşfetmesi de yakındır.
Uzun yıllar el sürülmemiş arşivlere giren, tespit ve tescil işlemlerini sağlayan, çıkarılmamış envanterleri çıkaran, belgeleri arşivleyen, cumhuriyet tarihinin en kapsamlı restorasyonları veya onarımlarını yapan Vakıflar Genel Müdürlüğümüzü bu anlamda yürekten kutluyorum. Genel Müdürlüğümüzün sınırlarımız dışında kalan Osmanlı coğrafyasındaki vakıflarımız konusunda daha kapsamlı ve hızlı çalışmalar yapmasını bekliyoruz.
Vakıf eserlerinin onarımı ve restorasyonu esnasında gösterilen titizlikten asla taviz verilmemesini özellikle burada bir daha kayda geçiyorum, istirham ediyorum. Bundan sonraki hedefimizin, vakıf anlayışımızla dünyayı buluşturmak olması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyor, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum. İnşallah daha hayırlı, bereketli olacaktır Allah'ın izniyle.
Ve bir başka kurumumuz, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
Muhterem Cumhurbaşkanımızın veciz ifadeleriyle "Bizler dünyanın kalbi olan son derece stratejik bir coğrafyada yaşıyoruz." Bu coğrafyanın bir yanında da, içlerinden, yurtlarından, bozkırlarından kopup geldiğimiz Türk Dünyası bulunuyor. O kadim medeniyet yurdumuzda, yani, Ön Asya, Kafkasya, Orta Asya, Altaylar ve Türk milletlerinin vücuda getirdiği bağımsız devletler; Azerbaycan Cumhuriyeti, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan'la soy, inanç ve kültür bağlarımız mevcut. Bu müstakil cumhuriyetlerden başka Rusya Federasyonu içinde yer alan özerk devletler; Tataristan, Başgırdistan, Çuvaş, Tuva, Buryat, Kalmuk, Hakas, Balkar, Karaçay'da da kardeşlerimiz var.
Bu geniş coğrafyada yaşayan soydaşlarımızla ilişkilerimizi geliştirmek için Hükûmetimizin gösterdiği gayreti her türlü takdirin üstünde görüyoruz.
21'inci asrın milletimizin asrı olacağına dair inancımızı hep muhafaza ediyoruz. Gönül ve inanç coğrafyamıza çizilmeye çalışılan sevgi hudutlarına da itiraz ediyoruz. Kültürel, ekonomik ve ticari iş birliğiyle kardeşliğimizi pekiştirmeyi çok ama çok önemli buluyoruz.
Türk ve akraba topluluklarımızla ve tabii ki İslam coğrafyasıyla sıkı ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye'nin küresel güç hâline gelme vizyonunda mühim bir unsur olacaktır. Nitekim, bu çerçevede Hükûmetimizin TİKA ve diğer kuruluşlar eliyle yürüttüğü kapsamlı çalışmaların neticesinden memnunuz; artırılmasında, çeşitlendirilmesinde de çok yarar görüyoruz. Türkiye, bulunduğu her zeminde soydaş ve akraba toplulukların, İslam ülkelerinin ve tüm mazlum halkların savunucusu olmaya devam edecektir. Milletin hissiyatına tercüman olarak Muhterem Cumhurbaşkanımızın her fırsatta mazlumların çığlığı olarak haykırdığı "Dünya beşten büyüktür." hakikati bir gün mutlaka ama mutlaka kabul görecektir. Türkiye'nin kökleriyle buluşma azim ve kararlılığı, bizim iktidarlarımızda söylem olarak kalmamış, somut eylemlerle de göz kamaştırıcı neticelere ulaşmıştır.
Değerli Başkanım, işte daha geçen gün Demir İpek Yolu Projesi hayata geçirildi, Sevgili Bakanım, Ahmet Bakanımız vasıtasıyla Kars'ta malumunuz. İlk tren sefere çıktı. Demir İpek Yolu ülkeler gibi, gönüller arasında da kopmaz, sarsılmaz demir bağlar oluşturdu. İnşallah, gecikmeden Erzurum'dan da geçip güzergâhını genişletecek olan bu hat bir sembol olacak ve kardeşliğimizi pekiştiren bir dev ağ hâline gelecektir. Bu kurumumuzun da bütçesi bereketli olur Allah'ın izniyle inşallah.
Ve bir önemli kurum daha, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu. Bu, hakikaten çok önemli. Çok sayıda insanı mustarip kılan gelişmelerin yaşandığı vasata parmak basacak bir kurum. Buralarda birtakım noksanlıklar müşahede ediyoruz ve onların kayda geçmek istiyorum.
Malumunuz olduğu üzere Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 6112 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri gereğince Türkiye Cumhuriyeti içerisinde faaliyette bulunan radyo ve televizyonların yayınlarını denetleyen bir kuruluş. Denetlemelerin amacı nedir? Onu da aynı yasa tarif ediyor, diyor ki: Yayınlar yayın hizmeti ilkelerine ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmalara uygun mu, değil mi? Uzman denetçiler buna bakacaklar ve gereğini yapacaklar. Hadi Türkiye'nin taraf olduğu anlaşmaları falan bir yana bırakalım, herhâlde bu işin gereği yapılıyordur, bundan eminiz. Asıl üzerinde durmamız gereken konu daha mühim ve derindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, teşekkür ediyorum Başkanım.
İyi kullanılması hâlinde bilgi ve enformasyonu, haberi evimize her gün, en kıymetli anlarımızda evimize taşıyan sihirli kutular televizyonlar. Kumandalar bilinçsiz ellerdeyse tam bir ahlak ve kültür imha timine dönüşüyor. Düzeysiz yayınların, dizilerin, şov programlarının millî ve manevi değerleri, kutsal aile teamüllerini, ecdattan tevarüs ettiğimiz ahlak ve geleneklerimizi içten içe kemiren virüsten hiçbir farkı yok.
Artık, çocuklarımıza ana babalarından, öğretmenlerinden, amca ve halalarından daha çok etkili birer daimi bakıcı hâline geldi ekranlar, internet ve tabii akıllı telefonlar. Abartısız söylüyorum, binlerce yılda inşa edilen gelenek ve göreneklerimiz bir diziden atılan dijital bombayla imha oluyor. Bir evlendirme, tavlama, tavlandırma programlarıyla ihanet masum, fuhuş makul hâle getiriliyor. Tabular yıkılıyor, iffet yerle bir ediliyor, ar damarı çatır çatır çatlatılıyor.
RTÜK seyrediyor diyelim, ibretle seyrediyor, öyle diyelim, gereğini yapmaya uğraşıyor. Yasakladığı program başka kılıkla başka kanalda ortaya çıkıveriyor, maalesef böyle bir hâl var. Koca toplum üç beş dejenere tipin oyuncağı olmaya mahkûm mudur? Sual bu arkadaşlar. Niye bu noktadayız? Bunun kesin, somut sonuca giden yaptırımları yok mudur? Bu bütçe vesilesiyle milletim adına bir kere daha altını çizmek istiyorum, ne yapıp edin, bu kepazeliklere bir çare bulun. O kadar mühim ki, o kadar hayati ki. Bizi biz yapan, milletleşme şuurunu ören hakikatlerin altına dinamit konuluyor. Öyleyse bu hayati mevzuya mutlaka dikkat etmek lazım. RTÜK bu anlamda büyük vebal üstlenmiş, oradaki arkadaşlarımız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bile müdahale zarureti duyduğu sanat, edep ve ahlaka mugayir programları menetme kudreti yoksa bu koca kuruluşun, RTÜK'ün, kendisi niye var diye bir sual açıyorum arkadaşlar. Bunu yer yer italikliyorum Değerli Bakanım, içimden geçiriyorum, ara ara yanımdaki insanlarla yüksek perdeden konuşuyorum ve burada da bu zemin açıldığı için kayda geçiyorum. Hakikaten, bunlara mâni olamıyorsa RTÜK, niye var? Zecrî tedbirler talep ediyoruz. Çok çok önemli.
Ve burada belki, böyle, biraz da üslubuma da ters, ağır gelebilecek, kulak tırmalayacak ifadeler bunlar. Diyorum ki: RTÜK, kendisine tahsis edilen bu bütçeyi hak etmek mecburiyetindedir. Bu bütçe milletin bütçesi. Milletin ahlakının, millî değerlerinin, yerli değerlerinin dejenere olmasına asla ve kata müsaade etmemelidir.
Bunları burada kayda geçiyorum ve bütçesinin de hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Ve en sona bıraktım özellikle, Türk diline dönük aktarımlarımı, anlatımlarımı, müsaade ederseniz oraya geçeceğim. "Türkçemiz bizim en büyük güzelliğimizdir." Bu ifade gene çok değerli bir isme ait, Muhterem Cumhurbaşkanımıza ait. "İnsan sözünü, Yaradan'ın bizlere en büyük lütuflarından biri olan dille hecelere, kelimelere, cümlelere dökerek söylüyor. Bu bakımdan, hayatı ve eşyayı anlamlandırdığımız dilimiz, Türkçemiz, en büyük güzelliğimizdir." Sayın Çam, altına imza atacağınızdan eminim bu ifadelerin. Ve ekliyor: "Türkçe dünyanın en kadim, en yaygın konuşulan ve en zengin dillerinden biridir. Türkçenin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan suni teneffüslere, ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur. Dilimizin tek ihtiyacı, onun kıymetini bilecek insanlar ve kurumlardır." Bu tarihî bir tespittir.
Türkçemiz hakiki anlamıyla bir medeniyet dilidir, iki bin yılı aşkın bir medeniyetin sesidir, 4 kıtaya adalet dağıtan, insanlık neymiş öğreten bir yüksek medeniyetin ifadesidir, bu yüce milleti ayakta tutan millî iradenin nefesidir Türkçemiz, büyük medeniyetimizi kaydeden bir mana hazinesidir ve Türkçenin sırrı Selçuklu'dur, Osmanlı'dır, Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Sevgili Başkanım, Değerli Başkanım, dilimiz her şeyimizdir, irfanımızdır, izanımızdır, haysiyetimizdir, namusumuzdur. Bu sebeple, onun bozulmasına, bozdurulmasına kata göz yumamaz, ona yapılan saldırılara asla sessiz kalamayız, kalmamalıyız.
Bugün güzel Türkçemiz "sanal" diye adlandırılan elektronik iletişim ortamında katledilmektedir. Bugün çarşılarda, pazarlarda güzel dilimiz yabancı tabelalarla yok edilmektedir; bugün Türkçemiz, medyada hoyrat bir üslup ve şuursuz bir yaklaşımla hafife alınmaktadır.
Sevgili Genel Müdürüm, Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü olarak sizin de dikkatinize sunuyorum özellikle bu satırı.
Ve bu mesele yalnızca Türk Dil Kurumunun meselesi de değildir, hepimizin, herkesin meselesidir bu mevzu. Zira, dedik ya, dilimiz onurumuzdur, zira dilimiz millî şahsiyetimizdir, zira dilimiz benliğimizdir.
Güzel Türkçemize yönelik bu saldırıları hafife almak, binlerce yıllık tarihimizi de yok saymaktır. Güzel Türkçemizin korunması konusunda gösterilecek aymazlık, insanlığa Türkçe sevgi mesajları veren Yunus'un, beşeriyete insan muhabbeti ekseninde buluşma çağrısı yapan Mevlâna'nın da ruhunu muazzep kılar. Buna ne sessiz kalırız, ne de tahammülümüz olur, olmamalıdır. Zira Türkçemiz izzetinefsimizdir.
Değerli Bakanım, değerli arkadaşlarım; Türkçemizi yok sayan tabela kirliliğine karşı topyekûn bir mücadele başlatmak önceliğimiz olmalıdır. Bu hâli geçen yıl da gene bütçe görüşmelerinde kayda geçmiştim. Hakikaten ihtiyaçtır. Dolayısıyla ne kadar vurgulasak, ne kadar altını çizsek yetmez. Ta ki sonuç alıncaya kadar bunu dile getirmek lazım. Bütün belediyelerimiz bu konuda müteyakkız olmalı demiştik, gene diyoruz. Özellikle büyükşehirlerde tabela kirliliğiyle mücadele edecek ekipler kurulmalı, bu heyetin içinde mutlaka Türkçe konusunda uzman şahsiyetler bulunmalıdır. Bizi ifade etmeyen ve bizden bir mana taşımayan tabelaları tercih edenlere yönelik önce bilgilendirme, ısrar hâlinde ise cezai müeyyide uygulanmalıdır. Ha, bu noktada şu notu düşmeyi özellikle bir vecibe addediyorum. Bunun Avrupa ülkelerinde uygulamaları var, şu anda cari olan, geçerli olan uygulamaları var, müeyyide noktasında diyorum.
Türk Dil Kurumunun bilgilendirme ve gündem oluşturma mesaisi içinde medyaya yönelik özel bir girişim başlatılmalı, gazetelerde, web sitelerinde -musahhih deniyor- düzeltici, tashih edici çalıştırılması şartı getirilmesine yönelik bir çaba sarf edilmelidir.
Yine, Türk Dil Kurumu... Bu noktada bir özel bahis açabilir miyiz, bilmiyorum. Türk dili ve edebiyatı bölümü mezunu çok sayıda arkadaşla muhatap oluyoruz hayatın herhangi bir sahasında. Bunlar öğretmenlik formasyonu alamamış olanlar yahut öyle olsa da öğretmen olamamış olanlar, bunlar için birtakım kurumlarda, gazetelerde hususen kadro açılmasına dönük bir öneri, bir teklif getirilemez mi? Oralarda, gazetelerde. Gazetecilik yaptığım için biliyorum ben, gazete işlettiğim, gazete çalıştırdığım için. Çok yerli yerinde bir hâl olur. İletişim fakültesi mezunları için gazetelerde istihdam öngörüldü ama Türk dilini sahici bir hâlde kullanma adına da böyle bir teklifte bulunuyorum ben. Türk Dil Kurumu buna öncü olabilir. Türk dili ve edebiyatı bölümü mezunlarının gazetelerde yahut başka kurumlarda istihdamına dönük bir teklif.
Yine, Türk Dil Kurumu ve Radyo Televizyon Üst Kurulu ortaklaşa bir kurul oluşturmalı, görsel medyada Türkçenin korunması konusundaki aymazlığa dur demelidir.
Türk Dil Kurumu ve Türk Patent Kurumu iş birliğine girmeli...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hemen bitiriyorum Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN - Tamam.
Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - ...patent, marka, faydalı model başvurularında Türkçe isim mecburiyeti getirilmelidir.
Güvenli internet modeliyle bir ilki başaran Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Türk Dil Kurumu mütehassısları bir araya gelerek sanal ortamı dil hassasiyeti konusunda uyarıcı bir çalışma başlatmalıdırlar.
Bu güzide kurumumuz, özellikle belediyeler ölçeğinde, sokak ve cadde isimleri konusunda bir tarama çalışması yapmalı, güzel Türkçemize uymayan, bizim manamızı kaydetmeyen isimlerin kullanılmaması konusunda bir hassasiyet sürecine öncülük etmelidir. Bu noktada çok sayıda teklifimiz var, tespitimiz var. Bunları da kuruma bizatihi aktarmayı uygun görüyorum vakit almama adına.
Ve nihayetinde, görevi Türkçenin yazılı ve sözlü kaynakları üzerine bilimsel araştırmalar yapmak, Türkçenin bilim, sanat, edebiyat ve öğretim dili olarak özleşmesini, gelişmesini ve her alanda doğru, güzel ve etkili kullanılmasını sağlamak; hedefi ise Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarıp onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek ve Türk dünyasında ortak iletişim dili, dünyada ise yaygın ve geçerli bir dil konumuna getirmek olan Türk Dil Kurumumuzun bütçesinin hayırlı olacağından Allah'ın izniyle yüzde yüz eminim. Bereketli de olacaktır inşallah.
Değerli Bakanım, ben katılımınızdan duyduğum inşirahı, mutluluğu kayıt altına alıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
Çok teşekkür ederim.