KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hayırlı uğurlu olsun. Umarım kişiliğinizi, renginizi Sağlık Bakanlığına ve Hükûmete katarsınız.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel arkadaşlar Sayın Bakana laf atarken "AKP sağlığa zararlı, OHAL sağlığa zararlı" gibi şeyler söylediler. Tabii burada gerçeklik payı var ama esasen sağlığa zararlı olan piyasadır. Piyasa sağlığa zararlı. Şimdi, bütün hükûmetler sağlığa ayrılan paranın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının artmasıyla övünüyor, sağlık harcamaları arttı diye övünüyor. Tabii sağlık harcamalarının artması doğrudur, iyidir fakat bu paraların nereye kullanıldığına bakmak gerekiyor. Sayın Bakan Zekeriya Bey bir benzetme yaptı, işte kayısı çekirdeğinden, amigdalinden örnek verdi. Dedi ki: "Biz, Doğu'daki tıp bunu, kayısı çekirdeğini yediriyor önleyici olarak ama Batı tıbbı bundan ilaç yapıyor, hasta olduktan sonra ilaç veriyor." Bu laflar büyük laflar, önemli laflar diye düşünüyorum.

Şimdi, Hükûmetinizin döneminde elbette sağlıkta bazı şeyler yapıldı. Yani müşteri memnuniyeti mi diyorsunuz, hasta memnuniyeti mi diyorsunuz, buradan da görülüyor bu zaten. Ne var? Evet, birtakım değişiklikler oldu, tek çatı geldi, sosyal güvenlik kurumları tek hâle geldi, bürokrasi azaldı, altyapıda düzelmeler oldu, otelcilikte gelişmeler oldu, hastanın hekime ulaşma imkânları çoğaldı. Bunlar olumlu şeyler. Zaten olumlu da algılanıyor. Bunu da Hükûmet doğrusu iyi bir şekilde de pazarladı.

Ama iş bunlardan ibaret değil. Bakın, değerli arkadaşlar, sadece Türkiye'de değil, dünyada sağlık için ayrılan para korkunç düzeylerde. Dünya sağlık harcamaları 2014 itibarıyla 7,5 trilyon doları aşmış durumda. Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde 2,5 trilyon dolar sağlığa harcama var. Nerelere gidiyor bu harcamalar? Elbette kârlı alanlara gidiyor, hastanelere, ilaçlara, otelciliğe gidiyor, imkânları olanlara daha fazla imkânlar veriliyor. Böyle bir şey var.

Şimdi, Sayın Bakanımız birtakım istatistikler verdi. Doğru bu istatistikler tabii. Yani Türkiye'de bebek ölüm hızı ciddi bir şekilde düştü. Önce dramatik bir şekilde, daha sonra gene düşmeye devam ediyor. Bebek ölüm hızını, evet ifade ettik. Anne ölüm hızında düşme var. Hepsinde bir iyileşme var. Gerçi Adalet ve Kalkınma Partisinin bu bütün iyileşmelerinde 2010 yılı itibarıyla bir duraklama mevcut. Bu sağlıkta da görülüyor. Tabii sadece bu duraklamayı... "İşte yüksek rakamlarda düşüş tabii daha hızlı oldu, rakamlar azaldıktan sonra düşüş o kadar hızlı olmuyor." Bununla izah edilecek gibi değil. Bütün rakamlarda sanıyorum Sayın Bakan da -hatırlamıyorum şu anda ama -bir rakamda ifade etti "Burada bir duraklama var." diye. 2010'dan itibaren Adalet ve Kalkınma Partisinin sadece sağlıkla ilgili karnesinde değil, işte ekonomi karnesinde, demokrasi karnesinde, hak ve özgürlükler ciddi bir bozulma var. Acaba bunlara paralel bir bozulma mıdır, bilemiyorum.

Şimdi bu rakamlarda düşmeler var ama Sayın Bakanım, bölgeler arasında çok ciddi bir dengesizlik var. Bunun farkındasınız sanıyorum. Mesela anne ölüm hızında Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye ortalamasını neredeyse 2'ye katlıyor Sayın Bakanım. Neredeyse 2'ye katlıyor. Bu rakamlar hemen hemen her alanda böyle. Mesela 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısına baktığınız zaman, evet, burada da bir iyileşme var ama dünyayla karşılaştırdığınız zaman biz çok gerilerde olduğumuzu görüyoruz. Ama hekimlerde gene fena değiliz. 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısında ciddi bir problemimiz var. Mesela üst gelir grubu ülkeler bizden 3,5-4 kat daha fazla durumda. Zaten bu hastanelere gittiğiniz zaman belli oluyor. Mesela ben Rize'den bir örnek vereyim. Kaçkar Devlet Hastanesi diye küçük bir hastane var, uzman hekimler filan gönderiyorsunuz oraya ama hemşire yok, 3 kata 1 tane hemşire bakıyor. Böyle bir durum var. Sanıyorum bunların hepsinin farkındasınız.

Sayın Bakanım, bu sağlıkta dönüşümle ilgili rakamlar da çok enteresan rakamlar. Mesela Türkiye'de evet doktora ulaşımlar falan arttı ama gereksiz harcamalar da gereksiz tetkikler, gereksiz MR'lar da ciddi bir şekilde arttı. Bu tabii özelleştirmeyle, özel hastanelerdeki artışla paralel gelen bir şeydir ama devlet hastanelerinde de böyle ciddi bir durum var.

Sezaryenle ilgili doğumlardan yakındınız. Bu problem, ciddi bir problem olarak karşımızda duruyor.

Rakamlarla fazla boğmak istemiyorum. Bütün bu rakamlar, bütün bu bulgular hem Türkiye'de hem dünyada sağlıkla ilgili önleyici tedbirlerden, önleyici sağlık hizmetlerinden, koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaşıp daha çok tedavi edici sağlık hizmetlerine, hastaneye, ameliyata, ilaca yöneldiğimizi gösteren bir durum.

Tabii yani bu piyasacılık böyledir, işte neoliberalizm böyledir. Her şeyi piyasa hâline getirdi, her gün daha fazla piyasa hâline getiriyor. Bunun reklamını yapıyor ve en dramatik gelişmeyi de sağlıkta görüyoruz. Yani hastalık icat etme diye bir şey var. Yani hastalık keşfetme filan değil de hastalık icat etme diye bir şey var. İnsanların normal yaşamında görülen dönemler, fizyolojik dönemler, ergenlik neredeyse bir sektör hâline geliyor. Menopoz, işte hamilelik filan, şimdi son zamanlarda da yaşlılık -yaşlı nüfusun artmasına paralel olarak- hepsi bir sektöre malzeme hâline getiriliyor. Böyle bir sağlık yaklaşımı mevcut. Şimdi bu şöyle bir şey. Geçen Ulaştırma Bakanlığını konuşurken de altını çizmeye çalışmıştım. Yani siz İstanbul'da ne kadar yol, metro, demir yolu, tünel, ne yaparsanız yapın, bu ekonomik politikalarınız, bu yaklaşım tarzınız devam ettiği müddetçe İstanbul'a insanlar akıp gelecek, İstanbul'un nüfusu 30 milyona çıkacak ve ne yaparsanız, ne kadar yol yaparsanız trafik o kadar fazla artacak, problem hâline gelecek.

Eğer biz bu tıp ideolojisini diyeyim, yani bu yaklaşım tarzıyla ilgili dünya... Bu, sadece Sağlık Bakanlığı ve sizle ilgili değil ama siz bütün bunların farkında olan bir insansınız, ben bunu biliyorum. Bununla ilgili bir yaklaşım tarzı getiremezse dünya zaten bu işleri çözemez, çözmek de istemez. Daha fazla hastane yaparız, daha fazla sağlık harcaması yaparız, daha fazla tetkik yaparız.

Sizin sunumunuz da böyleydi Sayın Bakanım. Yani ben üzüldüm. Gerçekten sizin bu sağlığa böyle bir ideolojik yaklaşım, hak temelinde bir yaklaşım yapıp böyle radikal bir eleştiri getirmenizi beklerdim ama öyle bir şey yapmadınız. Daha yenisiniz tabii. Bunun yerine, işte, biraz evvel eleştirmeye çalıştığım eğilimi destekleyen, o eğilimin ortaya koymuş olduğu olgu, bulguları bizimle paylaştınız Sayın Bakanım.

Süre çok az. Bunun örneği olarak ben de şehir hastaneleriyle ilgili konuşarak cümlelerimi tamamlamak istiyorum. Sayın Bakanımız Temizel yani "Büyük olan her şey verimli ve güzel değildir." diye bir şey söyledi ama yani bu Adalet ve Kalkınma Partisinin estetik problemlerinden kaynaklanan bir konu değil değerli arkadaşlarım. Bu neoliberal yani kapitalizmin gelmiş olduğu bu yeni piyasa dönemi böyle bir dönem. Yani esnaf ortadan kalkıyor, esnaflar zincirlerde, AVM'lerde tezgâhtar olmaya başlıyor, böyle bir sistem var. Bakın, devlet bu işi yürütüyordu. Sağlıkta dönüşümle beraber özel sektör ciddi bir şekilde geldi ve orada neler yapıldığı, neler yapılmadığı, ne gibi israflar olduğu ayrı bir tartışma. Şimdi ise...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen toparlar mısınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu şehir hastaneleri fikrini kim Türkiye'ye ithal etti, kim sattı ve bu şehir hastanelerini kim kuruyor? Gerçekten her şey gizli -Sayın Temizel ifade etti- sözleşmelere ulaşamıyoruz, açık değil. Ne kadar yükümlülük altına giriyoruz, bütünüyle nasıl işleyecek, orada çalışan personelin durumu ne olacak, sözleşmeli mi olacak, devlet personeli mi olacak, yardımcı personel ne olacak, evet, kira vereceğiz ama diğer taraflardan, otelcilikle ilgili kira mı alacağız, ne olacak, bütün bunların hiçbiri belli değil. Kimdir bunların ortakları, onu da bilmiyoruz ama şöyle bir şey var: Büyüklerdir mutlaka yani Türkiye'de Hükûmete yakın olur, olmaz, önemli değil; Hükûmete yakın büyükler...

"Yandaşları zengin ediyoruz." diye size bir suçlama var Sayın Bakanım. Ben baktım, Türkiye'nin dolar milyarderi olan en zengin 15 kişiye baktım; 2002'de de aynı insanlar, 2017'de de aynı insanlar, fark etmiyor, hiçbir şey değiştirdiğiniz falan yok. Ha, yaptığınız şey, onların sayısını artırdınız ve ellerindeki serveti artırdınız. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği zaman -bunu hep söylüyoruz ve bütün bakanlar kızıyor, tepki gösteriyor, umarım siz tepki göstermeyeceksiniz- en zengin olan yüzde 1'in servetteki payı yüzde 39'du 2002'de, şimdi yüzde 50'yi aştı. Uygulamış olduğunuz ekonomik politikalar büyüklere hizmet eden bir politikadır yani yandaşlara filan... Tabii yandaşlarınız da var, tabii konsorsiyumlarda zengin olmak isteyen insanlar da var ama bu yap-işlet-devret ve yap-kirala-devretin sağlığa girmesi -eleştirmeye çalıştığım- yani bu bir sektör oldu; bu, hasta-müşteriye döndü. Daha fazla hastalık, daha fazla ilaç, daha fazla tetkik, daha fazla tedavi, daha fazla para, daha fazla kâr anlayışı, bu yap-işlet-devret şehir hastaneleriyle zirveye çıkıyor. Bu, sürdürülebilir bir şey değil yani Türkiye'nin ekonomik olarak da... Bu yap-işlet-devret, yap-kirala-devret, sadece hastane değil; tüneller, yollar, bir kara delik olarak karşımıza çıkacağı da çok kesin ama sağlık sisteminin bütününü ortadan kaldıracak. Bir şehirde, Yozgat'ta koca, büyük bir hastane yapıyorsunuz, devlet hastanesi kapsamında, üniversite hastanesi varsa o hastaneler köreliyor. İşte, uluslararası ortakları kimdir filan da bilmediğimiz... En azından biz yurttaşlar olarak vergi veren yurttaşların bilmediği insanlarla, bilmediğimiz koşullarla anlaşma yapıyorsunuz. Bu bile uygulamaya çalıştığınız, işte rakamlarla filan bize takdim ettiğiniz o toz pembe tablonun nereye gittiğini gösteriyor.

Sayın Bakanım, tabii, iyi sağlık hizmeti olsun, ambulanslar iyi olsun -bitiriyorum- binalar iyi olsun, otelcilik iyi olsun, bütün bunların hepsini istiyoruz, bütün bunlar olsun ama temel olarak sağlığa nasıl yaklaşıyoruz, bunu ciddi bir şekilde tartışmamız gerekiyor. Bakın, doğrudur, koruyucu sağlık hizmetleri... Yani, şu anda hastalık dediğimiz zaman işte eski enfeksiyon hastalıkları filan, bunlar önemini kaybetti, dejeneratif hastalıklar ortaya çıktı şehir yaşamına bağlı olarak, insanların yaşam tarzına bağlı olarak ama onlarla ilgili yani bu bütçeyi... Evet, spor filan bunlara da harcıyorsunuz ama o bütçeyi, kullandığınız bütçeyi, bu milyarların en azından yarısını, bir kısmını ağırlıklı bir şekilde önleyici sağlık hizmetlerine ayırmanız gerekiyor, bir farkınız olsun. Yani Sayın Akdağ böyle bodoslama daldı, sağlıkta dönüşüm, özelleştirme, sektör-müşteri işini zirveye çıkardı. Şimdi bir dönem çıktı. Sizin elinize şehir hastaneleri bir şekilde düşmüş oldu. Bunu bir eleştirin, bununla ilgili bir düşünün Sayın Bakanım.

Hayırlı uğurlu olsun bütçemiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.