Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı b) Avrupa Birliği Bakanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .11.2017 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bugün önemli, biz kadınlar için daha da önemli. Plan ve Bütçe Komisyonunda çünkü Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesi görüşülüyor ve en çok da kadınların bu konuda söz söylemesi gerektiğine inananlardım, diğerlerini dışlamıyorum tabii ki, herkes konuşmalı.
Şimdi, arkadaşlarım da bütçeye ilişkin konuşmuş, onları tekrar etmeden, genel hatlarıyla birkaç hususu tekrar etmek istiyorum.
Öncelikle, ben kadın meselesiyle çok uzun süre ilgilenen, çalışan, baroda kadın hakları merkezinin altı yıl başkanlığını yapan ve uluslararası anlamda da kadına yönelik şiddet, kadın hak ihlalleri konusunda yoğun bir mesai harcadığımı belirterek başlamak istiyorum. Şu anda milletvekili olabilirim ama bu, hiç değişmeyen gündemimiz. Hatta, Türkiye aleyhine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, dünyada ilk kez verilen Opuz kararında avukat olarak görev yaptım. Opuz kararını Sayın Bakanımız bilir, aile içi şiddet konusunda Türkiye'nin mahkûm edildiği ve ayrımcılık yapıldığı, Türkiye'de kadına yönelik ayrımcılığın şerh olarak yani karar olarak düşüldüğü bir karar ve sonrasında, biliyorsunuz, Avrupa Konseyi tarafından Türkiye'nin de taraf olduğu, ülkemizin de taraf olduğu bir İstanbul Sözleşmesi imzalandı.
Şimdi, bu kapsamda, gerçekten "İleriye mi gidiyoruz, geriye mi gidiyoruz?" sorusuna yanıt almamız lazım. Türkiye, kadın ihlallerini önlemede, kadına yönelik ayrımcılığa son verme konusunda maalesef yeterli bir çaba içinde değil. Bu konuda hem Bakanlığınızın hem Hükûmetin politikalarının etkisi olduğu tartışma götürmez bir gerçek tabii ki. Bizim amacımız, sadece eleştirmek değil, gerçekten yapıcı olarak bu konuda daha fazla neler yapabiliriz, onun üstünde durmak lazım. Türkiye'nin ve dünyanın en büyük problemidir kadın problemi, sadece Türkiye'nin değil. Dünyanın yarısı, Türkiye'nin yarısı biz kadınlarız. 40 milyon yurttaştan söz ediyoruz ama Bakanlığın bütçesine bakıyoruz 7'nci sırada. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ayrılan pay 7'nci sıra, bir kere bunu kabul etmek mümkün değil. Merkezî bütçenin yüzde 3'ünü oluşturuyor yine ayrılan pay ve bu konuda ağırlıklı olarak da sosyal yardımlara harcanmış bütçe kalemleriyle karşı karşıyayız.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği normlarına uygun oluşturulan tek kurum olduğu hâlde, tek sorumlu kurum olduğu hâlde şu anda işlevini yitirmiş durumda ve gerçekten 2008-2013 yeni bir eylem planı yaptıktan sonra bugüne kadar Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bu yönlü bir çalışmasına da tanıklık etmiyoruz. 2014'ten bu yana bütçesi azalıyor, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün bütçesi ise yüzde 50 oranında artırılıyor.
Şimdi, burada sosyal yardım politikaları şüphesiz Hükûmetin genel olarak sosyal yardım politikalarıyla paralel yürüyor ama mesele sosyal yardım politikalarıyla çözülemeyecek kadar devasa ki ülkenin yarısını ilgilendiren ve genelde de totalini ilgilendiren büyük bir problem olduğunun altını tekrar çizmek istiyorum.
Biz ısrarla, bu bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe olması gerektiğini söylerken şunu söylüyoruz aslında, diyoruz ki: "Bu bütçenin her kalemi kadına ne katkı sunar, ne kadar güçlendirir? Eğitimde, istihdamda, aile içinde, sokakta, işte, hayatının her alanında kadına, kadına birey olarak sonra aileye ne kadar güç verir, ne kadar özgürleştirir, ne kadar daha ileriye taşır? Bu gözle bakmaktır aslında toplumsal bütçe, cinsiyete duyarlı bütçe.
Kadınlar lehine neler var? Fakat bunlara ilişkin bütçede kadınlar için harcanan kalemler maalesef ayrı ayrı sıralanmadığı için bir değerlendirme yapma şansından da mahrum kalıyoruz. Bunu bir eleştiri olarak ve düzeltilmesi gereken bir nokta olarak ifade etmek istiyorum.
Diğer yandan çok önemli bir mesele var, aile içi şiddet. Diğer hususları sanırım milletvekillerimiz dile getirmiştir, diğer partilerden de olabilir. Aile içi şiddet, şu anda Türkiye'de herkesin aslında bildiği, sustuğu, geleneklere bağlı toplumsal yapıyı incitmemek, ürkütmemek için sustuğu bir mesele. En yakınımızdaki kadınlar bile şiddete uğrayabiliyor, en yakınımızdaki erkekler şiddet faili olabiliyor. Bu konuda yüzlerce dava takip etmiş biri olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Evet, çok hızlı olarak değerlendireceğim bir iki husus var Başkan, izin verirseniz tabii.
BAŞKAN - Buyurun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bu konuda bir hoşgörü var. Eğitim fark etmiyor, üniversite mezunu da şiddet görüyor, çalışmayan kadın da şiddet görüyor, tarlada çalışan kadın da şiddet görüyor ve bizim bu şiddeti önlemek gibi bir sorumluluğumuz var hem eğitimiyle hem istihdamıyla hem diğer boyutlarıyla.
Bir de yargının durumu var -zaman olmadığı için atlıyorum tabii- yargı, kadına yönelik şiddette kesinlikle erkekten yana. Bu konuda kadın cinayetlerinde, şiddette, tacizde, tecavüzde, çocuk istismarında toplumsal kodlara sahip yargı kararlarıyla karşı karşıyayız. Bir yargıcın şunu dediğine tanıklık ettim: Bir kadın itiraz edince "Sus! Yarın öbür gün seni de öldürürler." Bu, Diyarbakır'da oldu, İstanbul'da da gördüm. Yargıçlar da bu toplumdan çıkan bireyler ve onların bu konudaki bakışı da maalesef kararlara yansıyor.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Kadına yönelik şiddet ve kadın hak ihlalleri, kadına yönelik ayrımcılık özel bir mesele değildir politik bir meseledir, siyasi bir meseledir; siyasi icraatlarla, siyasi yaklaşımla bu dönüştürmeyi sağlayabiliriz. Hiç birimizin karakollarda savcı ve hâkimlerin dediği gibi şöyle bir lüksü yoktur. "Git evine, eşinle anlaş sonra gel. Kocandır bir şey olmaz, sever de döver de." Bu yaklaşımı artık terk etmemiz gerekiyor.
Kadın bir bireydir, sadece aile içinde yeri yoktur, toplum içinde, iş hayatında, akademi dünyasında, hayatın her alanında kadın, kendi kariyerini de yapabilir, annelik de yapabilir, eş vasfı da vardır ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı diyerek aslında, kadını çıkararak bu yaklaşımı ters yüz etmiş durumdayız. Bu konuda da eleştirilerimiz olduğunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.