KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bütün katılımcıları saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli basın emekçileri; Hükûmetten ve ilgili bakanlıklardan hemen her gün ekonomide her şeyin yolunda olduğuna, ekonomimizin coştuğuna yönelik açıklamalar geliyor. Sanırım bu ifadeyi siz de kullanmıştınız.

Evet, ülkede bir şeylerin coştuğu, çığ misali bir şeylerin büyüyerek geldiği ortadadır ancak rakamlar ekonominin pozitif anlamda coştuğuna yönelik hiçbir emare göstermiyor ne yazık ki. Sıfır sorunlu coşmuş bir Türkiye ekonomisinde yüzde 10,7'de seyreden işsizlik oranını, yüzde 11,20'ye çıkan enflasyon rakamını, 4 liraya yaklaşmış, bugün itibarıyla 3,86 lira olan doları nereye koyuyorsunuz merak ediyoruz.

Sayın Bakan, Türkiye'yi yüksek enflasyonla büyümeye zorluyorsunuz. Bugünkü enflasyonun sebebi işte bu anlayıştır. Oysa dünyada uzun yıllar yüksek enflasyonla gelişmiş bir tane bile gelişmekte olan ülke örneği yoktur.

Siz büyüme rakamları açıklıyorsunuz, şirketler çeyrek dönemlik devasa kârlarını açıklıyorlar ama ortada işsizlik var, maaşlarını alamayan işçiler, grev yapmaları yasaklanmış iş kolları var. Bakın, daha dün Zonguldak'ta kendini madene kapatan işçileri ikna ettiğinizi söylediniz ama ikna değil, tam bir kandırmaca. Onlar o eylemi sonlandırdılar size güvenerek ama anladık ki kandırmışsınız çünkü hemen akabinde o işçilere yasa dışı grev yapmaktan dolayı kişi başı 984 lira para cezası kesilmiş.

Şimdi biz Koç Holdingin 2017'nin üçüncü çeyreğinde net kârını yüzde 31,5 arttırdığına mı bakalım yoksa bu şirketin bünyesindeki Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu TÜPRAŞ'ta göz göre göre gelen işçi ölümlerine mi bakalım? Eğer işçilerin, emekçilerin aleyhinde bir uygulama varsa ben isim vermekte beis görmüyorum, bir başka örnek vereceğim o yüzden. Şişecamın da kârı sizin deyiminizle coşmuş vaziyette. Üçüncü çeyrekte onlar da yüzde 70 kâr açıklamışlar. Bunu mu konuşalım yoksa Şişecamın işçilerinin emeklerinin karşılığı olan maaşlarının ödenmediğini, Bakanlar Kurulunun Şişecamda grev yapmayı yasakladığını mı konuşalım? Tablo ortada, bu devasa kârların hangi şartlarda kimin desteğiyle yapıldığı gayet açık.

Bakın, Şişecam emekçilerinin çalışma koşulları dolayısıyla eylemde olduğu dönemde Şişecam yetkilileri Yenişehir, Eskişehir ve Mersin'de yeni fırın yatırımları planladıklarını açıklıyor, Kuzey Amerika'da cam ev eşyası, Kazakistan'da cam ambalaj yatırımı için fizibilite çalışmaları yürütüyor, Mısır'da ve İtalya'da fabrika satın alıyordu. Mesele bu şirket de değil, burada temel sorun Hükûmetin kimin yanında olduğudur. Herkes biliyor Genel Başkanınız OHAL'i patronlar için, onların lehine olarak uyguladığını söyledi, bu gayet açık.

Sayın Başkan, değerli üyeler; AKP, kaynakları emekçiye değil sermayeye vakfetmektedir. Sadece 2017 yılının ilk altı ayında uluslararası sermaye için tam 187 adet yatırım teşvik belgesi düzenlenmiştir. Buna paralel olarak, Hükûmetin son dönemde emekçiler lehine yaptığı tek düzenleme olan asgari ücret artışından işverenlere yansıyan ek maliyetin yüzde 57'si ise hazine tarafından karşılanmaktadır. Benzer şekilde, devletin bankaların, işletmelerin alacaklarına kefil olduğu Kredi Garanti Fonu ise Kasım 2017'de süresiz olarak uzatıldı. Özellikle genç ve kadın girişimcileri teşvik hedefiyle kurulduğu söylenen KGF'den 2017 yılında faydalanabilen kadın ve genç yok denecek düzeydedir. KGF 2016 Faaliyet Raporu'nda bu konuda tek bir veri bulunmamaktadır.

Sayın Bakan, Ekonomi Bakanlığı temel bir bakanlıktır. Bakanlığınız geçen yılki orta vadeli programda 2017 yılı için yüzde 6 enflasyon tahmininde bulunmuştu. Şimdi ise bu yıl sonunda enflasyon oranın yüzde 9,5 olacağı belirtiliyor. Hedeften sapma yüzde 50'nin üzerinde. Maliye Bakanlığı ise bütçenin yıl sonunda açık hedefini tutturamayacağını 2017 yılı Mali Durum ve Beklentiler Raporu'nda resmen kabul etmiştir. Raporda bütçe başlangıçta 46,8 milyar TL açık verecek şekilde tahmin edilmişken Maliye Bakanlığı bunu şimdiden 61,6 milyar TL açık verecek şekilde revize etmiştir. Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında dahi mutabakat sağlanamamaktadır.

Bu rakamlar ortadayken bir yandan da büyüme gerçekleşiyorsa borçlanarak büyüdüğümüz çok açıktır. Biliyorsunuz, Türkiye'de borçlanma kuralları 2002'de çıkarılan kamu borçlanma kanununa göre yapılmaktadır. Buna göre, borçlanma limiti sadece otomatik olarak yüzde 5 ve gerekirse Bakanlar Kurulu kararıyla ek olarak bir yüzde 5 daha artırılabilmektedir. Bunun ötesindeki borçlanmalar yasa dışıdır. Ama biz ne yapıyoruz? Ek bütçe için Meclisten yetki istemek yerine torba yasada bir maddeyle Meclisin bütçe hakkını gasbediyoruz. İşte, bu anlamda, torba yasayla getirilen düzenlemeyle iktidarınız bu yasa dışılığa ortak olmuştur.

Hükûmet borçlanma için ihtiyaç duyulan tutarın neredeyse bir buçuk katından fazla borçlanmış görünmektedir. Nakit dengesi Ağustos ayında 2 milyar 973 milyon lira fazla vermiştir. AKP'nin nakit fazlasını hazine hesabında bekleterek Merkez Bankası rezervlerinde döviz yerine altına dönmesi olağanüstü bir olumsuz gelişmeye hazırlık yapıldığı sinyalini vermektedir.

Sayın Bakan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından pek hazzetmiyorsunuz ancak onların son dönemdeki bazı değerlendirmelerine değinmeden geçemeyeceğim.

Kasım ayı içerisinde Standard and Poor's tarafından yapılan açıklamada Türkiye'nin yatırım yapılabilir düzeyin altında bulunan kredi notu ve negatif olan not görünümü değiştirilmedi. Bu firmanın yanı sıra Fitch ve Moody's de Türkiye'nin notunu yatırım yapılabilir düzeyin altında tutmaktadır. Standard and Poor's ekonomik göstergeleri Türkiye'nin, Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar ile birlikte kırılgan beşli içerisinde yer aldığını duyurdu. 2013 yılında kırılgan beşli arasında Türkiye ile Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika sayılırken, Türkiye haricindeki ülkeler değişti ancak Türkiye listede sabit kalmaya devam etti.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının hedef kitlesi günlük piyasalar değil, uluslararası yatırımcılardır. Dolayısıyla kredi notu düşüklüğünün etkileri orta ve uzun vadede etkisini gösterecektir.

Sayın Bakan, kamu mali disiplininden son dönemde çeşitli gerekçelerle kopulduğunu hemen herkes ifade etti zaten. Bu anlamda Hükûmetiniz uzun vadeli daha ciddi adımlar atmak yerine, vatandaşa "Alışveriş yapın, döviz bozdurun, altınlarınızı bize verin." sanayici ve iş adamına "Yatırım yapın." gibi ricalarda bulunarak ekonomiyi düzeltme çabası içindedir. Tasarruf oranları yüksek ülkelerin ortak özelliği ihracat odaklı büyüme sağlamış ülkeler olmasıdır. Türkiye'nin 2001'de yüzde 18,41 olan tasarruf oranı 2017 itibarıyla yüzde 14'tür. Ayrıca TÜİK, 2016 yılındaki değişiklikle, başka ülkelerdeki uygulamalara uyma arayışında daha önce tüketim kabul edilen bazı harcamaları tüketimden çıkararak yatırıma aktarması sonucunda, hane halkı ile devletin tüketim harcamalarının azalır görünmesiyle, brüt tasarruf oranları TÜİK eliyle artırılmıştır. Bu nedenle tasarruf oranlarının gerçekte daha da düşük olduğu kabul edilmektedir. Tasarruf oranındaki düşüş, Türkiye ekonomisini dışsal tasarruflara yani uluslararası sermaye hareketlerine bağlı hâle getirmiştir. Türkiye'deki tasarruf oranı ile dünya tasarruf oranı seyrinin grafiği, Türkiye oranının 2010 yılından sonra dünya ortalamasından koptuğunu gösteriyor.

Ülke yatırımlarının başlıca kaynağı ülke tasarruflarıdır. Bu anlamda, tasarruflar ve sabit sermaye yatırımları arasındaki ilişkiye bakmak önem taşır. Sabit sermaye yatırımları dayanıklı malların üretilmesi için yapılan harcamalar olduğundan, büyük önem taşımaktadır. 2018 bütçesine baktığımızda sabit sermaye yatırımlarının GYSH içindeki payının 30.9 olması öngörülmektedir. Ancak sabit sermaye yatırımlarının bileşiminde yabancı teknolojiye bağımlılığın yüksek olması cari açığın esas kaynağıdır. Bu durum, Türkiye'nin büyüme modelinin sadece nicelik artışı sağlamasından katma değer oluşumuna, istihdam ve verimliliğin artırılmasına katkısı hep sınırlı kalmasından kaynaklanmaktadır. Tasarruflar veya yatırımlar dengesinin kurulamaması Türkiye'yi cari açık darboğazına sokmuştur.

Son olarak şuna değinmek isterim: AKP Hükûmeti yakın dönemde Cazibe Merkezleri Programı'nı gündeme getirmiştir. Bizler, Hükûmetin, zaten vergisini veren Kürt halkına bu paketi bir lütuf olarak sunmasını eleştiriyoruz; doğu ve güneydoğuda yaşayan insanlar da bu ülkenin eşit yurttaşlarıdır, buna göre hareket edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Sayın Başkan, son cümlem.

BAŞKAN - Buyurunuz lütfen.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Esas olarak, 2010 yılından bu yana uygulanan Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı da 12 kent merkezini içine alan bir program olarak denendi. Aralık 2014'te hazırlanan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi'nde benzer öneriler yer aldı. Şimdi, yeniden hazırlanan paketin, daha önceki paket ve programların beklenilen sonuçları vermediğinin resmen kabulü anlamına geliyor.

Bütçeniz hayırlı olsun diyorum.

Teşekkür ederim.