KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, önce sizi tebrik ediyorum tekrar, hayırlı uğurlu olsun.

Şimdi arkadaşlarımız ak dönemi anlatıyorlar, güzel tarafları söylüyorlar, bardağın dolu tarafı; muhalefet de biraz boş tarafından konuşacak. Sizinle ilgili değil bunlar.

Devasa problemler var gençlik ve spor alanında, işsizlik, gençlikle ilgili. Yakında OECD'nin yaptığı bir çalışma var. Gençlerimizin yüzde 32'si okulda değil, işte değil, stajda değil; müthiş bir rakam bu yani dünyada çok önlerdeyiz bu konuda. İşsizlik, özellikle genç işsizlik çok önemli bir şey.

Uyuşturucu: Yakında yapılan araştırmalar var, çalışmalar var, Meclisin de böyle bir çalışması var. Gerçekten artık başlama yaşı ilkokula inmiş durumda ve müthiş yaygınlaşmış durumda.

Kumar, şans oyunları diye bir bela var, aşağıda da konuştuk. Senede 3 milyar kuponu -"kolon" mu diyorlar, ne diyorlar- ve bileti aşmış durumda.

Futbol: Lucescu "Takımlarda Türk oyuncu yok ki ben nasıl millî takım yapayım?" dedi. İşte, bugün Sayın Bahçeli "Beşiktaş 11 yabancıyla çıkarsa Beşiktaşlı olmayacağım." dedi.

Eğitimin durumu ortada. Çocukların becerileri, Türkçeleri ortada. Çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz tabii. İş de artık ölçülüyor yani "İş yaptım" demekle olmuyor. Uluslararası kriterler var, değerler var, hangi alanda neler yapılıyor, bunların hepsi ölçülüyor.

Değerli arkadaşlarım, politika önemli bir şey yani. Sözlükten okuyorum: "Politika, bugünkü ve gelecekteki kararlara yön verebilmek için birçok alternatif arasından seçilen belli bir yol veya davranış tarzı, uzun bir plan, yöneticilere karar vermekte rehberlik eden ilkeler dizisi." olarak tanımlanabilir çok geniş bir şekilde. Önemli şeyler. Bu konularla ilgili de dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok, dünya keşfedilmiş. Nitekim, sizin Hükûmetiniz zamanında, çok ciddi, Ulusal Gençlik ve Spor Politikası Belgesi hazırlamışsınız, elimde, sayfalarca. Gerçekten, bu, kaçta yayınlandı, seneyi tam olarak şey yapamadım. Yani bunlar yapılıyorsa -yapılmış olsaydı zaten biraz evvel saydığımız problemler olmazdı- yapılacaksa ne zaman, nasıl yapılacak gerçekten merak konusu. Çünkü burada en ince noktalara kadar düşünülmüş ve yazılmış. Sadece burada değil, uyuşturucu mücadelesiyle ilgili de ulusal strateji belgesi var; işte tecavüzleri azaltmak için nasıl davranılacağının strateji belgesi var; her konuda Türkiye bu çalışmaları yapmış, bakanlıkların sitesine de koymuş, orada duruyor ama nasıl uygulanıyor, ne oluyor, uygulanıyorsa niçin bütün bunlar var? Bunları da ayrıca bir sormak gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri döneminde sporla ilgili politikalarda aslında her hükûmet güzel şeyler söylemiş, hükûmet programlarına yazmış. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmet programlarında da bu konularla ilgili güzel şeyler var -zaten biraz evvel ifade ettim- bu ulusal belgeyi de Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri hazırlamış; bunlar duruyor. Ta cumhuriyetin kurulduğundan beri, özellikle Anayasa'nın 59'uncu maddesini biliyorsunuz, çok açık bir şekilde yazıyor: "Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder." Daha sonra devlet başarılı sporcuları şey yapar sonra da spor federasyonlarıyla ilgili bir ekleme filan yapılmış, tahkimle mahkimle ilgili.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar var, bu kadar teori var, bu kadar laf var ama niye iş yok, niye bir adım bile ileri gidemiyoruz, bu konuyla ilgili ciddi şeyler yapamıyoruz? Bu söyleyeceklerim Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetleriyle ilgili değildir, genel bir eleştiri yapıyorum.

Dünyada bunlardan bir tanesi değerli arkadaşlarım, bu her alanda olduğu gibi sporda da neoliberal dönüşümlerin, politikaların ciddi bir şekilde işin içine girmiş olması. Artık spor, spordan ibaret değil, endüstridir yani bir sanayidir, sektördür. Türkiye'de bütün futbolla ilgili neredeyse 1 milyar dolara yaklaşan bir piyasadan söz ediyoruz ve bunlar nasıl kuruluyor, nasıl kurgulanıyor, nasıl yapılıyor bütün bunları biliyoruz. Bu neoliberal politikalar filan dediğimiz zaman "Yani bu ne demek?" filan diye insanlar şey yapıyor. Bu, kapitalizmin yeni hedefler, yeni hızlar, menziller aradığı dönemde keşfettiği şeydir. "Liberal" kelimesinin geçtiğine bakmayın basbayağı devletçidirler, devlet gücünün bütünüyle sermayenin emrine verilmesidir. Millî Meclisten çıkardıkları yasalarla her alana nüfuz ederek "Nerede ne kadar üretiliyor, bunun ne kadarını sermayeye aktarabiliriz?" Genel olarak budur yani pratik şeyi budur. Sporda da bunlar yapılmış ve Türkiye de -bütün dünyada olduğu gibi- bir şeyin içine sokulmuştur ve bütçenin, paranın, toplananların büyük bir çoğunluğu burada harcanıyor ve bunlar birbirine bağlı yani bir taraftan işte maç biletlerinden, televizyon yayınlarından paralar alınırken öbür taraftan da şans oyunları, kumar...

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım, sizin döneminizde bu şans oyunları, kumar almış başını gitmiş arkadaşlar, haram ya kumar. "Her şeyi değiştiriyoruz." filan demişsiniz, tek yaptığınız şey var; Timurtaş Hoca'nın oğlunu Spor Totoya genel müdür yaptınız, tek yaptığınız uygulama budur, bunun dışında daha evvel 3 tane olan şans oyunlarını 20'ye çıkardınız. Ya dehşet bir ekipsiniz arkadaşlar, anlamıyorum ben sizi. Niye çıkardınız? Çünkü müthiş cirolar var. Ciroların yarısı da işte kamu payı, bilmem şans oyunları vergisi, KDV, bilmem ne diye alınıyor. Çok kolay para toplanmış. Hiçbir şey söylemiyorsunuz bu konularla ilgili.

Değerli arkadaşlarım, "imam-hatipler, Kur'an kursları, okullara hadis dersleri, Kur'an dersleri" falan diyorsunuz ya hiç etkilememiş, onlar arttıkça artıyor, değil mi yani? "Dindar nesil olursa bütün bunlar halledilir." Edilmiyor sevgili arkadaşlarım, edilmiyor; rakamlar ortada. Onlar arttıkça uyuşturucuya başlama yaşı, yaygınlığı da artmış, müthiş bir şey. Değerli arkadaşlar, yetmiyor. Eğitim yani bir zihniyet değişikliği yapılması gerekiyor yani kendi kendine yeten, kendini seven, dünyayı seven, seçme yeteneği olan insanlar nasıl yetişir? Yani şunu bunu öğretmekle, dayatmakla, ezberletmekle hiçbir yere gidilmiyor. Artık dünyayı yeniden yeniden keşfetmeye gerek yok değerli arkadaşlarım.

Bu konuda çok ciddi problem var, uyuşturucuyla ilgili. Şimdi, bakın arkadaşlar, şöyle bir şey var, dikkatinizi çekiyorum: Bir dünya var, Türkiye'de dünya, bütünüyle her şey, basın, ekonomi, her şey 10 milyon insanın üzerinde dönüyor. Bakın, işte gelişmemiş illerimizden yerel yayın yapan televizyonda bile o 10 milyon, önde olan, en yukarıda olan 10 milyon insanın istekleri, talepleri, yaşantısı üzerinde duruluyor. Filmler öyle, diziler öyle, haber programları, spor programları bile, her şey 10 milyona. Tozpembe, acayip, tuhaf bir dünya tanımlanıyor. Reklamlar özellikle böyle, her şeyi satıyor reklamlar; havayı, denizi, manzarayı, kuş sesini, aklınıza ne gelebiliyorsa her şeyi satıyor; böyle bir dünya var; neoliberalizm, kapitalizm, böyle bir dünya var. Öbür taraftan, insanların iletişim araçları gelişti, bu dünyayı seyrediyor. Niye gençlerimiz böyle? Bu dünyayı seyrediyor ve anlatılan dünyayla, gösterilen dünya ile reel dünya, kendi içinde yaşamış olduğu dünya arasında müthiş bir uçurum var ve bu uçurum her gün artıyor değerli arkadaşlar. Buna bakın Sayın Bakanım, her gün artıyor bu uçurum; burada müthiş bunalımlar ortaya çıkıyor, isyanlar ortaya çıkıyor.

Bakın, iddia ediyorum, gidin, imam-hatip okullarında, Kur'an kurslarında araştırma yapın, bütün gençler için söylediğimiz problemlerin tamamı kat kat orada da var, bitmiyor. Bunu ortadan kaldırmadıktan sonra, bunu değerlendirmedikten sonra, bu konuyla ilgili bir politika geliştirmedikten sonra gideceğimiz hiçbir şey yok. Tamam, yurtlar yapalım, fiziki altyapıyı tamamlayalım; yapılıyor, sizin döneminizden de güzel şeyler yapıldı, stadyumlar yapılıyor. "Arena" ismini veriyorsunuz yani bir taraftan diyorsunuz ki "Medeniyet inşa ediyoruz." Bu nasıl medeniyet arkadaşlar ya? Bir şeye karşı çıktınız, karşı çıkmış oldunuz; her şeyi biraz yeşile boyayarak kat kat ucubesini yarattınız değerli arkadaşlarım ya, böyle bir şey gidiyor. MHP'yle bugünlerde yakın gidiyorsunuz, titreyin ve biraz kendinize dönün arkadaşlar ya, hakikaten titreyin ya. Bu gidiş gerçekten gidiş değil, medeniyet filan değil yani...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, ilave on dakikanızı tanımladım sisteme.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

Yani bütün bu rakamları konuşabiliriz; ne kadar yaptık, ne yaptık, bunları tartışabiliriz. Zaten strateji belgenizde falan bütün bunlar var ama eğer böyle bir zihniyet değişikliği yapmazsanız, binlerce, on binlerce imam-hatip açsanız, şu kadar Kur'an kursu açsanız, sabah akşam bu çocuklara bunu anlatsanız, "Boş verin, ne yapacaksınız matematiği?" deseniz bile hiçbir yere gidemezsiniz. On sene sonra artık geri dönülmez bir yerde olur bu gençliğimiz, bu halkımız derim.

Saygılar sunuyorum, başarılar diliyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Rize'yle ilgili bir şey söylemedim. Hikmet burada, Hikmet Ayar bari söylesin ya, hiç konuşmuyor, orada oturuyor. Bugün Rize'nin sorunlarını Hikmet Ayar'a bırakmışım.