| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 20 .10.2017 |
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; burada tartışmanın bürokrasinin tembelliğiyle, bürokrasinin işlem hızıyla örtüşerek izah edilmesi doğru bir yöntem değildir. En önce, çevresel etkinin, kurumsal görüşlerin oluşabilmesi için teknik altyapının ne olduğunu bilmek gerekiyor. Şimdi, bir kurumdan görüş istiyorsunuz, o kurum buna ilişkin bir görüş verecek, önce görüşü verebilmesi için o konudaki teknik altyapının, teknik konunun mutlaka usule uygun olarak prosedürün tamamlanması gerekiyor.
Bir örnek anlatayım size: Şimdi, bir madenci belli bir sahada ruhsat talep ediyor. O bölgede hangi kimyasalları kullanacak, kullandığı kimyasalın o bölgedeki -örnek, atıyorum- fındık üretiminde zararlı olup olamayacağını nasıl ölçümleyecek kurum, buna ilişkin nasıl görüş söyleyecek? Fındık üretimi bir kere hangi kimyasalların kullanılacağını verecek ona, o yıl içerisinde fındık hasadı elde edilecek, o kimyasal o bölgede test edilecek, onun sonucunda bir zararı var mı yok mu ortaya çıkacak. Veya göçmen kuşların göç yolları üzerinde bir ruhsat söz konusu. E, kuş o mevsimde geçmiyor. Ne yapacağız şimdi, ithal kuş mu getirttireceğiz? Getirin kuşu buraya koyun, bu dönem içerisinde bir bakalım buna. Balık yavrusu... Acaba bu balıkların üzerinde bir etkisi var mı, yok mu? Bu madende, madenin açılmasının, madende kullanılacak kimyasalların buradaki balık üretimine bir etkisi var mı, denizdeki canlılara bir etkisi var mı nereden bileceğiz? Bunu bir laboratuvar sürecinin sonucunda takip edeceğiz ki bilebilelim. Şimdi, bu sürenin ne kadar olduğuna bilim insanları karar vermeyecek, yasa karar verecek. Bu, akla uygun değil.
Bir, basit özet. Bakın, Ordu'da, Fatsa'da şehre 8 kilometre mesafede altın madeni ruhsatı verilmiş. Bu altın madeninde siyanür kullanılıyor. Siyanür çevreye, doğaya, havaya, toprağa, bitkiye karışan bir kimyasal ve kanserojen bir kimyasal.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ölümcül.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Şimdi hangi mevsimde nasıl sonuç vereceğini nasıl göreceğiz? Kışın mı, yazın mı, sonbaharda mı, ilkbaharda mı? Çiçekler üzerinde bir etkisi var mı, böcekler içerisinde bir etkisi var mı? Kışın müracaat etti, böcek yok ortada, kurum nasıl buna görüş verecek, ne desin şimdi kurum? Yani bürokrasinin tembelliği. "Efendim, bürokratlar bu işi uzatıyorlar, geciktiriyorlar." Bununla ilgisi yok konunun. Konu tamamen teknik ve bilimsel bir altyapının zorunlu kıldığı bir süreçtir. Bunu süreyle ortadan kaldırırsanız Türkiye'nin bütün uluslararası çevreye ilişkin taahhütlerinin tamamını ortadan kaldırmışsınız demektir. İdarenin işlemlerini belli bir sürede olumluya çevirmek de hukuk tarihimizde ilk defa oldu. İdareye başvurularda altmış gün içerisinde cevap verilmemesi durumunda idare hukukunun en temel kuralıdır bu. Sokaktaki herkes bilir ki bu ret anlamındadır. Şimdi, bunu üç ayla olumlu anlamına çeviriyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hangi akıllı bunu yapıyor? Ne kadar zeki bir adammış.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Peki, idare ne yapıyor? İşlem yapıyor. İdare ne yapıyor? Eylem yapıyor. Yani idare iki şekilde faaliyette bulunuyor: İdari işlemler, idari eylemler. İdari işlemleri geciktirebilir bürokrat. O zaman buna karşı tedbir alabilirsiniz, bunda hiçbir mahzur yok, hızlandırabilirsiniz. Bu sizin hükûmet etme biçiminizle ilgili ama idari bir eylem, bir hizmetten kaynaklanacak eylemse o zaman hizmetin geç işlemesi, eğer bürokrat bunu geciktiriyorsa hizmet kusurudur. Bu bir suç, hizmetin kötü işlemesi bir hizmet kusurudur. Bu da bir suç. Hizmetin hiç işlememesi, o da bir hizmet kusurudur, o da bir suçtur. Yani burada bu değişiklikle önümüze iki büyük sorun geliyor. Birisi idarenin işlem ve eylemlerine ilişkin bugüne kadar yerleşik kamu düzenindeki hem soruşturma usulü hem hiyerarşik yöntemler hem buna ilişkin takip usullerinin tamamını çökertiyoruz, bütün sorumluluğu bürokratın omzuna yüklüyoruz. Ben sonucu söyleyeyim size. Birçok bürokrat bu başvurularda "Üç ay içerisinde zaten tahlil sonuçları gelmez, biz bunu iptal edelim gidelim." Çok basit. Bir başka örnek söyleyeyim o zaman size hayatınızla ilgili. Madem öyle üç ay içerisinde antibiyotik kullanan hastanın iyileşmemesi durumunda antibiyotik demek ki faydalı değildi, tedaviyi keselim. Niye masraf ediyoruz ki? Yani bunun aklı ve mantığı yok. İdari işlemlerin en önemli unsuru sebep ve konu unsurudur.
Sayın Bakan, buradaki bu değişiklikte hukuka uygun bir sebep, teknik ve bilimsel verilere uygun bir sebep ve bu sebeplerle uyarlı bir sonucun olması gerekiyor. İşte biz buna idari işlemlerdeki veya idari eylemlerdeki sebep sonuç ilişkisi diyoruz. Şimdi niçin üç ay? Niye beş ay değil, niye iki ay değil? Bunun izah edilebilir bir sebebi var mı? Yok. O hâlde idarenin burada bir takdir yetkisi var mı? O da yok. Onu da emredici bir şekilde düzenlemişiz. Üç ay sonra yazmadıysan "olumlu" demektir. Peki, üç ay içerisinde bürokrat şöyle yazacak, diyecek ki: Efendim, bu kullanılacak olan kimyasalın ben burada yaşayan insanların hayatına veya sağılan, süt veren ineklerin sütlerine bir kimyasal zehir dercedip etmediğini bilemem çünkü bu mevsimde burada yayla yok, yayla yaz mevsiminde oluyor, kışın ortasında ben bunu ölçemem. Bu sebeple kusura bakmayın, ben bu konuda görüş bildiremeyeceğim." Bunu olumlu mu sayacağız, olumsuz mu sayacağız? Bu bürokrat yanlış mı yapmış olacak, doğruyu mu yapmış olacak? Onun için buradaki tartışmayı bürokrasinin geciktirmesi mantığının üzerine kurduğumuz sürece hiçbir sonucu çözemeyiz. Binlerce dava çıkar, çok sayıda bürokrat hakkında görev suçu ortaya çıkar. Kimisine görevin ihmali, kimisine görevin suistimali, suç duyurusu ortaya çıkar. Doğrusu bu bilimsel tekniklere uygun, dünyadaki emsalleriyle uyarlı süreçlere, bilim insanlarına bırakmaktır bunu. Eğer bir laboratuvar sonucu gerekiyorsa patolojik bulgu istiyorsunuz, gidiyorsunuz tahlil yaptırıyorsunuz, on dakika içerisinde tahlilin sonuçlarını size vermiyorlar. Niçin? Diyorlar ki: "Bekleyeceğiz, bu aldığımız numune patolojik olarak belli bir ortam içerisinde bekletilecek, o beklemenin sonucunda ortaya çıkacak olan sonuçlara göre biz size patoloji sonuçlarını vereceğiz." Hemen on dakikada ver demiyorsunuz, niye? Çünkü bunun akla, bilime uygun bir süreç olduğunu görüyorsunuz. E çevrede de aynısı, çevrede de öyle. "Madencilik yapacağım, maden işletmesi kuracağım." diyor. Peki, sizin maden işletmesi kuracağınız bölge yaz, kış, ilkbahar, sonbahar aldığı rüzgârlara göre, aldığı güneşe göre, o bölgede yetişen bitkilere göre, endemik bitkilerin sonuçlarına göre etki etmeyecek mi? Edecek. O zaman nasıl bunu bürokrata üç ayda yazmadın, görevini suistimal ettin? Efendim, sen bürokrasiyi biliyor musun, kaç yıl çalıştın bu işin içerisinde? Hiç çalışmadın. Ama yasalar böyle, hukuk böyle, bu dünyadaki bilim böyle, bilimsellik böyle.
Sayın Bakanım, burada tartıştığımız, kamuya gelir elde edilecek yöntemlerin hızlandırılması değil. Elbette kamunun buradan ne kadar hızlı, ne kadar efektif gelir elde etmesinden bizler de memnun oluruz ama bu tartışma çok daha başka. Bu çok daha büyük kaosa sürükleyecektir. Yargıya çok daha iş gücü yükleyecektir, bürokratları çok daha tartışılır hâle getirecektir, hizmet kusurunu doğrudan işlem boyutuna da taşıyacaktır. Hizmet kusuru eylemden kaynaklanır. Bürokrat nasıl işlem yapsın? Gelmemiş bir tahlil... Şimdi, bürokrata diyorsunuz ki: "Bunun toprakta bir kimyasal sonuçları var mıdır?" Bürokrat diyor ki: "Efendim, burada kar kalınlığı 2 metre, ben buna nasıl cevap vereyim? Kar eriyecek, ondan sonra toprak canlanacak, toprağın içerisindeki buzullanma geçecek, ben ondan sonra o toprağa tahlil yaptıracağım, bu kullanacağı kimyasallarla ona göre bir görüş verebilirim." Diyorsunuz ki: "Efendim, ne gereği var ya, vermiş sayıyorum ben sizi." Akla uygun değil. Saygıdeğer milletvekilleri, akla uygun değil. Yani Garo Bey'in söylediğini yanlış cümle olarak değerlendirirseniz ben şunu söylüyorum: Medeni Kanun'un en temel ilkesi dürüstlük ilkesidir. Bu, bir kere dürüstlük ilkesiyle izah edilebilecek, kamu yararıyla izah edilebilecek bir düzenleme değildir. Bunun içerisinde dürüst bir iyi niyet yoktur. İki, burada kamu yararı yoktur. Bu, tamamen bir hukuki sonuca yönelik, yani madenci başvurmuş, oh ne güzel, onun talebini hızlandıralım. Onun talebini hızlandırıyorsunuz ama insan, flora, fauna, su, rüzgârlar, hangisini alırsanız alın, o konuda bir sonuç var mı? Yok.
Bir basit örnekle tamamlayayım isterseniz. Burada FİSKOBİRLİK eski genel müdürü var, ben de Trabzon milletvekiliyim. Bakın, geçen sene de oldu, bu sene de oldu. Özellikle Trabzon, Giresun, Ordu illerinde üretilen fındıkta müthiş bir kalite zafiyeti yaşıyoruz. Bunu burada kendisi kabul edecektir. Trabzon'da en yüksek kaliteli fındık 42 randıman. Bunu teknik olarak çok uzatmadan anlatayım size. Yani fındığın kalitesinde ortalama yaklaşık yüzde 16'lık bir değer kaybı var. Müthiş bir kaybı var. Niçin? Çünkü bölgenin HES'lerle bütün kliması bozuldu ve ben inanıyorum ki birkaç sene içerisinde Trabzon artık Türkiye'ye fındık üretemeyecek. Bize geldi. Yakında Giresun'da da aynı şey olacaktır. Bu HES'ler Giresun'a gittiğinde, Ordu'ya da yerleştiğinde bu bölgede aynı büyük kayıp olacaktır. Yalnızca Trabzon'da bu sene o HES'lerin çevreye vermiş olduğu zarardan dolayı köylünün fındıktaki değer kaybı 90 milyon lira. Bugünkü değerler üzerinden 90 milyon lira kaybetti.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bunu HES'lere niye bağlıyorsunuz?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Başka bir şeye bağlayın, ama o bölgenin iklim yapısının değişmesine...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Siz nereye bağlarsanız bağlayın Cemal Bey, yani belli ki o bölgedeki elli yıldır standart, o alışılagelmiş bilimsel değerlerle uyarlı üretim kalitesinde büyük bir çökme var. Bunu HES'lere bağlayın, madenlere bağlayın ama başka bir şeye bağlayın ama demek ki orada bu klimanın değişmesiyle ağır bir sonuç var. Bunu her alanda görüyoruz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Evet, klimanın değişmesi var ama bu HES'lerden mi kaynaklanıyor?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Tamam Cemal Bey, ben de işin uzmanı değilim. Bunu bilim insanları araştırsınlar. Benim görüşüm o, ben bunu söylüyorum. Bugün buradaki konu da bu kadar önemli. Bunu, lütfen bürokrasinin hızlandırması olarak algılamayın. Bürokrasi bu işi hızlandırmaz. Ben bürokratların yapacaklarını size söyleyeyim. Bürokrasiye gittiği zaman bürokrat "Buradaki kullanılan malzeme, kimyasallar bu süreç içerisinde görüş vermemiz için uyarlı değildir. Bu sebeple görüşümüz olumsuzdur." diyecektir.
Çok teşekkür ediyorum.