| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 30 .10.2017 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, klasik olarak her sene görüştüğümüz bir ortamda bütçe görüşmelerinin başlaması ve devamından öte bir şeyler söylemek lazım. Biraz önce Sayın Bakan söyledi çok uzun yıllar hem bürokraside hem görevde burada bulunduğunu. Otuz yedi senedir ben de bulunuyorum, uzman yardımcısı olarak geldim, müsteşar olarak geldim, milletvekili olarak da bu ikinci dönemim bu Komisyonda. Ama sonradan söyleyeceğimi baştan söylemek istiyorum bir muhalefet partisi milletvekili olarak.
Sayın Bakan, mali disiplinden ödün vermek kolaydır ancak bunu telafi etmek çok zordur. Bunu bu ülke defalarca yaşadı. Bunu bürokrat olarak hepimiz yaşadık, siyasetçi olarak da yaşadık, gördük. Dolayısıyla bu işte hassas olmak lazım. Buradan nereye geleceğim? Bütçe gerekçesini, yıllık programını yakından takip ederim. Sabah herkesten önce ben buradan aldırdım, bir gün önce basıldı ama.
Şimdi, bütçe çağrısı ve yatırım genelgesine baktığınız zaman bütçede bir samimiyet ilkesi var. Şimdi ne zaman bunu yaptık? 5 Ekimde mi yayınladık bunları? Bütün bu kadar dokümanı, Allah rızası için, 5 Ekimden bu tarafa mı hazırladık? 17 Ekimde siz bunu verdiniz Sayın Bakan. Yani aradaki 12 günlük sürede olmadı bu. Dolayısıyla "samimiyet ilkesi" dediğim... Ben kamu maliyesinde bütçe dersi aldığımda, Allah rahmet eylesin, Neziha Hoca Hanım vardı, profesör; onun söylediği gibi bütçede samimiyet lazımdır. Hakikaten samimiyet lazım.
Orta vadeli programda hakikaten sıkıntı var. Ben gensoru da verdim orta vadeli programlarla ilgili, araştırma önergesi de verdim geçmişte. Süreyi kısaltmanıza rağmen yine de orada çok büyük bir tutarsızlık var. Zaman zaman içinde hakikaten ülke şartlarından kaynaklanan -yönetimin sıkıntısından, acziyetinden demeyelim, hani biraz daha şey olsun ama- bu problem ne yapıyor? Çok kısa sürede orta vadeli programın neleri değişiyor? Hedefleri değişiyor, öngörüleri değişiyor. O zaman dışarıda, Türkiye'ye yatırım yapacakların, içeride yatırım yapacakların, ekonomik aktörlerin Türkiye'ye bakışında da birtakım sıkıntılar meydana geliyor. Dolayısıyla buna bakmak lazım.
Esasen, bu getirdiğiniz bütçede, bu samimiyet ilkesine baktığımız zaman -ben bütçe gerekçesine önem veririm dedim- bütçe gerekçesinde, daha üçüncü sayfada çok samimi bir ifade kullanmışsınız. İlk cümle: "Kamu maliyesinin performansının değerlendirilmesinde kullanılan iki göstergeden biri bütçe dengesinin gayrisafi yurt içi hasılaya, diğerinin ise faiz dışı dengenin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı" Bu doğru. Altına da bir grafik koymuşsunuz. Bütün arkadaşlar görüyor. Ya Allah rızası için bir de 2017'sini koyalım o grafiğin yanına, 2016'da kesmişiz. Şimdi samimiyet ilkesi dediğim o, iş orada bozulmaya başlıyor. Neden? İşte, ben konuşmamın başında size net bir şekilde söyledim yani gidişatı net bir şekilde görmemiz açısından. Mali disiplinden ödün vermek kolay ancak telafi etmek zordur. Mali disiplinden ödün verdiğinizi zaten oraya onu ilave etseniz gözükecek. Burada da samimi olmak lazım. Sizin samimiyetinize de inanıyorum, belki bir sonraki sayfada, bir sonraki şeyde bütün bunları ifade etmeniz mümkün. Ama şunu söyleyelim: Bu bütçenin mali disiplinden ödün vermek tarafına baktığınız zaman, telafi yoluna gittiğinizin ilk şeyi daha geçen hafta bizim burada görüştüğümüz şu bugün basılıp önümüze gelen torba kanun. Bu torba kanunda da siz Maliye Bakanı olarak bütün bakanlıklardan topladınız, hatta koordine ettiniz, bizlere de danıştınız, bizlerle de görüştünüz, ilgili kurumlardan bazılarını burada çektirdiniz, bazılarını çektiremediniz. Bakanların ısrarı oluyor; bu da gayet doğal, kendi alanlarında ne yapacaklar? İstediklerini yerine getirmeye çalışacaklar. Genel maliye politikasına da ters olsa ne yapacaklar? Bunu yapmaya çalışacaklar. Bu da bu ödünün ilk şeyi, temizlemeye çalışmanın ilk şeyi. Bunun arkası gelir, bunu siz de biliyorsunuz. Yani 130 maddelik, 140 maddelik tasarılar, burada 40 madde gelip 240 madde çıkanı biliyorum ben. Dolayısıyla bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum.
Bir de aynı dilden konuşmamız lazım Sayın Bakanım. Şimdi, şu 2017 yılı programı. Siz, 2002'den alıyorsunuz. Ben o dönemin bürokratıydım, daha sonra da politikacı olduk, şimdi o dönemin iktidarında olan partide bulunuyorum. Baktığınız zaman 2002'yle her şeyi mukayese ediyorsunuz, gelin bir de 2010'la mukayese edin. 2010'dan bu tarafa baktığınız zaman, millî gelirde kişi başına 10 bin doların üstüne çıkabildiniz yani 10.500 dolar civarında seyrediyor. Tamam, bunu yaptık ama geliyoruz bu sene 2018 yılı programına, yine benzer bir olay yani iki kere millî gelir hesaplama yöntemini değiştirmenize rağmen burada insanların mukayese bazını kaybettiği çok net ve açık bir şekilde gözüküyor. Şimdi, baktığımız zaman, burada, yeni basılanda 10.500, hem de neye rağmen? Millî gelir hesaplama yöntemini değiştirmenize rağmen. Burada da bahsettiğiniz 3-4 milyon Suriyelide bakın yüzde 25 artırıyoruz , yüzde 30 artırıyoruz, söylerken dilimize kolay geliyor, 1 milyon insan arada. O zaman kişi başına gelirin bir hayli de aşağı düşeceği malumunuz. Yani bunları da samimi olarak ne yapmak lazım? Söylemek lazım. Siz ne diyorsunuz? "Bütün dünyaya en çok yardım eden ülkeyiz." Doğruysa bunları da söylemek lazım. Yani samimi olup bu baza gelmek lazım.
Şimdi, burada on beş yıllık iktidarın arkasından ekonomide hızla artan ne var? İkiz açık var. Eskiden kamu maliyesinde -siz inanıyorsunuz, biz inanıyoruz veya inanmıyoruz, kısmen katıldığım- kamu finansman dengesi Türkiye'nin dışarıda da içeride de dış dengeye nazaran biraz daha güvenilir olduğu kanaatim net bir şekilde ifade ediliyordu. Şimdi, ikiz açık başladı, burada bir sıkıntı var. Bunu ne yapmamız gerektiği çok önemli. Şimdi, bunun tabii bir de mütemmim cüzü devam ediyor, cari açık var, dış ticaret açığı zaten büyüyor. Enflasyon ve işsizlikte çare olamadınız. 2002'yle mukayese etmenize gerek yok, geriye doğru bir on sene kendiniz gidin. Dış ticaret açığı ihracat artışının çok üstünde. Ben üzülüyorum, özellikle ekonomiden sorumlu Bakan -tanıdığımız da olmasına rağmen- 2023 hedeflerini söylüyor: "500 milyar dolar ihracat olacak." Öyle değil mi? "160 milyar dolardan daha fazla kapasitesi yok ihracatta bu ülkenin." diye kendisi söylüyor. Şimdi, sizin de kendi aranızda, Hükûmette bir senkronizasyonun olması lazım, aksi takdirde kimse inanmıyor. Şimdi, son gelişen olaylarda herkes, her bakan farklı bir şey söylüyor.
Şimdi, kamu borçlanması artıyor, mali disiplin bozuluyor. Bir "mali kural" lafı geldi. Sayın Babacan bize burada bu kadar yüklendi, çalıştırdı yazın ama ne oldu? İki bakan dirsek gösterdi -bir Sanayi Bakanı, bir Ulaştırma Bakanı; biri şimdiki bakan, biri yok siyasette- vazgeçti. Şimdi, burada problem ortaya çıkıyor. Kurlar ve faiz oranları üzerinde yabancı piyasalardaki gelişmelere odaklandı millet. Tasarruf problemi ortada.
Ya, Sayın Bakanım, bir izahının olması lazım. Bir gecede yüzde 10 millî gelir tasarrufu artan bir ülke olur mu? Bir şeyin olması lazım, bunun iyi izah edilmesi lazım. Burada bizi İstatistik Enstitüsü tatmin etmedi. Çok açık ve net söylüyorum, başka AKP'li arkadaşlar olabilir, diğer siyasi partiden arkadaşlar olabilir ama burada bir sıkıntı var.
Bir diğer olay: Ekonomik büyüme performansı TL olarak tamam. Öyle değil mi? Ekonominin büyüme performansı tamam TL olarak ama bunun kimyası bozuk. Hatta dolar bazında baktığınız zaman, millî gelir ilk çeyrekte de negatif, ikinci çeyrekte de negatif, yıl sonunda da muhtemelen negatif olacak. Şimdi, hesap yöntemini değiştirseniz de yurt içi hasıla dolar bazında küçülmeye devam ediyor. Şimdi, geçmiş yıllarda enflasyonu düşürerek, mali disiplini koruyarak büyüme performansını gerçekleştirebilen Türkiye maalesef bu vasıflarını yitirmiş durumda bize göre. Özel sektör yatırım yapmıyor, tereddüt içinde. Bunu net bir şekilde de söylüyorum, bunu sizin arkadaşlarınızla da, sizin yereldeki arkadaşlarınızla da konuşurum. Bu koşullar altında önümüzdeki yıllarda bütçe açığı önceki yıllara kıyasla artsa da diğer emsal ülkelerle kıyas kabul edilebilir ve yönetilebilir seviyelerde kalması lazım. Mali disiplinin dışına çıkılması Türkiye ekonomisini daha kırılgan hâle getiriyor. OVP'de sıkı para politikasının devam edeceği, buna mukabil maliye politikasının bir miktar gevşetilmesi hedefleniyor. Bunu net bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanının danışmanları da kamuoyu önünde tartıştı. Hatta dün birine takıldım, ben senin tarafı destekliyorum dedim, böyle bir şey oldu yani senkronizasyondan kastettiğim de o. Şimdi, yüksek büyüme hedefliyorsunuz, mali disiplinden çok fazla uzaklaşılmaması, bütçe açığının millî gelire oranının yüzde 2 seviyelerinde korunması, dönem sonunda yüzde 1,6'ya düşmesini hedefliyorsunuz.
Şimdi, bu 16'ncı bütçeniz. 2008 krizini saymazsak bütçenin hazırlandığı makroekonomik ve jeopolitik şartların bundan önceki bütçelerle kıyaslanmayacak kadar ciddi olduğunu ifade etmek istiyorum. Ekonomide dengeler sarsılıyor, üretim-gelir dengeleri, bütçede kaynak, harcama dengesi, dış ticarette ithalat-ihracat dengesi bozuluyor, hem de hızla. Bu durum neticede ekonominin 2001 yılında yani 57'nci Hükûmet döneminde gerçekleşen yapısal reformlarla sağlanan mali disiplin çıkmazını yok etme noktasına getiriyor.
Kamu maliyesi alarm veriyor, zaten siz bunun farkındasınız. Bütçe dengesi hızla bozulma sürecine giriyor. Nakit açıkları ve borçlanma hızlı bir şekilde yükseliyor. 2002 yılında getirilen, kamu borçlanmasına sınır getiren kurallar 2009 yılından bu yana ikinci kez değişmeye başladı, torba yasayla delinmek zorunda kalındı. Şimdi, torba yasalarla çıkartılan vergi aflarının, verilen hesapsız ve verimsiz teşviklerin, önceliği dikkate alınmadan yapılan büyük kamu yatırımlarının, kamunun hesapsız israfa varan harcamalarının -ki siz görüyorsunuz bunları- ağır faturasıyla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. 2017 yılında faiz dışı açık verilecek, merkezî yönetim açığı yurt içi hasılanın yüzde 2'sine ulaşacak. Esasen, program tanımlı faiz dışı denge 2016 yılından itibaren açığa dönüştü. Kamu kesimi borçlanma gereği 2016 yılında yurt içi hasılanın yüzde 1'i seviyesinden 2017 yılında 2,5 kat artarak yüzde 2,4 seviyesine yükseliyor. Hazine nakit dengesi eylül itibarıyla toplam 40,4 milyar TL açık veriyor. Hazine, ilk dokuz ayda nakit açığının çok üzerinde borçlandı. Eylül ayı itibarıyla hazinenin toplam nakit açığı 40,4 milyar olmuş, buna karşın dokuz ayda yaptığı net borçlanma miktarı 67,4 milyar TL yanılmıyorsam yani Hazinenin ihtiyacından daha fazla. Bu borçlanmanın gerekçesi de gerçekten çok net bir şekilde açıklanmıyor, yıl sonu beklenen bütçe açığı olduğu düşünülebiliyor. Önümüzdeki üç ayda bu kadar açığın niçin ortaya çıkması bekleniyor? Hazine bu kadar hazırlık için koşullar uygunken fazladan borçlanmaya mı gidiyor ya da görülmeyen harcamalar mı bekleniyor? Ekonomi yönetiminin bilip bizim bilmediğimiz konular mı var? İç piyasaları da tedirgin eden konulardan bir tanesi bu.
Şimdi, 2017 bütçe performansını bir kısaca değerlendirmek gerekirse: Performans bütçe kanununda var ama uygulamada maalesef olduğu kanaatinde değilim. Esasen orta vadeli program şaşınca bütçe hedefleri ile gerçekleşme tahminleri arasında ciddi farklar oluşuyor. 2017 yılında 645 milyar Türk lirası bütçe geliri hedefliyorsunuz, 675 milyar TL oluyor. Yani bütçe gelirleri tahminlerin ötesinde büyüyor. Bunda iki faktör var: Birincisi, büyümenin beklenenden hızlı olması; ikincisi de, en önemli, uygulamaya konulan 6736 ve 7020 sayılı yapılandırma kanunları kapsamında tahsil edilen vergi gelirlerinin etkisi.
Şimdi, bütün bunlara bakarken, 2017 yılı faiz hariç giderlerini 588 milyar TL öngördünüz, gerçekleşme tahmini 616 milyar TL. Aynı şekilde 47 milyar açık öngörüyorsunuz, bu, 2017 yılı 62 milyar TL ve yurt içi hasılanın yüzde 2'si olarak düşünüyorsunuz, dolayısıyla 11 milyar TL faiz dışı fazla öngörülmüşken, aksine 2017 yılı sonuna kadar 4,2 milyar TL faiz dışı açık ortaya çıkması bekleniyor.
Bilindiği gibi, yılın ilk yarısında alınan mali tedbirler büyümeyi destekledi. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu kaynaklarının ve işletmelerinin finansmanına erişim imkânlarının kolaylaştırılması büyümede önemli rol oynadı.
Şimdi, bu tedbirlerin bütçeye etkisinin 10,8 milyar TL olduğunu açıklamalardan görüyoruz. Teşviklerin 7 milyar TL'si vergi gelirlerindeki azalış. 2018 yılında ekonomik teşviklerin bütçeye maliyetinin de 8,3 milyar TL olduğunu söylüyorsunuz.
Şimdi, bütçe büyüklüklerine baktığımız zaman da, 762,8 milyar TL bütçe gideri, 696,8 milyar TL de bütçe geliri görüyoruz. Yani 66 milyara yakın bir açık. Açığın 2017 yılına göre artışı yaklaşık yüzde 7. Buna mukabil, 2018 bütçesinde 5,8 milyar TL faiz dışı fazla öngörüsü var. Bir yandan bütçede faiz dışı fazla hedefliyorsunuz; diğer taraftan, hazine borçlanma limitinin artırılmasını esasen çelişkili bir durum olarak ifade etmek mümkün. Hükûmetin, bütçe tahminlerine güvenmediğini düşünüyoruz. Vergi gelirlerinde yüzde 15 artış hedefleniyor. 600 milyar TL olan hedeflenen vergi gelirlerinin 122,7 milyar TL'si gelir vergisi, 65'i kurumlar vergisi, kalan yüzde 69'luk bölümü de dolaylı vergilerden oluşuyor. Bütün bunlara bakmak mümkün. Vergi sisteminin gelirinin neredeyse tamamını tüketime ayıran kesimin üzerinde yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Burada ben sizin zaman zaman, KDV olsun, diğer gelir ve kurumlar vergisi üzerinde reform çalışmalarınız olsun ifade ettiğinizi biliyorum. Ama demek ki şey o kadar yoğun geldi ki, bunların üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisine belki bir kısmını getirdiniz ama görüşme imkânının olmadığını, yani ekonomik zamanlamanın buna imkân vermediğini düşünüyorum. Yükselen enflasyon ve vergiler bu kesimin kullanılabilir gelirini düşürüyor, harcamalarını azaltıyor, azalan harcamalar millî gelir ve vergi tahsilatını olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla ekonomik bir sarmal içerisine giriliyor. Burada sizin Hükûmet olarak sıklıkla başvurduğunuz af ve yapılandırma düzenlemelerinin eklendiğini de... Hakikaten vergi adaleti, vergi tahsilatı ve üzülerek ifade ediyorum, vergi ahlakı bozuluyor. Vergi sisteminin bir an önce adil bir reforma ihtiyacı var. Ancak Hükûmetin vergide reform yerine vergi oranlarını artırma yaklaşımını benimsediğini görüyoruz.
Şimdi, işin harcama kısmına geldiğinde, burada hepsini söylüyoruz, yatırımlarda çok büyük bir gelişme yok. Zaten büyümeye de yatırımlara da baktığınız zaman geçmişte özellikle özel sektör yatırımlarında sıkıntı olduğunu görüyoruz. Fakat bir şeyi ifade etmek istiyorum Sayın Bakanım: Biz ne kadar sosyal güvenliğe giden şeyi... Aşağıda yoğun tenkidimizden dolayı bu bütçe transferlerini açıkta aşağıya aldınız. Yani planlama böyle göstermeye başladı ama buradaki gidişat tekrar sıkıntılı. Biz özellikle bu kanun geçerken, sosyal güvenlikle ilgili, ben o zaman da Komisyon üyesi idim, bu hızlı bozulma gerçekten beni üzüyor, sizi de sıkıntıya sokuyor haddizatında. Böyle bir reforma girdiniz, bunun altından kalkmanız hemen hemen mümkün olmuyor. Baktığımızda, 149 milyardan 169,7 milyar TL'ye ne yapıyor? Yükseliyor bir sene içinde, 2017'den 2018'e sizin söylediğiniz.
Şimdi, bütün bunlara bakmak mümkün. Belki zamanlama açısından, bilemiyorum ama, bu SGK açığına önem vermemiz lazım. Yerel idareler ve altyapı yatırımlarına kaynak aktarmaya devam edildiğini görüyorum. Yatırım ödenekleri yüzde 10, yerel idarelere aktarılan kaynaklar da yüzde 16 artış görülüyor. Ama mahallî idarelerin dışında diğerlerinin artışlarında kamu kurumlarını sınıflandırsanız pek müspet bir gelişme yok.
KİT dengesine baktığınız zaman orada da problem gözüküyor. 2018 yılında biz ciddi bir bozulmanın oluşacağını düşünüyoruz. 2016 yılında 8,4 milyar TL, 2017'de 2,8 milyar TL fazla veren KİT finansman dengesi 2018'de 5,3 açık verecek.
Şimdi, ekonomide yeniden KİT finansman açıklarının yaşandığı bir döneme doğru gitmeyi biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak arzu etmiyoruz. Böyle bir havanın olabileceğini de sıkıntıyla görüyoruz.
Şimdi, yatırımlara geldiğimizde, özel sektör sabit sermaye yatırımları, geçmiş döneme baktığınızda millî gelir açısından sıkıntılıydı. Bu özel sektör yatırımlarında yüzde 6,8, özel sektör sabit sermaye yatırımlarında yüzde 6 gibi yüksek oranda bir artış görülüyor. Torba yasayla kurumlar vergisi oranını bütün sektörler için -demek ki ihtiyaç- 20'den 22'yı çıkardınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bu ortamda özel sektör harcamaları...
BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edeyim lütfen Sayın Ayhan.
Buyurun, ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
Şimdi, kamu yatırımlarının yüzde 5,8 büyümesi öngörülüyor. Kamu sabit sermaye yatırımlarının yüzde 2,7 oranında büyümesi öngörülüyor.
Tabii, merkezî yönetim sabit sermaye yatırımları yüzde 8,5 azalıyor. Buna mukabil, biraz önce söyledim, sosyal güvenlik kurumlarının yatırımları iller alımında yüzde 110, İller Bankası ve KİT yatırımlarında yüzde 40, mahallî idare sabit sermaye yatırımlarında da yüzde 11 gibi bir artış var.
Bütün bunlara baktığımız zaman, konunun bir açıdan daha samimiyet ilkesi açısından, tekrar gözden geçirilmesinde yarar olduğu kanaatindeyim. Vakit daralıyor, onun için denetim bölümüne pek girmeyeceğim, daha sonraki konuşmalarımda girerim.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz belki: 2018 yılı, bütçe harcama gelir dengesinin gözden çıkarıldığı, yüksek bir bütçe açığının hedeflendiği bir bütçe olarak düşünüyoruz. Özellikle 2018 yılında bütçe tahminlerinin tutturulmakta zorlanacağı, bütçe açığı ve finansman ihtiyacının öngörülenden yüksek gerçekleşeceği Hükûmet tarafından da görülmüş. Onun için biraz önce gösterdiğim torba kanun bu şekilde geliyor. Bu çerçevede, kurumlar vergisi başta olmak üzere bazı vergilerde artışa gidilmiş, 2002 yılında mali disiplinin korunması için kabul edilen 4749 sayılı Kanun'la kamu borçlanmasına sınır getiren mali disiplin AKP hükûmetleri tarafından bir kez daha delinmiştir. Hazinenin borçlanma limitleri 2009 yılından bu yana ilk kez 37 milyar TL artırılmak zorunda kalınmıştır. Bütçe dengesinin bozulmasında AKP hükûmetlerinin hatalı politika uygulamalarının payının ihmal edilemeyecek düzeyde olduğunu söyleriz, çünkü onlar uyguluyor. Bozulan bütçe dengesinin karşısında getirilen tedbirlerin de eksik olduğunu düşünüyoruz. Daha fazla borçlanma ve mali disiplinden uzaklaşma, daha fazla vergi, daha yüksek enflasyon, daha yüksek faiz, daha düşük yatırım ve istihdam olarak geri dönüyor. Hükûmetin kamu maliyesinde açılan gediği geçici ve yüksek düzeyli vergi artışları ve borçlanma limitlerinin artırılması yerine harcama ve vergi reformuyla kalıcı bir biçimde zamana yayarak iyileştirmek gibi daha yerinde ve sürdürülebilir bir yaklaşımın belirlenmesi gerekirdi. Ekonomide yaşanan sıkıntıların çözümüne yönelik güçlü bir irade sergilemek kaçınılmazdır. Ancak bunun geçici, tutarsız ve çelişkili torba düzenlemeleriyle değil, bütünlük arz eden bir strateji çerçevesinde, gerçekçi bir gündem ve yol haritası oluşturularak uygulamaya konulması gerektiğini düşünüyoruz. Denetime ilişkin değerlendirmeleri daha sonraki konuşmalarımda yapacağım.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım Komisyona Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.