KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum. Bütçemiz hayırlı olsun diyorum öncelikle.

Sayın Bakan, Hükûmetinizin makroekonomiyle ilgili pek çok bakanı var ve inanın, biz benzer sunumları dördüncü, beşinci kezdir dinliyoruz. Makroekonomiyle ilgili, ilgili bakanlarımız geliyorlar buraya, "Biz şunları hedefliyoruz, bunları hedefliyoruz. " diye... Birbirine benzer sunumlar ama tabii ki siz kalkınma boyutuyla daha farklı bir pencere açtınız ama makroekonomiyle ilgili, inanın, Mehmet Bey'den de Naci Bey'den de dün Ekonomi Bakanımızdan da çok benzer sunumları aldık. Ama aralarında tabi çelişkiler de var. Yani, mesela...

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Burada sadece şunu söyleyeyim. Kusura bakmayın Sayın Başkan.

Açıkçası, dün akşam biz de kendi aramızda arkadaşlarla da tartıştık yani bunları sunalım mı, sunmayalım mı diye. Ama şimdi, şöyle düşünün: Orta vadeli programı hazırlayan kurum biziz, Bakanlık biziz. Yani bir Bakanlık olarak yaptığım işi ben burada sunmazsam anlamlı olmaz düşüncesiyle koyduk.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Doğru, çok doğru, haklısınız, haklısınız.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - "Acaba yapmayalım mı." diye biz de düşündük açıkçası.

İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Sayın Bakanım, çok büyük katkısı oldu yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Haklısınız. Biz memnun olduk ama Sayın Bakan, biz de tabii eleştiri olarak birbirine benzer eleştiriler yapmak durumunda kalıyoruz siz böyle sunumlar yapınca.

Belki de ekonominin çok başlı yönetimi konusunda gerçekten yaşadığımız sıkıntılar var, bakanlıklar arası çelişkiler var, çatışmalar olabiliyor. Bu konuyu, gerçekten, bilmiyorum, siz de bir süredir, iki yıla yakın süredir sanıyorum, Kalkınma Bakanısınız, bu konudaki sıkıntıları da görmüşsünüzdür. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi de merak ediyorum; ne tip sıkıntıları var ve bu çok başlılık acaba sürdürülebilir bir şey mi, sürdürülmeli mi diye.

Sayın Bakan, Kalkınma Bakanısınız. İnanın, sunumunuzu dinlerken şöyle bir şey hissettim: Siz yeni iktidar olmuş bir parti olsaydınız çok heyecanlanırdım, gerçekten, "Çok güzel hedefleri var bu Bakanımızın." derdim ama Sayın Bakan, on beş yıldır iktidarsınız, tam on beş yıl. Yani, dünyada çok az partiye nasip olmuş bir süre bu ve şimdi gelip söylediğiniz hedefler hep "ecek, acak", "Bunu yapacağız, şunu yapacağız." diye ve pek çok noktada... Yani birkaç örnek vereyim: "Yüksek teknoloji ürün ihracatı payının artırılması" diye bir hedef koyuyorsunuz ama baktığımızda, on beş yılda yüzde 6'dan yüzde 3'e düşmüş bir yüksek teknoloji ürün ihracatından bahsediliyor. Katma değerli ürün üretiminden bahsediyorsunuz, "Bunları artıracağız." Artmıyor Sayın Bakan.

Mesela, tarımın payı hep düşüyor Sayın Bakan. Eğitim dediniz, eğitim çok önemli tabii ki ama bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı bile... Artık Sayın Cumhurbaşkanımız muhalefetin de rolünü kapmaya başladı son günlerde. Hep "Şehirlere ihanet ettik. Eğitimde iyi değiliz. Belediye başkanları şöyle." diye muhalefet görevine de bir şekilde soyunmaya çalışıyor ama muhalefeti ona bırakmayacağız, size de bırakmayacağız. Muhalefeti biz yapacağız.

Sayın Bakan, beşerî sermayeden bahsettik. Son yıllarda, özellikle AKP'nin kuruluş yıllarında hem "adalet" hem "kalkınma" vaadi vardı. Ben bunun adaletli bir kalkınma olmasını gerçekten hep hayal ettim, bunu istedim. Yani "adalet" ve "kalkınma" önemli kavramlar. Kalkınmanın da adaletli olmasını istedim. Ama özellikle son birkaç yıldır adaletten ciddi anlamda uzaklaştığınız için adaletli bir kalkınmadan da ciddi anlamda uzaklaştınız. Bu konudaki eleştirilerimi tabii ki söyleyeceğim. Sunumunuzda olanlar bunlardı. Bunlar, dediğim gibi, on beş yıllık bir iktidarın sunumuydu ve hep hedeflerden bahsettiniz ama bunların niçin olamayacağına dair, bu yaptığınız sunumda eleştirilerimi söyleyeceğim. Çünkü bakın, beşerî sermayeden bahsettiniz. Evet, çok önemli ama beşerî sermaye, Sayın Bakan, ülkemizden kaçıyor. Yani fikri olanlar, özgür bir habitat hayal edenler bu ülkeden kaçıyorlar çünkü özgürlük alanlarını o kadar daralttınız ki, üniversitelerimizi, rektörlerimizi o kadar zapturapta aldınız ki o üniversitelerde bilim üretilemiyor, beşerî sermaye geliştirilemiyor. Fikri olan, özgürlük alanı arayan gençlerimiz de bu ülkeden ziyade başka ülkelerde bu fikirlerini hayata geçirmeyi hayal ediyorlar.

Mesela, "bilgi toplumu" dediniz, çok önemliydi. Bakın, gerçekten bilgi toplumuna dönüşmemiz gerektiğini söylediniz. Ya, Allah'ınızı severseniz, ben, mesela "bilgi" deyince, bir site var, biliyorsunuz; hepimiz bir kelimeyi duyduğumuzda bilmiyorsak hemen yazarız Vikipedi'ye -değil mi, bilgi toplumu- herkes ulaşırdı, yüz binlerce, milyonlarca insanımızın kullandığı bir site, güvendiğimiz veya başka yerlerden teyit ettiğimiz bir site. Ya, bir yıldan fazla süredir Vikipedi'nin kapalı olduğu bir ülkede hangi bilgi toplumundan bahsediyorsunuz Sayın Bakan? Ya, dünyada Suudi Arabistan ve Türkiye'de Vikipedi kapalı. Başka ülkelerde, hangi Kuzey Kore'de bile zaman zaman açılıp kapanan bir site. Yani, Suudi Arabistan ve Türkiye hangi ligde oynuyorlar? Dün işte saray darbeleri, bilmem neyin yaşandığı bir ülkeyle aynı ligde olmayı mı hayal ediyoruz?

Bu anlamda, Sayın Bakan, sizin sunumunuzda olanlar bunlardı. Bunlarla ilgili eleştirilerimi söyledim ve bunlara ulaşmamız için neler yapmamız gerektiğinden şimdi biraz bahsedeceğim.

Sunumunuzda olmayanlar vardı, onlardan başlamamız lazım. Mesela Sayın Bakan, kalkınma neyle olur? Yani üretim neyle olur, hangi araçlarla olur, hangi bileşenlerle olur? Ya, emekten tek bir kelime bahsetmediniz Sayın Bakan. Bakın, geçen seneki sunumunda da aynı şeyi söylemişim. Geçen sene gerçi boykot ettik, bir önceki yılki. Ya, tek bir kelime "işçi" demediniz Sayın Bakan, tek bir kelime "emek" demediniz. Bakın, dün Çamlıca kulesinden bir işçi arkadaşımız düştü 220 metreden ve hayatını kaybetti. Çamlıca kulesi ya, kalkınmadan bahsediyorsunuz. Bursa'da bir fabrikada bir patlama oldu, iyi denetlenmeyen bir fabrikada ve 5 işçimizi kaybettik. Sayın Bakan, kalkınma dediğimiz iş güvenliğidir, işçidir, emektir ama biz işçimizi neye mahkûm ettik? Hem güvencesiz işçilik hem de sömürülen bir işçilik. Ya, 300 euroya çalışıyor şu anda Sayın Bakan bir asgari ücretli, 300 euro. 300 euronun bile altına düştü galiba, kur yine yükseliyor. Almanya'da hani 2 bin, 3 bin euroya çalışan bir işçi bizde 300 euroya çalışıyor. Ya, emekten biraz bahsedin Sayın Bakan, emeğin halinden biraz bahsedin. Kalkınma dediğimiz şey böyle olur. Kalkınma dediğiniz şeyde yalnızca kimi kalkındırdığınız konusunda ben sorarım. Kimi kalkındırıyorsunuz Sayın Bakan?

AKP iktidara geldiğinde nüfusun yüzde 1'i servetin yüzde 38'ine sahipti, bugün yüzde 60'a geldi Sayın Bakan. Yüzde 60'a ya geldi, ya yaklaştı. Yani sizin kalkındırdığınız belli küçük bir zümre, belli oligarklar maalesef. Bu oligarklar da hangi rejimlerde olduğu belli. Putin rejiminde oluyor ve burada da betona gömdüğünüz belli müteahhitler ve üretimden ilgisi olmayan rant ekonomisi içinde zenginleşen küçük bir azınlık. Siz küçük bir azınlığı kalkındırıyorsunuz Sayın Bakan. O geniş kesimlerle ilgili, emekle ilgili, işçiyle ilgili konuşmanızı beklerdik, onları nasıl kalkındıracağınızı söylemenizi beklerdik.

Peki, başka ne geçmiyor sunumunuzda? Vallahi, Ilısu Barajı'nı geçirdiniz sunumunuzda Sayın Bakan ama "Hasankeyf" demediniz Sayın Bakan. Hasankeyf'i o dinamitlerle patlattığınızı söylemediniz Sayın Bakan. Hani "kalkınma" dediğimiz, önce... Bakın, on binlerce yıllık tarihe sahip dünyanın en kadim topraklarında yaşıyoruz ve o tarihe ne kadar saygı gösterdiğimiz sizin Bakanlığınızla ilgili Sayın Bakan. Tarihe saygılı bir kalkınma mı, yoksa saygısız bir kalkınma mı? Ilısu Barajı o konuda sembol bir örnektir ama "Hasankeyf" de demenizi beklerdik Sayın Bakan.

Sonra bu "kalkınma" dediğimiz yer adaletsiz bir kalkınmaysa doğaya karşı da vicdansız olur maalesef. Mesela, "yeşil yol" demediniz Sayın Bakan. Yeşil yolun o talan ettiği... Başladı ama bir ara durdu, neyse ki belki ödenek ayıramıyorsunuz Allah'tan yani şu anda yürümüyormuş diye bilgi aldım yeşil yol, umarım yürümez.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yürüyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yürüyor mu?

Sayın Bakan, o yeşil yol dediğiniz gibi projeler doğayı tam ortasından yaran projeler ve orada, maalesef -hani Karadeniz yaylalarıyla ilgili Süleyman Soylu da benzer şeyleri söyledi- siz bir yere yol açtığınızda eğer ki onun hesapları doğru düzgün yapılmazsa, o yolun etrafında hayvanlar var, canlılar var, börtü böcek var, ağaçlar var ve yaşayan insanlar var yani orada mevcut yaşayan insanlar var. Bir anda oraya bir beton hücumu söz konusu oluyor, rant hücumu söz konusu oluyor ve bu konuda maalesef, maalesef diyorum, bakın, bir görgümüz olmadığı için Karadeniz yaylaları talan ediliyor. Plansız, programsız yolu açtığınız anda talan ediliyor.

İstanbul'la ilgili de ben aynı örneği verebilirim. Bakın, ben doğduğumda İstanbul'un nüfusu 2 milyondu, daha da 44 yaşındayım, şimdi 17 milyon oldu. Nasıl oldu bu? Bir yol açılıyor, birinci yol İstanbul'u 5 milyon yapıyor. İkinci yol açılıyor, çevre yolu, İstanbul 17 milyon oldu. Bir anda Sayın Bakan üçüncü yolu açtınız ve İstanbul'un şu anda 25 milyona doğru gitmesi yönündeki maalesef yolu açtınız ama onun etrafındaki araziler şu anda kapış kapış gidiyor. Niye? "Buraya imar gelecek, şöyle olacak, böyle olacak, işte, havalimanı burada." bilmem ne diye talan politikaları, rant politikaları orada devam ediyor, beton hücumu devam ediyor Sayın Bakan.

Yani bir yolu açmak yalnızca hani biz yol yapıyoruz diye bakamazsınız. Doğanın içinden yararak geçiyorsunuz, insanların içinden, hayvanların içinden yararak geçiyorsunuz ve bunu doğru düzgün planlamazsanız maalesef, hani bu bölgesel anlamda ciddi sıkıntılar yaratıyor.

Sayın Bakan, bölgesel eşitsizliklerden hiç bahsetmediniz mesela, ben hiç duymadım, sunumunuzda var mı bilmiyorum, hani atladığınız yerlerde var mı?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bölgesel gelişmeden bahsettim ama...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bölgeden eşitsizliklerden hiç, tek kelime duymadım. Ben dikkatlice dinledim sizi. Eğer varsa sunumunuzda düzeltirim ama yok, görmedim yani, konuşurken en azından duymadım. Atladığınız yerlerde varsa siz düzeltirsiniz sunumunuzda.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Millîleşme var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bundan bahsetmediniz Sayın Bakan. Bölgesel eşitsizliklerden bahsetmediniz.

Bakın, AKP'nin iktidara geldiği dönemde de Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu'nun durumu neyse bu eşitsizlik anlamında, şu anda ya ondan daha kötü ya da aynı durumda.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Ermenek'i sor, Ermenek'i...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Diyorum ya, bakın, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu konusunda eşitsizlik neyse yani büyüme anlamında tabii ki belli noktada her yer büyüyor ama bu eşitsizlik, orası da yüzde 3 büyürse, burası da yüzde 3 büyürse bu eşitsizlik asla ve asla giderilemiyor Sayın Bakan.

Bakın, siz yatırımlardan bahsettiniz, güzel. Hani "Şurada yatırım yaptık, burada yatırım yaptık." Şuraya bir harita yansıtsaydınız veya her yaptığınız yatırıma bir pin koysaydınız, inanın, Marmara, Ege, Akdeniz, biraz İç Anadolu'da o pinler çoğalırdı, Doğu'ya doğru seyrelirdi Sayın Bakan. Yapın, bakın, buyurun yapın, haritayı gösterin bize varsa elinizde böyle bir haritayla karşı karşıya kalırdık. İktidarınız döneminde de, iktidarınızdan önce de bu böyleydi Sayın Bakan.

Eşitsizliği gidermenin yolu o bölgelere pozitif ayrımcılık yapmaktan geçer; bahsettiğim ilkelerle tabii, emeğe, doğaya, tarihe saygılı projelerle.

MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) - Sayın Bakan, Urfa'yı görmemiş zaten, yapılanları görmemiş.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - İstanbul'dan başka bir yere gitmemiş.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Vallahi, ben 81 ile gidiyorum, sen kaç ile gidiyorsun? Ben 81 ile gidiyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bayburt uçuyor zaten. Bayburt, Gümüşhane, Erzurum uçuyor, Rize geri kaldı.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Paylan konuşuyor, lütfen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben 81 ili geziyorum. Sen kaç ili geziyorsun?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Beraber gezelim, görelim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, beraber gezelim. Kaç ili gördün acaba?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hepsini gördüm, yeni değil, eskiden beri geziyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bayburt uçuyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bir de bakın, niye bu hedeflere ulaşamayacağımızla ilgili birkaç rakam vereceğim.

Bakın, yaptığınız büyüme politikaları sonucunda, yani kalkınma politikaları sonucunda geldiğimiz 2017 Türkiye'sinde hani belli hedeflerden bahsettiniz, istihdam mesela. İstihdamda Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakın, her zaman işsizlik, 6, 7, 8 olmuştur. Bakın, AKP iktidarları dönemi öncesi 6 küsur, 7 küsur, 8 küsur; bunun dışında bir rakam bulamazsınız, TÜİK Başkanı orada, varsa söylesin. AKP iktidarı döneminde şu anda 2017 rakamında yüzde 11'e yükseliyor, işsizlik oranı.

Sayın Bakan, cari açık meselesinde on dört-on beş yıllık iktidarınızda 400 küsur milyar dolarlık cari açık verdiniz. Evet, devletin borcu azaldı, milletin borcu çoğaldı. Hani yüzde 1'e servet verdiniz, yüzde 70-80'e borç verdiniz, borçlandırdınız daha doğrusu, kredi verdiniz. Onlara düşen borç oldu ve Sayın Bakan, bu da sürdürülemez bir şey. Bakıyorsunuz bütçe açığı rakamlarına artıyor, faiz rakamlarına, 13,6 bu anlamda hani "faizi düşür" demekle düşürmeyeceğini bilen bir iktisatçı olarak söyleyebilirim, bazı bakanlarımız "Düşürün faizleri." diye bankalara talimat veriyor ama siz böyle dedikçe faizler yükseliyor.

Ve Sayın Bakan, bu yıl bir kortizon tedavisi yaptınız, arkadaşlar birkaç kezdir duyuyor. Bu kortizon tedavisinin kısa vadeli etkileri oldu ikinci ve üçüncü çeyrekte büyüyoruz, evet, ama bakın, kortizon tedavisi bittiği anda -eylülde biliyorsunuz vergi ertelemeleri bitti, KGF artık sonuna geldik- bir anda baktık bünye kendini yine kötü hissetmeye başladı. Dördüncü çeyrek rakamlarımızın kötü olduğunu görüyorum. Yani piyasada hissettiğim genel iş insanlarıyla görüşmelerimde dördüncü çeyrek rakamlarımızın stagflasyona işaret ettiğini düşünüyorum Sayın Bakan. Yani Türkiye için yüzde 3'ün altı, yüzde 4'ün altı zaten stagflasyondur. Yani daha doğrusu büyümemektir, enflasyonla beraber olduğunda biliyorsun stagflasyona girmiş sayılırız. Türkiye için bence bunun bariyeri zaten yüzde 4'ün altıdır, dördüncü çeyrekte tekrar böyle bir risk var ve gelecek yılla ilgili böyle bir risk var. Neden biliyor musunuz?

Sayın Bakanım, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde kaçıncıyız biliyor musunuz, rakamlar verdiniz? 113 ülke içinde 100'üncüyüz Sayın Bakan, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde bakın. Çok önemli kalkınmada. Kalkınmada hukukun hiçbir önemi yok, değil mi Sayın Vekilim?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Adalet Komisyonunda...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır; "Kalkınmada hukukun önemi yok." diye siz dediniz anladım da...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - "Önemi yok." demedim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan desin ki: "Hukukun üstünlüğünün kalkınmada hiçbir önemi yok." Ben de...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - "Önemi yok." demedim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, onu tartışırız ama siz "Önemi yok." diyorsanız eyvallah.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - "Önemi yok." demedim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır; bu tam da göbeğinde kalkınmada. Adalet yoksa kalkınma da olmaz, o adaletsiz bir kalkınma olur, vicdansız bir kalkınma olur.

Sayın Bakan, basın özgürlüğünde 180 ülke içinde 155'inciyiz. Dünya Barış Endeksi'nde 163 ülke içinde 146'ncıyız. İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde 71'inciyiz. Bakın, 1990'larda dahi, o kötü, karanlık yıllarda dahi bundan daha iyi rakamlardaydık belli yıllarda. Şu anda o rakamdan daha kötü bir dönemdeyiz. Sayın Bakan, bunların bu rakamlarda olduğu yerde adaletli, vicdanlı bir kalkınmadan bahsedemeyiz. O açıdan, hem makroekonomik boyutuyla bakıyorsanız, sunumlarınızda bir Kalkınma Bakanı olarak lütfen emeğe, doğaya, tarihe ve topyekûn adalete işaret etmeniz gerekir ki kalkınma olsun ve o kalkınma da vicdanlı ve adaletli olsun.

Sayın Bakan, kalkınma ajanslarına başvurularda sayılar artıyor mu, azalıyor mu? Bunu bana söyleyin, son aylarda, son... Geçen yıla göre kıyaslayın. Bu kadar da tanıtım yaptınız "Kalkınma ajansına gelirseniz şöyle olacak, herkese ulaşacaksınız, iki günde çıkacak." diye. Son aylarda artıyor mu, azalıyor mu kalkınma ajanslarına başvuru ve gerçekleşme? Tabii, başvuru yalnızca yetmez, bunun yatırımlara dönüşmesi... Ya, çünkü güvenin olmadığı bir yerde yatırımdan bahsedemeyiz, yarına güven.

Bakın, piyasaya verdiğiniz parayla kapasite kullanım oranları yüzde 80'e dayandı, değil mi Sayın Bakan? 80 ve hatta üzerine vurduğu aylar oldu sanıyorum. Ya, bu artık limittir zaten. Yani değil mi? 80'in üzerine çıkamaz hiçbir yerde. İstediğiniz kadar zorlayın, bu limittir. Ama 80 olduğu zaman ne yapar sonuç olarak iş insanları? Ya, ben yeni fabrika açayım, yeni makine alayım diye hemen harekete geçer. Sayın Bakan, böyle bir hareket görmüyoruz. Değil mi yani? Kapasite kullanım oranları bu orandaysa insanlar işçi alır, makine alır, yatırım yapar, fabrika kurayım der. Böyle bir motivasyon görmüyoruz. Neden, biliyor musunuz? Güvenmiyorlar çünkü, yarına dair güvenleri yok. Enflasyon yüksek, faiz yüksek, bütçe açığı var, siyasi sıkıntı var, bankalara yarın ceza mı gelecek, ekonomik kriz mi çıkacak diye üç ay sonrasını göremiyor yatırımcı Sayın Bakan ve bu yüzden de yüzde 80 kapasite varken -bilmiyorum, düşüyor mu şu anda- yeni yatırım yok. Niye, biliyor musunuz Sayın Bakan? Bakın, tüketici güven endeksleri yükseldi ta ağustos, eylüle kadar, bakın, ekimde baş aşağı döndü. Bütün güven endekslerine bakın, baş aşağı döndü ve kasımda da düşüyor Sayın Bakanım, emin olun. Bir an önce, yapısal reform, kalkınma, adaletli bir kalkınma istiyorsanız OHAL'i kaldırın, adalete dönün, gazetecileri tutuklamayın, siyasetçileri, milletvekillerimizi serbest bırakın, demokratik siyaseti serbest bırakın ki insanlar yarına güvensinler, "Bu ülke bir hukuk devletidir, yarına dair güvenimiz var." diyebilsinler.

Sayın Bakan, yatırımlara teşvikler konusunda Plan Bütçe Komisyonunda yasalar geçti. Dediniz ki: "Biz bazı sektörlerde, stratejik sektörlerde belli yatırımları destekleyeceğiz, butik destekler yapacağız. Ne yapacağız? Vergi teşviki vereceğiz, arsa vereceğiz, şunu yapacağız, bunu yapacağız."

Bakın, yerli otomobille ilgili Sayın Bakanımız geldi, bir sunum yaptı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız. Şimdi, 5 tane babayiğit diyorsunuz ya, bunları da buldunuz. Dedik ki: "Ya, inovatif bir fikriniz olması lazım bununla ilgili ki bu ayrıştırıcı olsun." Ama yatırımcılara ne dediler, biliyor musun? Hepsi de, bakın, basın tek tek soru sordu, "Biz devlet desteği bekliyoruz, devlet bize destek versin." dediler. Açmışlar ağızlarını devlete bakıyorlar. Devlet ne destek verecek? Ne verebilir? Vergi teşviki verebilir, değil mi? İşte yatırım teşviki verebilir ve arsa arazi verebilir devlet. Başka ne verebilir? Ama fikir verebilir mi devlet? Yok. İnovatif bir fikir lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (İstanbul) - Toparlıyorum.

Bu olmadığı zaman ne olur Sayın Bakan? Açar ağzını yatırımcı, devlete bakar tıpkı o, Anadol yatırımlarındaki gibi. Ama bakın, zaten mevcut bir sektörümüz var, otomotiv sektörümüz var, o da yüzde 60-70 yerli. Emin olun, bu yatırımı yapanlar da yüzde 60-70'in üzerine çıkamayacaklar yerlilik oranında, hiç kuşkum yok. Umarım çıkarlar, bu ayrı bir şey de. Ama siz bu teşviki özel şekilde verdiğiniz zaman... Ben Rekabet Kurumuna da sordum, herhâlde baskı altında "Bizim için sakıncası yok." dediler. Ama bir sektörün ortasına bir anda devlet teşvikli, destekli bir firma koyduğunuz anda o sektörün hâlinin ne olacağına görüşünüzü merak ediyorum. Başka sektörlerde de çünkü benzer şeyler yapacaksınız. Bekliyorum. Hata yaparsınız Sayın Bakan. Yani, o açıdan, bütün bu alım garantili imtiyaz sözleşmelerine dikkatli olmanızı öneriyorum Sayın Bakan.

Bir de kamu-özel iş birliği meselelerinde, Sayın Bakan, bakın, ciddi imtiyazlar verdiniz. Diyordunuz ki: "Kaynağımız yok arkadaş, biz mecburduk buna." Niye Sayın Bakanım? Bizim borçluluk oranımız -hep övünüyorsunuz ya- yüzde 30'larda. Ya, ne var, 70'lerde, 80'lerde de köprü, yol yapıldı. Niye biz bunları devlet kaynağıyla yapmasaydık, niye bu imtiyazları verseydik de 1 milyar liraya yaptığımız köprüye 10 milyar lira yatırımcıya ödeseydik? Bakın, şöyle bir durum var, şöyle bir kötülü var: Ya, İzmit'e, İstanbul'a köprü yapıyorsun, parasını Hakkâri, Trabzon, Van ödüyor. Bu adalet midir Sayın Bakan? Yatırımlar hep batıya, tamam mı? Ve bunun parasını oradan geçmeyen Konya'ya -Mustafa Bey'e söylüyorum- oradan geçmeyen Trabzon'a, Hakkâri'ye... Niye olsun? Ve bakın, bu yıl 6,2 milyar TL bu garantilere ödenecek. Kurlar yükseldi ya, siz 2 liradan hesap ettiniz, 4 lira oldu, Allah korusun, daha da yükselebilir. Bir anda büyük bir yük geldi bütçeye. Bu doğru mu Sayın Bakan? Niye biz kendi... Ya, kendi paramızla yapsaydık, mal sahibi olsaydık. Niye kiracı oluyoruz hastanelerde, niye kiracı oluyoruz köprülerde, otoyollarda? Bunları tartışıyor musunuz aranızda bilmiyorum ve bunlara gaz veriyorsunuz, yeni şehir hastaneleri, yeni köprüler, bu konuda. Ya, bu konuda da bir özeleştiri bekliyorum sizden.

Sayın Bakan, beş yıllık plan yaptınız, çöktü. Şu anda beş yıllık plan ilga durumda yani yok, değil mi? Devrede mi beş yıllık plan?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Devrede.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl devrede Sayın Bakan? Rakamlara bakın beş yıllık planda.

Orda Vadeli Plan yaptınız, çöktü. Revize ettiniz, her yıl mürekkebi daha kurumadan çöktü. Yıllık planlar gönderdiniz, mürekkepleri kurumadan çöktü. Nasıl plan yapıyorsunuz Sayın Bakan? Size sormuyorum ha, topyekûn ekonomi yönetimine soruyorum, tek siz sorumlu değilsiniz. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda oturuyorsunuz, çalışıyorsunuz, yaptığınız palanların... Daha, hani, "maşallah" diyoruz çocuğa, altı ay yaşamıyor. Bu nasıl planlar Sayın Bakan? "Enflasyon 5." diyorsunuz, hep 11. "500 milyar dolar ihracat..." dediniz, bakın, siz de itiraf ettiniz, "195 milyara çıkaracağız." Onu 2023'e oranlasan 250 milyar etmez, 250-260. 500 milyar dolardan vaz mı geçtiniz Sayın Bakan? Hep soruyorum, Maliye Bakanı "Arkasındayız." dedi. Dün Ekonomi Bakanımız "300 yapacağız onu." dedi. O vazgeçtiğini itiraf etti. Mehmet Bey de "Arkasındayız." demek durumunda kaldı. Siz ne diyorsunuz Sayın Bakan mesela 2023 hedefleriyle ilgili? Bir de Orta Vadeli Plan'la ilgili 2018-2020 hedeflerinin arkasında mısınız Sayın Bakan? Gerçekten merak ediyorum yani dolar kurları anlamında yalnızca baksak, 2019 hedefindeyiz galiba, değil mi Mustafa Bey? 2019 rakamlarındayız şu anda. Bunların arkasında mısınız? Yani, gerçekçi bir plan, hedef koyamadığımız zaman bu hedeflere hiçbir zaman ulaşılamaz ki ve bununla ilgili şartları yaratamadığınız zaman. Üretim ekonomisine dönüşmek anlamında, insana yatırım anlamında başarısız bir iktidardan mı bahsediyoruz, bununla ilgili vizyonunuzu merak ediyorum Sayın Bakan.

Son olarak TÜİK'le ilgili birkaç şey söyleyip bitireceğim. Kusura bakmayın sizin de sabrınızı zorladım Sayın Başkan.

Sayın Bakan, öncelikle, TÜİK'in sunumunu siz yaptınız. Bakın TÜİK Başkanımız burada, TÜİK'in sunumunu siz yaptınız. TÜİK bizim göz bebeğimiz olmalı ve TÜİK'in rakamları, bakın, bizim için de bütün dünya için de çok önemli rakamlar ve siyasetin vesayetinde olan istatistik kurumları dünyada bazı hatalar yapmışlardır. Mesela, bir Arjantin örneği vardır. Arjantin'de siyasetin...

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bu çok iddialı bir ifade.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yo, yo, söyleyeceğim.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Elinizde ufak bir delil varsa ortaya koyun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama görüntü, fotoğraf...

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Koymazsanız, çok net söylüyorum...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şu fotoğraf...

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Hayır, bakın, çok net bir şey söylüyorum...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu fotoğraf yeterli. "Hükûmet" yazıyor orada.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bakın, çok açık bir şey söylüyorum...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Orada bağlı kuruluş oturuyor. Kendi sunumunu yapamıyor.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Hele hele bana bunu söyleyeceksiniz...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Size değil, Hükûmetinize söylüyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Lütfen...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hükûmetinize söylüyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Yani, bu konuda, en ufak bir şeyiniz varsa ben bu görevi bırakırım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, ben söylüyorum...

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Şu anda bırakırım, çok net söylüyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Söylüyorum efendim ben. Görüntü, şekil, şemail pek çok şey kadar önemlidir, usul önemlidir, şekil önemlidir. Ya, TÜİK'in sunumunu siz niye yaptınız Sayın Bakan? Niye TÜİK Başkanı kendisi yapmadı?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Geçen yıl da öyle oldu, geleneksel.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama "Yanlış." deyin buna o zaman, "Yanlış." diyelim. Yani görüntü önemlidir. Bakın, orada "Hükûmet" yazıyor, önünüzde "Hükûmet" yazıyor. TÜİK eğer ki Hükûmetin değilse, özerkse ve bütün dünyaya güven veren bir kurumsa en azından bunu şekil olarak, görüntü olarak verebilmeliyiz. Öz eleştiri yapalım, seneye böyle olmasın Sayın Bakan. Kendi sunumunu yapsın, kendi bütçesini getirsin. Belki fazla ihtiyaçları vardır, bütçesini siz sundunuz.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Yok, yok, hayır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, belki "Bana daha çok uzman lazım. Benim bütçem az." diyecek Sayın Başkan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Ben hiç rahatsız olmam.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, demiş olsaydı belki biz de önerge verirdik hep beraber, imzalardık. "Ben rahat çalışamıyorum arkadaş, daha fazla uzmana ihtiyacım var." diyebilseydi biz de arkadaşlarla imza atardık, belki ona daha fazla kaynak verirdik Sayın Bakan.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sen yine karşı çıkardın Garo.

BAŞKAN - Cevaplar bölümünde söz veririz yani sıkıntı olmaz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır ama baştan da söz verelim.

Yani bu görüntüyü de yapalım Sayın Bakan, bunu bir eleştiri olarak alın lütfen, daha iyi olsun diye burada hep beraber yapıyoruz.

Ama bakın, dünyada bununla ilgili kötü örnekler var, ben illa teşmil edelim diye söylemiyorum, Arjantin örneği var, Yunanistan örneği var, manipüle edilmiş rakamlar var. Bizim de kuşkularımız var Sayın Bakan. Bakın, 2014 sonunda, işte, ekonomi bir sallantıya girdi 2015'te, biz dedik ki: "Arkadaş, TÜİK'ten gelen rakamlara göre gayrisafi yurt içi hasılamız 680 milyar dolara düştü." Hep burada tartışıyorduk Sayın Bakan, bakın, 2016 bütçesini tartışırken "Ya, bizim tasarruf oranımız çok düşük. Berbat bir tasarruf oranımız var, mutlaka tasarruf etmemiz lazım." Maliye Bakanı da geldi, aynı şeyi söyledi, "Tasarruf oranı 14-15 olur mu, bunu 20'lere çıkarmamız lazım." Ekonomimiz dünyada 20'nciliğin altına düşmüştü o rakamlara göre, biz bunu eleştiriyorduk, bir anda TÜİK imdada yetişti, dedi ki: "Yeni seri." Arkadaş, yeni seri, yeni seri. Yeni seride bir anda bir baktık ki gayrisafi yurt içi hasılamız 830-840 milyar dolar, tasarruf oranımız da 24-25. Tasarruf oranı 25 olan bir ülkede tasarrufu pompalamanın bir anlamı yoktur. Ne oldu? Hemen bu işaret gelince -Sayın TÜİK Başkanı iyilik mi etti, kötülük mü etti bilmiyorum- "Oh, rahatladık." dedi, Maliye Bakanı bir anda gevşetti, Keynesyen politikalara geçtik, genişlemeci politikalara geçtik. Ve maalesef, Sayın Bakan, bu anlamda hani muhafazakâr mali disiplini esas alan politikalardan vazgeçtiğimiz anda bakın, yan etkileri oldu, genişlemeci politikaların yan etkileri oldu. Faizler yükseldi, bütçe açığı yükseldi, enflasyon yükseldi, döviz kuru yükseldi bakın sonucunda ve bir kısır döngüye girdik çünkü siz bu kortizonu verdiğiniz anda... Hani Keynesyen politikalar uygulanabilir dönem dönem, elbette ki genişlemeci, krizlerde bu yapılabilir; iyi ki de yaptınız, ben bunu eleştirmiyorum çünkü milyonlarca insan işsiz kalabilirdi yapmasaydınız. Ama bu kortizonu verirken Sayın Bakan, yapısal, hem siyasi hem ekonomik tedbirleri alabilmeliydik, bunlarda eksik kaldınız maalesef Sayın Bakan.

Yani TÜİK'i de bu anlamda eleştiriyorum, lütfen görüntü olarak da... Bakın, geldi bize sunum yaptı TÜİK Başkanımız ama bizi ikna edemedi. Biz dedik ki: "25 tasarruf rakamını nereden buluyorsun? Bunu diğer rakamlar teyit etmiyor." Teyit etmiyor, bizi ikna edemedi Sayın Başkan, belki bugün bizi ikna eder. Yani TÜİK'in de özerk, bütün dünyaya güven veren bir kurum olmasını çok önemsediğim için bunları söylüyorum Sayın Bakan, hiç yanlış anlaşılacak bir şey yok. Ve rakamlar konusunda da hem bizi hem Meclisi hem dünyayı hem Türkiye insanımızı ikna edecek bir duruşu ve ikna edecek rakamları sergilemesi gerektiğini düşünüyorum.

Bakın, 1960'tan beri... Sayın Bakan, hani dünya sıralamasında da bahsettiniz ya, 1950'lerde dünyada bizim ekonomimiz kaçıncıydı Sayın Bakan, onunla bitireyim. 11, 12 ve 13'üncüydü, 1950'lerde bakın. 1960'larda 16, 17, 18'inciyiz. 1970'lerde yine 16, 17, 18'inciyiz, 19'uncuyuz. 1980'lerde de öyle, 17-20 arası gidiyoruz. 1990'larda da 17-20. Siz diyorsunuz ki: "Ekonomimiz dünyanın 17'nci ekonomisi, biz ülkeyi şahane yönettik." Ve buradaki sunumunuzda da itiraf ettiniz, "Arkadaşlar, dünya büyürse biz büyürüz, dünya küçüldüğü için de bu dönemde biz çok büyüyemedik." E, dünyaya bağımlıysa bütün ekonomimiz siz ne iş yapıyorsunuz Sayın Bakan? Yani ekonomimizi 17'ncilikten aldınız da, elli yıldır giden 17'ncilikten 12'nciliğe mi getirdiniz, 1960'ların, 1950'lerin rakamına mı getirdiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (İstanbul) - O açıdan bu büyüme hikâyelerini, kim büyüyor, kim kalkınıyor meselesini de tartışmamız gerekiyor.

Teşekkür ederim.