| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı, e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .11.2017 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli çalışanları, değerli basın; sizleri saygıyla selamlıyorum.
İçişleri Bakanlığının 2016 yılı kesin hesapları ve Sayıştay raporları ile 2018 yılı bütçesi üzerinde görüşmelere devam ediyoruz.
Öncelikle, görüşmelerimizin ve bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sözlerimin hemen başında, Bakanlık misyonunu önümüze koyarak başlamak istiyorum. İçişleri Bakanlığı, temel hak ve hürriyetleri esas alarak iç güvenlik, sınır, kıyı ve kara sularımızın muhafaza ve emniyetini sağlama, etkili sınır yönetimi ve göç politikalarını oluşturma, kamu hizmetlerinin koordinasyonu ile etkin il ve ilçe yönetimini tesis etme, mahalli idarelerin hizmet standartlarını yükseltme, nüfus ve vatandaşlık hizmetlerini sunma ve sivil toplumu destekleme görevlerini insan odaklı olarak yerine getirir.
Dünyanın içinden geçmekte olduğu dönem ve özellikle bölgemizde yaşanan olayların önümüze koyduğu tabloyu çok ince, hassas bir değerlendirmeden geçirerek bugün odaklanmış olduğumuz güvenlik temini ve tesisi hususunda ayrıntılı ve doğru tespitleri yapabilme becerisi bu mücadelede başarıyı da belirleyecektir. Ülkenin, milletiyle bölünmez bütünlüğünü temel esas kabul ederek yola çıkmışsak önümüze koyacağımız yol haritasının belirleyici önceliği de burada olacaktır. Elbette ülke olarak yaklaşık kırk yıldır uğraştığımız bir baş belası terör örgütünün yanı sıra, farklı adlar altında ülke sınırı dışında yavrulamış olması, yeni çözüm ve stratejileri de masaya yatırmamızı mecburi hâle getirmiştir. 15 Temmuz hain kalkışmasını, terör kafa yapısının sadece başka bir kıyafet giydirilmiş bir başka versiyonu olduğunu kabul etmeliyiz. Keza, bu DHKP-C ve DAEŞ yapılanmaları için de aynı şekilde değerlendirilebilecek bir husustur.
Kadim bir medeniyet havzasının kolları olarak gördüğümüz hem kendi ülkemizde hem komşu ülkelerde yaşanan olaylar, ölümler, tahribat ve çalkantılar hiç sağa sola çekmeden bu bölge üzerinde, bu bölge insanının inanç medeniyetine toptan bir saldırının yer altı, yer üstü kaynaklarına el koyma, ipotek koyma, heves ve müstekbir kafa yapısının bir tezahürüdür. Bu, dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olmaya devam edecek. Bir komplo teorisinden bahsediyor değilim. Bu anlayışı bilerek yapmamız gerekenleri, atmamız gereken adımları atma durumunda olma bilincinin önemi açısından dile getiriyorum.
Elbette, gelişmenin, büyümenin, doğrudan dünya ile hareket edebilmenin, yarışabilmenin, kendi içinde yapılması gereken doğrulara odaklanmak, başka bir ifadeyle yanlış yapmadan iç ve dış ilişkilerde doğruyu okumayı başarabilmek adına önemlidir. Büyük devlet olmanın medeni geçişi burada yatmaktadır. İç güvenlik paradigmasını hukuka uygunluk, demokrasi, insan haklarına saygı, toplumsal değerlere saygı, eşitlikçi, çağdaş bir yaklaşım değerleri oluşturmalıdır. Elbette bu yaklaşım mantığı özgün bir anlayışla, bölücü veya devletin herhangi bir anlamda faaliyetini engelleyecek anlam ve manada kullanılması anlamına gelmemektedir. Özgürlük ve güvenlik arasında bir tercihten bahsetmiyorum. Kişi, özgürlük sınırının bir başkasının özgürlük alanına girmediği yer kadar olduğunun bilincinde olmalıdır. İşte devlet, iç işleyişinde bu bakışı, İçişleri Bakanlığı eliyle gerçekleştirirken hem fertler arasında hem de fert ile devlet arasında bu dengeyi kurmak, korumak ve sağlamakla görevlidir.
Burada, hangi zaman diliminde olursa olsun, ülkesi için canını feda etmiş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum. Bizim onlara borcumuz var, bize canlarını feda ederek bıraktıkları bu vatanı, çocuklarımıza, torunlarımıza aynı güzellikte bırakma sözümüz var. Hiçbir bağımsız devlet, hiçbir şekilde ve hiçbir terör örgütünün silahlı veya silahsız faaliyetine izin vermez, veremez, vermemelidir.
Yüz yıl önce, Birinci Dünya Savaşı sonrası bölgemizde çizilen haritaların bugün birilerince yeterli ve uygun görülmemesini, parçalama ve istikrarsızlaştırma politikalarının öne çıkarılarak daha rahat idare ve yönetileceğine dair hedef ve kanaatlerini bilmek durumundayız. İkinci Abdülhamit'in hoşuma giden bir sözü var: "Atalarımız, çadırlarımızı sırtlanların geçeceği yere kurmuşlar, ne çare." Belki bugün sadece geçecekleri yer değil ele geçirmek, elde etmek, yönetmek, sömürmek istedikleri yer demek daha doğru olacaktır. Dünya dengelerinin silah gücüne, askerî güce, lojistik alt başlık olarak kullanabileceği teknolojik güce bağlı olarak Amerika'nın tek yönlü, tek kutuplu hâle gelmesine, Rusya'nın veya Çin'in, Avrupa'nın dengelemede yetersiz kaldığı, dengeleme imkânları olsa dahi bunu kendi lehlerine kullanacağını, bunu önceleyeceğini biliyoruz. İşte siz burada, bu dengesizliğe karşı konuşan, hakkı söyleyen bir ses, mazlumların yanında olma durumundaysanız güvenlik tedbirlerinizi içinizde ve dışınızda hangi duygu ve düşünce dünyası oluşturarak teemmül etmeniz gerektiğini bilmek durumundasınız. "Yurtta sulh, cihanda sulh." derken dünyaya "Yerinde dur." demek nasıl dünya barışını öncelemekse, beş ülkenin dudağı arasına sıkıştırılmak istenen bir anlayışa, emperyalist, sömürgeci kafa yapısına "Dünya beşten büyüktür." demek farklı bir yaklaşım olmasa gerek.
Adil bir dünya arzuluyoruz, evet, doğru ama biliyoruz ki bugün coğrafyamız üzerinde oynanan bu kadar oyunun bunun dışında bir dünya hevesleri için değil bu arzu. İç huzurun temininin, ancak sınırların korunmasından geçtiğini yaşar hâle hızlı bir şekilde gelmiş bulunmaktayız. Sızmaların, müttefiklerimizce beslenen ve ilk fırsatta gözümüzü oymaya hevesli yapıların arasında hiçbir fark görmüyoruz, ne PKK'sı, PYD'si, YPG'si, DAEŞ'i, FETÖ'sü, DHKP-C'sine kurdurulan, uzaktan kumandayla yönetilen ve yönlendirilen yapıların insanlık duygularından uzak vahşi bir kafa taşıdıklarından şüphemiz yok. İşte bu da bizim güçlü olmamızı ve güvenlik anlayışımızı bir devlet olmanın gerektirdiği, hem de kadim bir medeniyetin ruh kökünden bugüne taşıdığı asli duyguları zedelemeden, tekraren, hukuka uygunluk noktasında taviz vermeden, demokrasiyi güçlendirerek, insan haklarına saygıyı, toplumsal değerlere saygıyı, eşitlikçi ve çağdaş bir yapıyı tesis ederek, güçlendirerek sağlayacaktır, sağlamalıdır. Ve varsa, proje, plan, strateji ve insan hatalarını, en aza, sıfıra indirme gayret ve çalışması ana hedef olmalıdır. Ama ham, kuru propagandanın yön belirleyici olmasına da toplumun her kesiminin bildiği, gördüğü şeffaflıkta işlerin yürütülmesi, tamamlanmasını engellememelidir.
Bakanımızın sunumundaki aydınlatıcı detay ve geniş bilgi, bu anlamda memnuniyet vericidir. Cumhuriyetin kurulmasından günümüze, Türkiye için güvenlik politikası, biri coğrafi konum diğeri komşu ülkelerle ilişkiler olmak üzere iki temel olgu dikkate alınarak şekillendirilegelmiştir. Bu iki belirleyici faktör, Türkiye'yi, Avrupa, Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde ve zaman zaman o bölgelerin ötelerinde bile güvenlik alanında önemli bir aktör hâline getirmiştir. İşte bu zor alanda önceliğimiz, içeride barış ve huzur ortamının sarsılmaz bir şekilde teminini sağlamak adına yapılacak çalışmalar olmalıdır. Sunumda, teknolojinin en ileri derecede kullanımıyla ilgili bilgi ve detayların, yarın adına ümit verici olduğunu kabul ediyoruz. Asayişin temini için yapılan operasyonların önemine binaen, son derece gerekli ve toplumsal duyarlılığın artırılması yönünde yapılacak farklı, spot çalışmaların bu operasyonlarda katkı sağlayacağı, eşkıya, çete ve uyuşturucuyla mücadelede okul ve çevrelerinde alınan ve alınacak tedbirlerin önemini ayrıca vurgulamak gereklidir diye düşünüyorum.
Terörle mücadelenin önemli bir diğer ayağını da alınan ekonomik ve sosyal tedbirlerin oluşturduğunu biliyoruz. Görebildiğimiz ve takip edebildiğimiz kadar, konunun bu yönüne de oldukça önem verilmekte ve gereklerini yerine getirme çabaları da devam etmektedir. Terör zararlarını karşılayacak hukuki altyapı çalışmalarının oluşturulduğu, destek mekanizmalarının devreye sokulduğunu biliyoruz. 80 milyon nüfusuyla bölgesinde ciddi bir potansiyele sahip ülkemizin, yarınlara daha huzurlu, sağlıklı, daha müreffeh çıkabilmesi, kardeşlik bağlarının asırlardan beri süregelen anlayış ve ruh ile devamını temin için atılacak her adımda el ele vereceğimizi ümit ediyorum. Bakanlığın bu çerçeveye katkısının önemini tekrarlamak istiyorum.
2018 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.