KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii konu gençlik ve spor olunca konuşacak çok şey var. Özellikle genç nüfusa baktığımız zaman ülkemizde yaklaşık yüzde 16-17'ye tekabül eden bir nüfustur. Spor da 70 milyonun aslında ilgili olduğu bir alandır. Dolayısıyla tüm bu alanlara dair söylenecek ve yapılması gereken oldukça fazlasıyla çalışma da var. Bu boyutuyla ben hani çok detaya ve tekniğine girmeden genel düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir de tabii, bunun yanında şans oyunları alanımız var, işte Millî Piyango'dur, İddaa'dır ve benzeri şans oyunlarıyla ilgili Bakanlıksınız.

Ana hatlarıyla öncelikle gençliği dair bir iki vurgu yapmak istiyorum. Gençlik, arkadaşlar da ifade etti, hepimizin de üzerinde hemfikir olduğu bir düşünceden hareketle, toplumun en dinamik, en canlı üyesidir. Dolayısıyla bütün toplumlar yatırımlarını gençler üzerine yapar, gençler üzerine inşa eder. Bu inşa etme politikaları ve çalışmalarını toplumun ihtiyaçlarına, toplumsal değerlere denk düşebilecek şekilde yapmak gerekiyor. Şu anda, biz Türkiye gerçeğinde gençliğin içerisinde olmuş olduğu durumu dikkate aldığımızda ne yazık ki bunu söylemek mümkün değildir. Yani on beş yıldır partinizin iktidarı ve ondan önceki partilerle beraber gençlik, âdeta kayıp bir kuşak, kayıp bir kesim hâline gelmektedir. Şu anda da spordan tutalım da gençliğin bütün yaşam alanlarına baktığımız zaman kazanılmış bir gençlik, kurtarılmış bir gençlikten söz etmek de mümkün değildir. Yani nedir? İşte, işsizlik, sosyal yaşamdaki müthiş yozlaşma ve çürüme, gençliğin iddialardan, hedeflerden yoksun bırakılışı, gençliğin giderek bireycileşmesi ve çevresine yabancılaşması, toplumun temel değerlerinden uzaklaşılması gibi birçok boyutu ele almak mümkündür. Bunun en önemli nedenlerinden biri de az önce Bekaroğlu hocam da ifade etti, aslında sistematik bir nedenden kaynaklıdır. Bu sistematik neden de kapitalist sisteme göre, kapitalist anlayışa göre toplumun ve gençliğin ele alınması ve gençliğin bir meta olarak değerlendirilmesidir. Yani her şey kapitalist sistemin ayarlarına göre, kapitalist sistemin beklentilerine göre ifade edildiği zaman ve bu çerçevede konuları ele aldığı zaman ne yazık ki gençliği kurtarma ve gençliği istediğimiz şekilde güçlendirme çalışmalarımız zayıf kalmaktadır. Yani ne oluyor? İşte gençler gününü kurtaran, geleceğe dair çok fazla kaygı, düşünce içerisinde olmayan, daha çok zamanını öldürmeye çalışan bir nesne hâline gelmektedirler. Bu oldukça önemli. Tabii bu boyutuyla da -özellikle son yıllarda arkadaşlar da çok yoğunca ifade etti- müthiş derecede bir çürüme durumu söz konusudur. Bu çürümüşlük durumu, hele hele uyuşturucu kullanmaktaki bağımlılık ve toplumsal sorunlara olan ilgisizlik ve -az önce dediğim gibi- bireycileşme yaklaşımları gençliği müthiş derecede etkilemektedir. Tabii, düşünen, sorgulayan, özgürlükçü değerlere sahip olan bir gençlik de ne yazık ki sizin mevcut politikalarınız çerçevesinde de gerçekleşmiyor. Yani gençlerin düşünmesinin önüne, gençlerin özgürleşmesinin önüne daha çok yasaklarla, daha çok birtakım böyle tabularla yaklaşılıyor ve düşünen, sorgulayan gençlik ya içeri atılıyor ya susturuluyor ya da kafasına vuruluyor. Bu boyutuyla da bence politikalarımızı yeniden gözden geçirmek lazım, gençlikten korkmamak lazım, birbirimizden korkmamamız lazım. Yani düşünen insandan, sorgulayan insandan, özgürlükçü değerlere sahip olan insanlardan korkmamak lazım. Korku psikolojisi ve korku politikaları kesinlikle çözüm değildir. Yani birtakım çıkarları, birtakım hesapları kapatabilme, onu engelleyebilme belki size avantaj verebilir ama bu mevcut yöntem aslında toplumu bütünen felç edecek, toplumu kötü bir şekilde etkileyecek bir yöntemdir.

Diğer taraftan, şans oyunları... Âdeta insanların şans oyunlarına mahkûm edildiği, esir edildiği bir sistem inşa ediliyor. Bugün işte torba yasada aşağıda konuşuldu, 14'üncü maddede, şans oyunlarındaki vergi oranı yüzde 10'dan yüzde 20'ye çıkarılacak. Ben Genel Kurulda da ifade ettim, iki kavram üzerinden büyük bir sömürü gerçekleştiriliyor, büyük bir yozlaşma gerçekleştiriliyor. Şansın kendisi aslında doğal bir şey yani her insanın karşılaşabileceği, hâkim olamadığı ve belirleyemediği bir olgudur. Oyun dediğiniz şey de aslında sosyal yaşamı geliştirici, dostluğu, birliği, beraberliği geliştirici bir şeydir. Ama gelin görün ki sizin Bakanlığınız şans oyununu bu mevcut temel değerlerinden kopararak daha çok ticarileştirmiş ve kapitalizmin hizmetine sokmuştur. Devasa rakamlardan söz ediliyor, devasa kârlardan ve girdilerden söz ediliyor. Bu paralar neye harcanıyor, nereye gidiyor, toplumun hangi ihtiyaçlarını karşılıyor; bunlar çok önemli noktalardır. Dolayısıyla şans oyunu dediğimiz şey de âdeta bir kumardır. Bu kumarı resmîleştirmek, legalleştirmek ve buna dair bir tutum ortaya koymak bence emeğe de, toplumsal değerlerimize de mesafe koymak ve ondan uzaklaşmaktır yani emeksiz para kazanmaktır, çabasız para kazanmaktır ve insanların paranın kölesi olmasıdır. Dolayısıyla şans oyunlarının, Millî Piyango da dâhil olmak üzere bu kültürün ortadan kaldırılması lazım. İnsanlar emekleriyle, var güçleriyle, kendi mücadeleleriyle kendilerini var etmeliler. Yoksa böyle birtakım oyunlara dâhil olarak insanların kendilerini var etmesi, kendilerini gerçekleştirmesi, değerlerine sahip çıkması, toplumsallığına sahip çıkması da mümkün değildir. Partiniz, defalarca bu mevcut değerleri koruyan, gençliği kollayan, gençliği sahiplenen bir tutumun sahibi olduğunu ifade ediyor ama yapılan uygulamalara baktığımız zaman bu uygulamaları boşa çıkaran, daha doğrusu bu iddiaları boşa çıkaran uygulamalar söz konusudur. Örneğin, spor. Bugün spor dostluk amacıyla mı kullanılıyor, yoksa spor gerçekten paranın, iktidarın, hırsın, çekişmenin bir aracı olarak mı kullanılıyor? Gidin, işte sosyal yaşamdan tutun da parasal özelliklerine varıncaya kadar bugün -futbol da dâhil olmak üzere- her türlü negatif, olumsuz yönleri orada görmek mümkün. Cinsiyetçilik mi deseniz, para kazanma hırsı mı deseniz, insanların obje hâline getirilmesi mi deseniz yani esas amacının dışında insanı körelten, insanı yozlaştıran bütün boyutlarıyla bu kullanılıyor. Sporun ortaya çıkış tarihçesine baktığımız zaman, spordan murat edilen amaçlara baktığımız zaman bu boyutu ile şu anda gerçekleşen spor anlayışının birbiriyle de uzaktan yakından alakası yoktur şans oyunlarında olduğu gibi. Bakın, biz çocukken oyun oynardık. Çocukken bir araya gelmek için, sokakta insanların birbirine kapısını açması için ve birbirleriyle temas kurması için oyunlar oynanırdı ve bu oyunlarda müthiş derecede bir dostluk, müthiş derecede bir arkadaşlık ve bir aradalık yaşanırdı. Onlar onun yaratmış olduğu bir hazla bizdeki o toplum olma, sosyal bir varlık olma bilincine katkı sunardı ama şu anda baktığımız oyunlar ne yapıyor? Daha çok para kazanma hırsı, daha çok ötekini ezme, öteki üzerinde güç ve iktidar olmanın bir aracı hâline getirilmektedir. Ben nasıl zengin olabilirim? Ya, zengin olsan ne olacak yani? Paranın bu kadar mahkûmiyet, paranın bu kadar böyle fetişleştirilmesi ve paranın her şeyin merkezine sokulması asla kabul edilecek bir şey değildir. Hele hele bir de sizin partinizin ortaya koymuş olduğu değerlerle bunu kıyasladığımız zaman... İşte harama karşı olduğunuzu söylüyorsunuz, şans oyunlarının tümü haramdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayhan, normal süreniz bitti. Lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Evet. Aslında konuşulacak çok şey var, ifade edilecek çok şey var. Zaman da bayağı gecikti. Ben sizleri de fazla yormak istemiyorum.

Kısacası, gençlik, spor alanında daha demokratik, daha özgürlükçü, daha eşitlikçi bir tutumun sahibi olmak ve toplumsal değerlerimizle barışık bir politikayı ortaya koymak gerekiyor. Bizi geriye götürecek, bizi birbirimizin karşısına itecek politikalardan da vazgeçmek lazım. Bu, şans oyunlarıdır, sporun bu kadar böyle ticarileştirilmesidir ve benzeri gençliğin ihmal politikalarını kesinlikle terk etmek lazım. "Arkadaşlar, şuraya spor salonu yapılsın, buraya şu mekân yapılsın." demekten ziyade, biz bu gençliği nasıl kurtaracağız, nasıl bu gençliğe ilişkin daha toplumsal değerlerimizi koruyan, daha manevi değerlerimizi koruyan bir çözüm üreteceğiz; bunun arayışı içerisinde olmamız gerekiyor diyorum, tekrardan hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.