KOMİSYON KONUŞMASI

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Başkanım.

Şimdi, izninizle, yarım okunduğu için tekrar maddedeki değişikliği vurgulama ihtiyacı duyuyorum çünkü sadece bir kısmına vurgu yapılıyor oysaki buradaki "ve/veya"larla fon sayısında ciddi bir artış var. Sadece girişim şirketlerine eş finansman sağlayan ortak yatırım fonlarına kaynak sağlama amacı güdülmüyor "veya sermaye şirketlerine ve/veya projelere finansman sağlayan fonlara" deniyor. Şimdi, bunun bir kere bir altını çizelim. Demek ki sadece girişimciler için değil, "proje" diye tarif ettiğimiz ve içine mega projelerin de girdiği projelere kaynak aktarmak için bir imkân yaratılıyor. Bununla beraber, bugünkü 150 milyon değil, Bakanlar Kurulunun kendi tercihinde -isterse 1,5 milyar, isterse 15 milyar, isterse 150 milyar, artık orası Bakanlar Kurulunun hayaline kalmış- istediği sınıra taşıyabileceği bir yetki veriyor. Şimdi, bu ister istemez, daha bundan birkaç ay önce "Varlık Fonu" adı altında getirilen fonu akla getiriyor çünkü orada zaten açıkça itiraf edilmişti "Projelere kaynak bulamıyoruz, bunun için de bir ipotek fonu kuracağız." Bir paralel hazine olması riskini dile getirmiştik. Şimdi, Varlık Fonu'nu paralel hazine yapmayı yasallaştıran bir teklifle karşı karşıyayız. Yani öyle olacak ki hazine 37 milyar lira borçlanacak -bir sonraki maddede onu söylüyor- sonra o borcu alacak, diyecek ki Türkiye'ye yatırım yapacak olanlara: "Ben senden borç aldım, şimdi sana o parayı geri veriyorum, Allah aşkına Türkiye'ye yatırım yap." Yani bu biraz fazla kandırmacalı bir sistem oluyor, işi bilenleri de kandırmak mümkün olmuyor. Onun için, burada bir dürüstlük ihtiyacı her şeyin önünde geliyor diye düşünüyorum.

Yani bu hazineye paralel hazine kurduğunuz zaman nasıl felaketlerle karşılaşacağınızı bir özetleme ihtiyacı duyuyorum ben. Faizler zaten yüksek, daha da yükselecek. Bununla beraber, Türkiye'ye duyulan güven zaten zayıf, daha da zayıflayacak. Demek ki biz sadece bu torba yasayla vergi ve zam ihtiyacı konuşuyor olmayacağız, bundan sonra hep daha çok vergi toplama ihtiyacı, daha çok zam yapma ihtiyacı, daha çok borçlanma ihtiyacı çıkacak. Ne için? "E, tulumbaya su gelmeyen yere yabancılar ortak olsun, biz önden para koyalım." diye yapacağız.

Burada ikinci bir kandırma daha var. "Bir havuza ortak para aktarıyoruz Avrupa Birliğindeki gibi." dendi ama Avrupa Birliğinde o havuza ortak olanlar devletler. Şimdi biz burada Türkiye'nin devletinin hazinesini özel şirketlerle ortaklaştırmak için yetki veriyoruz. "Havuz" dendiği zaman, içine de özel şirketler girdiği zaman ister istemez insanda "havuz şirketleri" akla geliyor, havuz şirketlerinin de Türkiye'deki üç beş yandaş sermayedar olduğunu ve rant şirketleri olduğunu da artık siz de bizim kadar iyi biliyorsunuz. Dolayısıyla, bunun hazineye getireceği yük, hazineye gelen yükle beraber doğrudan faize getireceği yük, dolayısıyla da bunun gelir dağılımında yaratacağı bozulmayı bugünden tespit etmek için iktisatçı olmaya bile gerek yok. "Bundan kim kazanır, kim kaybeder?"e kısaca baktığımızda, kazanacak olanlar, vallaha, faizler, faizi kazananlar. Kim? Bir avuç insan zaten faiz kazanıyor, sizin "faiz lobisi" dediğiniz insanlar. Kim kaybedecek? Faiz borcu olanlar, faizle borcu olanlar. Onlar kim? Milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından bahsediyoruz. Sizin kurduğunuz düzende tüketici kartı borcu var, çiftçi kredisi borcu var, KOBİ borcu var. Bu insanların hepsinin gelirini azaltacak, üç beş kişiyi zengin edecek bir maddeyi, üstelik de hazineyi boşaltacak şekilde paralel bir hazine kurarak yapmak üzere bir madde getirmişsiniz. Neresinden tutacağımı şaşırdım. Sonra da bu maddeyi gerekçelendirirken şunu iddia ediyorsunuz: Bir ekosistem kuruyoruz. Bu ekosistemde... (Gürültüler)

Yani, Sayın Başkan, keşke dinlense. Hani ya her şey çok iyi biliniyor ama...

BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sessiz.

Sayın Böke, buyurun.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Neyse, teşekkür ediyorum, sağ olun.

Şimdi, ekosistemde neye ihtiyaç var? Şimdi, ekosistem... Ya, bu ülkede "girişimci" dediğiniz kim? Sizin aklınıza gelen üç beş şirket gibi gözüküyor. Ya, girişimcinin önce neye ihtiyacı var? Fikri düşünecek. Bugün Türkiye'de hangi ortamda fikir düşünebiliyor insanlar? Akademisyenler, benim eski meslektaşlarım, kapılarını kapatmışlar "Aman ha, bir KHK'yla işimden olmayayım." diye yan odadaki akademisyenle bile konuşmuyor, endişe içerisinde, bırakın fikir üretmeyi. Şimdi, siz özgürlükleri ortadan kaldıracaksınız, bütün ekosistemi çökerteceksiniz, sonra da diyeceksiniz ki: "Parayla hallederim." üstelik de bizde o para yokken "Parayla hallederim." diyeceksiniz. Daha dün uluslararası yatırım pozisyonumuz açıklandı, Türkiye Cumhuriyeti son bir yıl içerisinde gayrisafi yurt içi hasılasının dörtte 1'ine yakın sıcak parayla finansman bulabiliyor yani yarın "Hop!" dese kaçacak kaynakla. Şimdi, diyoruz ki: Biz öyle borçlanacağız sıcak parayla yani yarın Türkiye'den vazgeçebilecek kadar bizi bağımlı kılan parayı alacağız borç olarak, sonra da onu biz döneceğiz, keyfimize göre dağıtacağız diyorsunuz. Kusura bakmayın ama böyle ekonomi yürümez, böyle ekosistem kurulmaz. Girişimci ekosistemi için özgürlük gerekir, hukuk gerekir, kurallı işleyen bir ekonomik düzen gerekir, bununla beraber de insan kaynağı gerekir. Biraz önce verilere baktım tekrar, 47 ülke arasında yapılan analizde Türkiye insan kaynağı açısından en kötü 5'inci ülke konumuna düşmüş vaziyette. Yani ekosistemde girişimci bir fikir üretecek, dönecek onu birtakım insanlarla beraber üretime dökecek, bunun için beceri ve insan arıyor ve o beceri ve insanı bulamıyor, siz de dönüp diyorsunuz ki: "Biz parayla hallederiz." çünkü bütün ekonomik anlayışınız bununla sınırlı. Oysa ekonomi salt parayla halledilebilen sorunların çok ötesinde sıkıntılarla can çekişiyor. Rica ediyorum, dikkatinizi buraya verseniz, buraya, gerçekten buraya, şahsıma değil, o zaman zaten böyle bizleri oyalayacak maddelerle Türkiye'yi gündeminden uzaklaştıran ve yarınki makroekonomik tabloya bomba koyan maddeleri ne getirirsiniz ne de tartıştırırsınız.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Böke...