Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2017 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekil arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, biraz yoruldu sanıyorum ama zor bir Bakanlık Sayın Bakan yani size kolaylıklar diliyorum.
Ama öncelikle Bakanlığınızın isminden başlamak istiyorum, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Çok arkadaş tekrarladı ama aile bölümünün ayrılıp mutlaka bir kadın bakanlığı olarak tahkim edilmesi gerektiğini ben de düşünüyorum, bir erkek olarak bunu düşünüyorum. Bu kadar dezavantajlı durumda olan kadınların haklarının korunması anlamında ve eşitliğin tahkim edilmesi anlamında böyle bir bakanlığa ihtiyaç var. Ama ben daha çok sosyal politikalar bölümüyle ilgili konuşacağım, arkadaşlarım kadın bölümüyle ilgili konuştular.
Şimdi, Sosyal Politikalar Bakanlığı isminde bir sıkıntı var Sayın Bakan çünkü sosyal politikalar tanımı geniş bir tanım, bunu biliyorsunuz. Ama Bakanlığınızın bütçesine ve tanımına baktığımızda... Hani Bakanlığınızın mesela yalnızca bütçesine baksak 26,5 milyar lira olduğunu ilan ettiniz. Oysa OECD tanımına baktığımızda, sosyal politikalar konusunda Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 13,5'unu harcadığımız görülüyor, son rakamı görmediğimiz için bilmiyorum ama 13,5 gibi bir rakam. Bu da gayri safi yurt içi hasılaya göre bakarsak 400 milyar TL'lik bir tanımı kapsıyor, sosyal politikalar. Oysa sizin Bakanlığınız gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 1'inden daha düşük bir rakamı, binde 8 gibi bir rakamını harcıyor bu tanım çerçevesinde. Baktığımızda, sosyal politikalarsa çok daha geniş bir tanım Sayın Bakan. Bu anlamda Bakanlığınızın isminde bir sorun olduğunu düşünüyorum ve bununla ilgili de bir çözüm önerim var: Sosyal Politikalar Bakanlığı olacaksa kadından ayrılıp, bütün sosyal politikaları koordine eden bir Başbakan yardımcılığına dönüşmesi lazım bu Bakanlığın. Yani bütün sosyal politikaların şemsiyesini oluşturan eğitim, sağlık, yaşlı, işçi, kadın, bütün hakları, tarım politikaları, bütün bunları koordine eden bir Başbakan yardımcılığına dönüşmesi lazım. Madem 400 milyar TL'lik bir tanım var ortada, bu tanım koordine edilmeli. Eğer ki bunlar zaten ayrı ayrı bakanlıklardaysa ve o bakanlıkların yaptığı bütün hataları siz kapatmaya çalışıyorsanız ortada bir sorun vardır. Yani koruyucu hekimlik ortada olmaz, siz yalnızca sonuçlarıyla ilgili yardım yapmaya çalışan, deprem sonrası yardım yapmaya çalışan bir yardım kuruluşuna dönüşürsünüz ki maalesef tanımınız öyle bir şey, bazı konuları tenzih ederek söylüyorum, özellikle sosyal yardım boyutuyla. Ortada bir sosyal politika yok, sosyal yardım var, oysa koruyucu hekimlik nerede?
Sayın Bakan, bakın, çok övünüyorsunuz, evet, bazı gelişmeler var fakat ülkemiz OECD ülkeleri içinde sosyal politikalarda sondan 4'üncü, bunu biliyorsunuz, en sondan 4'üncü sıradayız. 2002 yılında ne? Ya sondan 3'üncüyüz ya da sondan 4'üncüyüz yani bir şey değişmemiş. Evet, rakamları artırmışsınız bir miktar ama sondan 3'üncülük ve 4'üncülüğümüz değişmemiş Sayın Bakan. OECD ülkeleri içinde -biliyorsunuz- sosyal politikalar yüzde 34'ten başlar yüzde 10'da biter, bizde yüzde 13 harcıyoruz yani sonlardayız Sayın Bakan. O açıdan bu sosyal politikalar tartışmasını hep beraber yapabilmeliyiz, bunu da öz güvenle yapabilmeliyiz ve sosyal politikaların ne demek olduğunu, bu konuda Hükûmetin bir tavır alması gerekliliğiyle ilgili bir tartışmaya ihtiyacımız var.
Bakın, Hükûmetinizin ve diğer bakanlıkların yaptığı pek çok hatalarla ilgili örnekler verebilirim. Maliye Bakanlığıyla başlayalım mesela. Ya, burada hep diyoruz ki, bütçe görüşmelerde: Arkadaş, siz bütün vergileri yoksullardan topluyorsunuz. Dolaylı vergiler oranımız OECD ülkeleri içinde en yükseklerinden birisi. Eğer ki siz zenginlerden adaletli bir şekilde hem servet hem gelir vergisini almazsanız, yoksullara yüklenirseniz ne olur? Zengin daha zengin olur, yoksul, yoksul kalır ve sosyal politikalara muhtaç olur. Bu anlamda sizin Maliye Bakanının kapısını aşındırmanız lazım, "Arkadaş, sen niye yoksullara bu kadar yükleniyorsun?" demeniz lazım. Yani yoksulluğu azaltmayı hedeflemiyor mu Bakanlığınız?
Diğer boyutuyla, mesela Tarım Bakanıyla konuşmanız lazım Sayın Bakan. Keşke bir Başbakan yardımcınız olsa, hani bir kadın Başbakan yardımcınız da olsa bütün bu bakanlıkları koordine etseniz. Ya, kırdan kente doğru uzun yıllardır büyük bir akım var. Kırda ekmeğini bulamayanlar şehre doğru akın ediyorlar. Neden? Çünkü bir rant ekonomisi var. Git köyden kente, tarlayı al, 10 lira iki yıl sonra 30 lira oluyor, böyle bir rant sarmalı var. Kırda ekmeğini bulamayacağını düşünen, kırda çocuğunun istikbalini sağlayamayacağını düşünen, iyi hizmet alamayacağını düşünen milyonlar şehre akın etti. Sonuç ne? Şehir yoksulları. Bütün şehirlerin etrafına bakın, kent yoksulları var, üretimden uzaklaşmış durumdalar ve maalesef, sosyal barış anlamında da, sosyal huzurumuz anlamında da pek çok sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Sizin Tarım Bakanıyla bu konuda bir temasınız oldu mu? Size bir soru olarak da yöneltiyorum. Yani o açıdan bir Başbakanlık çerçevesinde bütün bu politikaları yönlendirecek bir bakanlığa ihtiyaç var.
Diğer bir mesele mesela, sizin Ticaret Bakanıyla görüşmeniz lazım, değerli hemşehrim Tüfenkci'yle. "Ya, bu AVM'leri şehirlere doldurdunuz arkadaş, binlerce esnaf işsiz kaldı. E, biz de bu işsiz kalanlara sosyal yardım yapmak durumunda kalıyoruz." demeniz gerekmez mi? Keşke bir kadın bakanlığımız olsaydı da Sayın Bakan, Sosyal Politikalar Bakanlığı da bununla iş birliği yapsaydı ve toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde bütçeleme yapılması konusunda o kadın bakanlığımız çalışma yapabilseydi, siz de bunları koordine etseydiniz.
Engellilerle ilgili politikalarımızda Sayın Bakan... Mesela, belediyelerin bu engellilerle ilgili yapması gereken yükümlülükler var ve biz hep yasal olarak bunları erteliyoruz, biliyorsunuz. Bunlarla ilgili keşke bir Başbakan yardımcısı olsaydı da bu politikaları yönlendirebilseydi. Engellilerin iş hayatından uzaklaştırılmaması, üretimden uzaklaştırılmamaları yönünde politikalar güdebilseydik.
Sayın Bakan, bütün bu dezavantajlı gruplarla ilgili yani kadın, çocuk, engelli, yaşlı, gençler, LGBT'li bireyler; bütün bunlarla ilgili... Sosyal Politikalar Bakanlığının gerçek anlamda tanımı böyle bir şeydir. Yani Hükûmet içinde bir Başbakan yardımcılığı çerçevesinde, o 400 milyar TL bütçenin, hak ettiğimiz gibi, OECD içinde yüzde 20'lere, 25'lere yükselmesi ve 1 trilyon TL gibi bir bütçeye ulaşması, bütün bunları yönetmesi ihtiyacı var. Ortada sonuç olarak yönetilen bir yoksulluk var maalesef, başka bir şey yok Bakanlığınız tarafından. Oysa bu yoksulluktan çıkması gereken milyonlarca insan var, üretim mekanizmasının içine girmesi gereken milyonlarca insan var, bunların politikalarını konuşmalıyız Sayın Bakan.
Bakın, sosyal politikaların bir boyutu daha var. Keşke böyle bir Başbakan Yardımcısı olsaydınız. Toplumsal barış anlamında bir türlü o barışı tahkim edemediğimiz için, biliyorsunuz, milyonlarca insanımız on yıllardır göç ediyorlar Sayın Bakan çatışmalı politikalar, OHAL politikaları, güvenlikçi politikalar çerçevesinde ve maalesef bütçemizden bu yıl daha fazla bir rakam güvenlikçi politikalara aktarılıyor. Bakın, güvenlikçi politikalarla ilgili bütün bakanlıkların, bütün kalemlerin bütçesi yüzde 50'den fazla arttı, sizin bütçeniz yalnızca yüzde 10. Sayın Bakan, buna itiraz ettiniz mi? Ben itiraz ediyorum. bütün Komisyon üyesi arkadaşlarımız da itiraz ediyorsa hep beraber, silaha değil, gerçek anlamda sosyal politikalara yatırım yapmanız gerekiyor.
Bakın, sizin, Eğitim Bakanına gidip kapısını aşındırmanız gerekiyor Sayın Bakan. Bunu özellikle dinlemenizi rica ediyorum Sayın Bakan. Bakın, Eğitim Bakanımız geçen hafta bütçesinde buraya geldi ve aynen şunu söyledi Sayın Bakan: "Biz, nitelikli okullara yüzde 5, 10 gibi çocuğumuzu göndereceğiz, geride kalan yüzde 90-95 mahallelerinde ne okul varsa ona razı olacaklar." mealinde bir şeyler söyledi. Sayın Bakan, bakın sizin buna itiraz etmeniz gerekiyor, bir Sosyal Politikalar Bakanı olarak buna esastan itiraz etmeniz gerekiyor. Çünkü bakın, yoksulluk sarmalında olan kesimler vardır, Batı'da da örnekleri var. Amerika Birleşik Devletleri'ne gidin, bir siyah çocuk yoksul bir mahallede doğmuşsa o çarkı bir türlü kıramaz, kast sistemleri vardır çünkü. Belli zengin mahalleler vardır, orada iyi okullar vardır, yoksul mahallelerde maalesef o kadar nitelikli olmayan okullar vardı ve o yoksulluk sarmalını o çocuklar bir türlü kıramaz ve çocuk bunu kaderi zanneder. Geçen gün bir video gördüm, kâğıt toplayan bir çocuk okulda olan çocuklara bakıyor. Birisi soruyor: "Arkadaş, sen bu okulda olmak ister miydin?" diyor. Çocuk cevap veriyor, gözlerim yaşardı gerçekten "Yok ağabey, biz yoksuluz." diyor yani o okulda olmayı dahi hayal edemiyor. İyi giyimli çocuklar vardı içeride, herhâlde daha zengin bir mahallenin çocuklarıydı. O çocuk o okulda olmayı dâhi hayal edemiyor. Belki de o hayale uluşan milyonlarca çocuk var ama nitelikli eğitim alamadıkları için o yoksulluk çarkını bir türlü kıramıyorlar Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, toparlayın lütfen.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizin esastan Eğitim Bakanına bu konuda itirazınız olması lazım. Yani o yoksulluk çarkını kırmadan, hep sosyal yardıma mahkûm edilmiş ve bunu kabullenmiş milyonlarca insanı o çarktan kurtarmamız gerekiyor Sayın Bakan.
Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Mesela, Çevre Bakanıyla görüşmeniz lazım. Ya, şimdi, Allah'ınızı severseniz, Ankara'nın mahallelerini geziyoruz, ben de İstanbul'un mahallelerini geziyorum. Ya, inanın, akşam saatlerinde -şimdi gidelim- gaz maskesi takmamız lazım yoksul mahallelerde Sayın Bakan. Bakın, gelin beraber gidelim şuraya, gecekondu mahallelerine...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - İstanbul'a hiç gitmemişsin.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Ankara'da gecekondu kalmadı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl yok? Gel beraber gidelim. Siz bilmiyorsunuz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bu saatte tartışma çekemem, kusura bakmayın.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Biz nasıl çekelim?
BAŞKAN - Dinleyin masal dinler gibi siz de, hayret bir şey.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne demek "Masal dinler gibi."
BAŞKAN - Pardon yani ses çıkarmadan dinleyin diyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, tarafsız ve bağımsız bir başkan olarak mı konuştunuz?
BAŞKAN - Ciddi dinleyin arkadaşlar.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, Ankara'nın şu mahallelerine gidelim beraber, arkadaşlarımız gitmemişler, herhâlde zengin mahallelerde kendileri bulunuyorlar. Yoksul mahallelerde kömür dağıtılıyor Sayın Bakan, hem Bakanlığınız hem belediyeler kömür dağıtıyor ama inanın, şehirlerin hava kalitesini yok eden bu kömür dağıtımı ve o kalitesiz kömürler hepimizin yaşam kalitesini etkiliyor. Bu konuda görüşmeniz gerekmez mi Sayın Bakan yani hem sağlığımızı hem kentlerimizin sağlığını düşünmek anlamında?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - İstanbul'un yüzde 90'ı doğal gaz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kömürü kime dağıtıyorsunuz Sayın Vekilim?
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Varsa fakir...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kömürü kime dağıtıyorsunuz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sakıncası yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Milyonlarca ton kömür dağıtıyorsunuz, kime dağıtıyorsunuz kömürü? Dağılmıyor mu kömür?
BAŞKAN - Arkadaşlar, gerçekten...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Senin oturduğun semtte doğal gaz mı, kömür mü, onu söyle.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Senin, benim oturduğum yerler doğal gaz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, saat 19.34.25'te bunu kaldıramayacağım.
Sayın Paylan, lütfen devam edin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Niye müdahale ediyor efendim? Arkadaşınıza kızın.
BAŞKAN - Ediyorum zaten, oraya söylüyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Etmiyorsunuz. Sataşma var efendim.
Sayın Bakan, bir de bazı arkadaşlarımız söyledi ama hepimizin vergileriyle yapılan sosyal yardımlardan bahsediyoruz ve bunlar maalesef Bakanlığınızın kadroları tarafından sanki bir AKP'nin hizmeti gibi sunuluyor. Bu konuda bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Hepimizin vergilerinden veriliyorsa bunlar bir devlet yardımıdır, AKP'nin yardımı değildir.
Sayın Bakan bir de bir sorum var: Biliyorsunuz ülkemizi, çok dilli, çok inançlı, çok mezhepli bir ülke. Bu anlamda bütün Bakanlık kadrolarını ayrımcılık eğitimlerinden geçiriyor musunuz? Bu çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı olma farkındalığı Bakanlık kadrolarında var mı ve buna göre mi hizmet veriliyor? Mesela, çok dilli hizmet verebiliyor musunuz? Ve bu çok kimlikli olma farkındalığı kadrolarınızda var mı? Bunu hassaten merak ediyorum.
Son olarak Sayın Bakan, bütün bu önerilerim çerçevesinde, Bakanlığınızın gerçekten kadın bölümünün ayrılıp güçlü bir kadın Bakanlığı olarak tahkim edilmesini ve Sosyal Politikalar Bakanıysanız sosyal politikaların tamamını koordine eden ve milyonlarca insanı yoksulluktan, yoksunluktan kurtaran politikaları gerçek anlamda yapmanızı öneriyorum. Yoksa Bakanlığınız ismini aile ve sosyal yardım bakanlığına çevirmenizi öneriyorum.
Teşekkür ederim.