KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, gerçekten, hassaten öneriyorum yani bir yasamayı ayrıca, yürütmeyi ve yargıyı ayrıca konuşmalıyız. Böyle yan yana fotoğraf, devletteki kuvvetler ayrılığı fotoğrafını vermez, kuvvetler birliği fotoğrafını verir.

Bir şey daha var Sayın Başkan, bakın, Değerli Başkan, hemen arkanıza bakın Allah'ınızı severseniz, yalnızca erkekleri görüyorsunuz. Bakın, "devlet" dediniz, erkek devlet.

BAŞKAN - Hanımefendiye orada ayıp vallahi yani ben görüyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir arkadaşımız var ama yalnızca erkekler, erkek devlet.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Burada mı bulunsun?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet.

Bakın, bir şey daha var, iki yıldır gördüğüm bir gelişme var; devletimiz gittikçe, gerçekten bürokraside böyle bir şey yoktu, artık tek tip bıyık devleti olmaya başladı. Yani tek tip bıyık devleti. Herkeste, bakın bürokrasiye bakın...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Senin de bıyığın var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Beka bekleyen sanki o tip bıyık bırakmak zorunda hissediyor. Bakın, iki yıl önceki fotoğrafı koyalım, burada bıyıklı oranı yüzde 5'te, yüzde 10'da kalırdı şimdi yüzde 90, yüzde 95'e çıkmış durumda ve tek tip bıyık. Yani her şeyde tek tipe doğru gidiyoruz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sakalın bile var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kuvvetler tek elde birleşiyor ve orada da tek bir tip oluşuyor yani beka bekliyorsan o tipe uygun bulunman lazım. Bu, kuvvetlerin birleşmesinin bir sembolü olarak görülüyordu.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Bu, bütçe konusu mu?

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Peki, bunun yeri burası mı Başkan? Az önce bana diyordunuz, bunun yeri burası mı yani? Moda programı mı bu ya, nedir bu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Osman Bak çok bağırdı Bakan oldu, Çavuşoğlu aynı şekilde Bakan oldu.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kuvvetler ayrılığını her anlamda göstermeliyiz Sayın Başkan. Kuvvetler ayrılığını her anlamda şeklen de olsa göstermemiz lazım ama tabii ki esası da göstermemiz lazım; bu eleştirilerimi size sunacağım.

Sayın Başkan, Cumhuriyetimizin 94'üncü yılını idrak ettik iki gün önce. Ancak, biliyorsunuz, tabii ki adının cumhuriyet olması çok önemli ama mesele yalnızca cumhuriyet değil, adını cumhuriyet koymak da değil, 94 yıl önce de öyle değildi, bugün de öyle değil. Cumhuriyetimizin pek çok demokrasi meselesi var; mesele, demokratik cumhuriyeti tahkim etmektir Sayın Başkan, bunu her anlamda tahkim etmek bizlerin boynunun borcudur.

Şimdi, bakıyorsunuz, parlamentolar niçin var? Tarihî anlamda niçin olmuş? Yani gücü kullanan kral ya da padişahların gücünü dengelemek ve denetlemek için olmuş. Bazen meclisler esas güç olmuşlar; yürütme meclis içinden çıkmış ve esas güç olarak meclis hâkim olmuş, bazen de meclise karşı yapılan darbelerle -Türkiye tarihinde de bu var- güç meclisten alınmış, başka ellere doğru götürülmüş. Bu kuvvetlerin esas olarak dengelenmesi ve denetlenmesi demokrasinin ana meselesidir. Bu anlamda da elbette bir yürütme olacak ama parlamento, bu anlamda o yürütmeyi dengeleyip denetleyemiyorsa o parlamento şeklî bir parlamentodur. Mesela, bugünkü şartlarda olduğu gibi, maalesef, Parlamentomuz bir noter hükmüne indirgenmiştir Sayın Başkan.

Bakın, üç yıla yakın süredir Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yapıyorum -iki yıl geçti- ve burada, Meclis üyelerinin verdiği tek bir teklif görüşülmedi; hep Hükûmet teklifleri gönderiyor, "Tartışmalarınızı yapın, mührü basın gönderin." diyor. Bu şekilde bir Meclisle karşı karşıyayız.

BAŞKAN - Tam da bunun için referandum yaptık.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, ama pratikte bununla ilgili hiçbir adım atamadık.

BAŞKAN - Tam da bunun için referandum yapıldı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sen de inanmıyorsun Başkan ama söyle bakalım.

BAŞKAN - Sadece bugün için değil, geçmişte Plan ve Bütçe Komisyonuna baktığınızda, yüzde 95, burada Hükûmetten gelen kanun tasarılarının görüşüldüğünü görüyoruz; yüzde 5, milletvekilidir, o da iktidar partisi milletvekilleri.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bundan sonra muhalefetin teklifleri görüşülecek.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, siz Meclisin her üyesinin hakkını, hukukunu korumakla mükellefsiniz. Öyle değil mi? Her üyesinin.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, ne kadar meraklısınız muhalefette kalmaya.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İyi bir muhalefet.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama maalesef, bir AK PARTİ'li gibi davranıyorsunuz yani yürütme ve yargı bazı kararlar alıyor ve buna karşı, Meclis üyelerinin itibarını korumak için maalesef iki yıldır neredeyse hiçbir şey yapmadınız. Benim ömrümde gördüğüm en taraflı, en sansürcü, en antidemokratik Meclis Başkanı oldunuz maalesef.

Bakın, bir kanun teklifi gönderiyoruz. Ya, içinde, mesela "kötü muamele iddiaları" diyoruz veya soru önergesinde...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bu kirli bir dil efendim, kirli bir dil.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır. "...kötü muamele" iddiaları diyoruz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - İşte, bu dil kirli.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu arkadaş ilk kabine değişikliğinde bakan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ve bununla ilgili, siz, "Karalayıcı bir dil kullanıyorsunuz." diye geri gönderiyorsunuz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - İsmimi bilmiyorsanız söyleyin Mehmet Bey.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Soru önergeleri gönderiyoruz. Bakın, sayısını da verdiniz, 3 binden fazla...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben biliyorum ismini. Osman Bak'ın yolundasın, hayırlı olsun.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sen neyin yolundasın?

BAŞKAN - Arkadaşlar, sayın konuşmacının insicamını bozuyorsunuz, Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Özür dilerim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, 3 binden fazla soru önergesini...

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Orası başlattı.

BAŞKAN - Sayın Demir, siz de hoş geldiniz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, siz de bozmayın insicamı.

BAŞKAN - Buyurun.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Senin yolun nere ya? Yirmi sene önce nereydi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, 3 binden fazla soru önergesine...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Malkoç'un yolundayım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Allah Allah...

BAŞKAN - Sayın Meclis Başkanım, herhâlde siz varsınız diye bu hareket var çünkü normalde çok daha sükût içerisinde geçer yani bizim görüşmelerimiz.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Olmuyor mu?

BAŞKAN - Olmaz efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ben mi bozuyorum insicamı?

BAŞKAN - Bana öyle geldi efendim, dermişim.

Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın "3 binden fazla soru önergesine cevap verilmedi." diye sizi arıyoruz, "Soru önergelerimize cevap verilmiyor." diye yürütmeden...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - 3 binden fazla önergeye cevap...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, beklemede olanlar var, gelmiyor, bir yıl sonra geliyor, keyfekeder veriliyor, kalitesiz cevaplar veriliyor, sorduğumuz soruya cevap verilmiyor, bütün bunlar var ve bununla ilgili herhangi bir şekilde çıkıp "Ey yürütme, böyle yapamazsın. Benim vekilimin verdiği soruya doğru düzgün cevap ver." demediniz.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Tekitler yaptım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, tenkit yaptınız...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - "Tenkit" değil, "tekit"; güçlendirme.

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Tekit..." Tamam efendim, tekrar... Ama sizden, çıkıp "Benim milletvekilimin sorusuna cevap vermekle yükümlüsün." diye, yürütmeye herhangi bir şekilde -kamuya açık- herhangi bir şey duymadık Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Tabii, ben diktatör değilim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, diktatör değil, siz bir gücün başkanısınız...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ben yazı yazarım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - ...yürütmeyi dengelemek ve denetlemekle sorumlu bir gücün başkanısınız.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ben buna göre hareket ederim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, ona göre hareket etmelisiniz. Bakın, kuvvetler ayrımına...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Bu, terazi...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet ama bakın, terazi kaçtı, terazi yürütmeye kaçtı.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Kaçmaz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Terazi, yürütmeye kaçtı efendim. Ama bunu dengelemekle ilgili de sizin tavır almanız gerekir.

Bakın, ben size hemen bir örnek vereyim: Van'da Bedia Milletvekilimle beraber seyir hâlindeyken sivil bir araçla -yanımızda Meclis çalışanlarımız var, 2 de Meclis çalışanımız- yol üstünde, nasıl olduysa bir Jandarma binbaşıya istihbarat vermişler "Çevirin bunun yolunu" diye, seyir hâlindeyken bir Jandarma binbaşı bizim önümüze arabayı kırarak, bakın, seyir hâlindeyken kırarak, bir yanda sivil silahlı insanlarla içinden inerek -hepsi sivil- yolumuzu kesti silahlarla, "Durun, inin aşağı, bilmem ne." Dedik ki: Burada bir provokasyon var, öldürecekler bizi. Böyle bir şey zannettik. Meğerse bir Jandarma binbaşıymış ve bizi orada yarım saate yakın alıkoydu, bizi tanıdığı hâlde, biliyor çünkü seyir hâlindeyken çevirmiş. Dedik ki: "Bakın, biz milletvekiliyiz. Bunlar, yanımızda oturanlar da Meclis çalışanlarımız." Kimliklerimizi gönderdik. Buna rağmen, bizi orada yarım saate yakın alıkoydu, videoları da basına sızdı.

Size telefon açtım Sayın Başkan, dedim ki: "Bakın, bu milletvekiline karşı yapılan bir darbedir." Eğer ki o hareket bir AKP milletvekiline yapılmış olsaydı, o jandarma binbaşı herhâlde şu anda FETÖ'cülükten çoktan ihraç edilmişti yani bir yafta bulunmuştu, şu anda görevinde değildi, belki Fizan'a sürülmüştü. (Komisyon sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bu doğru bir ifade olmadı. Türkiye'deki FETÖ'yle mücadeleyle ilgili olarak bu şekilde bir ifadeyi kullanmanızı doğru bulmuyorum; kayıtlara geçsin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Eyvallah geçsin.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Aklındakini mi söylüyorsun?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Aklında...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Bilinçaltı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Mesele şu: Ben size telefon açtım Sayın Başkan, dedim ki: "Bakın, bu milletvekilinin itibarına yapılmış bir darbedir." Herhangi bir vekilimize yapılsaydı aynı tepkiyi vermeniz gerekirken benim telefonumu dinlediniz, sonra bir dönüş dahi yapmadınız, idari bir soruşturma açılmasıyla ilgili herhangi bir talimatta bulunmadınız. Yani bakın, milletvekiline yapılan darbe...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Hafızanızı biraz zorlayın, anında müdahale ettim, size de neticeyi söyledim. Hemen Valimizi aradım, size hiçbir şey söylemediklerini, yanınızdaki kişilerin kimliklerini ve sabıka durumlarını araştırmak zorunda olduklarını söylediler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Meclis çalışanları efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Bir ihbar aldıklarını söylediler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Meclis çalışanı kimliklerini gösteriyorlar efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ben sizi tekrar aradım ve söyledim, ben gereken hassasiyeti gösterdim.

Zabıtlara geçiyor diye bu açıklamayı yapıyorum. Ben bu tip hadiselerde asla ihmal yapmam ve sizinki de orada yanlış, niçin? "Ben milletvekiliyim." Milletvekilisiniz, tamam ama yanınızdaki kişi kimdir?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Meclis çalışanı efendim, kimliğini gösteriyor.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Kim? O çalışan kim? O çalışan ne yapıyor?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya yapmayın, Meclis kimliğini gösteriyor efendim, yapmayın.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Yok öyle şey.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki, bakın, bunlar Sayın Başkan...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Yok efendim, "Ben yanımda adam taşıyorum, ben de milletvekiliyim, kimse dokunamaz." böyle bir hukuk yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, mesele şu...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - PKK bayrakları var mıydı orada?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Çalışanların hepsi terörist diye işten atıldılar!

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen siz bir...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Böyle bir layüsellik yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, mesele şu... Elbette...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Yanınızdakine hüviyet soruyorlar ve siz göstertmiyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sonuç olarak bir asker, bakın, bir asker sivil olarak gelip bir Meclis milletvekilini çevirebiliyorsa, yarım saat alıkoyabiliyorsa...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Alıkoymadı sizi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Alıkoydu efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Siz beklediniz o adamlar için.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl "Beklediniz."? Şoförümü alıkoyunca ben nasıl gideceğim efendim?

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Neyse, huzurunuzu işgal etmek istemiyorum.

Buyurun, siz devam edin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Mesele şu: Bakın, bu tip hadiselere yol verirsiniz, bugün bize, yarın size. Olsun istemem ama oluyor maalesef.

Bugün bir muhalefet milletvekiline bunu yaptırırsınız, gözünüzü yumarsınız ama maalesef, tarih hep şunu göstermiş...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Yummadım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kötülüğe yol verdiğiniz sürece o kötülük sizi de bulur efendim. Maalesef bulmuş da, ya darbelerle hep bulmuş da maalesef.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Garo Bey, ben böyle bir ihmale girmedim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Maalesef diyorum.

Peki, ihmale girmediniz efendim...

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - İkimiz biliyoruz bunu.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Herhangi bir soruşturma açılmadı bu şahısla ilgili.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Bak, ikimiz bunu biliyoruz, ben size defaatle konuştum, tekrar döndüm.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, mesele şu: Ben diyorum ki bakın, seyir hâlinde çevrildim, bir kontrol noktasında değil.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Bulunduğunuz noktada, güneydoğudaki...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Beni tanıyordu kendisi, bilerek yaptı. Bakın, bilerek yaptı diyorum. Bakın, bilerek yaptı diyorum. Bilerek yaptı yani milletvekilleri olduğunu bilerek yaptı, seyir hâlindeyken çevirdi diyorum ve yarım saat alıkoydu diyorum yani kimlikleri gösterince bırakmadı.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Siz beklediniz arkadaşlarınızı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben yürüyecek miydim efendim?

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Onların hüviyetleri alındı...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben yürüyecek miydim efendim?

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ama o bekleme onun beklettiği değil.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, ben yürüyecek miydim, onu söyleyin. Şoförümü alıkoyarken nasıl gideceğim?

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Neyse, huzuru fazla işgal etmek istemiyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Her neyse...

Ben devam edeyim efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ben bilahare cevap vereceğim efendim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben devam edeyim efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Zamanınızı kesmeyeyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, dokunulmazlıkların kaldırılması sonrası Meclise darbeler yapıldı, bu milletin iradeleri rehin alındı, tutuklandı ve bununla ilgili de siz... Bakın, Cemil Çiçek -ki eleştirdiğimiz bir Meclis Başkanıdır- bununla ilgili, bir milletvekilinin vekilliği düşürülürken de gelmesine rağmen fezlekeleri okutturmadı çünkü uyduruk sebeplerle -siz de biliyorsunuz, bir yıl dört ay- uyduruk cevaplarla, FETÖ'cülerin hazırladığı iddianamelerle verilen mahkûmiyetlerle Mecliste milletvekillerinin milletvekilliği düşürüldü. Tutuklu milletvekilleri hakkı hukukuyla ilgili size taleplerde bulundular, "Ben yasama görevimi yerine getiremiyorum." diye, onlarla ilgili hiçbir şey yapmadınız, hiçbir açıklamada bulunmadınız.

TBMM BAŞKANI İSTANBUL KAHRAMAN - Buna da cevap veririm.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, Meclisin itibarı bir bütündür, iktidarıyla muhalefetiyle bir bütündür. Siz bugün muhalefete yapılıyor diye gözlerinizi kapatabilirsiniz ama Meclisin itibarı maalesef bu tip adımlarla tarumar ediliyor. Ben iki yıldır milletvekiliyim Sayın Başkan. Size telefon açtım. Ben tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etme hakkına sahip değil miyim iktidar, muhalefet milletvekilleri gibi? Evet, değil mi? İki yıldır 368 dilekçe gönderdim Adalet Bakanına, 368. Tek bir tutuklu, hükümlüye ziyarette bulunamadım. Size bununla ilgili telefon açtım, "Adalet Bakanının keyfiyetidir efendim." dediniz. Hiçbir şey yapmadınız Sayın Başkan.

Bakın, benim eş genel başkanlarımı, milletvekillerimi muhalefet milletvekilleri gidip ziyaret ediyorlar, bana selam gönderiyorlar, biliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ziyaret ediyor, bana selam gönderiyor. İnsanlık için, siyaset için değil yani, insanlık için. Ben neden milletvekillerimi ziyaret edemiyorum diye, niye bu milletvekilleri ziyaret etmesin diye tek bir adım atmadınız Sayın Başkan. O açıdan açıkça söyleyeyim: Benim hayatımda gördüğüm en antidemokratik -benim hayatımda gördüğüm- Meclis Başkanı oldunuz.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Yani iki yıllık hayatınızda?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, 45 yaşındayım efendim. 45 yıllık hayatımda gördüğüm en antidemokratik Meclis Başkanı oldunuz. Umarım yeni dönemde aday olmazsınız efendim çünkü daha demokratik bir Meclis Başkanını bu Meclis gerçekten hak ediyor. (Gürültüler)

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Temiz dil nerede, temiz dil?

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz arkadaşlar.

Sayın Paylan, konuşmanız içerik ve üslup olarak... Lütfen... Karşınızda Sayın Meclis Başkanınız var.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Sayın Başkan, ben, tabii, cevapları topyekûn vereceğim.

BAŞKAN - Vereceksiniz efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - O zaman bu beyanları cevaplandıracağım.

BAŞKAN - Peki efendim.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Ama bu genç kardeşime, arkadaşıma, pardon, tavsiye ediyorum, biraz daha lisanını düzeltsin.

Teşekkür ederim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Üslubum biraz sert olabilir ama...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Başkanım, hep böyle.

GARO PAYLAN (İstanbul) - ...bir hakarette bulunmadım Sayın Başkan. Üslupla ilgili. (Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, bakın...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani açıkça söyleyeyim: Az önce bir AK PARTİ milletvekili konuştu. Herhâlde onunla ilgili bir şey söylemediniz ama her neyse...

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Konuştu, ne dedi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Meclisimize geliyor salı günleri grup toplantıları için. Şimdi, sonuç olarak o bir partinin, siyasi partinin, Sayın Başkan, Genel Başkanıdır buraya geldiğinde. Fakat belli zamanlarda Cumhurbaşkanı olarak da gelebiliyor, farklı şapkaları var ama siz onu hep Cumhurbaşkanı protokolü olarak karşılıyorsunuz. Oysa buraya, bakın, bir siyasi partinin grup toplantısını yapmak üzere geliyor. Siz şeref kapısından kendisini halılar dizerek alıyorsunuz, etrafına bantlar çekiyorsunuz, orada bir izdiham oluyor. Zaten taraftarlar grubu filan geliyor onların grup toplantısına.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Taraftar ne demek ya? Millet, millet.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Millet o, millet.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ve şöyle söyleyeyim. Bununla ilgili konuşmuştuk yani grup toplantılarının bir stada çevrilmemesiyle ilgili birtakım öneriler olmuştu, biliyorsunuz. Yani bunlar, işte, biliyorsunuz, sloganlar atılıyor, grup toplantılarının bir stat gibi olmaması için önerilerimiz olmuştu ama ne hikmetse oluyor. Şimdi siz bir siyasi partinin genel başkanına ayrı bir protokol uyguluyorsunuz, diğer siyasi partilerin genel başkanına bu protokolü uygulamıyorsunuz Mecliste grubu olan. Bu bir ayrımcılık değil midir Sayın Başkan? Yani ben grup toplantıma geçerken, inanın, o bantlar çekiliyor ya, orta koridora o bandı çekiyorsunuz, ben oradan geçemiyorum. Etrafa koruma orduları geçmiş, tam AK PARTİ grup toplantısından sonra bizimki var, ben oradan geçemiyorum diğer tarafa, geçmek için mücadele etmem gerekiyor. Bu anlamda, bu protokol konusunda bütün partilere eşit mesafede olmanızı âcizane öneririm size. Eğer ki Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı şapkasıyla da geliyorsa, hani Meclis açılış töreninde olabilir, o zaman bu protokolü belki uygularsınız ama bir siyasi partinin genel başkanı olarak geldiğinde bütün siyasi parti genel başkanlarına davrandığınız gibi protokol uygulamanız gerektiğini düşünüyorum.

TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN - Sizin kanaatiniz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, dün, bir seçilmiş Balıkesir Belediye Başkanının düştüğü hâli gördük. Maalesef -onurlu bir duruş sergiledi ama- düştüğü hâli de gördük. Seçilmiş bir belediye başkanına yapılan darbeyi gördük, yerel bir darbedir o. Bakın, birtakım darbelere yol verdikçe siyasette, denge ve denetim anlamında, gücün billurlaşması anlamında, bugün Balıkesir Belediye Başkanına olur, yarın Meclise olur. Birtakım milletvekillerine darbe vurulurken ses çıkarmayabilirsiniz ama o darbelerin bütünü genel bir darbe bulutunun içinden geçtiğimiz gerçeğini maalesef değiştirmiyor Sayın Başkan.

Şimdi biraz da Cumhurbaşkanlığıyla ilgili konuşmak istiyorum. Aslında birleşik bir konuşma bu. Bir ülkede elbette bir yürütme olacak Sayın Kasırga ancak monarşilerde de, krallıklarda da yürütmeler var ve illa cumhuriyet olması gerekmiyor bir ülkenin demokrasisi olması için. O gücün yürütmeye ne kadar verildiği ve nasıl dengelendiği, denetlendiği esastır demokrasi olabilmemiz için. Elbette ki seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var ve dedi ki seçilirken: "Ben alıştığınız cumhurbaşkanlarından olmayacağım." ve ona göre bir pratik oluşturdu. Ama, yine de mevcut bir Anayasa'mız var. Bu Anayasa da değişti ama 2019 Kasımına kadar -siz öyle öngörüyorsunuz seçimleri- bu mevcut Anayasa devrede ve ona göre de bütün güçlerin bu gerçekliklere göre davranması ihtiyacı var demokratik bir devlet olabilmemiz için, iki gün önce idrak ettiğimiz cumhuriyetin 94'üncü yılında demokratik bir devlet, cumhuriyet olduğumuz gerçekliğiyle ilgili adımlar atabilmemiz için. Maalesef Sayın Cumhurbaşkanı eleştirilere kapalı ve kendisini dengelemek, denetlemek isteyen her kuruma maalesef darbe vuruyor. Şu anlamda söylüyorum: Mesela, yasamamız şu anda itibarını maalesef kaybetmiş durumda, yargı dediğimiz... Bakın, bir örnek vereyim Sayın Kasırga: Şimdi, üç ay önce -örnek olarak söylüyorum- hak savunucuları biliyorsunuz, bir anda Büyükada'da basıldılar, polis baskınına uğradılar, insan hakları nasıl savunulur toplantısı yapıyorlardı bunlar yani olağanüstü, OHAL dönemlerinde insan hakları nasıl savunulur toplantısı yapıyorlardı.

MEHMET ŞÜRKÜ ERDİNÇ (Adana) - Büyükada'da...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Büyükada'da.

O günlerde manşetler atıldı hemen, işte "Yeni Gezi planlıyorlardı, yeni darbe planlıyorlardı, bilmem ne ajanları oradaydı, Alman ajanları oradaydı." filan inanılmaz efsaneler yaratıldı. Sayın Cumhurbaşkanı dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen hemen bir açıklama yaptı birkaç gün içinde ve dedi ki: "Onlar Gezi'yi planlıyorlardı, darbeyi planlıyorlardı."

Sayın Başkan, hepsi benim arkadaşlarımdı çünkü ben bir insan hakları savunucusuyum, ben otuz yıllık bir insan hakları aktivistiyim, otuz yıldır insan hakları aktivizmi yapıyorum ve onlar da bildiğim...

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - İtiraf kötü oldu be.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, 28 Şubat sürecinde, açıkça söylüyorum, ben üniversitede bunun mücadelesini verdim, başörtülü arkadaşlarım üniversiteden atılırken biz kapıda eylemleri o arkadaşlarımızla birlikte yaptık "Başörtüsüne yapılan bu zulümdür." diye. AK PARTİ kapatılma davası açıldığında o arkadaşlarımızla birlikte mücadele verdik "AK PARTİ'nin kapatılması yanlıştır, demokrasiye vurulan bir darbedir." diye ve her türlü hak ihlalinde o arkadaşlarımızla birlikte mücadele verdik.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Berabermişsiniz.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Senaryo, senaryo...

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ancak o manşetler sonrası, o zelil manşetler sonrası Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, dedi ki: "Onlar darbe planlıyordu, Gezi'yi planlıyordu." Ne oldu üç ay sonra? Üç ay sonra bu arkadaşlarımız mahkemeye çıktılar -o pespaye iddianamede hiçbir şey yoktu, hiçbir delil yok, hiçbir şey yok çünkü- adli kontrol şartı olmadan serbest bırakıldılar hepsi, adli kontrol şartı dahi olmadan çünkü iddiada bir şey yok, delil yok, hiçbir şey yok, hak savunucu arkadaşlarımız ve ne oldu? Sayın Schröder buraya geldi diye basına yansıyan hikâyelerle işte "Öyle talimat gitti de öyle bırakıldı." diye ülkemiz ne duruma düştü.

BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen toplayalım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim ama müdahaleler yapıldı.

BAŞKAN - 20'nci dakikada uyardım sizi de.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bakın, on gün önce de Osman Kavala tutuklandı; biliyorsunuz bunu.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bütçeyle ne alakası var?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Osman Kavala sivil toplum için çok önemli bir mücadele insanıdır ve dosyayla ilgili gizlilik kararı varken, bakın, dosyayla ilgili gizlilik kararı varken üçüncü gününde Sayın AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı geldi burada grup toplantısında Mecliste...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Osman Kavala'yı savunmak sana mı kaldı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, müdahale edecek misiniz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ediyoruz, işte müdahale ediyoruz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

Sayın Paylan...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, Sayın Osman Kavala'yla ilgili gizlilik kararı varken tuttu "O haindi, şuydu, buydu, şöyle iş birlikleri yaptı, darbe planlıyordu, bilmem ne..." diye açıklamalar yaptı. Bakın, Osman Kavala da benim otuz yıllık arkadaşım çünkü o da insan hakları mücadelecisi, hak savunucusu.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - 15 yaşında mı arkadaştınız ya?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ve şunu söyleyeyim: Büyük bir hatanın içindeyiz Sayın Kasırga. Bakın, birileri altımızı oymak istiyorsa inanın, emin olun bu tip davalar üzerinden kuruyorlar. Eğer kripto FETÖ'cüler varsa hâlâ yargının içinde, eğer yine başımıza çorap örmek isteyenler varsa emin olun bu tip operasyonlarla, bu tip davalarla bize operasyon yapıyorlar. Niye biliyor musunuz? Ben Amerika'dan geliyorum. Orada çok iyi çalışıyorlar bu devletin altını oymak isteyenler. Neyle oyuyorlar biliyor musunuz? Bu tip sembol davalarla oyuyorlar, işte "Af Örgütünün temsilcisi Türkiye'de tutuklandı, Osman Kavala Türkiye'de tutuklandı, gazeteciler tutuklanıyor, akademisyenler tutuklanıyor." diye bir algı yaratıyorlar ülkemizle ilgili ve Sayın Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Siz yapıyorsunuz. Elimizde var, PAB'a gönderdiğiniz şeyler elimizde, imzalarınız var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bu konuda Sayın Cumhurbaşkanının etrafındaki hani o manşetleri atan gazeteciler var yalnızca. Bakın, eskiden başka gazeteciler de vardı, Cumhurbaşkanını eleştirebilirlerdi, şimdi -isim vermeyeceğim burada ama- o manşetleri atıp siyaseti manipüle etmek isteyen gazeteciler var yalnızca ve etrafında yalnızca güvenlikçi kafayla bakan danışmanları var Sayın Cumhurbaşkanının da. Bakın, eleştirilmeyen her güç hata yapar. 15 Temmuz öncesinde de bunu gördük, "Darbe gümbür gümbür geliyor." diye defalarca buradan uyardık.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Söylediler mi size?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nereden biliyorduk, nereden biliyorduk?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Biliyordun, paylaşmışsın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Çünkü Ceylânpınar'da 2 polisimiz öldürülürken o istihbaratı verenlerin kimler olduğunu biliyorduk, darbe dinamiğini hazırlayanlar olduğunu biliyorduk, barış sürecini bozanlar olduğunu biliyorduk. Bütün bu Ankara Garı, Suruç, havalimanı patlamalarına yol verenlerin Millî İstihbarat Teşkilatı içinde çetelenen yapının farkındaydık...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Nereden öğreniyorsun bunları?

GARO PAYLAN (İstanbul) - ...çünkü bir devlet içinde ancak darbe şartları devlet içinde yaratılır. Devlet içinde bu suçlara yol veren yapılar vardır. Bunlarla ilgili eleştiriler yapılamazsa devlet hatalar yapar. 15 Temmuzdan önce çağrımızı yaptık, "Gelin demokratik siyasete dönelim." dedik ancak dinlenmedi. Maalesef yeni hazır kıtalar bu anlamda darbe dinamiklerini bizler aleyhine hazırlıyorlar ve bununla ilgili de operasyonlar yapıyorlar, hepimize operasyonlar yapıyorlar ama demokratik siyaset kurumu bununla ilgili uyanabilmiş değil, yeni darbe dinamikleri devrededir, bunu böyle bilelim. Eğer ki güç bu anlamda dengelenemezse, basın özgür olmazsa, Meclis özgür olmazsa, yargı özgür olmazsa ve sivil toplum örgütleri özgür olmazsa yürütme tekrar hatalar yapacaktır etrafını sarmış güvenlikçi unsurlarla. Sayın Cumhurbaşkanının ve makamın bu anlamda dengelenmesi ihtiyacı vardır. Etrafında yalnızca ona "Padişahım, çok yaşa." diyenler değil, onu eleştirilebilen insanların olmasından bu geçer, eleştirebilen insanların olmasından geçer. Bu eleştirilerin yapılabilmesi için de yargının da Meclisin de bu anlamda itibarının tazelenmesi, basına gerekli özgürlüklerin sağlanması ihtiyacı vardır.

BAŞKAN - Sayın Paylan, son cümlenizi alayım lütfen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ya, çok müdahaleler yapıldı yani bu anlamda birkaç...

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Bir şey yapmadık, sabahtan beri konuşuyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir iki dakika daha müsaade edin, bitireyim.

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki, biraz Ombudsmanlıkla ilgili de birkaç bir şey söylemek istiyorum.

Sayın Başkan, ombudsmanlık kurumu demokrasilerde çok önemli bir kurumdur ve devlet belli dönemlerde olağanüstü şartlar yaşayabilir ve o dönemlerde de hak ihlallerini daha çok yapar, insan hakları ihlallerini daha çok yapar olağanüstü dönemlerde çünkü bir travma yaşıyordur, o travmadan çıkmakla ilgili özgürlük-güvenlik dengesini kuramıyordur o devlet, o anlamda yalnızca güvenlikçi bakışa hapsolmuştur, o noktada ombudsmanlar devreye geçer, belli sembol davalarla ilgili açıklamalar yapar kamuoyuna dönük, kamu otoritesini uyarır, açıktan uyarır, "Bak, bu kadarını yapamazsın. Evet, bir olağanüstü hâl yaşıyor olabiliriz ama bu hak ihlallerini de bu şekilde yapamazsınız." der ve devlete bir denge verir.

Ama önceki Ombudsmanımız da öyleydi maalesef, maalesef siz de... Ben açıkça söyleyeyim, dokuz aydır, on aydır görevdesiniz, sizin tek bir kez "Ya, iyi ki Başkan böyle bir açıklama yaptı, helal olsun, burada bu hak ihlaliyle ilgili sembol bir açıklama yaptı ve burada yürütmeye bir denge verdi, bir ayar verdi." dediğimiz tek bir açıklamanızı görmedik. Ve bu anlamda sizden bir umut da yok hak ihlalleriyle ilgili. Gelen hak ihlalleri başvurularını geri çeviriyorsunuz, "Gidin OHAL Komisyonuna." diyorsunuz. Ve diğer konularda da pek çok hak ihlali var, bununla ilgili herhangi bir açıklama yapmıyorsunuz. Sayın Başkan, ombudsmanlık dezavantajlı gruplar ve bireyler için vardır, iktidar için yoktur ama siz bir AK PARTİ'li gibi davranıyorsunuz. Zaten AK PARTİ'lisiniz, ayrı, eski milletvekilisiniz ama o gömlekten sıyrılmanızın bir şartı var yani dezavantajlı gruplarla ilgili açıklama yapmak, sembol davalarla ilgili açıklama yapmak...

BAŞKAN - Hâlen bir milletvekili, bir düzeltme yapayım da.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hâlâ milletvekili misiniz?

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Değilim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, nasıl milletvekili? Olamaz ki, nasıl olacak?

BAŞKAN - Değil mi? Nasıl olmuyor?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl olacak ya?

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - "Milletvekili" diyor, "partili" demiyor, "milletvekili".

GARO PAYLAN (İstanbul) - Milletvekili mi kendisi?

BAŞKAN - Değil misin Sayın Başkan?

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Yok.

BAŞKAN - Ha, pardon, pardon. Sayın Malkoç, birden daldım, kusura bakma, pardon, pardon.

Sabahtan beri hep Meclis Başkanımıza konuşuyorsunuz da hâlâ oradasınız diye...

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Epey yoruldun Başkan.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Yoruldun sen.

BAŞKAN - Gel, biraz değişelim, gel.

Çok uzun olunca konuşmalar yoruyor, toparlarsanız...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, o anlamda size çağrım -bilmiyorum, yapmadınız bugüne kadar ama âcizane onu yapmanızı tavsiye ederim- özellikle sembol davalarla ilgili, hak ihlalleriyle ilgili gerçekten duruş sergilemeniz sizin itibarınızı, kurumunuzun itibarını ortaya koyacaktır. Yoksa "Kapımın önüne araba park etti. Bununla ilgili bana ceza kestiler..." Bununla ilgili karar vermenizin... Allah'ınızı severseniz, bu da önemli ama esas olarak dezavantajlı gruplarla ilgili, bireylerle ilgili, gadre uğrayanlarla ilgili açıklamalar yapmanız esastır Sayın Başkan.

MİT'le ilgili de iki cümle etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, son olarak MİT'le ilgili iki cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Biliyorsunuz geçen yıl Başbakanlıkla görüşüyorduk bütçenizi, bir anda, Meclisin iradesi dışında, bakın, burada tartışılmadan bir kanun hükmünde kararnameyle MİT alındı, Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Ya, bu tasarruf olacaksa bile niye Mecliste tartışılmıyor, niye bu kanun hükmünde kararname bugüne kadar buraya gelmedi? Maalesef işte keyfiyet buralarda bir yerde Sayın Başkan. Bakın, Millî İstihbarat Teşkilatı içinde her zaman devlet içindeki belli güçlerin, bu milletin iradesi dışında olan belli güçlerin yapılanmaları vardır. Darbeden önce de bu oldu. Darbeden önce de oraya bir yapı yerleşti ve siyaseti manipüle etti ve bununla ilgili net bir soruşturma açıldığına dair herhangi bir şey biz duyamadık yani yine kimler yapılanıyor orada, öncesinde yapılanma belliydi, istihbaratı manipüle eden, yanlış bilgiler veren, Sayın Davutoğlu'na "Ceylânpınar'da polislerimizi şu öldürdü." deyip savaşı başlatan, çatışmaları başlatan bir dinamik vardı ve hepimizi bu hâle getiren bir dinamik vardı. "Temizlik" tabirini kullanıyorsunuz ama bu hatayı yapan güçler bu temizliği yapamazlar. Belki oraya yerleştirdikleri yeni kişiler de başka bir gücün ekseninde olabilir Sayın Başkan. Bu anlamda, darbe yaşamış ve darbeyi okuyamamış, darbe dinamiğini okuyamamış bir Millî İstihbarat Teşkilatımız var ve bununla ilgili gerçek muhakemeyi yapamamış bir MİT var ve hâlâ aynı MİT Başkanı orada görev yapıyor yani bununla ilgili... Veya darbe yaşamış bir ordumuz var, darbeye yol açılmış içinden, ordumuzun başında hâlâ aynı kişi var. Yani, bununla ilgili hata yapmış siyasetçiler, hata yapmış Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı, hata yapmış Genelkurmay Başkanı; bunları okuyamamış ve milletimize bu musibeti yaşatmış kişilerin mi bu dinamikten bizi çıkarmasını bekliyoruz? Kandırılmış yapıların tekrar kandırılmayacağına dair irade ancak Mecliste çıkacak iradeden geçer.

BAŞKAN - Sayın Paylan, toparlayalım artık.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Son cümlemi ediyorum.

BAŞKAN - Son cümle, lütfen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Biz yaptığımız hatalardan ders çıkarmazsak arkadaşlar, bununla ilgili öz eleştirimizi yapamazsak emin olun üç vakte kadar; üç gün olur, üç ay olur, üç yıl olur; aynı çorabı başımıza yine örerler.