| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 18 .10.2017 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu, yine neresinden tutacağımı bilemediğim bir maddeyle karşı karşıyayız. Şimdi, siz ekonomiye dair bir politika uygulayacağınız zaman bunun temelleri üzerine inşa edeceğiniz ana hatlarını belirlemezseniz ve o ana hatları kuvvetlendirmezseniz, ondan sonra yapacağınız her iş yamalı bohçaya döner.
Şimdi, bu temellerin esasında sağlam olduğu bir dönem geçirdi Türkiye. Koalisyon hükûmetinin ortaya koyduğu, üç temele inşa edilmiş bir makroekonomik çerçeve vardı sizin devraldığınız ve uyguladığınız. Bu üç temel unsurdan bir tanesi mali disiplindi, bir tanesi Merkez Bankasının bağımsızlığıydı, biri de bankaların sağlıklı işlemesini sağlayacak düzenleyici ve denetleyici kurulların bağımsızlığıydı. Bugün bu üçünden de bahsetmenin mümkün olmadığı bir Türkiye makroekonomik tablosuyla karşı karşıyayız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öyle mi?
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Yüzde yüz böyle.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Söylediğinize inanıyor musunuz?
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - İnanç meselesi değil, veriyle görüyoruz zaten, temellendirilmiş bir şey bu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şaşırıyorum. Başka bir ülkeden bahsediyorsunuz herhâlde?
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Türkiye'den bahsediyorum korkarım ki.
Şimdi, bugün mali disiplini de ortadan kaldıracak bir hukuksuzluğu yapmak üzere bir madde getirildi karşımıza. Mali disiplinin tarifi sadece rakamsal olarak bir bütçe açığı tutturmak değildir; mali disiplinin tarifi, kurallarını ortaya koyduğunuz şekilde işler kılmaktır. Siz kendiniz Hukuka aykırı iş yaptığımızı bugün burada herkes söylüyor. Hukuka aykırı iş yaptığımız zaman disiplinden bahsetmek mümkün hâle gelmiyor zaten. O zaman, bütçe açığının düzeyinin ne olduğu artık gereksiz bir rakam tartışmasına dönüşüyor. Bir iş yapma biçimiyle bugün mali disiplini ortadan kaldırıyoruz. Sadece 37 milyar daha borçlanma ihtiyacıyla değil, aynı zamanda, hukuksuzluk yoluyla da mali disiplini ortadan kaldırıyoruz. Mali disiplin ortadan kalktığında, bir ekonominin işlemesi için en çok ihtiyaç duyduğu güven ortadan kalkıyor. Güven olmadığı zaman da o zaman "İç tasarrufu artıracağız." bir anahtar kelime ve sihirli birtakım kelimeler sarf etmenin ötesine geçmeyen bir hedefe dönüşmüş oluyor. Güven olmadığı zaman ne oluyor? "Ya, burada 100 milyar dolarlık altın var, biz onları çekeceğiz." diyorsunuz, 150 milyonluk bir talep geliyor mesela çünkü insanlar güvenmiyor. Altınını getirecek kadar güven duyabilmesi için önce burada işlerin hukuki ve kurallı yapıldığına, bir borç alınıyorsa nereye harcandığının açıklandığına dair bir güven duyması gerekiyor. Bu güveni bizler vekil olarak değil, bu ülkeye vergi ödeyen 80 milyon insanın duymaya ihtiyacı var. Dolayısıyla, bugün ortadan kalkan şeyin Türkiye'nin makroekonomik çerçevesi olduğunu ve kaybettiğimizin mali disiplin olduğunu, sadece 37 milyar liralık bir ek borçlanma yükü sebebiyle değil, açıkça yaptığınız hukuksuzluk sebebiyle de yaşandığının altını çizmek gerekiyor. Bu hukuksuzluk ve bu ortaya çıkan güvensizlik, mali disiplinin de ortadan kalkmasıyla yüksek faiz olarak ülkeye geri dönüyor. Bu yüksek faiz de kimi vuruyor? Biraz önce Değerli Musa Çam söyledi, 469 milyar liralık borç yükü altında ezilen bu toplumun yüzde 68'lik vatandaş kesimi eziliyor. Yani bir kez daha esasında gelir dağılımını bozucu bir iş yapıyorsunuz. Bir kez daha şunu söylüyorsunuz: "Biz yüksek faizden kazananların kazandığı bir Türkiye kuracağız, yüksek faizin borç yükü altında ezilen yüzde 68'lik vatandaş kitlesini yok sayacağız." diyorsunuz. Gelir dağılımındaki bozulma hakikaten çok endişe verici.
Şimdi "Nasıl bir maliye politikası?" sorusu esasında burada harcama kalemlerini görerek tartışılacak bir meseledir. Bu 37 milyar nereye gidiyor? Bunu görme ihtiyacımız var. Ben bir rakam paylaşmak istiyorum. OECD ülkelerinde yapılan geleceğe dönük mali harcamalara dair bir analiz vardı. OECD ülkeleri arasında geleceğe dönük yatırım yapan.. Yani bu 37 milyar içerisinde yapılacak harcamalar nereye gidiyor, bilmiyoruz ama şunu biliyoruz: Türkiye, OECD ülkeleri arasında geleceğe dönük yatırım yapan, mali harcamalarında, gayrisafi yurt içi hasılası içerisinde en kötü durumdaki 3 ülkeden 1'i. Şimdi, geleceğe dönük ne var? Mesela kreşler var, çocuk bakımı var, mesela eğitim harcamaları var, mesela AR-GE harcamaları var, mesela geleceğe dönük altyapı yatırımları var. Bu verilere baktığınızda Türkiye'deki harcama kompozisyonunun çok da sağlıklı olmadığı ortaya çıkıyor. Şimdi, ben bu verileri OECD'den görüyorum, kesin hesapa bu işler geçtikten sonra da göreceğim oysa ben bugün 37 milyarın benim adıma borçlanırken nereye harcanacağını bilme hakkına sahibim. Bunu sonradan tartışma hakkım olduğu gibi bugün de bir vatandaş olarak tartışma hakkım var. Onun için "Nasıl bir maliye politikası?" sorusu da bence burada çok temel bir soru hâline dönüşüyor.
Bir kez daha burada etkilerinin altını çizme ihtiyacı duyuyorum. Yine, sizin "faiz lobisi" dediğiniz, faizden gelir edeni zenginleştirecek ama borç yükü altında ezilmiş bu ülkenin yüzde 68'lik nüfusunu mahvedecek bir teklifle karşı karşıyayız. Bunu yapmayacağınızı umuyorum ama "Yapacak mısınız?" diye kendime sorduğumda da hiç şüphe duymuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Böke.