KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, öncelikle, bir önceki madde engellilerle ilgili olduğu için o eleştirimi söyleyemedim. Siz geçen maddede 37 milyarlık yetki aldınız, ek bütçeyle ilgili eleştirilerimiz oldu ve genel bu makroekonomi politikasıyla ilgili bir tartışma yürütmemiz gerektiğini söyledik ama bunlara hiçbir cevap vermeyip yalnızca kestirip attınız ve madde oylandı ve Meclisin bütçe yapma yetkisini elinden almış oldunuz. Yani bütçeyi tartıştık, mesela bir hafta sonra tartışacağız, size bir bütçe açığı yetkisi vereceğiz. Şimdi siz 37 milyarlık daha yetki alarak, açıkça söyleyeyim, bir ek bütçe getirmeden bunu yaparak Meclisin bütçe hakkını gasbetmiş oldunuz. Bu konuda sizi ve Hükûmetinizi kınıyorum. Ve sükût ikrardan gelir, bütün eleştirilerimizi sessizlikle karşıladınız. Eminim ki siz de bu sıralarda olsaydınız aynı eleştirileri yapardınız bizlere. O anlamda gerçekten mali disiplini çok önemsiyoruz ve bu mali disiplin anlamında da tedbirler alınması gerekiyorsa Meclisin de bütçe hakkına saygı duyarak Hükûmetinizin bunu yapmasını öneriyorum ve bu maddeyi eğer mümkünse tekrar görüşelim ve siz de gerçekten şu konuda, istirham ettim, ya, bu 37 milyarla ilgili hani bir T cetveli, çok basit bir T cetveli dahi sunabilirsiniz. Ya, bu 37 milyarla ilgili bazı bilgiler verdiniz, işte, 10 milyar şuradan, 3 milyar buradan ama yine 37 milyarı tutmuyor. Nereden tasarruf yapacağız, ne vergi alacağız? Çünkü vergi konusunda geri adımlar attınız Sayın Bakan bu torbada.

Şimdi, bakın, gelir vergisiyle ilgili diyorsunuz ki: "Savunma Sanayiine Fonu'na şunu aktaracağım." Eminim ki o 3 puanlık artışla siz Savunma Sanayii Fonu'na artıracağınız rakamı buradan planlıyordunuz, hani 3 puan orta gelir kesiminden alırsam işte, 5 milyar oradan ona aktarırım, 5 milyar oradan alırım, 5 milyar oraya veririm diye düşünüyordunuz ama şimdi, o 5 milyar gitti mesela, gelir vergisinde artış geçmiş olsun.

Motorlu taşıtlar vergisinde geri adım attınız ama burada motorlu taşıtlar vergisini de aktarmayı planlıyorsunuz, gerçi 18'i 20 yaptınız, ne olacak? Sizin gelirlerinizde azalma olacak.

Bu anlamda mali disiplini önemsediğimiz için bu konuda bir bilgi ve kamuoyuna ve Komisyona bu anlamda daha tatmin edici bilgi vermek bence zorundasınız. Bununla ilgili de size tavsiyem, Sayın Başkana da tavsiyem, ya, bir saat -hepsi bir saatte hallolur yani siz on beş dakika konuşursunuz, biz beşer dakika konuşuruz- bir oturum yapabilsek çünkü rakamlar da değişti.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Müsteşarlığın bütçesi görüşülürken, o zaman...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, ama bakın, Sayın Mehmet Şimşek açıklamalar yapıyor, "Biz borç almayacağız, vergi alacağız, ek tedbirler alacağız ve böylece savunma sanayisine silah alacağız." diye söylüyor. Ama 37 milyarlık borçlanma yetkisiyle beraber ciddi bir yetki aldınız ve bununla ilgili işte, füzeler alınacak, şu alınacak, Rusya'dan S-400 alınacak filan diye pek çok şayia var yani ucu açık bir nokta ve hazine borçlanmış durumda, parası da Merkez Bankasında duruyor. Şimdi, bu parayı nasıl harcayacağınıza dair sizden bir öngörü istiyoruz, bazı veriler istiyoruz, parametreler istiyoruz, bunları vermiyorsunuz. Bunları sizden rica ediyoruz ve buna göre de önerilerimizi sunmak istiyoruz, bu da bizim en doğal hakkımız. Bununla ilgili bir oturum yapmanızı size öneriyorum ve bu değişen rakamlarla ilgili neler var, ne kadar vergi toplayabiliyorsunuz, ne kadar harcama yapacaksınız, ne kadar açık vereceğiz? Belki bu, açıkça söyleyeyim, kamuoyundaki ve finans sektöründeki kaygıları da giderebilir yani faizler üzerinde sonuç olarak belirsizlik bir noktada da risk primi yaratıyor yani sonuç olarak ülkeye para yatıranlar risk primini üzerine koyarak borç veriyorlar, öyle değil mi? Bu risk primini ne kadar azaltsak hazinenin ödeyeceği faiz de o kadar azalır. Bu anlamda, rahatlatmamız lazım bütün sektörü de kamuoyunu da. Bunu rahatlatmak da sizin elinizde ve Plan ve Bütçe Komisyonun elinde diye düşünüyorum. Şimdi, bu önerimi sundum artık Başkana, size ve Komisyona; takdir sizlerin. Şimdi, maddeyle ilgili eleştirilerimi yapayım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; Savunma Sanayii Destekleme Fonu tabii ki önemli bir fon, adı üzerinde, ülkemizin savunması ama ülke doksan beş yıllık tarihinde hep savunma noktasına yani savunma sanayisi noktasına bakmış ve hiçbir savaşa da girmemiş, elden geldiğince yani dışarıya dönük, ancak NATO çerçevesinde belli operasyonlara katılmış ama savunma sanayisi boyutuyla bakmış. Ama şimdi, bakıyorsunuz, şu anda işte, ordumuz bir bakıyorsunuz -Sayın Davutoğlu söylüyordu- "Bir sabah Emevi Camisi'nde namaz kılacağız." hülyalarıyla başka hülyalara daldı ve belli silahlar belli noktalara gönderildi. Bugün bakıyorsunuz, İdlib'de, işte, "Bir gece ansızın gelebiliriz." diye, "Kerkük 82 olur.", "...83 olur." o noktada bazı hülyalar ve savunmadan ziyade taarruz yani başka ülkelere... Hani biz "toprak bütünlüğümüz" diyoruz, başka ülkelerin de toprak bütünlüğü var ve oradaki yangınlara benzin döker noktada politikaları maalesef son birkaç yıldır biz sürdürdük. Yani Suriye'deki yangında inanın bizim de sorumluluğumuz var, Irak'taki yangında bizim de sorumluluğumuz var ve burada çoğul bir toplumda yaşıyoruz, çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı. Ya, oralar da öyle, hani, sınırın bu tarafında Türk var, Kürt var, Arap var, Süryani var, Hristiyan var, Müslüman var, Sünni var, Alevi var; o tarafta da aynı şekilde. Hani, biz çoğulcu bir yapıya kavuşamadığımız için, genelde milliyetçi ve bir şekilde mezhepçi baktığımız için meselelere dışarıdaki meseleleri de öyle çözmeye kalkıyoruz. İç meselesini çözemeyen bir ülke, iç barışını çözemeyen bir ülke dışarıdaki benzer meselelere de merhem bulamıyor. Derler "Kel önce kendi başına merhemi sürecek." diye. Kendi iç barışını bu paradigmayla, çoğul bir bakışla sağlayacak ki dışarıdaki meselelere de bu bakışla çözüm bulabilsin. Ama sonuçta bakın, beş yılın sonunda bize düşen görev İdlib'de oradaki radikal unsurlara bir şekilde gidip "Geçici olarak sen oraya bak çünkü ben İdlib'i duman edeceğim, yerle bir edeceğim. Sen orada 1 milyon kişilik bir yerleşim yeri kur ki ben orayı yerle bir ettiğimde üç ay sonra, Deyrizor'u hallettikten sonra, oradaki mülteci akınını sen kontrol edeceksin çünkü başımıza bu belayı açmakta sen müsebbibsin." diyor Putin ve biz maalesef, ordumuzla oradayız ve her türlü provokasyona açık durumdayız Sayın Bakan, her türlü provokasyona bakın. Yani çünkü orada at izi ile it izi birbirine karışmış durumda ve askerimiz her türlü provokasyona açık durumda ve ben çok ciddi kaygılar taşıyorum çünkü bu FETÖ sorumlusu olarak tuttuğumuz, bence devletin, askerin içine sızmış unsurlar 15 Temmuz öncesi bir yıl boyunca nasıl ki darbe dinamiklerini hazırladıysa ve bizi birbirimize düşürdüyse, barış süreçlerini altüst ettiyse ve darbe dinamiklerini tetiklediyse bugün de benzer bir dinamiğin devrede olduğunu düşünüyorum. Demokratik siyasetin devre dışı kaldığı yani özgürlükçü bakışın tamamen devre dışı kaldığı ve tamamen güvenlikçi bakışa hapsolduğumuz, tamamen orducu, askerci bakışa, "Vururum, kırarım, ezerim, geçerim." bakışına hapsolduğumuz bir noktadayız ve maalesef, kaynaklarımız da üç yıl önce barışa, huzura, kardeşliğe, eşitliğe harcayacağımız kaynaklar, eğitime, sosyal politikalara harcayacağımız...

BAŞKAN - Sayın Paylan, biraz toparlar mısınız lütfen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama önemli bir madde konuşuyoruz, ben çoğu maddede de konuşuyorum.

BAŞKAN - Hepsi önemli, her biri birbirinden daha önemli.

Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bir de ben dört arkadaşımız yerine konuşuyorum, arkadaşımız İdris Bey'i hapsettiğiniz için bir arkadaşımız şu anda grup başkan vekili, diğerini de vekilliğini... Şu anda biliyoruz, hapsettiğiniz için, o arkadaşımız da yok.

BAŞKAN - Bu nasıl bir ifade ya, bu nasıl bir ifade ya!

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, öyle.

BAŞKAN - Sayın Paylan, yani... Lütfen sözünüzü geri alın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Öyle.

BAŞKAN - Sözünüzü lütfen geri alın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Size demiyorum efendim.

BAŞKAN - Yani yargı orada ve siz bu şekilde bir suçlamayı yapamazsınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yargı, değil mi efendim, yargı?

BAŞKAN - Siz böyle bir suçlamayı getiremezsiniz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yargı, değil mi efendim? Peki.

BAŞKAN - Böyle konuşmaya hakkınız yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bağımsız yargımız kararlar verdi, değil mi efendim?

BAŞKAN - Sizin bağımsız yargınız karar vermiştir, doğru söylüyorsunuz.

Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bağımsız yargımız karar verdi ve vekillerimizi hapsetti.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sizin yargınızın yerine bir başka yargı geldi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Vallahi siz yargıyı FETÖ'ye vermiştiniz yani onların hazırladığı iddianamelerle bizim vekillerimizi tutukladınız.

BAŞKAN - Sayın Paylan, maddeye ilişkin toparlar mısınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama arkadaşlar laf attılar.

BAŞKAN - Toparlayın, siz de laf atıyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - FETÖ'cülerin hazırladığı iddianamelerle... Onlar barış sürecini bozmak için o iddianameleri hazırlamışlardı, siz o iddianamelerle bizim vekillerimizi tutukladınız; olan bu yani FETÖ operasyonunu tamamlamış oldunuz.

BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen toparlayın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam ama laf atmayın o zaman efendim.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Genelleme yapıyorsun.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Sen çıkarıyorsun, kim laf attı? Kendi kendine şey yapıyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Orada vekiliniz laf attı efendim.

Yani şimdi, sonuç olarak Sayın Bakan, bakın, yalnızca güvenlikçi politikalarla abat olmuş hiçbir devlet yok, inanın yok. Yani pek çok örnek sayabilirim, saymayayım; güvenlikçi bakışla, hep "Füze alayım, tank alayım, top alayım, güvenlikçi politikalara yatırım yapayım." bakışıyla bütün bütçe kaynaklarını dahi buna ayırsanız, istibdadı kursanız, her mahalleye de istibdat noktasında kadroları yerleştirseniz dahi o ülkenin iç barışı sağlanamaz. Bunun dünyada pek çok örneği var ama demokratik adımla güvenlik-özgürlük dengesini sağlayan ülkelerse bu anlamda demokratik yapılanmasıyla da savunma politikasıyla da ülkesinin iç barışını da dış barışını da sağlar.

Sayın Bakan, ezcümle söyleyeceğim, bütün bu kaynakları Rusların füzesine, Almanların Leopar Tankı'na, Amerikalıların bilmem ne füzesine... Bakın, MTV'yi, motorlu taşıtlar vergisini milyonlarca insandan topluyorsunuz, gelir vergisini milyonlarca dar gelirliden topluyorsunuz, gidip füzelere, şunlara bunlara vermeye gerek olmayabilir. Esas mesele iç barışımızı, dış barışımızı sağlayacağımız özgürlükçü politikaları ve demokrasimizi kurmaktan geçiyor. Bütün bunları yaparsak bu füzeleri almaya da, bu paraları, bu kaynakları ayırmaya da gerek yok.

Bu çerçevede bırakayım.