Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu e) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 14 .11.2017 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, öncelikle görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı olsun.
Sunumunuzu da dikkatlice dinledim. Sayın Bakan, siz Sağlık Bakanısınız ama sunumunuz bana şöyle bir şey hatırlattı, bir hasta bakanı gibi konuştunuz yani Sağlık Bakanıyken bir hasta bakanı ve hastalık bakanı olarak konuştunuz. Biliyorsunuz, bireyin ruhsal ve bedensel sağlığı bozulursa ona "hasta" deriz. Siz de bunlara nasıl hizmet verdiğinizden bahsettiniz. Oysa sağlık çok daha -Zekeriya Bey'in de söylediği gibi- ulvi bir kavram ve sağlığın korunması esastır öncelikle yani toplumun ve bireyin sağlıklı olması esastır. Ama sizse "Hasta olanlar hastanemize geliyor, böyle hizmet veriyorum." diye anlattınız. Burada çok ciddi bir eksiklik var, bahsettiğiniz boyut tamamen koruyucu hekimlikle ilgili Sayın Bakan yani "Ben aşı yaparım, kontrol yaparım." filan.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Çevreden başladım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, son derece kısıtlıydı o boyutu.
Bakın, yalnızca sizi suçlamıyorum tabii bu boyutta, Hükûmetinizi eleştireceğim. Hükûmetinizin sağlık hükûmeti olması lazım öncelikle ama maalesef... Bakın, ben bir hekim değilim ama ben bir hastayım Sayın Bakan. Eğer ki yaşadığınız habitat hastalıklıysa, hastalık saçıyorsa siz de hasta olursunuz. Birey sonuç olarak yaşadığı habitatla, yaşadığı il, ilçeyle, ülkeyle, havanın kirliliğiyle, ruhsal anlamda onu etkileyen bütün faktörlerle sağlıklı ya da hasta olur. Ben hastayım Sayın Bakan. Bakın, nasıl hastayım, size anlatayım. Ben, mesela otoimmün hastalığı olan bir insanım, sedef hastalığım var. Eğer ki ruhsal sağlığım iyise yani stresim azsa, kaygılarım azsa... Biliyorsunuz, stres, sedefi doğrudan etkiler. Mesela, iki yıl önce sedefim tamamen iyileşmişti yani toplumda barış havası vardı, demokratikleşmeyi konuşuyorduk ama iki yıl önce, siz ne zaman ki barış iradesinden vazgeçtiniz, güvenlikçi savaş politikalarına döndünüz, o günden beri hem birey olarak hem toplum olarak kaygıları olan, geleceğimizle ilgili kaygıları olan bir insan olarak benim sedefim günden güne azdı. Ne oldu? Ben bir hasta oldum; sizin yüzünüzden, Hükûmetiniz yüzünden, AKP politikaları yüzünden hasta oldum. Yalnızca ben değil tabii ki, ben bir örneğim. Milyonlarca insanın şu anda kaygıları var, gelecekle ilgili kaygıları var; "Ne olacağız?" diyor, "Ülke nereye gidiyor?" diyor. Kaygılar ne yapıyor?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ruh hastanelerinin sayısını artırıyorlar ya.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Stres yaratıyor ve hem ruh hastalığı yaratıyor hem de bedene tabii ki yansıyor. Biliyorsunuz, ruh sağlıklı değilse bedene yansımaları olur. Sayın Bakan, bu anlamda da Hükûmetiniz toplumu da, bireyleri de hasta ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı mesela konuştukça milyonlarca insan hasta oluyor, kutuplaştırıyor çünkü, kamplaştırıyor, ötekileştiriyor. Hükûmetinizin politikaları insanları hasta ediyor Sayın Bakan.
Bakın, mesela gelen bütçede -baktınız mı, bilmiyorum, siz yalnızca Sağlık Bakanlığı bütçesini getirdiniz ama bütün bütçeye imza atmış bir Bakansınız sonuç olarak- güvenlik harcamaları kalemleri inanılmaz yükseltilen, yüzde 40, 50, 60 yükseltilen ama sağlık harcaması, sosyal politikalar boyutuyla yalnızca enflasyon oranında yeniden değerlenen bir bütçeyle karşı karşıyayız Sayın Bakan. Oysa biliyorsunuz ki savaş politikaları, güvenlikçi politikalar toplumları hasta eder. Yalnızca o toplumu değil, etrafında olan toplumları da hasta eder. Mesela, son birkaç yıldır güttüğünüz Suriye politikası Suriye toplumunu da hasta etti, Irak politikası Irak toplumunu da hasta etti. Sayın Bakan, bütün bölgeyi savaş politikalarıyla, güvenlikçi politikalarla hasta ettiniz. Oysa demokrasi yolunda yürürken, kamplaşma, kutuplaşma düşürülürken toplum iyileşir, birbirine sarılmaya başlar, kimliğinde dolayı ötekileştirilmez, ayrımcılığa uğramaz ve birey daha iyi hisseder. Devletin de böyle bakması lazım. Yani eğer gelen bütçe yalnızca sağlık bütçesiyse Sayın Bakan, Sağlık Bakanlığı bütçesiyse bu boyutlarıyla bakmanız lazım. Sayın Bakan, çözüm üretemeyen her hükûmet maalesef zulüm üretiyor ve bu zulüm sonucunda hasta olanları da siz iyileştirmeye çalışan bir Bakansınız.
Sayın Bakan, mesela, yalnızca kanun hükmünde kararnamelerle on binlerce insanı işinden ettiniz. Biliyorsunuz, işinden edilen insanlar hasta olurlar, bir şekilde hasta olurlar çünkü yalnızca Bakanlığınızla ilgili binlerce insan işinden, ekmeğinden edildi ve güvenlik soruşturmalarına maruz kalıyorlar ve aylardır işlerine dönemiyorlar. Bu insanlar sizce hasta değiller mi? Hastalığa mahkûm edilmiş değiller mi? Toplum sağlığı anlamında nasıl sonuçları var? Bunlarla ilgili birkaç cümle etmeye değmez mi Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Değer.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, Nuriye ve Semih iki yüz elli bir gündür açlık grevindeler Sayın Bakan. Bir hekimsiniz. Bir insanın iki yüz elli bir gündür açlık grevinde olmasının ne demek olduğunu en iyi siz bilirsiniz yani ölüm sınırında oldukları anlamına geliyor. Nuriye ve Semih'in göz göre göre ölmelerine göz yummaya devam mı edeceksiniz Sayın Bakan? Neden bu insanların işlerine, ekmeklerine dönmeleri için, emeklerine dönmeleri için bir adım atmıyorsunuz?
Bakın, pek çok rakamdan bahsettiniz, "Antibiyotik kullanımı düşüyor, şöyle oluyor, böyle oluyor." Sayın Bakan, antidepresanlarla ilgili bir istatistik versenize Allah'ınızı severseniz. Antidepresan istatistiğini verin bakalım, son yıllarda antidepresan tüketimi ne boyutlara ulaşmış? Niye insanlar depresyona girerler? Çünkü yaşadıkları habitat eğer ki hastalıklıysa, insanlar kaygılıysa depresyona girerler ve antidepresan kullanırlar. Antidepresan kullanımları inanılmaz düzeyde artıyor benim gördüğüm kadarıyla. Siz rakamları verin Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Kayıtları bulacağız bir bir.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, yalnızca Bakanlığınızı suçlamadım. Siz sonuç olarak hasta bakanı olarak buraya gelmişsiniz ama Hükûmetinizi suçluyorum. Bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptığı politikalar insanlarımızı hasta ediyor mesela. Dediniz ya: "Şehirlere ihanet ettik." 18 milyon, 20 milyon insanı bir şehre tıkarsanız o şehirde sağlık mağlık beklemeyin Sayın Bakan. 18 milyonun yaşadığı bir şehirde sağlık olmaz. Bakın, Avrupa'nın en kirli 10 şehri açıklandı -hava kirliliği olarak- 8'i bizim ülkemizde. Ya, 8 şehirde yaşayan insanlarımızın sağlıklı olmasını bekleyebilir miyiz? Çevre ve şehircilik politikaları anlamında Hükûmetinizin yaptığı hataların sonucu size hasta olarak geliyor Sayın Bakan.
Bakın, İstanbul'a üçüncü köprü yapılmaya çalışıldı, kuzey ormanları yarıldı, İstanbul'un akciğerine dalındı. Eğer ki bir insanın akciğerine dalarsanız, onu ortadan yararsanız... O birey hastadır. İstanbul'un da akciğerinin ortasından daldınız, yardınız ve İstanbul daha da beter hastalandı. Hastalıklı bir şehirdeyse 18 milyon insanın sağlıklı olmasını bekleyemezsiniz Sayın Bakan. Bakın, Sanayi Bakanıyla, Çalışma Bakanıyla görüşmeniz lazım. İş sağlığı, işçi güvenliği, iş kazalarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz Sayın Bakan? Bir Sağlık Bakanı olarak eğer konuşacaksanız, bunları konuşmamız lazım. Her gün iş cinayetlerinde insanlarımız ölüyor. Bakanlığınızda ve bütün kamuda iki yıl önce insanlarımıza söz verdiğiniz hâlde taşeron işçiler çalışıyor; zor şartlarda, güvencesiz şartlarda taşeron işçiler çalışıyor Sayın Bakan. Bunlarla ilgili hiçbir şey söylemediniz.
Mesela, sağlık hizmeti alırken insanlar, ana dilinde hizmet alabiliyorlar mu? Bunlarla ilgili hiçbir şey söylemediniz Sayın Bakan. Ülkemizde milyonlarca sığınmacı var ve ana dilinde hizmet almak isteyen milyonlarca insanımız var. Bunlarla ilgili ne tip adımlar attınız? Bunlarla ilgili hiçbir şey duymadık sizlerden. Zekeriya Bey de bahsetti. Sayın Bakan, beslenme meselesiyle ilgili, ne kadar kötü beslendiğimiz konusunda, bütün bakanlıkların bu anlamda attıkları adımlarla ilgili bir Hükûmet politikanız var mı? Yani siz hasta bakanı olarak bakıyorsanız meseleye, elbette hasta olanlar gelirler, hizmet verirsiniz ama topyekûn bu beslenme politikalarıyla ilgili yaptığınız yanlışlar milyonlarca insanı hasta ediyor.
Sayın Bakan, devletimiz, sağlıkta yıllarca kamu hizmeti verdi ve bununla ilgili de maalesef iyi bir deneyim gösteremedi -yani kuruluşundan beri evet, belli dönemlerde iyi hizmetler verildi ama sonradan yeterince bu hizmetler verilemedi- ve bu anlamda kamu hizmeti sanki vebalı bir şeymiş gibi gösterilmeye başlandı. Yani "Sağlıkta kamu hizmet veremez. Bu anlamda bütün bunları özelleştirmemiz gerekir." diye bir bakış hâkim veya "Kamu-özel iş birliği çerçevesinde yapmamız gerekir." diye bir bakış hâkim. Sayın Bakan, bakın, ben çocukluğumda doktora giderken, ben hastaydım mesela doktora gittiğimde ama şimdi, inanın, son yıllarda doktora gittiğimde ben müşteriyim Sayın Bakanım. Bakın, bir hasta olarak söylüyorum: Bakış, bir müşteri çerçevesine getirilmiş durumda. Özel hastanelerde veya kamu-özel iş birliğinde veya kamu hastanelerinde başlayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - ...bu performans bakışı maalesef bütün doktorlarda, çalışanlarda, sistemde; bir anda "Benim performans göstermem lazım arkadaş, yoksa başıma kötü bir şey gelebilir." diye "Ne kadar çok hasta bakarsam o kadar performans göstereceğim." bakışı sağlıktaki niteliği tarumar ediyor Sayın Bakanım. Hem bakın, müşteri bakışı hem de bu performansçı bakış... Belki bütün bakanlıklarda olabilir -bakın, o da eleştirilir- bazı bakanlıklarda söylenebilir bu ama Sağlık Bakanlığını müşteri bakışıyla ve performans bakışıyla, bu iki kelimeyi Sağlık Bakanlığıyla asla ve asla yan yana getiremezsiniz, getirmemelisiniz. Getirdiğiniz anda ne olur? Bakın, ben hastanelere gidiyorum, geziyorum. Bakın, doktorun kapısında bekledim, bir hastanın girmesi ile çıkması arasında beş dakika geçiyor, bazı yerlerde üç dakika geçiyor; ortalamasını siz söyleyin. Ya, siz bir hekimsiniz, daha bir hastaya "Arkadaş, ceketini çıkar, gömleğini çıkar, bir sırtına steteskopla bakayım." demeniz beş dakikadır zaten. Onunla konuşmanız, bir iletişim kurmanız... Bir hastaya, girmesiyle, çıkmasıyla, daha yüzüne doğru düzgün bakmadan beş dakikada nasıl bir hizmet verilebilir Sayın Bakan?
Sayın Bakan, bütün bunlar, özel hastaneler elbette ki kamu hastanelerine göre daha cilalı; bunu kabul ediyorum. Bakın, siz de fotoğraflarını getirmişsiniz, çok güzel, böyle AVM gibi hastaneler, pırıl pırıl, cilalı, mermerli; yürüyen merdivenler var, bunlar güzel şeyler olabilir ama nitelik boyutuyla baktığımızda, inanın, o çocukluğumuzda belki biraz daha köhne olabilen kamu hastanelerinde aldığımız hizmet de... Ben sonuç olarak, 44 yaşındayım, siz benden daha yaşlısınız yani yaş almışsınız diye söyleyeyim, o anlamda. Nitelik anlamında, mesela, bir doktora girdiğimizde o doktora güvenirdik, derdik ki: "Bu doktor diyorsa böyledir." Şimdi, bakın, bir özel hastaneye gittiğimizde, bize sağlık hizmeti sunduklarında "Ya, acaba, bu doktor bana gerçekten doğru hizmeti verdi mi?" diye kuşkulanıp başka bir doktordan daha teyit etme ihtiyacı duyuyoruz veya bir hastaneye bacağımız ağrıyor diye gidip de böbrek MR'ı çektiriliyorsa güvensizlik hissediyoruz. Yani bu anlamda, bütün bunların bir performansa hapsedilmiş olması, hastanelerin "Ben ne kadar çok MR çekersem, ne kadar çok birtakım görüntüleme işlemleri yaparsam o kadar başarılı olacağım, o kadar kâr edeceğim." bakışı maalesef pek çok gereksiz tetkiki sizin bizim vergilerimizle ödemeniz anlamına geliyor. Bu anlamda, emin olun, bakın, bana defalarca gereksiz tetkikler yapılmaya çalışıldı, ben kendi bilincimle bunlardan vazgeçtim ama mesela benim annem böyle değildir; inanın, bir hastaneye "Başım ağrıyor." diye girer, gerçekten mideye girip midesine bakarlar, bu anlamda tetkikler yapılır çünkü doktor onu çok kolay tavlayabilir, "Bir de midenize bakalım, bir de şuraya bakalım, bir de bacağınızın şurasına bakalım." derse bütün tetkikleri yaptırabilirsiniz benim anneme. Bu yapılıyor Sayın Bakan, gereksiz pek çok tetkik yapılıyor çünkü performans var, müşteri mantığı var. Bakın, bütün bunlar yetmiyormuş gibi özel hastanecilik mantığında... Hani, "Kamu hastaneciliği kötü." diye sundunuz ama dünyada bunun pek çok iyi örneği var, dünyada tamamen kamu hastaneciliği yapan ve bunu başarıyla yürüten onlarca ülke var. Bunları yok sayarak özelleştirmeye, performansa mahkûm ediyorsunuz.
Sağlığın ticarileşmesi anlamında başka bir şahika modeli daha getirdiniz, şehir hastaneleri. Şimdi, bakın, şehir hastaneleri dünyada belli ülkelerde denenmiş ve başarısız olmuş ve geri dönülen modeller. Neden? Çünkü bir sefer şehirden uzaklaştırılıyor; bakın, ulaşım meselesi var. Bütün birimler bir araya getirilmeye çalışılıyor ve bir AVM gibi, AVM mantığıyla, ticari bir mantıkla yönetiliyor ve orada ihtisas mihtisas arayamıyorsunuz. Çünkü bir ihtisas mantığı olmadığı için bütün birimler bir araya getiriliyor ve ticari bir mantıkla yönetiliyor ve kâr mantığıyla, kâr hırsıyla yönetildiği için... Maalesef, bu anlamda dünyada denenmiş, belli ülkelerde başarısız olmuş bu modeli 2015 yılında Türkiye'ye soktunuz, sanıyorum ilk hastanemiz 2014 yılında başladı. Sayın Bakan, devlet mal sahibiyken -bakın, yıllarca her şeyde biz mal sahibi olarak bir yere gideriz çünkü kamunun malıdır- devlet kiracı durumuna getirildi ve gerçekten imtiyazlar verdiniz -bunlar bir anlamda kapitülasyonlar- düşük kurlarla imzalar attınız. Bakın, bütçelerimizde sonuçlarını görüyoruz, daha bu yıldan şehir hastanelerine 3 milyar liraya yakın para ödenecek ve şunu anlamıyorum, bakın, lütfen bize şunu anlatın: Ya, arkadaş, 1 milyar liraya mal olduğunu söylediğiniz bir hastaneye 10 milyar TL garanti veriyorsunuz. Bunu hiç çözemiyorum. Bugünkü değere getiriyorum, bütün garantilere bakıyorum. Üstelik garantili hani, bir riski olsa risk primi konulur. Garantili olarak 10 milyar TL'den fazla garanti veriyorsunuz ve bütün bunlarda hani, "Vatandaş ödemiyor, cebimizden çıkmıyor." diyorsunuz ama katmerli çıkıyor Sayın Bakan yani katmerlisi çıkıyor. Devlet niye kiracı olsun hastanesinde Sayın Bakan? Neden kiracı olsun? Bakın, borçluluk oranlarımız -belki yatırım yapmamız gerekiyor- düşük, yüzde 30'dayız. Niye, devlet bu yatırımları yapmayaydı da, 1 liralık yatırımı 10 liraya özel sektöre peşkeş çekeydi?
Bakın, buradan kötü kokular da geliyor. İnanın, ben anlamıyorum. Eğer ki 1 milyarlık bir yatırımda 10 milyar lira ödeme yapıyorsanız burada başka kokular söz konusu olur. Şahsınızı tenzih ederim çünkü bu ihaleler başka yerlerde bir şekilde oluyor, oluşturuluyor, belli yandaş şirketlere aktarılıyor. Bu anlamda ne tip yolsuzluklar dönebileceğini... İnanın, bir gün bunlar soruşturulacaktır, emin olun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sizi taşeron olarak kullanıyorlar. Sizin başınız yanacak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, kamuda taşeronun kalkacağına söz verdiniz, özellikle hassaten buna cevap vermenizi istiyorum.
Bakın, Bakanlığınızda hâlâ yoğun bir şekilde, kamu-özel iş birliği hastanelerinde tamamıyla, çok yoğun bir şekilde taşeron var, işçi sömürüsü var. "Kamuda taşeronu kaldıracağız." dediniz. Bu kamu-özel iş birliğini de kapsayacak mı, mesela yıl başında yapılan düzenleme? Yoksa "Kamu-özel iş birliği." demeniz kamuyu kaldırıp, özeli bırakıp orada taşeron işçilik mantığına devam mı edeceksiniz, ticarileşmeye devam mı edeceksiniz?
Sayın Bakan, bir de bu kadar hava atıyorsunuz -tabirimi mazur görün- hani "Biz, Sağlık Bakanlığı böyle başarılıyız, şöyle başarılıyız." diye. OECD ülkeleri içindeki sıralamamızı göstermediniz sunumunuzda. OECD ülkelerinde kişi başına yapılan sağlık harcamalarında kaçıncı sıradayız?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Var, var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kaçıncı sıradayız?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sonuncu sıradayız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Sonuncu sıradayız." Bakın, itiraf ettiniz.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Rakam olarak öyle.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Rakam ne demek efendim? Rakam tabii ki yani. Ne olarak öyle değil efendim?
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ne olarak olacak o zaman?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yani gönüllerde birinciyiz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu kadar hava atıyorsunuz, "OECD ülkeleri içinde sonuncuyuz." dediniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Allah sağlık versin deriz, olur biter.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Arkadaşlar, bakın, gayrisafi millî hasıla oranına göre adamlar yüzde 10 harcıyor, gayrisafi millî hasılası 60 bin dolar, 6 bin dolar yansıyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, OECD ülkeleri içinde hangi ülkeler var?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Yüzde 10 veriyor, 1000 dolar yansıyor. Onun için sıralamada dolar üzerinden geri kalıyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama OECD ülkeleri içinde 15 gelişmekte olan ülke var efendim.
BAŞKAN - Sayın Paylan, siz devam edin lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Aynı ligde olduğumuz ülke var. Sonuncu sıradayız.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onu da söyleyeyim size: Bakın, bu harcamayla bu memnuniyeti yakalıyoruz ve bunu nasıl yakaladığımızı da açıkça söyledim. Bizim personelimiz şövalye gibi çalışıyor yani o ruhla, o duyguyla çalışıyor; verimin bir ayağı o. Verimliliği de yakalıyoruz. (Komisyon sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim lütfen.
Sayın Bakanım, not alalım, Sayın Paylan'ın konuşması devam etsin.
Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz de söylediniz, OECD ülkeleri içinde kişi başına harcamalarda sonuncu sıradayız. Yani bu harcamaların kesinlikle artması lazım ama nasıl artar? Bütçeden sağlığa ayrılan payın artmasıyla olur.
Bakın, bu yıl Mehmet Şimşek söyledi: "Biz 18 milyar TL'lik artı silah alacağız." dedi. Kimden alacağız bunu? Rus füzesini, S-400 füzesini alacağız, tank alacağız, top alacağız, SİHA'lar, İHA'lar yapacağız. Bütün bunlar savaş politikalarıdır. Siz eğer ki bu anlamda sağlığa daha fazla kaynak ayırmak istiyorsanız, Hükûmet içinde bunun kavgasını vermek durumundasınız.
Sayın Bakan, sağlık politikalarını belirlerken sağlık emekçilerinin ve kamuoyunun görüşlerini alıyor musunuz? Bu konuda hiçbir şeyden bahsetmediniz. Sendikaların, bütün emekçilerinizin görüşlerini alıyor musunuz? Sağlık emekçilerinin çalışma şartlarıyla, onların yaşadığı stresle ve hangi şartlarla çalıştıklarıyla ilgili hiçbir şey söylemediniz. Sonuç olarak siz bu kadar emeği, hizmeti on binlerce sağlık emekçisiyle veriyorsunuz ve bu anlamda da o çalışanların çalışma şartlarının birinci derecede sorumlususunuz.
Sayın Bakan, ezcümle, ben de çok uzatmayayım, Bakanlığınız bizim HDP'nin politikalarına göre eşit, parasız, ulaşılabilir, nitelikli ve ana dilinde sağlık hizmeti sunmalıdır. Bütün bunlardan uzaktasınız Sayın Bakan.
Son olarak şunu söyleyeyim: Sayın Bakan, OHAL sağlığa zararlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, tekrarlıyorum, OHAL sağlığa zararlıdır. Siz de söyleyin bunu, söyleyebilirsiniz umarım. Kanun hükmünde kararnameler sağlığa zararlıdır Sayın Bakan. Savaş politikaları sağlığa zararlıdır Sayın Bakan. AKP'nin şehirleri sağlığa zararlıdır Sayın Bakan ve AKP hükûmetleri sağlığa zararlıdır bence Sayın Bakan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Paylan.