KOMİSYON KONUŞMASI

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, ben de konuşmamı ikiye ayıracağım, zira ben de Bakanlığın ikiye ayrılması gerektiğini kuvvetle düşünüyorum ve sosyal politikaların da hakikaten hak ettiği bir politika çerçevesiyle uygulandığı bir bakanlığa Türkiye'nin kavuşması ihtiyacının da çok belirgin olduğunu düşünüyorum. Tabii, sosyal politikaların yanı sıra, kadınların da hak ettikleri değeri görecekleri, sosyal ve ekonomik hayata katılımda önlerine konulmuş olan bütün engellerin kaldırılması için onlarla mücadele verecek bir kadın bakanlığına da Türkiye'nin çok ihtiyacı olduğu aşikâr.

Şimdi, ben, ilk başta sosyal politikaya dair bir ana çerçeve tartışmasını çok önemsiyorum çünkü Türkiye'de maalesef sosyal politikalar salt sosyal yardımlarla sınırlı bir çerçeveden değerlendiriliyor ve uygulanıyor. Oysa sosyal politikaların amacı sosyal yardımların çok ötesinde, yardıma ihtiyacı ortadan kaldıracak bir sosyal mobilite sağlamak için bir araçtır ve önemli bir dağılım mekanizması ve dağılım aracı olarak yeniden dağılım ekonomik aracı olarak da kullanılması esasında elzemdir. Ben üç alanda sosyal politikaları değerlendirmeyi önemli buluyorum. Bir tanesi, yeterli mi Türkiye'de yani ne kadar cömert? Hakikaten devlet olması gerektiği kadar sosyal hak temelli bir desteği vatandaşlarına veriyor mu? İkincisi, ne olmalı bu sosyal politikanın içerisinde? Sosyal harcamalar, kapsamı ve biçimi ne olmalı? Üçüncüsü de kurumsal işleyişi, dolasıyla da verimliliği nasıl tarif edilmeli? Maalesef her üçünde de Türkiye'de sosyal politikaların tarifinde ve uygulamasında ciddi sıkıntılar olduğu aşikâr. Yeterliliğe baktığınızda, Türkiye'de yeterli düzeyde sosyal politika harcaması yapılmadığı çok açık bir biçimde tespit edilebiliyor. Bu, Türkiye'de yoksulluk yardımıyla yapılan yardımların esasında yüksekliğinden yakınmanın ötesinde, buna ihtiyaç doğuran bir ekonomik düzenin tartışılmasını başka bakanlıklarda yaptık fakat sizin Bakanlığınız açısından önemli olan, Türkiye'nin AB standartlarında refah düzeyi ve ihtiyacı Türkiye'den çok daha yüksek, ihtiyacı çok daha düşük ülkelerin Türkiye'den çok daha fazla sosyal harcama yaptığı gerçeğini ortaya koymak gerekiyor yani dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkelerinde sosyal politika harcamaları da yüksektir. Zaten refaha katkıda bulanan şey de iyi tarif edilmiş sosyal politika harcamalarıdır.

Baktığınızda, AB'de ortalama millî gelirin içinde yüzde 3'ün üzerinde sosyal harcama varken Türkiye'de bu oran yüzde 1,3. Oysa Danimarka, mesela refah düzeyi Türkiye'den çok yüksek, yoksulluk oranı Türkiye'den çok düşük olan Danimarka'da bu harcamalar yüzde 11'e kadar erişiyor. Demek ki bizim sosyal harcamalarımızın niteliğini bir değerlendirmeden geçirmemiz ve yeterlilik düzeyini bir kez daha göz önüne almamız gerekiyor. Üstelik de Türkiye'de medyan gelirin yüzde 60'ını standart alarak baktığınızda da 20 milyona yakın insanın esasında bir hak olarak sosyal destek ihtiyacı olduğunu da tarif ediyoruz. Demek ki yeterli düzeyde destek verilmiyor çünkü sosyal politika salt sosyal yardım olarak düşünülüyor, sosyal yardım da maalesef partizan bir araç ve siyasetin gölgesinde yapılan bir politika aracı olarak karşımıza çıkıyor.

Bir diğer sorun, içerikte, yeterlilikte baktığınızda, Türkiye'de çalışan yoksulluğun çok yüksek olduğu gerçeği de sosyal politikaların tarifinde maalesef göz ardı ediliyor. Bugün, Türkiye'de, çalışanlar arasında yüzde 14'e yaklaşan, yüzde 13,7 oranında çalışan yoksulluğuyla karşı karşıya olan milyonlar var. Romanya'dan sonra Avrupa ülkeleri arasında lideriz bu konuda. Demek ki çalışmasına rağmen, yoksulluk sınırını aşamayan insanlar var. Sosyal politika bu insanlara da el uzatmakla yükümlüdür. Bunun için yapılabilecek şeyler var ama korkarım ki, ben, ne Bakanlığınızın stratejik planında ne de sunumda bunlara denk gelmedim. Hızlıca birkaçını burada paylaşayım.

Vergi indirimi bir politika aracı olarak OECD ülkelerinde kullanılıyor, biz de değerlendirmeliyiz. Çalışma desteği yani kazancının üstüne bir ek destek vererek yoksulluktan çalışanı kurtaracak bir sosyal politika Türkiye'de değerlendirmeye muhtaçtır. Barınma programları, TOKİ'nin ötesinde gerçekten ihtiyaç duyanlara bir barınma sağlayan bir program. Bir de tabii, çocuklara evrensel bir destek çünkü Türkiye'de sadece çalışan yoksulluğu değil aynı zamanda çocuk yoksulluğu da maalesef çok yüksek ve şartlı nakit desteği içinde verilen bu programlarda korkarım ki gerçek bir sosyal politika hedefine ulaşmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika lütfen.

Buyurun.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ederim.

Kapsama baktığınızda sosyal politikalar Türkiye'de salt en yoksula yardım vermek olarak tarif edildiği için zaten sıkıntı çıkıyor. Oysa sosyal politika gelir dağılımında adaleti sağlayacak bir araç olarak tarif edilir bilim dalında. Yani sadece ayni veya nakdî yardım sağlamayı değil esasında sosyal içermeyi, kapsayıcılığı sağlayacak bir araçtır aynı zamanda. Onun için de aktivasyonu sağlayacak yani dezavantajlı insanları topluma kazandıracak politikaları da uygulamak için sadece ekonomik alanda değil her alanda vatandaş olarak eşit muamele göreceği bir düzeni kurmak açısından sosyal politikalar önemlidir.

Türkiye'de korkarım ki bunların hiçbirisi uygulanmıyor, sadece bir muhtaçlara sosyal yardım programı sosyal politika olarak karşımıza konuyor. Üstelik onun da verimliliğine dair karşımıza çıkan rakamlar çok olumsuz.

Gini katsayısına baktığınızda hani "Sosyal yardımlar yapıyoruz." deyip bununla övünen bir iktidarın Gini katsayısını düşürmüş olması gerekir. Oysaki son birkaç yıldır Gini katsayısı tekrar artış eğiliminde.

Bunun ötesinde World Aspire yaptığı çalışmaya göre sosyal harcamalar Gini katsayısını düşürmediği gibi etkilemiyor bile Türkiye'de. Yeniden dönüyorum çünkü sosyal harcamalar ve sosyal politika amaca ve verimliliğe odaklı değil salt yardım amaçlı uygulanan bir programa dönüştürülmüş.

Bir rakam daha bence çok çarpıcı. Piyasanın adaletinin ne kadar dar olduğunu, adil olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu piyasaların adil olmayan sonuçlarını gidermek için uygulanan sosyal politikalarla insanların geliri artmış mı diye baktığınızda da Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında en kötü performans gösteren üç ülke arasına girdiğini görüyoruz. Yine, sosyal politikalar ve harcamaların vatandaşın piyasanın adaletsiz koşullarına karşı korunmasını sağlamadığı ve burada en kötü üç ülke arasına giriyor olmasının da sizin Bakanlığınızın stratejik planlarında bir değerlendirmeye ihtiyacı olduğu aşikâr.

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım. Son cümlelerinizi alalım.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Hemen.

Son olarak, kurumsal işleyişin hak temelli olması gerekiyor, evrensel olması gerekiyor, insanları rencide edecek biçimde onları siyasetin veyahut da siyasi partilerin iki dudağı arasına sıkıştıran değil bu ülkenin vatandaşı olarak doğduğu için hakkı olan bir vatandaşlık ücreti alabildiği başka bir sosyal politikaya ihtiyacımız ve bunun kurumsal yapısını kurmaya ihtiyacımız olduğu aşikâr.

Son olarak, kadınların ekonomik gücünün artırılması ve istihdama katılımı önünde bu OVP'nin ciddi bir engel oluşturduğunu düşünüyorum ve bununla ilgili kaygımı...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - İzin verirseniz çok hızlı söyleyeceğim.

OVP'deki şu cümle beni çok kaygılandırdı: "Kadınların istihdamını desteklemek için mekân ve zaman kısıtlarını azaltacak esneklikte, başta bilişim teknolojileri olmak üzere, teknolojinin daha fazla kullanımına yönelik bir teşvik mekanizması geliştirilecektir." deniyor. Hangi mekân kısıtını kaldıracağız? Kadınlar iş yerine gitmeyecek mi? Evlerinde mi oturacaklar? Dijital ve sanal ortam üzerinden mi iş piyasalarına katılacaklar? Kadını eve hapseden bir yaklaşımın sosyal ve ekonomik kalkınmanın önünde ciddi bir engel olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bu maddeye dair kaygımı paylaşmadan edemeyeceğim. Türkiye'ye bu bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.