KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, çok kıymetli katılımcılar, değerli basın emekçileri; bütün katılımcıları saygıyla selamlıyorum.

2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın sunuşunu geçen hafta Sayın Bakan yapmıştı, bizler de bugün muhalefet milletvekilleri olarak bütçe hakkında genel değerlendirmelere, eleştirilerimize dair sunuşlarımızı yapıyoruz. Aslında dile getirdiğimiz hususlar ana hatlarıyla halkın şikâyetleri, itirazları, kaygıları, çıkmazlar, buna dair değerlendirmelerdir. Ben de aynı kaygılarla, burada bulunmamın gerekçesi olarak da yine eleştirilerimi ve kaygılarımı dile getirmek istiyorum.

En nihayetinde bütçe, herkesin de dediği gibi, bir gelir gider tablosu değildir tek başına ve çokça farklı bakış açılarıyla bütçenin ne olup olmadığı tartışılır, anlatılır. Bana göre her şeyden önce bütçe, bir ahlak belgesidir, halkın teslim ettiği güveni Hakk'a teslim etmenin bir aracıdır; sözdür, niyettir, beklentidir, gelecek planlamasıdır; yaşayış biçiminden tutun, bütün alanlarda, özgür düşünme zeminin de sağlanacağı en önemli ayaktır. Bu yönleriyle bakıldığında, bir toplumda tüm yönetilenlerin, halkın da geleceğidir diyebiliriz aslında. Bu sözünü ettiğim temel bilgi elbette herkesin malumu ve bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde önümüzdeki gelir gider tablosunun yine sadece rakamlardan ibaret olmadığını hep hatırda tutarak bu Komisyondaki tartışmalarla olgunlaştırıp halkın da içini rahatlatacak bütçeyi hep birlikte yapmalıyız diyorum.

Ben, bize sunuşu yapılan ve çokça itirazların yükseldiği tasarıya baktığımda, üzülerek söylemeliyim ki bu belirttiğim hassasiyetlerin gözetilmediğini görüyorum. Bir yıldan fazla bir süredir OHAL KHK'larıyla yönetilen bir ülkede Meclisin ve siyasetin, yargının her gün itibarsızlaştırıldığı, güven kaybettiği koşullarda yapıyoruz bu bütçeyi. Türkiye'nin içinde bulunduğu ortam itibarıyla, Hükûmetin ısrarlı bir şekilde OHAL'i uzatması ve OHAL'le baskıyla şiddete dayalı politikaları, tüm Türkiye'de en sıradan hakların bile güvencesizliği karşısında tüm toplumu saran endişenin, kaygının olduğu bir ortamda yapıyoruz bu bütçeyi. Başbakanın "OHAL'i kendimize ilan ettik." sözünün daha ilk günden tam tersi olduğunu, OHAL'in halka, muhaliflere ilan edildiğinin yakın tanıkları olduk bu süreçte. Yüz binlerce emekçiye, işçiye, kadına, çocuğa, politikacıya, yerel yönetimlere, halk iradesine ilan edildiğini gördük ve görmeye devam ediyoruz. Sivil toplum alanının, örgütlenme özgürlüğünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün neredeyse yok edildiğine, baskı ve şiddetle bastırıldığına tanıklık ediyoruz. Güvencesiz çalışma koşullarının artık temel politika olduğuna, işçiden, emekçiden yana değil, sermayeden yana Hükûmet desteği olduğuna tanıklık ediyoruz. Kadına yönelik şiddetin katbekat arttığına, bireysel silahlanmanın kontrolsüz bir şekilde büyüdüğüne, nefret söylemlerinin yaygınlaştığına, ölümlerin arttığına, cezasızlığın katlanarak arttığına şahit oluyoruz. OHAL koşulları devam ettiği müddetçe yatırımların durduğuna da tanıklık ediyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda artık kadınlar açısından güvenilmez ülkeler kategorisinde sayıldığımıza şahit oluyoruz. OHAL döneminde kapatılan kadın derneklerinin olduğuna şahit oluyoruz ve tüm bunlar olup biterken Hükûmetten OHAL'in kaldırılmayacağını duyuyoruz ve aslında uzadıkça uzayacağını anlıyoruz. OHAL'le yönetim modelini çok sevmişe benziyor bu Hükûmet.

Benden önceki konuşmacılar OHAL'in Türkiye'ye hangi zararları verdiğine dair tabii ki birçok değerlendirme yaptılar, ben de tekrara girmemek adına çok kısa üzerinde duracağım. OHAL hepimiz için bir felakettir. OHAL'i kaldırmakla en çok övünen hükûmet olan AKP Hükûmetinin şu an en çok sevdiği ve uzatma eğiliminde olduğu bir yönetim modeli olması aslında kendisi açısından da çok önemli bir tezattır ve anlaşılmaz bir hâldir. Kaygılı, her an her şeyin olabileceği, belirsizliğin hüküm sürdüğü, özel mülkiyetin dahi tehdit altında olduğu KHK yönetiminde elbette ki yatırımların olması, ekonominin büyümesi beklenemez; gerçek durum da bunu gösteriyor zaten. Ekonomi Bakanı geçenlerde ekonominin şaha kalktığını söyledi. Ancak gerçekte olan ise şaha kalkanın doların yükselmesi, Türk lirasının dolar karşısında hızla değer kaybettiğidir. Şaha kalkan şey şu an işsizliktir, yoksulluktur, iş cinayetleridir ve kadına yönelik şiddetin arttığı, ölümlerin arttığıdır aslında.

Sayın Bakan, 15 Temmuzdan sonraki süreçte istihdamın arttığını özellikle vurguluyor, sunuşta da bunu vurguladı, hatta daha önceki görüşmelerde eleştirilerimize ısrarla bu anlamda tepki gösterdi ve bu büyümenin sanırım 1 milyondan fazla istihdam yarattığını söyledi. Ama bu istihdam artışı gerçek bir artış değil. Bunu sanırım en önce Sayın Bakan biliyor, bizler de biliyoruz, hepimiz de biliyoruz, Türkiye de biliyor.

Bakın, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü bu sene de bir rapor açıklamış. Bu rapora göre Hükûmetin iddia ettiğinin aksine istihdam teşvikleri işsizliği azaltmadı, aksine zorunlu sigortalı işçi sayısı 265 bin azaldı. Ucuz iş gücünün bir başka yöntemi olan çırak, stajyer ve kursiyer sayısı 1,3 milyon arttı. Gerçek işsiz sayısı 6,1 milyona ulaştı ve böylelikle geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 17,7 oldu. Genç nüfusta bu oran yüzde 25'e yaklaştı.

Devlet kurumu olan TÜİK verilerine ise dar tanımlı ve mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11,2 olarak gerçekleşirken mevsimsel etkilerden arındırılmış işsiz sayısı ise 3 milyon 558'e yükseldi.

TÜİK istihdamda son bir yılda -sanırım Bakanın verdiği bilgi de buydu- 1 milyon 122 bin kişilik bir artış yaşandığını belirtiyor; bu belirleme olmasına rağmen yani bu belirtilse de bu artışın büyük bölümü az önce belirttiğim gibi stajyer, çırak ve kursiyerlerden oluşuyor.

Yine, SGK verilerine göre çırak, stajyer ve kursiyer sayısında son bir yılda 1 milyon 304 bin artış varken zorunlu sigortalı sayısında ise 265 bin kişilik azalma yaşanıyor.

AKP iktidarının son dönemdeki sürekli propaganda malzemesi olarak kullandığı şey, istihdam teşvikine yönelik gerçek bir tarzdır ama gerçek olan şu ki: İstihdam artışı, iş gücü piyasasında ucuz ve örgütsüz emek olarak kullanılan çırak, stajyer ve kursiyerlerdir yani onların omuzlarında yükseliyor. Esas itibarıyla sömürü derinleşiyor ve görülmez kılınmaya çalışılıyor. Aslında Hükûmet bu DİSK'in değerlendirme ve önerilerini dikkate alırsa gerçekten emekten yana, işçiden yana bir tavır alıp almadığı da ortaya çıkacaktır. Eğer böyle bir politika üretmek istiyorsa işçinin ve emekçinin sözlerini dinlemeli, her gün işçi ve emekçilerin güvencesiz koşullarda nasıl öldüğüne bakmalı, bu iş cinayetlerini önleyecek mekanizmalara kaynak ayırmalı ve bütçesini de ona göre yapmalıdır.

DİSK'in tabii birçok önerisi var. Duymak isteyen Hükûmet bunları dinler, görür. Özellikle bu uluslararası çalışma normları doğrultusunda herkese standart ve asgari insani koşullarda yaşama hakkı sağlayan politikalardan bahsediyor. Özellikle "iş başında eğitim" adı altında çırak, stajyer ve kursiyerlerin ucuz iş gücü deposu olarak kullanılması uygulamasına son verilmesi gerekir diyor, kiralık işçilik yasası bizim de savunduğumuz gibi kaldırılmalıdır. Bunun gibi birçok öneri ve tavsiyeler var. Önemli olan, işçinin ve emekçinin sözünü duymak ve dinlemektir.

Benim bu tasarıda, bu bütçede bir kadın olarak özellikle belirtmek istediğim husus ise bu bütçenin geçen yıllardaki bütçeler gibi yine toplumsal cinsiyeti gözeten bir bütçe tasarısı olmadığına ilişkindir. Evet, bu bütçe de geçmiş yıllardaki tasarılar gibi toplumsal cinsiyet gözetilmeden yapılmıştır. Geçen yıllarda da bu konuya dikkat çektik ve eleştirilerimiz oldu. Hatta Sayın Bakan özel olarak da ilgilendiğini söylemişti geçen yıl ancak bir ayrım, şu anki tasarıda da bir belirleme göremiyoruz. Hükûmetin, önümüzdeki bu bütçe tasarısıyla kadınlar ile erkekler arasındaki yapısal eşitsizliği var sayarak kamu harcamalarının ne kadarının bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı ya da azaltmayı hedefleyen bir yanı olduğunu açıklamasını ve bizi aydınlatmasını bekliyoruz. Çünkü biz bu tasarının hiçbir yerinde böyle bir varsayıma dahi rastlamadık, varsa bile kadınlar için yapılan harcamalar ayrı kalemlerde sıralanmadığından, sunuşta da ayrıca ve açıkça belirtilmediğinden bizler açısından bu bütçeyi toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla yorumlamak oldukça güçleşiyor. Bu da başlı başına bütçenin kadın ve erkeklerin harcamalardan ne düzeyde faydalandıklarını, aralarında ne gibi eşitsizlikler olduğunu değerlendiremeden hızla hazırlandığını gösteriyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Gerekçede var. Bak, gerekçede var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz cevap verirsiniz Sayın Bakanım.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Sözümü kesmezseniz Sayın Bakan...

Evet, siz, geçen yıllarda, özellikle bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı hazırlanacağı sözünü verdiniz. Ama bunu hayata geçirmek için...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sözümüzü tuttuk.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - ...uzman eğitimleri, yönetmelik değişikliği gibi adımlar atılmadı.

Değerli arkadaşlar, bütçenin cinsiyet açısından tarafsız olduğu, kadınları ve erkekleri aynı şekilde etkilediği düşünülür ama böylece cinsiyete dayalı eşitsizlikler göz ardı edilir. Kadın ve erkeklerin ekonomik kaynaklara, ekonomik kullanım gücüne, istihdam destek imkânlarına, kooperatiflere, iktidar hakkına, tasvip ve tanınma, sağlık imkânlarına, bilgi edinme hakkına ve kendini ifade etme imkânına eşit oranda sahip olmaları için bütçenin önüne hangi hedefleri koyduğunun bütçe incelendiğinde anlaşılması gerekir Sayın Bakan.

Birleşmiş Milletler Ortak Programı'yla 11 ilde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme için 2015 yılında bir proje tamamlandı ama böyle bir projeye ortak olan Hükûmet, 2016 ve 2017 bütçesinde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeyi hayata geçirmemiştir. Bunun nedenini biz merak ediyoruz.

Bakın, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçede şu soruların yanıtları mutlaka bulunmalıdır: Bütçede kadın ve erkekler açısından dengesizlikler var mıdır? Programın veya politikanın çıktıları nasıl daha eşitlikçi bir şekilde sunulabilir?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yazılı olarak alabilir miyim.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teker teker soruyorum Sayın Bakan.

Kadın ve erkeklerin faydalanma düzeyinde...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yazamadım, yetişemiyorum.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Başlıyorum tekrar, tamam.

Bütçede kadın ve erkekler açısından dengesizlikler var mıdır? Programın veya politikanın çıktıları nasıl daha eşitlikçi bir şekilde sunulabilir? Kadın ve erkeklerin faydalanma düzeyinde orantısızlık var ise hangi ek kaynaklar aracılığıyla bu giderilebilir? Söz konusu programın ev emeğine etkisi nedir? Kadınların orantısız bakım yükünü azaltma konusunda kaynaklar nasıl daha iyi yönetilebilir? Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen harcamalar nelerdir? Özellikle yoksul kadınların önceliklerine göre düzenlenen ve...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yazılı olarak alabilir miyim.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Devam edebilir miyim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kadın olarak o kadar heyecanla, inanarak söylüyorsun ki...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Eğitim şart Sayın Bakan.

(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)

BAŞKAN - Evet, konuşma bittikten sonra konuşmanızı Bakan Bey'e verirseniz cevaplama şansı daha yüksek olur.

Buyurun efendim.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Tamam, olur.

Devam ediyorum öyleyse sormaya bütün katılımcıların duyması açısından da.

Özellikle yoksul kadınların önceliklerine göre düzenlenen ve onların yüklerini hafifletmeyi hedefleyen kamu hizmetlerine yapılan harcamalar nelerdir? Kadınların gelir eşitsizliğini ve erkeklere bağımlılığını azaltacak gelir transferlerine öncelik veriliyor mu gibi sorular.

Ben yeri gelmişken bir hususu daha belirtmek istiyorum. Örneğin, şiddete maruz kalan kadınlar, 6284 sayılı Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve yönetmeliği gereği maddi yardım talep edebilir; sağlık, adli yardım hizmetleri ve diğer hizmetlerden yararlanabilirler. Evet, düzenleme var ancak kullanım alanı, ayrılan pay nedir, bu anlamda hiçbir belirleme yok yani ayrıca, açıkça belirlenmediği için. Yani çok iyi biliyoruz ki uygulamadan da ihtiyaç duymalarına rağmen kadınların çok az bir kısmı bu maddi imkânlardan yararlanabiliyorlar ve çoğu uygulamacı ve yönetici de bilmiyor zaten. Mesleki danışmanlık, iş bulma desteği, geçici barınma yeri desteği, psikolojik destek, kreş desteği gibi destekler hâlen verilmiyor. Özellikle yoksul kadınların önceliklerine göre düzenlenen ve onların yüklerini hafifletmeyi hedefleyen temiz su erişimi, kanalizasyon, kırsal elektrik hizmetleri gibi kamu hizmetlerine kaynak ayrılmamaktadır. Kadınların ev işine harcadıkları zamanı azaltarak bakım emeğini toplumsallaştıracak ve böylece toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirecek mahalle kreşleri gibi harcamalar yapmak, kadınların hasta bakımına harcadığı süreyi ve emeği azaltacak sağlık hizmetlerine, engelli ve yaşlı bakım hizmetlerine bütçe ayırmak yerine ayırmak yerine silaha, savunmaya, savaşa kaynak aktarılmaktadır. Eğitime, sığınaklara, iş ve barınma sorunlarına harcanacak bütçe yıllarca askerî harcamalara ayrılmıştır. Kreş ya da oyun odası açılması sadece çocuğun bu alanda geçirdiği zaman boyunca kadının sırtından yükü almaz, aynı zamanda çocuğun temiz biçimde eve dönmesini de sağlayarak kadının bakım emeğini azaltır, kadınların iş yaşamına katılımını artırır. Bakım hizmetlerinin kamulaşmasının, kadınların ve erkeklerin kendilerine ayırdıkları zamanı eşitlemek adına önemi çok büyüktür.

Sağlık hizmetleri paralılaştırıldığından, kadınların hane içinde hasta bakımına harcadığı süre ve emek saati artmıştır. Sağlık hizmetlerinin de cinsiyeti var. Dünyada kadın hastalıklarına yönelik araştırmalara ayrılan bütçe maalesef çok düşüktür, Türkiye'de ise bu durum çok daha içler acısıdır. Bu konuda galiba çok fazla bilgi de yok yani rastlamadık çünkü. Kadınların doğum sonrası belli bir süre yarı zamanlı ve ücretli çalışmaları, bu hak ettikleri süre dolduğunda ise kısmi zamanlı çalışmalarına yönelik düzenlemeler yapılmış, diğer yandan da özel istihdam büroları yasalaştırılmıştır. İşte, bu düzenlemeyle kadınların yerleri özel istihdam bürolarından kiralanan işçilerle doldurulacak, kadınların nitelikli işlerde çalışması için gerekli düzenlemeler ve özendirici tedbirler alınmadığından kadınlar niteliksiz ve güvencesiz işlerle özdeşleşen kısmi zamanlı işlere yönlendirilecektir. Oysa sadece kadınlara annelik izni değil, devredilemez babalık izni ve annelik izni de eş zamanlı gerekmektedir.

Tüm çalışanların çalışma saatlerinin azaltılması, kadınların ev emeği yükünün azaltılması için bakım hizmetlerinin kamulaştırılması, bakım hizmetleri için bütçe ayrılması gerekiyor. Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere, bakanlıklar ortak çalışmalı ve bütçeden bu konuda mutlak suretle pay ayrılmalıdır. Bir yandan tüm bütçenin toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla kadınlara etkisi gözden geçirilmeli, diğer yandan da kadınların toplumdaki konumlarının iyileştirilmesine yönelik oluşturulan özel harcamalar ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yönünde yapılan harcamalar toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik program gibi bir kalemde şeffaf bir şekilde kaydedilmelidir.

Değerli arkadaşlar, Güney Afrikalı bir kadın parlamenterin bir sözü var, benim de oldukça benimsediğim ve sevdiğim bir söz. Der ki: "Bir ülkenin nereye doğru gittiğini görmek istiyorsanız ülkenin bütçesine, kaynaklarını kadınlara ve çocuklara nasıl ayırdığına bakın." Bütçeler toplumsal cinsiyet açısından nötr değil; kamu harcamaları, kamu gelirleri ve vergilendirme yapıları kadınlar ile erkekler arasındaki gelir uçurumlarını derinleştirebiliyor veya daraltabiliyor durumdadır. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğinde çok önemli bir yere sahiptir bütçeler.

Toplumsal cinsiyeti gözeten bir bütçeleme, kadınlar için özel bir bütçe oluşturmak ya da kadınlar ile erkeklere eşit oranda para harcamak demek değildir. Toplumsal cinsiyeti gözeten bütçe demek, hükûmetin bütçede ortaya çıkan önceliklerini ve bu önceliklerin kadınlar ile erkekleri, yanı sıra belli kadın ve erkek gruplarını nasıl etkilediğini inceler bu alan, özel önem verilmesi gereken bir alandır. Örneğin, çocuk bakımı, barınma, asgari ücret ve vergilendirme gibi konular toplumsal cinsiyetle ilgili kritik konulardır. Bu konulardaki kaynaklarsa doğrudan bütçeyle belirleniyor. Bir örnek vereyim, Avrupa Birliği ülkelerinde kadınların aile, toplumsal yaşam ve iş için toplu ulaşımı daha çok kullandığı ortaya koyuluyor. Dolayısıyla toplu ulaşıma ayrılacak kamu harcamalarındaki bir azalma -Avrupa ülkeleri için söylüyorum- kadınların yaşam kalitesinde bir olumsuzluğa yol açmanın yanı sıra, emek pazarın katılımlarını da etkiliyor. Yani, bunu sadece bir örnek açısından söyledim. Bu anlamda, toplumsal cinsiyeti gözeten bütçelemenin nihai amacı, bütçeleri toplumsal cinsiyet eşitliğine arka çıkacak biçime kavuşturmaktır. Bu şekilde bakan bir bütçe hem kadınlara hem de topluma çok önemli katkı sağlar. Örneğin, kadınları ekonomik olarak görünür kılar, kamu gelirlerinin toplanmasının ve vergi yapısındaki değişikliklerin kadınların hayatını erkeklerinkinden farklı olarak nasıl etkilediğini gösterir, kadınlara ayrılan kaynakların nasıl harcandığını ayrıntısıyla gösterir, politika üreticilerine kadınların ve erkeklerin kamu harcamaları ihtiyaçlarıyla ilgili neyin öncelikli olduğunu gösterir. Örneğin, Hükûmetin önceliğinin neye verildiğini de böylesi bir bütçelemede görmemiz çok mümkün. Bu, aynı zamanda hesap verebilirlik ilkesiyle de doğrudan bağdaşır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ertan, lütfen tamamlar mısınız.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) -Son sözlerime gelmiştim Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

Evet, hesap verebilirlik, şeffaflık aslında bu tarz bir bütçelemeyi benimsemekle doğrudan alakalıdır. Aynı zamanda, verimliliği ve yurt içi hasılayı da artırıyor -önümüzdeki konuşmalarda bu konulara da yine gireceğim ve detaylandıracağım nasıl artırdığına dair- ve en önemlisi şeffaf bütçe olmasını sağlar. Hükûmet bütçelerinin etkili, etkin, hesap verebilir ve şeffaf olmasına katkıda bulunur. Hükûmetin açıkladıkları ile yürüttüğü politikaların gerçek etkileri arasındaki farkı göstermeyi sağlar ve yine belirttiğim gibi, hükûmetin önceliklerini ortaya çıkarır. Yine, yurttaşların kamusal karar verme sürecine katılımı için bir zemin oluşturuyor, dolayısıyla katılımı artırıyor. Toplumsal cinsiyet açısından bakan bir bütçe, işte, bütün topluma böylesi katkılar sağlıyor.

Ben bu aşamada sözlerimi sonlandırıyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ertan.