KOMİSYON KONUŞMASI

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Bugün burada Sağlık Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Farklı bir veçheyle de bakmak lazım geldiğine inanıyorum ama finansman açısından çok yabancı olduğum bir husus değil. Sayın Bakanım, sunumunuzda samimi olduğunuzu ben buradan anladım. Şimdi, neden samimi olduğunuzu özellikle belirtmek istiyorum. Bir kere, ilk, 5'inci sayfadaki toplam bütçe rakamını vermişsiniz. Elimizde de burada kabaca Sağlık Bakanlığı bütçesi var. Burada, şimdi, arkadaşlar nasıl hazırladılar bilemiyorum ama muhtemelen diğer kurumlar da bağlandığında oluşacak şekilde toplulaştırılmış hâlde vermişsiniz. Çünkü 5 milyardan nereye gidiyor -şurada kabaca hızlı bir şekilde bakalım- 5 milyardan, başlangıç ödeneği 5,8'den 37,6'ya gidiyor. Hani bunun bir hukuki veçhesini de düzeltelim, gösteriş, belki mukayese açısından doğru yaptınız ama teknik açıdan, hukuki açıdan böyle bakmak lazım çünkü içine alıyorsunuz. Burada çok önemli bir artış hasıl oluyor, döner sermayeyi de ayrıca ilave etmişsiniz, bütçede döner sermaye gözükmüyor, ona da bir bakmak lazım, onu bir düzeltelim.

Şimdi, bunun ötesinde baktığımız zaman, şöyle sizin sunumunuzdan hızlıca bakmak istiyorum, samimisiniz dedim, sağlık harcamasının yurt içi hasılaya oranı 2002'de -hep mukayese bazı öyle kabul ediliyor- 5,4; 2015'te de 5,4. Yani bu konuda müspet anlamda bir şey söylemek mümkün değil. Özel sektör ile kamuya da baktığınız zaman, hatta özel sektörün biraz azalmış vaziyette millî gelire oranı olarak. Diğer taraftan, kamu cari sağlık harcamalarının yurt içi hasıla içindeki oranları, bakıyoruz -Türkiye için, diğer ülkelerle mukayese etmenin bir şeyi olmadan- 2002'de 3,7; 2015'te de 3,9. Buradan, tabii, daha sonra farklı şeylere geleceğim konuşurken. Ama diğer taraftan, koruyucu temel sağlık hizmetleri için ayrılan bütçede -2002'yi reel olarak koymuşsunuz ama 2002 cari fiyatlarladır bu- 2002'den 2017'ye önemli oranda bir artış söz konusu. Aile hekimliğini ayrıca bir görüşürüz, orada nereden nereye geldik. Ama şurada ayrıca tebrik etmek istediğim bir şey var, ruh sağlığı kontrol programı. Sizden öncedir, sonradır; özellikle personelin, bu işi yapacak personelin eğitiminin önemli olduğunu düşünüyorum çünkü hakikaten sıkıntılı alan. Sadece bu yönüyle değil, sağlıkta şiddet olayı da var ayrıca. Ben bunu Genel Kurulda verilen bir grup önerisi üzerine partim adına kendim konuştuğumda Facebook'a da koymuştum, en çok tıklanan şeylerin arasındaydı, gerçekten izlenen olaydı. Demek ki toplumda böyle bir problem var ve bu problem özellikle herkesin de ilgisini çekiyor, kamuoyunun gündeminde oluyor.

Buradan devam ediyorum. Poliklinik sayısı 30,5 milyon, yatan hasta sayısı 1 milyon 300 bin, ameliyat sayısı 1,1 milyon, doğum sayısı 266 bin. Baktığımız zaman, gelen doğumu düştüğünüz zaman kabaca herkes ameliyat olup çıkmış gözüküyor burada. Ha "Ameliyat olmayanın ne işi var, neye yatıyor?" derseniz burada biraz hassas olmak lazım. Ben doktor değilim ama konuya da pek yabancı değilim. Bunun ötesinde, baktığımız zaman, hızlı bakıyoruz, kişi başına hekime müracaat sayısı 8,6. Bu nereden gelmiş? 3,1'den gelmiş. Şimdi, bu önemli. Burada bir de yıllık programa baktığımız zaman -inşallah çabuk bulurum- 2003'te 129 binden 447 bine gelmiş. Ne zaman? 2016'da. Yaklaşık yüzde 245'lik bir artış. Burada şunu söyleyebiliriz: Belki erişim kolaylaştı diyebilirsiniz vesaire ama her şeye rağmen buradaki artış çok önemli, toplum sağlığı açısından değerlendirmekte yarar var.

Ameliyat: Şimdi, kurumlar arası bakıyoruz, şöyle, "Sağlık kuruluşlarına göre muhtelif göstergeler" deniyor. Ameliyat sayısına bakıyoruz, Sağlık Bakanlığında 2 milyon 473 bin, üniversitelerde 799 bin, özel hastanelerde -2016 yılı için bu- 1,5 milyon, kapasitelere de baktığınız zaman, planlama koymuş bunları. Ameliyat sayısının yatak sayısına oranı, bu büyüklüğe baktığınız zaman, 1'in altında Sağlık Bakanlığında, üniversitelerde 2,2; özel hastanelerde de 2,1. Şimdi, ameliyat sayısının yatak sayısına oranına baktığınız zaman yüzde olarak Sağlık Bakanlığında yüzde 18, üniversitelerde yüzde 21, özel hastanelerde yüzde 31. Bunları değerlendirmek lazım. Doluluğa baktığımız zaman da genel olarak doluluk bütün kamu, özel ve üniversitelerde farklılık olmasına rağmen nerelerde diyebiliriz, kabaca yüzde 70'ler civarında. Bunu siz sağlıkçı olarak, hekim olarak daha iyi değerlendirme imkânınız olur, hızlı geçmek istiyorum.

Şimdi, bu güvenlik güçleriyle sağlık iş birliği protokolü var. Bu, özellikle ihtisas isteyen bir alan. Bu da belki sıkıntılı bir alan oldu toplumda, epey çekişme de oldu da mesela bu güneydoğudaki özellikle bu son kalkışmada diyelim çok ihtiyaç duydu güvenlik kuvvetleri. El cerrahisi, mikro el cerrahisi vesaire çok incelik, hassasiyet isteyen bir şey, hatta askerde olanı polis de istiyordu o zaman. Dolayısıyla bu işi yaparken o konuda fazla hassas davranmadığımızı düşünüyorum ben. Çünkü uzmanlık isteyen bir alan bu, ihtiyaç olan. Sizin her yetiştirdiğiniz insanın, tıp elemanının o işlerde o vazifeleri ikmal etmesinin mümkün olacağı kanaatinde değilim ben. Siz sağlıkçısınız, benden daha iyi yorumlarsanız diye düşünüyorum.

Şimdi, burada "AR-GE faaliyetleri" dediniz. Bir de bu ilaç mevzusu, ilaç mevzusu çok bir hassas mevzu. "Yerli firma kalmadı dedik." diyor, hani onu biz söylüyoruz. Bir anlamda bunun üzerinde hassasiyetle durmak lazım. Ben 1985 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Sağlık Bakanına, rahmetli Mehmet Aydın'a -o da hemşehrinizdi- danışman olarak görevlendirildim, bu hassasiyetleri biliyorum. O zaman Eczacılık Genel Müdürünün bir söylediğini hatırlarım, "Haluk Bey, 5 bin dolara aldığımız ham maddenin aynı miktarını 500 dolara Hindistan'dan buluyorum ama ikinci bir kez talep ettiğim zaman bunu bulmam mümkün değil." dedi. Burada büyük hassasiyet var, üzerinde hassasiyetle durmamız lazım, önemli de bir olay. Kabaca bunlara değindikten sonra, fazla detaya da girmek istemiyorum.

"2002'de sağlıkta dönüşüm sürecini başlattık." dediniz. Burada şu önemliydi: Bütün muhalefet partileri de dâhil, sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında değerlendirilmesi konusunda hepimiz, muhalefet partileri de burada bu işe destek verdik, bu kesin. Şimdi, bu iyi bir olaydı, doğru bir yaklaşımdı. Devletin hizmet almasında da problem yok, ona da bir şey demiyoruz. Dünya Bankası kaynaklı bir süreç çünkü finansmanı epey oradan toparlandı. Epey personel değişimi oldu yani kamudan özele, üniversitelerden özele büyük ücretlerle transfer... Sağlıkta da bu dönüşümde birtakım problemleri personelin yaşamaması mümkün değil ama biraz daha sıkıntılı bir hâl oldu. Hatta Sağlık Bakanlığı da bu konuda sıkıntıya da girdi. Doktor arz talebinde de bir denge olmadı, iller bazında farklılıklar oldu, çeşitli hastaneler geldi, kaynakları çoktu, onlar transfer ettiler vesaire, orada da kurumlar arasında problem oldu.

Performans sisteminin sıkıntı içerdiği de malumunuz. Bunun bir şekilde, yanlış tetkik konusunda da veya ekstra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan, tamamlayın.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - "Performans sistemi sıkıntı içeriyor." dedik çünkü burada biraz şöyle bir talep var: Hasta ne kadar talep edeceğini bilemez, özellikle tedavi hizmetlerinde. Alanda öyle de bir sıkıntı var.

Sağlık kuruluşları artık finansman problemleri yaşıyorlar. Bana göre, özel de yaşıyor, kamu da yaşıyor. Bunun siz de zaten içindesiniz. İyi sağlık hizmeti sunumunun yollarından biri personeli memnun etmek. Eğer personeliniz memnunsa, siz bu genel ekonomik, kültürel düzey, sosyal yapı itibarıyla iyi bir noktadaysanız tamamen memnun etmekle ilgili. Bunun ötesinde, yetişmiş elemanı kaybetmenin maliyeti de çok yüksek. Sağlık Bakanlığı burada biraz sıkıntı çekti diye düşünüyorum.

Bir diğer husus, ülkelerin bu sağlık düzeyi, ekonomilerin genel anlamıyla, ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyiyle paralel gider. Siz ne yaparsanız yapın, ne kadar para harcarsanız harcayın, eğer beslenmeyi, eğitimi ona göre düzenlemezseniz bu mümkün değil. Şimdi, istisnaların dışında paralellik gösteriyor. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre sağlık problemleri, sağlık hizmetlerinin arz ve talebi, farklı gelişmişlik düzeylerine göre problemler de farklılaşıyor. Bazen aynı kategorideki ülkelerin sağlık problemleri farklılaşabiliyor. Bu, farklı nedenlerden oluyor. Hatta aynı ülke içinde de farklı bölgelerde farklı sağlık problemleri oluşabiliyor.

Sağlık harcamaları için ayrılan kaynaklar ülkelerin sağlığa verdikleri önem için de önemli bir gösterge, biraz önce baktık ama imkânlar ölçüsünde bunu değiştirebiliyorsunuz. Onun dışında, ekstra bir kaynak aktardığınız zaman bu problem yaşıyor. Giderek artan oranda nüfus şehirlerde yaşamaya başlıyor, 1 milyonu aşan şehirlerde yaşamaya başlıyor. Oradaki sağlık hizmetleri arzı ve talebi de farklılaşıyor, hastalıklar farklılaşıyor, sağlık hizmetleri arzının sunum şekli farklılaşıyor. Dolayısıyla farklı bir yöntemi de ele almak lazım. Gelişmekte olan ülkelerde şehirleşme olgusu çarpık şehirleşmeyi getiriyor, ihtiyaç duyulan finansmanı artırıyor, sağlık sektörünün giderek önemini artırıyor. Nüfusun yaş gruplarına dağılımı sağlık hizmetleri talebini de etkiliyor. Ortalama ömür, gelişmiş sağlık hizmetlerinin aşağı yukarı yarıya yakını-bu benim daha önceki şeylerimden, epey süre oluyor ama- insanların 70 yaşının üzerindeki kısmında oluyor. Bunun da yaklaşık yüzde 40'ı falan insanların ömrünün son üç ila altı ayı arasında oluyor. Dolayısıyla bizim önümüze -bu yaşlılıkta payın da arttığına baktığınız zaman demografik yapı içinde- çok büyük, çığ gibi bir problem geliyor. Bizim haddizatında şimdiye kadar yapmakta olduğumuz şey problem çözmek, dün de dedim. Biz, ileriye yönelik olarak karşılaşabileceğimiz problemleri çözmeye çalışmıyoruz.

Burada, bunun ötesinde, bu şehir hastaneleri konuşuldu, finansman konusuna arkadaşlar değindi. Yani bu yakabilir de Türkiye'yi. Sadece sağlıkta değil, iyi düşünmek lazım. Şimdi, getirdik, Bilkent'e koyduk, çok iyi hizmet veren bir hastane falan. Orası belki yirmi beş yıl önce planlandı. Şimdi, orada en az 10 bin personel istihdam edeceksiniz. 10 bin personele ya toplu ulaşımı ya da altyapıyı götüreceksiniz ki 10 bin arabanın oraya gelmesi demek, oradaki olayı altyapı olarak felç etmesi demek. Bunları düşünmemiz lazım. Bunlar, önümüzdeki dönemde -zaten şimdiden felç olmuş durumda- düşünmemiz gereken şeyler.

Bunun dışında bir şeye daha baktım Sayın Bakanım, şu gayrisafi yurt içi hasıla içinde yatırımların payına baktım, 2,8 civarında, fazla değişmiyor. Yani şu kadar yatırım yapıyoruz, bu kadar yatırım yapıyoruz, bunları söylüyoruz da bir de ortaya bir şey çıkıyor... Onun için "Samimi olduğunuza kanaat getirdim." dedim; böyle bir şeye ihtiyacınız yok, ayrı mesele ama şey olarak değerlendirdim.

Şimdi, burada, emin olun, millî gelir içinde kamu-özel yatırım harcamalarının ayrımının, bize burada İstatistik Enstitüsü Başkanı şehir hastanelerinin yapımıyla ilgili ayrıştırmanın kamu mu, özel mi olduğunun tefrikinin yapılamaması nedeniyle veya karar vermemeleri nedeniyle olduğunu söyledi. Daha ne sıkıntılar açıyorsunuz yani bir de böyle bir şey var.

Şimdi, bunun dışında, uyuşturucu meselesi çok önemli. Bu korkunç bir şekilde toplumu sarmış bir vaziyette. Ben, kendim İzmir Ülkü Ocaklarından yetişmeyim, orada görevim de var; geçen bir yarışma düzenlemişler bu konularda farkındalık yaratmak için. Benim orada yöneticilik yaptığım arkadaşlar ödülü de benim vermemi söylediler, onu bize söylediler, ben gurur duydum şahsen. Bu olaya iyi yaklaşmak lazım, bu olaya hakikaten ciddi bir şekilde yaklaşmak lazım.

Eczacılığı söyledik.

Şimdi, arz talebi ülkelerin gelişmişlik düzeyi etkiliyor. Burada, sağlık sektöründe serbest piyasa mekanizmasını çalıştırmak mümkün değil çünkü bir kere, tetkik olmadan hekimin karar vermesi, ne kadar hizmet vereceğini belirlemesi mümkün değil; diğer taraftan, hasta tıpçı değilse, meslekten anlamıyorsa ne kadar hizmet talep edeceğini bilmiyor. Burada eğer kamu bunu karşılıyorsa bu performans sistemi de bunun içine dâhil olduğunu düşünürseniz -herkesi ilzam etmek istemem- orada bir artış meydana geliyor, ona da bir bakmak lazım, değerlendirmek lazım.

Şimdi, sadece miktar olarak değil, arz ve talebin yapısı da talebi etkiliyor. Sağlık hizmetlerinin nasıl verildiği de bunu etkiliyor. Tamamen piyasa şartlarında oluşmasının zor olduğunu söylüyoruz. Özellikle koruyucu sağlık hizmetlerinin piyasada işlem görmesi zor, bir ameliyatın kaça mal olduğunu şey yapıyorsunuz ama uzun dönemde koruyucu sağlık hizmetlerinin şeyi zor. Hatta ben biraz daha sosyalizasyonun uygulamasını bildiğim için, sosyalizasyon ile... Daha önce bu Komisyonun 2007'de üyesiydim ben, sizden önceki Sayın Bakana o zaman sormuştum "Bu sizin getirdiğiniz aile hekimliği ile sosyalizasyonun farkı nedir?" diye. "Buna farklı yöntemlerle bakmak mümkün, öyle bir şey var." dedim. Dış faydası var yani bir tedavi ettiğiniz hastalığın eğer bir başkasına geçmesini engelliyorsanız bir dış faydası var, onu ölçmek lazım. Piyasa mekanizmasını engelleyen birçok faktör var.

Şimdi, tedavi sağlık hizmetlerinde talebi, hasta tarafından ne kadar alınacağını, özellikle de fiyatını bilemeyiz. Düşünün, anjiyo olacak bir insana tam anjiyo olacağı anda "Stentin iyisini mi istersiniz, kötüsünü mü istersiniz?" diye sormanın hiçbir anlamı yok. Bunlar olabilen vakalar. Türkiye'de sadece, birisi Siyami Ersek Hastanesinde -hayatta mı bilmiyorum, o zaman Siyami Ersek'in şeyi vardı- bir de Yıldırım Beyazıtta, bu, Yüksek İhtisasta ikisi vardı yani düşünün, bir insana referans olmak için -iki hastane de kalple ilgili- kaç tane sıra bekleyen insanın ölümüne rıza gösteriyordunuz yani bu iş bu kadar... Şimdi her yerde yapılıyor çok şükür ama ihtiyaca binaen mi yapılıyor, vatandaşın hakikaten bu konularda biraz endişesi var.

Şimdi, arz-talep hizmetin sunuş şekliyle önemli dedik. Burada, gelir ve refah düzeylerindeki gelişmeler ve bireylerin hasta olmamaları hâlinde bile sağlık hizmetlerinden yararlanma arzularının ortaya çıkması -"check-up" vesaire- hizmet talebinin artmasına da neden oluyor. Sağlık hizmetlerinin hangi sistemle sunulduğu da veya arz edildiği de bu hizmetlere olan talep açısından önemli.

Ülkelerde kamu sistemlerinin yapı ve işleyiş biçimleri hizmetin talebini etkileyen diğer önemli faktördür. Ülkelere göre farklılıklar olmasına rağmen, genel olarak sağlık hizmetlerinin talebini etkileyen faktörler: 1) Gelir düzeyi; millî geliriniz artmazsa talebiniz zor, arzı artıramıyorsunuz, hizmet veremiyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Yaş ve cinsiyetin dağılımı, eğitimin düzeyi, hastalığın safhası, aile büyüklüğü, hizmetin kimin tarafından sağlandığı, ulaşılabilirliği, mevsimler, sağlık hizmetleri ve işletmelerinin toplum tarafından benimsenmesi; bütün bunlara baktığınız zaman finansmanı da hükûmetler, zorunlu sigorta, isteğe bağlı sigorta, vakıf kuruluşları, dış yardımlar olarak sıralanabilir.

Burada, sizin "paydaş" dediğiniz, sadece tıpçı olmayan... Ben sizden samimi olarak şunu talep ediyorum, bütün muhalefet de aşağı yukarı benzer bir şeyi talep etti: Sayın Bakanım, gelin, bu meseleyi finansman açısıyla da hatta Sağlık Komisyonundan da arkadaşları alalım, bu konuyu hakikaten bir değerlendirelim. Ben bunu çok arzu ediyorum. Ben emek verdim, ben otuz beş sene önce İngiltere'de bir sene sağlık ekonomisi okudum, Amerika'da özel piyasalardaki finansmanını okudum. Hakikaten bu olayı bir masaya yatıralım, önümüzdeki dönemde topluma maliyetinin ne olacağını, bunu nasıl azaltabileceğimizi... Bilgilenirsek bu problemlerin çoğu ortadan kalkar, belki bizim tenkit ettiğimiz hususların bir kısmından biz sarfınazar ederiz, belki de siz size yüklenmelerin bir kısmının önüne geçmiş olursunuz. Burada eğer biz bunu genel anlamıyla değerlendirirsek böyle olmasında fayda var diyorum.

Sayın Başkan, ben aslında biraz daha fazla vakit verilir diye düşünmüştüm, epey de mevzu var ama bu kadarla şimdilik bitireyim.

Ben teşekkür ediyorum, dinlediğiniz için de hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

23'üncü dakikadasınız.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Yirmi üç olduğunu bilsem daha uzun konuşurdum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sağ olun.