KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben yıllarca azınlık okullarında yöneticilik yaptım. Benzer teknolojik yatırımları da yaptığım için biliyorum. Aslında ilk başta da o yıllarda vekil olsaydım aynı eleştiriyi yapardım hizmet alım modelinin esas olması gerektiğine dair. Çünkü siz bu sistemleri kurdunuz, biz de kurduk. Öğretmen tabii ki o konuda yeterli değil, hem ciddi bir eğitimden geçmesi gerekiyor hem de cihaz bir anda takılıyor, fişinin bilmem nesi kopuyor, yok sinyal gelmiyor, yok internet düşmüyor. O cihazların, taktığınız cihazların büyük bölümünü öğretmenler çalıştıramadı, etkin bir şekilde kullanamadılar. İlk başta hata yaptınız, 2010 yılında düğmeyi yanlış ilikleyerek başladınız. 2017 yılında nihayet hizmet alım modeli çerçevesinde bir öneri gelmiş oluyor yedi yıl sonra Sayın Bakanım.

Kaç milyar para harcadınız Sayın Bakan bugüne kadar bütçe olarak bu FATİH Projesi'ne ?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 1,6 milyar TL.

GARO PAYLAN (İstanbul) - 1,6 milyar TL; o da o zamanın 1,6 milyar lirası. Yani o günden bugüne ciddi anlamda büyük bir para harcamışız. Hedefler daha büyüktü, hedefin küçülmesinin sebebi de bu aksamalardı zaten. İlk anda taktınız bunları, öğretmenler kullanamadılar, fişleri takılmadı, fişi koptu, bilmem nesi oldu kullanılamadı; etkin bir şekilde kullanılamadı. Dağıttığınız tabletlerin tamamına yakınını çocuklar oyuncak yaptılar. Siz televizyonlarda reklamlar verdiniz. Ne güzel, öğrenciler ellerinde tabletleri salladılar ama o tablet dağıtımı da durdu çünkü etkin bir şekilde kullanılamadı.

Bakın, şöyle bir şey var: Yıllarca eğitim yöneticiliği yapmış bir insan olarak söyleyebilirim. Teknoloji fetişizmi yaptınız. Hani biz teknolojiyi çocuklara verirsek bu çocuklar yarın robot yaparlar. Hani, dün Sanayi Bakanımız söyledi "Biz bu çocukların robot yapmasını istiyoruz." falan diye.

Değerli arkadaşlar, bakın, mayıs ayında Finlandiya'daydım. Özellikle her gittiğim ülkede de okulları gezmek isterim. Finlandiya da dünyada birincidir eğitimde biliyorsunuz. Çocukların yani bütün o yarışmalarda, bütün o endekslerde hep birincidir Finlandiya.

Şimdi, Finlandiya'da gezerken ben şöyle düşünmüştüm: Hani bu teknoloji fetişizmi var ya, sınıfa gireceksiniz sınıfta böyle üç boyutlu görüntüler çıkacak, her yerden tablet fışkıracak, akıllı tahtalar fışkıracak. Ya, sınıfa girdik, kara tahta. Arkadaşlar, kara tahta, tebeşir. Ya, dedik ki "Teknoloji nerede?" Vallahi "Bizim okulda bir tane projeksiyon var, arada bir getirip onu bir şey göstereceğimiz zaman kullanıyoruz." Projeksiyon, düşünün yani! Ama çocuklar neredeyse sınıfta durmuyorlar.

Bakın, ilkokuldan itibaren çocukları alıp aşağıda marangoz atölyesi var. İşte, bir prizma mı yapacak, bir küp mü yapacak; çocuklara orada kestiriyorlar, onun gönyesini, açısını, bilmem nesini orada yaratıcı olarak yapıyorlar. Biyoloji mi verecekler; iniyorlar, çocuklara kestiriyorlar, biçtiriyorlar. Kalp nedir, ciğer nedir diye orada gösteriyorlar. Yani her anlamda yaratıcılık. Doğayı mı gösterecekler; çocuğa doğayı projeksiyondan göstermiyorlar, alıyorlar ormana götürüyorlar. Hayvan nedir, kuş nedir...

Burada inanın şöyle çocuklar var biliyor musunuz; tavuğu gördüğünde, ya bu tavuk benim yediğim tavuk mu diye ağlayan çocuk var. Yani hayatında tavuk görmemiş, İşte, civciv nedir, kuş nedir, ağaç nedir, böcek nedir görmemmiş. Sınıflara tıkıyoruz çocukları. Teknolojiyi akıllı tahtadan getireceğiz diye öğretiyoruz, o çocuklar da robot yapacak diye bekliyoruz.

Sayın Bakan, bu işler böyle olmuyor. İnanın gelin, sizinle Finlandiya'daki okulları gezelim. Çocuklara nasıl yaratıcılık kazandırılıyor, hayata nasıl alıştırılıyor, nasıl muhakeme düşüncesi yaratılıyor, nasıl bilimsel düşünceye sahip oluyorlar, nasıl eleştirel düşünüyorlar, nasıl tartışmaların içinden geçiyorlar; bunlara bakalım ama siz evrim teorisini yasaklayan bir Hükûmetin Bakanısınız. Evrim teorisini anlatmayalım diyorsunuz.