KOMİSYON KONUŞMASI

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basının değerli temsilcileri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ben birkaç konuda Sayın Bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum ama... AK PARTİ statükocu bir parti değil, değişken, devrimci bir parti. Bu değişkenliğini... Ben 1979 yılında hekim olmuş bir insanım, hep devlet hastanesinde çalıştım, idarecilik yaptım; o günler ile bugünleri mukayese ettiğim zaman arada Ağrı Dağı falan yok, Everest Tepesi'nin ötesi, hayaller vardı, hayalleri işte bu değişimle gerçekleştirdik. Onları anlatmak istesem... Bakanımız anlattı ama bir tane örnek vereyim: Bundan beş yıl evvel "Uçakla, helikopterle sizin hastanız alınacak, Türkiye'nin en ücra köşesine götürülüp tedavisi yaptırılacak." deseydi buradaki kardeşlerimizin çoğu "Ya, bu da hayal görüyor." derdi ama işte o hayalleri AK PARTİ'nin felsefesi gerçek yaptı. Ben, dünden bugüne çok şeyler değiştiğini düşünüyorum. Mesleğimle ilgili bir örnek vereyim yine: Ben üroloji uzmanıyım, 1980'li yıllarda, 1990'lı yıllarda her gün bir tane, üç tane, beş tane çocuk mesane taşı yapardık. Çocuk mesane taşlarının iki tane etkin sebebi var; birincisi enfeksiyonlar, ikincisi beslenme. Şimdi, sıfıra yakın. Niye? Beslenmemiz düzeldi. Niye? Enfeksiyonlarda sağlık hizmetleri tam oldu.

MUSA ÇAM (İzmir) - Hocam, bu diyabet rozetlerini niye takıyoruz biz o zaman?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Eskiden insanlar doktora gidemezdi, doktora gitmenin imkânları yoktu. Hatta ve hatta 2002'de ben milletvekiliyken bu sağlığı tek çatı altında toplamayla ilgili fikirlerimizi söylerken o zaman karşı gruptan tek bir parti vardı, Cumhuriyet Halk Partisi, "Birleştiremezsiniz." diyorlardı, "Başarılı olamazsınız." diyorlardı. Şimdi, ne oldu? Ufuk böyle bir şey. Onun için söylendiği zaman... Arkadaşlarımız elbette söyleyecekler. Dün ile bugün arasında büyük farklar var, şu andaki hastanelerimizde... Dün hastane köşelerinde rehin kalıyorduk, 6-7 kişilik odalarda yatıyorduk; şimdi otel gibi, içinde tuvaleti olan, her türlü konforu olan odalarda yatırıyoruz. Bu, en uzak köşesinden, Kars'ımın en uzak ilçesinden Ankara'nın göbeğine kadar aynıdır, Elâzığ'da da aynı. Eskiden Kars ile Ankara, Erzurum arasında uçurumlar vardı, şimdi o uçurumların hepsi kalktı. Neden? Tek sebep var, biz insana insan gibi davranılması, insanın insan gibi yaşaması için elimizden geleni yapıyoruz.

Bu arada ben Bakanlığımızla ilgili birkaç konuya değinmek istiyorum. Doktorlar, sağlık çalışanları biraz mutsuzdur, mutsuzluğunun sebebi ekonomiyle ilgilidir. Bir örnek vermek istiyorum, yirmi beş yıllık bir doktor, uzman doktor emekli olursa bugün alacağı maaş 2.806 liradır, alacağı ikramiye de 89 bin liradır. Peki, otuz yıl çalışırsa alacağı maaş 2.993 liradır, emekli ikramiyesi de 108 bin liradır. Yani gerçekten, doktorlar ekonomik olarak emeklilik sonrasında -çalışırken demiyorum ama- büyük sıkıntı içindedirler. Burada bir dengesizlik var, bunu mutlaka ve mutlaka bir şekilde göz önüne almamız ve değerlendirmemiz lazım.

İkincisi, ben yine, performansla ilgili konuda konuşmak istiyorum. Şimdi, performans da öyle bir hâl aldı ki bazı branşlara, en iyi puanı alanlar o branşlara gidiyorlar; nöbeti yok onların, şusu yok, busu yok. Cildiye uzmanları benim başımın tacıdır, benim meslektaşımdır ama bir cildiye uzmanı ile bir beyin cerrahını aynı kefeye nasıl koyayım arkadaşlar? Cildiye uzmanını gecede kaç defa çağırırlar ama beyin cerrahını her gece çağırırlar, bir de risk faktörü var. Kadın doğumcular da aynı, çocukçular aynı, yenidoğancılar aynı, cerrahların hepsi aynı. Yani şunu demek istiyorum: Bence riske göre maaş veya performans verilmelidir. Risk grubu yüksek olanlarda performansın yüksek olması lazım. Bunu niye istiyorum? Bunu şunun için istiyorum: Eskiden...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Her şey performans.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Efendim, her şey paradır ve kazanmadır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Her şey paradır, değil mi?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Paradır ve kazanmadır, herkes için geçerlidir, senin için de geçerlidir.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yeşil paralar, yeşil paralar.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Bak, sana bir soru sorayım, güvenlikle ilgili söylüyorsun, sen evinin anahtarıyla kapını kilitlemeden mi bırakıyorsun, kilitleyerek mi geliyorsun?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Keşke kilitlemeden gelsem.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Ha, işte, gelemiyorsun, gelemezsin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Eskiden kilitlemiyordum.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sen olsa bile kilitlersin. Ben senin zihniyetini biliyorum, olsa bile kilitlersin, onun için konuşma.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne biliyorsun? Eskiden kilitlemiyordum.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Ben seni tanıyorum, onun için konuşma.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne tanıyorsun?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Devletin güvenliği senin evinin güvenliği gibidir. Kapını kilitleyerek gidersin, kapını bacanı kapatırsın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Eskiden kilitlemiyordum.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Eskiden de öyleydi, şimdi de öyleydi.

Özetle şunu söylüyorum...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Eskiden kilitlemiyordum, vallahi kilitlemiyordum.

BAŞKAN - Sayın Paylan...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Paylan, ben diğerleri gibi değilim, sana laf atmıyorum; bundan sonra laf atacağım, şimdiden söylüyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - At bakalım.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Bundan sonra laf atacağım, şimdiden söylüyorum.

BAŞKAN - Uyarıyor seni, ona göre.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Konuşmuyordum, bundan sonra... Çünkü... Neyse, gelmek istemiyorum o noktaya.

Değerli kardeşler, Değerli Bakanım; ben bu hekimlerle ilgili performanstaki kriterlerin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini kanaatini taşıyorum, çok önemsiyorum ve buna göre kim daha çok risk altındaysa, riskli grupsa, üretiyorsa...

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Hepsine kriter koyun.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Aksi takdirde insanlar başka branşları seçiyorlar.

İkinci önemli konu da şu Sayın Bakanım, önemsiyorum: Branşlarla ilgili tekelleşme oldu, bazı branşlarda. O nedir diyeceksiniz? O branşlarda hekim üretemiyoruz. Üniversiteler o branşlardan istemiyorlar sırf kendilerine yeni alternatif insanlar olmasın diye. Kesinlikle ve kesinlikle, branşlarla ilgili, özellikle bulunmayan branşlarla... Biraz evvel arkadaşımız dedi ki... Örnek olsun diyelim, hematolog, endokrin uzmanı yani birçok branş, onkoloji uzmanı, bunlarla ilgili daha çok adam yetiştirmeliyiz. Elimizde doktorlarımız var. Bunların yolunu açmanız lazım, bunu çok önemsiyorum. Aynı zamanda bu dediğimle beraber, taşrada bile bu branşları rahatlıkla bulundurabiliriz veya bunların hastaneleri bırakıp başka yerlere transfer olmasının, bedava transfer olmasının önünü kesmiş oluruz diye düşünüyorum.

MURAT EMİR (Ankara) - Parayla mı transfer olsunlar?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Parayla mı olacaklar?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Efendim, transfer...

BAŞKAN - Arkadaşlar, karışmayın, transfer başka türlü olmaz. Ben size transferi özel bir seansta anlatırım.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Değerli arkadaşlar... Değerli arkadaşlar, ben transferi söyleyeyim efendim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bonservis olsun.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Bir üniversite, bir hastane yıllarca yatırım yapıyor, yatırım yaptığının ertesi günü bırakıp gidiyor. Yok böyle bir bolluk, yok. Onun karşılığında ya yaptığı ihtisas süresi kadar parasını öder veya hastanede çalışır, bu kadar net söylüyorum, gizli saklı yok.

BAŞKAN - Sayın Paylan'ın bonservisi hep elinde olduğu için anlamaz bunu.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Bunu da sizlerin çocukları için istiyorum, sizlerin seçmenleri için istiyorum, sizin sahip çıkmak istediğiniz seçmenler var ya...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bağırmadan konuş, sakin ol.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Seçmenler var ya, endokrin uzmanı diyorsunuz, onkoloji uzmanı diyorsunuz...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizin seçmenler demiyor mu?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - ...efendime söyleyeyim, beyin cerrahı diyorsunuz, kardiyovasküler cerrahı diyorsunuz, onlar için istiyorum arkadaşlar, sizler için istiyorum, onlar için.

BAŞKAN - Son bir dakika, istek için son bir dakikanız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sağlığı bozuldu, tansiyonu yükseldi.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Son bir dakikam varmış, evet.

Son bir dakika şu: Ben Sağlık Bakanlığının güzel şeyler yaptığına inanıyorum, dünden bugüne güzel şeyler yapıldı. Ben hastane kuyruklarını bilirim, gördüm, yaşadım. Ben sabahın saat dördünde gidip, birinde gidip sıra almak için bekleyenleri bilirim, ilaç parası olmadığı hâlde hastaneden dışarıya kovalananları bilirim, fakirlerin hastane kapısından bile giremediğini bilirim. Onları yaşayarak geldim ve doktorluk yaparak geldim, öyle şeyde falan filan değil. Onun için güzel yolda gidiyorsunuz, sizi tebrik ediyorum. Allah hepinizden razı olsun, emekleriniz için teşekkür ediyorum. Bu dediklerimin de dikkate alınmasını arz ediyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.