| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ç) Sayıştay Başkanlığı d) Kamu Denetçiliği Kurumu e) Başbakanlık f) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği g) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ğ) Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı h) Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği ı) Diyanet İşleri Başkanlığı i) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı j) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 31 .10.2017 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcılarım, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli yöneticileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, sabah ondan beri buradayız ve önemli bakanlıkların bütçelerini görüşüyoruz. Şimdi de iki bakanımız, başbakan yardımcımız var. Her ikinize de başarılar dileriz yeni görevlerinizde.
Ben öncelikle TMSF'yle başlamak istiyorum. 16 Martta o zamanın Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli TMSF bünyesinde 858 şirket bulunduğunu, bu şirketlerin toplam aktif değerlerinin 48 bin lira olduğunu söylemişti ama Sayın Bakan bugünkü sunumunda Türkiye'nin 43 ilinde 1.019 adet şirkete el konulduğu, buralarda toplam 49.928 kişinin istihdam edildiği ve bunların toplam 46,8 milyar ciroları olduğunu söyledi.
Şimdi, demokratik yönetimin olmazsa olmazlarından sayılan medya sağlıklı işlemediğinden, halk iktidarın baskısı ya da mali endişelerle yayıncılık yapan medyayla yüz yüze gelmekte ve alternatif bilgi kaynaklarından yoksun kalmaktadır. Sonuçta, kendisini temsil edecek olanları bu yetersiz ya da kirli bilgi ortamında belirlemeye çalışmaktadır, bu ise mevcut sistemin fasit bir daire içerisinde sürüp gitmesine hizmet etmektedir.
TMSF-medya ilişkisini ve bugünkü medya düzeninin oluşmasında TMSF'nin oynadığı rolü değerlendirebilmek için son yıllarda TMSF yoluyla el değiştiren başlıca medya organlarını dikkate almak gerekir. Televizyon kanalları: Star TV, Show TV, ATV, Skytürk 360, Showmax, TürkÇ TV, Kanal 1, ATV Avrupa, İzmir TV, Teleon, Kral TV, TV Star 2, Star Max, Kral Avrupa, Star 4, Dizi TV, Max Haber, Star 24, Yeşilçam TV, Metro TV, Fashion TV, Türkiye Nev TV, Channel AS TV diye devam ediyor. Gazeteler: Sabah, Sabah Avrupa, Yeni Asır, Takvim, Fotomaç, Akşam, Güneş, Star Gazetesi. Radyo İstasyonları: Süper FM, Kral FM, Metro FM, Joy FM, Lokum FM, Joy Türk FM, Matrix FM, Rock FM, Radyo Alaturka, Ritmo Latino Radyo, Blue Radyo, King Radyo Gold, Alem FM. Diğer Basın Kuruluşları: Star Digital, Digi Fun Club, Star Televizyon Hizmetleri AŞ, Star Medya Grubu, Park Medya Filmcilik, Medya Park Yayıncılık, Ulusal Medya Haber Ajansı. Dergiler: Cosmopolitan, Cosmo Girl falan diye devam ediyor, böyle binlerce şirket.
Yukarıda saydığım bu medya şirketlerine TMSF mevzuattan kaynaklanan yetkisi dâhilinde el koymuş, birçoğu belli bir süre TMSF şartlarında faaliyette bulunmuş, ihale yoluyla daha sonra el değiştirmiştir. Bu şirketlerin devralındıktan sonra uzun süre TMSF tarafından atanan, iktidara yakın kişiler tarafından yönetilmiş olması özellikle dikkat çekicidir arkadaşlar. Bütün bu şirketlerin yönetim kuruluna iktidara yakın kişiler atanmıştır. Yayın organlarının yaşadığı bu ara dönemde yayın politikaları da kamu adına muhalefetten uzak ve iktidarla oldukça uyumlu bir şekilde sürmüştür. Bu medya gruplarının TMSF tarafından el konulduğu dönemlerde sahibinin dolaylı da olsa devlet olması yapılan gazetecilik çalışmalarını ayrıca tartışmalı hâle getirmektedir. TMSF tarafından yeni sahiplerine satılan ve sürdürdükleri yayın politikası sonucu ortaya çıkan tiraj ve reytingle ayakta kalmaları imkânsız olan bu medya organları büyük ölçüde kamu reklamlarıyla varlıklarını sürdürmektedirler. Yani TMSF tarafından el konulan ve sonra satılan bu şirketlere iktidarla olan yakın ilişkilerinden dolayı istedikleri gibi yayın yapılmaktadır. TMSF, Türkiye'deki medya gruplarının el değiştirmesinde rol oynayarak mevcut medya düzeninin oluşumunda etkili olmaktadır. TMSF yoluyla yayın organlarının el değiştirmesi iktidara iki yönlü avantaj sağlamaktadır: Birincisi, el konulan yayın organları genel itibarıyla Hükûmete muhalif yayın yapan medya organları olduğundan bu yolla susturulmaktadırlar. İkincisi ise iktidarla ilişkili iş adamları zahmetsiz bir şekilde önemli yayın organlarını elde etmekte ve iktidarın hizmetine sunmaktadırlar. Böylece iktidar gündem belirleme, kamuoyu algısını yönetmede geniş bir medya gücüne sahip olurken bu yolla yönetime dair önemli sorunlar da kamuoyu gündeminden uzak tutulmaktadır.
Gazetecinin ruhunda olması gereken kamu adına muhalif duruş Türkiye'de hayli zayıflamıştır. Yeni oluşum medya yapısının devlet gücünün de etkisiyle iktidara yakın yayın politikasını benimsemiş medyanın dengesiz bir ağırlığı bulunmaktadır. Bu medya gücü vasıtasıyla, toplum, yoğun bir şekilde iktidar yanlısı enformasyona maruz kalmaktadır. Bu atmosferde tarafsız ya da muhalif yayın yapan medya organlarının kendiliğinden oluşturduğu otosansür etkisi de yayınlarda kendini hissettirmektedir. Bu çerçevede medyanın genel yapısında yaşanan değişiklikler, AİHM'in ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'yle ilgili aldığı aleyhte kararlar ve basın özgürlüğü sıralamasında yaşanan irtifa kaybı sorununu göz önüne serer niteliktedir.
Şimdi, Sayıştayın TMSF'yle ilgili yapmış olduğu birtakım tespitler var. Bu tespitlerle ilgili biraz önce Sayın Kuşoğlu söyledi, birkaç tanesini de ben söylemek isterim. Mesela, özellikle, Sayıştayın bulgularından bir tanesi, TOKİ'yle yapılan protokolde öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ve protokol hükümlerine aykırı işlem tesis edilmesi. Yani TOKİ'yle birtakım protokoller yapılıyor ve bu yapılan protokollere aykırı tutum ve davranışlar var. Yine, ticari ve iktisadi bütünlük oluşturularak yapılan cebrî icra satışlarında vergi kaybına neden olunması söz konusu Sayıştayın tespit ettiği bulgulardan bir tanesi. Yine bir başka bulgu, alacağın temliki yoluyla devralınan ipotek bedellerinin KDV matrahına dâhil edilmemesi nedeniyle vergi kaybına sebebiyet verilmesi yeni bir tespit. Bir başka bulgu, TMSF personeli ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin tedavi ve ilaç giderlerinin bütçeden ödenmesi dâhil olmak üzere... Bir başka bulgu, emekliye ayrılan fon kurulu üyelerine özlük haklarının mevzuata aykırı olarak ödenmesine devam edilmesi. Bir başka bulgu, borçlulardan mevzuata aykırı olarak vekâleten ücret adı altında para tahsis ederek fon personeline dağıtılması. Bir başka bulgu, 631 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'yle belirlenen üst sınırın aşılarak ücret ödenmesi. Bir başka bulgu, zaman aşımına uğrayarak fona intikal eden varlıkların mali tablolarda gerçek değerleriyle izlenmemesi gibi Sayıştayın tespit etmiş olduğu önemli bulgular var. TMSF bu nedenle Sayın Bakan özellikle size bağlı. Bu konuda önemli çalışmaların yapılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Bir başka, AFAD'la ilgili... Afet, savaş, iç çatışma gibi nedenlerle zor durumda olan insanlara resmî ya da sivil kuruluşlar tarafından yardım sağlanması insani bir zorunluluktur. Özellikle çocuk ve kadınlar için gıda, tıbbi malzeme, ilaç gibi maddeleri yaşamsal önemdedir. Yardımın öncelik ve miktarlarının belirlenmesinde ülkelerin izlediği politikalar kadar ekonomik güçleri de belirleyici olmaktadır, diğer bir etkense o ülkenin kendi vatandaşlarına olan sorumlulukları ve önceliklerdir. Türkiye son yıllarda insani yardımlara hız vermiştir, doğru ve uluslararası yardımlarda ciddi bir artış gözlenmektedir, bu da doğru. Bu durum genel olarak olumlu karşılanmakla birlikte ülkemizde yoksulluk sınırının altında milyonlarca insanın olması yardımların miktarı konusunda eleştirileri de beraberinde getirmektedir. 2013'te insani yardıma 1,6 milyar dolar harcayan Türkiye, ABD ve İngiltere'nin ardından en çok yardım yapan ülke olmuştur; Sayın Bakan, siz de bunu söylediniz. Yapılan yardımın ülkenin gayrisafi millî hasılasına oranına göre yapılan sıralamada ise Türkiye, dünyada ekonomik gücüne oranla en çok insani yardım yapan ülke konumundadır, doğru. OECD'ye bildirilen verilere göre Türkiye'nin 2014'te insani yardıma ayırdığı kaynak bir önceki yıla göre yüzde 10'dan fazla bir artışla 1,8 milyar TL olmuştur. Türkiye'nin 2015 yılı ortası itibarıyla dünyada en çok mülteci barındıran ülke konumuna gelmesi yapılan insani yardım miktarını da arttırmıştır.
Türkiye, 2010-2017 yılında AFAD kanalıyla toplam 8,5 milyar TL yardım yapmıştır; Afganistan, Somali, Myanmar, Liberya, Ukrayna, İtalya, Kolombiya, Suriye, Irak olmak üzere 29 ülkeye yardım yapmıştır.
Türkiye, 2010 yılında 31,44 milyon TL uluslararası yardım yaparken bu miktar 2016 yılında 66 kat artışla 2,10 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılında, 18/8/2017 tarihi itibarıyla yapılan yardım ise 1,43 milyar TL'dir. 2017 yılında en az yardım 254,3 bin TL'yle Libya'ya yapılırken en yüksek yardım 1,40 milyarla Suriye'ye yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) - Türkiye'nin 2010-2017 arasında gerçekleştirdiği yardım miktarı değerlendirildiğinde bu süre içerisinde 28 ülkeye toplam 842 milyon TL yardım yapılırken bir tek Suriye'ye 7,68 milyar TL yardım gönderilmiştir. Bu miktar, toplam yardımların yüzde 90,35'ini kapsamaktadır Sayın Bakan.
Şimdi size özellikle sormak isterim: Özellikle bu yapılan yardımlar hangi kriterlere ve hangi marifetle yapılmaktadır, karşıdaki muhataplarımız kimlerdir ve nasıl harcanmaktadır? Bununla ilgili bilgi almak isterim.
Son olarak Diyanetle ilgili birkaç şey söylemek isterim. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine dair de birkaç nokta şöyledir: Başkanlığın bütçesindeki artış oranının yüzde 13,20 olduğu görülüyor. Başkanlık, geçen yıl ülke bütçesinden aldığı 6 milyar 482 milyon liralık ödeneği harcadı, ilave ödenek alarak yılı 6 milyar 517 milyon liradan kapattı. Diyanet, bu yıl da toplam 6 milyar 867 milyon liralık ödeneğin 4 milyar 939 milyon lirasını 8 ay içerisinde tüketti, yıl sonuna kadar daha ne kadar harcayacak o belirsiz. 2018 yılı için de Diyanet İşleri Başkanlığı için 7 milyar 774 milyon liralık dev bir bütçe öngörülmektedir. Diyanetin dernek, vakıf, birlik, kurum, kuruluş, sandık ve benzeri yapıdaki kâr amacı gütmeyen kurumlara yaptığı hesapsız nakit para aktarımı da cabası.
Diyanet İşlerinin en fazla tartışılan başkanlarından birisi şüphesiz Mehmet Görmez'di. Birkaç ay önce görevi bırakması istendi ve o da bırakarak emekliye ayrıldı, gitti ama hep skandallarla anılacak. AKP Genel Başkanı ve dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın hediye ettiği 1 milyon liralık zırhlı Mercedes'i henüz unutmadık. "İbret olsun diye iade edeceğiz." dedi ama etmedi. Erdoğan da devreye girince "Benim için mezara dönüştü." dediği o zırhlı Mercedes'i görevi bırakana kadar kullandı. Görmez'in Gezi direnişindeki yalanları da unutulmadı. Erdoğan'ın ısrarla söylediği ve daha sonra gerçeği yansıtmadığı anlaşılan "Camide içki içtiler." sözlerine destek veren Görmez şu açıklamayı yapmıştı: "Yaşananları anbean izledim. Üç gün içeride yaşananları anbean kameralar kaydetmiş vaziyette. Dış kameralar kırıldığı için dışarıda görüntü yok ancak iç kameralarda her şey kaydedilmiş. Ayrıca orada görevli din görevlileri, temizlik görevlileri ve şahitler dinlendi. Çok mufassal bir rapor ortaya çıktı." Fakat hepimiz gördük ki bu açıklamaların ardından ortaya çıkan görüntüler Görmez'in yalan söylediğini ortaya çıkardı. Aynı Başkan, çocuk istismarlarına, Ensar Vakfında yaşanan gerçeklere dair ne yazık ki hiç sesini çıkarmadı. Mehmet Görmez döneminde Diyanetin ayıpları bunlarla da sınırlı kalmadı. İstanbul'a gelen IŞİD militanlarının Diyanetin Fatih'teki misafirhanesinde kaldıkları ortaya çıktı, Diyanet ise olaydan hiç haberi yokmuş gibi davranmayı seçti. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi tüm camilerden sabaha kadar sala okunması fikrinin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e ait olduğu söylendi ve biraz önce Sayın Bakan da bunu teyit etti. 15 Temmuz akşamı MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'le ve Suriye muhalefetinden bir din adamıyla birlikte yemekte olduğunu ve darbe sonrası sürecin burada şekillendiğini öğreniyoruz. Görmez, bir Diyanet İşleri Başkanı olarak görevi gereği yapması gerekenleri yapmadı, dinin emrettiği iyiler, iyilikler yerine iktidarla birlikte siyasete yön vermeye çalıştı ve bu nedenle de bir gün bir siyasetçinin emriyle görevden el çektirildi. Şimdi bütçe görüşmelerini yeni bir başkanla sürdürüyoruz.
Son bir nokta, Diyanet İşleri Başkanlığının 2016 yılı Sayıştay Denetim Raporu'ndan öğreniyoruz ki bütçeden bir yılda 6 milyar 482 milyon 979 bin TL ödenek alan Diyanet, İslamiyet'te haram olarak kabul edilen faiz yoluyla bir yılda 255 bin TL kazanmış. 2015 yılında da 197 bin TL faiz geliri elde eden Diyanet, geçtiğimiz yıl kira gelirlerinden 2 milyon 884 bin TL, bağışlardan 10 milyon 435 bin TL, para cezalarından 104 bin TL ve özel gelirlerden de 4 milyon 476 bin TL'yi kasasına koymuş.
Şimdi tekrar aynı noktaya geliyoruz. Sarayın "Cumhurbaşkanlığının itibarı" diyerek milyarları harcarken halka tasarruf tedbirinde bulunmayı önerenlerle birlikte aynı kayıtsızlıkla iş yapanların kimler olduğunu görüyoruz.
BAŞKAN - Lütfen toparlayabilir miyiz, rica ediyorum, lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum.
Bir de hesapları denetlenemeyen Türkiye Diyanet Vakfının bütçesi var. Diyanet Vakfına âdeta bağış yağıyor. Vakfın 2016 yılı bütçesinin yüzde 90 artışla 791 milyon lira olduğunu öğreniyoruz. Acaba bu bağışların kaynağı ve artışın nedeni nedir? Vakfa bağış karşılığı ayrıcalıklar mı veriliyor, bunu öğrenmek isteriz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum.
622,8 milyon lira harcayan vakfın 560,5 milyon lirasının "Amaca yönelik giderler" başlığı altında gösterildiğini görüyoruz. Bu amacın ne olduğuna dair açıklamayı Sayın Bakandan bekliyoruz. "Bekliyorum" derken, verilmeyeceğinin de farkındayım ama artık giderek bir kara mizah konusu olan bir kurum ve onun bütçesi üzerine konuşmak dahi geldiğimiz noktayı hep beraber düşünmeyi zorunlu kılıyor.
Sayın Başbakanlık bütçesiyle ilgili söylemeye bir şey yok çünkü artık Başbakanlık kendini lağvettiği için Başbakanlık bütçesi üzerinde özel olarak bir şey söylemeye gerek görmüyorum.
Teşekkür ediyorum.