Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2017 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli üyeler; evet, zor bir Bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. Doğrusu kabinede görevi, konumu en zor Bakanın Sayın Ömer Çelik olduğunu da söylersek abartmış olmayız. Hem ilişkiler krizde hem de Avrupa Birliğine, Avrupa Birliği organlarına, üyelerine dert anlatmak durumunda.
Şimdi, çok kısa şöyle bir giriş yapmak isterim: Aslında 1999 Aralığı Helsinki Zirvesi iki taraf için de tarihî bir fırsat ve meydan okumaydı. Avrupa için kimliğini gerçekten çoğulcu bir temele oturtma fırsatıydı, bir meydan okumaydı. Avrupa Birliği veya genel olarak Avrupa'da o dönemde yapılan tartışmalara baktığımızda bu kimliği çoğulcu bir temele oturtma şeklindeki meydan okumayı karşılamaya yönelik ciddi çabalar sarf edildiğini görebiliriz ama kurumsal olarak Avrupa bu meydan okumayla baş edemedi doğrusu. Çünkü ilk defa kültürel olarak çok farklı bir toplumun Avrupa Birliğine girme ihtimali söz konusuydu ve Hristiyan değerlerine dayalı, coğrafya olarak çeşitli kriterlerle sınırlanmış bir Avrupa'nın yerine, farklı kültürlerin, çok da rakip olarak görülen bir kültürün üye olma ihtimali ciddi bir meydan okumaydı. Avrupa o dönemde genel olarak bu fırsatı iyi değerlendirmedi, doğrudur. Türkiye'nin de fırsatı şuydu: Modernlik sürecinde yeni bir hat açma şansı ciddi anlamda doğmuştu; soğuk savaş sona ermiş ve yeni bir dalga başlamıştı, hani, hatırlatmaya gerek görmüyorum, Paris şartları, o dönemin tartışmaları vesaire. Türkiye otoriter modernlik geleneğinden ayrılma konusunda en ciddi fırsatı 1999'da yakaladı, 2002'deyse bunun gereklerini yerine getirmeye başladı. Demokratik bir modernlik oluşturma... Sonuçta, otoriter modernleşme geleneğinin yarattığı çok katı siyasi yapılar var. Kültürel alanda da otoriter unsurlar siyasetin çok önemli unsurları oluyorlar. Bunu kırmak kolay değil. Almanya gibi, Japonya gibi ülkeler tepeden otoriter modernlik modeli içinde yer almış önemli, başlıca örneklerdir ve onlar da ciddi kırılmalarla ancak o süreçten çıkabildiler. Türkiye bunu, o kırılmaları yaşamak zorunda kalmadan başarma şansına kavuşmuştu. İlk dört yıl, işte, 2007'ye kadar ya da, ilk dört buçuk-beş yıl bu konuda önemli adımlar da atıldı. Sadece yasal reformları kastetmiyorum bunu söylerken, başka alanlarda da hem anlayış hem de davranış değişikliği yolu açılmıştı, bu zemin gayet iyi bir noktaya taşınabilirdi ama maalesef olmadı.
"Peki, o dönemde bu fırsatı kaçırmaya yol açan asıl faktörler nelerdir?" diye sorarsak ama Başkan beş dakikadan daha fazla süre vermeyeceğini söylediği için ayrıntıya girmekten kaçınacağım. Bence AKP bu fırsatın sorumluluğunu üstlenecek cesareti de uzun vadeli sabrı da gösteremedi, fazla araçsalcı yaklaştı ve Avrupa projesinin bir süreç olarak sağlayabileceği bu imkânı maalesef zaman içinde harcadı. Karşısına çıkan tehditleri bu çerçevede, Avrupa Birliğinde değerli bulduğumuz ilkeler çerçevesinde aşmak yerine, hep otoriter modernliğin diline meyletti. Mesela, düşman söylemini yeniden canlandırdı. Her itirazda, her eleştiride bir düşmanlık saiki, bir düşmanlık niyeti gören o modernlik anlayışının pek çok örneğini sergilemeye başladı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sancar, son cümlenizi alayım lütfen. Son cümle, "Hayırlı olsun..."
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Yani, izin verirseniz bir iki-üç dakika daha konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Yok, kusura bakmayın. Hakikaten, yani, benzer talebi... Bunu herkese göstermemiz lazım.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Bu konuşmanın bir anlamı olmadı.
BAŞKAN - Yok, biz çok iyi, zevkle dinledik.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Bence hiçbir anlamı olmadı. Bu sadece bir girişti. Eğer izin verirseniz iki-üç dakika içinde toparlayacağım.
BAŞKAN - Estağfurullah, bu izne bağlı bir şey değil yani bütün arkadaşlarınızın benzer talepleri var.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bitirmişti şimdiye kadar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Umumi arzu üzerine Başkan.
BAŞKAN - Umumi arzu üzerine Sayın Paylan'dan keseceğim.
Buyurun efendim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kesin, Ermeni'den kesin.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sağ olun, teşekkürler.
Atlayarak gelelim. Maalesef, her aşamada bu kopmak istediğimiz ya da farklı bir hatta ilerletmek istediğimiz modernleşme imkânlarını kaçırdık. AKP'nin özellikle son yıllarda içine girdiği hat bunun çok uzağında, tamamen dışındadır.
Şimdi, popülist sağdan şikâyet ediyor Sayın Bakan. Haklı ama insafla şöyle bir değerlendirme yapmasını rica edeceğim. Türkiye'de iktidarın en tepeden birçok seviyeye kadar kullandığı üslup, popüler sağ liderlerin ve partilerin argüman ve üslubundan farklı değil; Filipinler'den Macaristan'a, Hindistan'dan Polonya'ya kadar, şimdi iktidarda olan ya da iktidarı paylaşan aşığı sağın dili bu. Elbette farklı unsurlar da var ama demokrasiyi tali gören, insan haklarını artık uluslararası sistemin belirleyici standardı olarak kabul etmeyen anlayış bu. Maalesef, zikzaklar ve savrulmalar çok fazla. Artık örnekleri artırmanın bir anlamı yok. Sürekli, Avrupa'dan gelen her eleştiri bir düşmanlık kalıbına sokularak değerlendiriliyor. Reformlara yönelik her talep terörizme zemin hazırlama olarak anlaşılıyor. Yargı bağımsızlığıyla ilgili itirazlara verecek fazla bir cevap yok Sayın Bakan. Eğer olağanüstü hâl devam ederse her yargıç her an tek kararnameyle görevden alınabilir. Bunu hiç kimseye anlatamazsınız ve bunun bir süreci yok, açıklama, gerekçesi yok, neden atıldığının sebebi yok. 15 Temmuzda Mecliste yaptığımız konuşmayı tekrar hatırlatalım, hem bizlerin hem şimdi cezaevinde tutulan Genel Başkanımızın. Dedik ki: "Bu yeni bir fırsat olabilir, yeni bir demokratikleşme fırsatı. Darbelerle baş etmenin en güçlü yöntemi, en güvenilir yöntemi demokratik kültürü ve kurumları sağlamlaştırmaktır, demokratik mutabakattır." Ama maalesef böyle yapılmadı. Avrupa'da darbe girişimine tepki vermede geç kalındığına dair eleştirileri biz de dile getirdik ve onların kurumlarında da, burada da söyledik. Evet, geç kaldılar. Elbette bunlar eleştirilecek şeylerdir ama darbe girişimi sonrası yapılanlar maalesef iktidarın da bu konuda kendi tezlerini inandırıcı bir şekilde savunmasını imkânsızlaştırıyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Son bir cümle, bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Paylan arkadan işaret ediyor "Sürem gidiyor." diye de o yüzden.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, yok.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Tamam.
Şöyle söyleyelim: Avrupa Birliği bir süreç olarak hâlâ Türkiye'de demokratik modernleşme yolunda yeni yılına yeniden girmek için son derece önemli bir çıpadır. Bu konuda sizin görüşünüzün de böyle olması sevindiricidir ama maalesef, iktidarın bir bütün olarak politikası böyle değildir. Türkiye'nin Avrasyacılıkla gidebileceği yol çok dalgalı ve çok tehlikelidir. Hatırlayın, 2007 muhtırasına karşı da, AKP'yi kapatma davasına karşı da esas güvenceler oralardan gelmedi, esas destekler de oralardan gelmedi. Yani darbeler sürecinde debelenmek ya da darbe girişimleri kıskacında boğulmak konusunda eğer gerçekten iyi bir güvence arıyorsak çoğulculuğa dayalı, barışı hedefleyen demokratik siyaset dışında bir yol yoktur. Bu konudaki eleştirileri de bir düşmanlık söylemi olarak görmenin kimseye getireceği bir fayda yok, Türkiye'ye hiç yoktur. Avrupa kendisine yönelik meydan okumaya hakkıyla cevap verememiş olsa bile Türkiye bu fırsatı, bu meydan okumayı bir başarı hikâyesine dönüştürme imkânına hâlâ sahiptir. Çok tahribat yaşandı, fazlaca sıkıntılar birikti fakat bunları halletmenin yolları hem teoride yeterince geniş bir şekilde işlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Tarihten bunların nasıl olabileceğine dair dersler çıkarmak mümkündür.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Ben teşekkür ederim.
Bütçenin hayırlı olmasını dilerim.