| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/868) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .10.2017 |
HÜDA KAYA (İstanbul) - Tekrar merhaba arkadaşlar.
Sayın Komisyon, Sayın Başkan; keşke Sayın Bakanımız burada olsaydı çünkü kendisi ara verilmeden önceki son konuşmasını yaparken benim yaptığım konuşmalara da vurgular, ithamlar yaparak doğal olarak cevap hakkım doğmuş oldu. Kendisinin de burada dinlemesini, bizzat dinlemesini isterdim aslında.
BAŞKAN - Bakan Yardımcısı burada.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Vurgularından bazıları, teolojik tartışmaya girmek istemediğini söyledi. Sayın Bakanın bugüne kadar, tanıdığım Sayın Bakanın, tek doğru bir yaklaşımını gördüm, "Benim işim teolojik tartışma değil." dedi, güzeldi. Onun haricindekiler ise... Ben konuşmamı yaparken konuşmamın arasında şu vurguyu yapmıştım hatırlarsınız: "İşe gelmeyince, efendim, bizim vekillerimiz, bizim insanlarımız hak ve adalet, özgürlük arama gibi argümanlarla mücadelemizle ilgili konular söz konusu olduğunda vicdanlarınızı örtmek için hemen 'Onlar terörist.' ithamında bulunabilirsiniz, bulunuyorsunuz." demiştim ve kendime Kur'an'da barışı anlatmakla ilgili bir konu üzerinden nasıl fezleke geldiğini, nasıl, neyle itham edildiğimi örnek vermiştim.
Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: "Burası teolojik tartışmaların yeri değil, burada bir konu konuşuluyor." Hiç kimsenin durup dururken lüks olsun, vakit kaybı olsun, israf olsun diye teolojik tartışmaları gündeme getirme gibi bir niyetinin olduğunu düşünmüyorum. Zaten o teolojik vurguları da ben yaptığımdan dolayı bana cevabı olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, neden bu konu tartışılıyor? Neden teolojik gündem oluşuyor? Nikâh mevzusu neden biraz daha ayrıntılı ifade, izah edilmek zorunda kalınıyor? Adı üstünde 6'ncı madde il ve ilçe müftülerine nikâh yetkisi verme meselesi. Adı üstünde, müftüler. Yani bunun kendisi zaten teolojik bir kavram, teolojik bir konum, mevki. Müftü olarak siz eğer yetkiyi "müftü" olarak tanımlar önümüze getirirseniz ben de nikâh ve müftü ilişkisini açıklamak durumundayım. Bunu başkaları farklı boyutlardan yaparlar, ben de kendi penceremden müftü ve nikâh ilişkisi ne alaka, politika, İçişleri Komisyonu ne alaka derim.
Bir de şu paradoks var: Yani ben bugün bile gözümüzün içine baka baka gerçeklerin çarpıtıldığı, cımbızla kelimelerin alınıp da böyle asparagas gibi vurgularla, ithamlarla amacından saptırıldığı gibi, böyle ortamlarda, böyle bir gündemde... Yarın şundan da endişe ediyorum kadınlar adına, hatta müftülüğü tercih eden Müslümanlar adına: Müftülüğü tercih ederek evlenenlere yarın herhangi bir sebeple onlar boşanma aşamalarına geldiğinde şunu da diyebilirsiniz, farklı bir adım atabilirsiniz: "Siz evlenirken müftülüğü tercih ettiniz, boşanırken de medeni hukuka göre değil, müftülüğün kriterlerine göre boşanırsın ya da boşanamazsın." denilebilir.
BAŞKAN - Medeni nikâhı ama böyle algılarsanız olmaz, medeni nikâhtan bahsediyoruz şimdi.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Niye olmasın? Böyle başlar. Ama yani evlenirken var da boşanırken niye olmasın?
SELİNA DOĞAN (İstanbul) - Deniz bir damlayla başlıyor.
BAŞKAN - Hayır, hem böyle bir ortama taşıyıp sonra bu ortamdan çıkmaya çalışıyorsunuz.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, ne dediğim çok açık. Bugün böylesine absürt bir konuyu önümüze getirenler yarın çok daha absürtlerini önümüze getirecekler.
BAŞKAN - Affına sığınıyorum, aynı dünyada yaşıyoruz ama dünyalarımız farklı. Normaldir bu.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Farklı, ayrı pencereden bakıyoruz.
BAŞKAN - Ama sadece fikirlerimizi söyleyerek, ne olur, ne olur.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Başkan, müdahale etmeyelim lütfen. Bakın, çok kritik, 6'ncı madde burada onaylanmak üzere. Ben düşüncemi ifade etmek zorundayım. Ben bitireyim, ondan sonra sözünüzü söylersiniz.
BAŞKAN - Buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Cevap hakkım olursa da yine söz alırım.
Ve gelelim cinsiyetçilik meselesine. Sayın Bakan dedi ki: "Asıl cinsiyetçi kim? Benim kızım var. Ben cinsiyetçi değilim. Bizim zihniyetimiz cinsiyetçi değil." Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza 2016 yılında seksen bir vilayette mevlit okutan bir zihniyet, bunu da büyük bir başarıymış gibi bakanlığın faaliyeti olarak yazan bir yönetim, iktidar en büyük cinsiyetçiliği yapmıştır, hem de kendi bakanına yapmıştır. Bunun toplumsal boyutları, çok çok daha, binlercesi var.
Evet, Sayın Bakanımızın anladığım kadarıyla bir kızı varmış. "Ben de kız sahibiyim. 12 yaşındaki çocukları dağa götürüyorsunuz." dedi.
Sevgili arkadaşlar, ben HDP İstanbul milletvekili olarak, bir siyasetçi olarak buradayım. Kalkıp bir bakan ya da hiç kimse şu çatının altında veyahut dışarıda bir örgütün, bir hareketin meseleleriyle ilgili bana burada hesap soramaz, ithamda bulunamaz.
BAŞKAN - Ama bakın, ifade öyle değil.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Şimdi, sözü kesmeyin. Bakın, Allah Allah... Niye sözümü kesiyorsunuz?
BAŞKAN - Ama müsaade eder misiniz. Bakın, kesmek değil. Lütfen... Başkan olarak söylüyorum ki böyle bir ifade kullanmadı. Bu "Dağa çıkışlara ses çıkarmadınız." ifadesi aynı şey değil.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ya biliyorum, Başkanım, bitmedi daha. Devam ediyorum, kesmeyin lütfen.
BAŞKAN - Buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Evet, 12 yaşındaki çocuğu örnek veriyor. Biz bunu sayısız kere, milyon kere Mecliste de söyledik, dışarıda da söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Biz çocukların dağa çıkmasını da istemiyoruz, biz 12 yaşındaki çocukların Cizre'de buzdolaplarında, dondurucularda günlerce bekletilmesini de istemiyoruz. "Biz cinsiyetçi değiliz." diyorsunuz. Bir kadının yedi gün sokakta bedenine, cesedine yaklaştırmadınız, diyorsunuz ki "Biz cinsiyetçi değiliz." Biz, dağda da kimse ölmesin, dağa kimse gitmesin, sokakta da ölmesin, asker de, polis de kimse, insanımıza kıyılmasın, 80 milyon olarak burada barış içinde, hangi inançtan, mezhepten, dilden olursa olsun yaşayalım istiyoruz. (Gürültüler)
Bir şey mi dediniz Vekilim?
NURETTİN ARAS (Iğdır) - PKK'ya bir lanet okuyun.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sizden mi emir alacağım ben?
BAŞKAN - Hüda Hanım, lütfen karşılıklı...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Sizden mi emir alacağım ben? Ben kime lanet okuyup okumayacağımı sizden mi öğreneceğim?
BAŞKAN - Hüda Hanım...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ben ağzıma "lanet" diye bir kelimeyi almam. Ben lanetçi değilim. Hiç kimseye lanet okumam.
BAŞKAN - Hüda Hanım... Hüda Hanım lütfen...
HÜDA KAYA (İstanbul) - Bu dünyanın en büyük zalimine de lanet okumam.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Saptırmayın konuyu. Siz zalimlere, yalancılara önce bir lanet okuyun. Siz bir Müslüman olarak ahlaksızlığın en âlâsı olan yalancılara, hırsızlara bir lanet okuyun önce.
BAŞKAN - Hüda Hanım, şöyle bir izin istiyorum sizden.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ama bakın, Başkan, bitsin yani konuşma.
BAŞKAN - Bir şey söyleyeceğim ama. Geneli üzerindeki konuşmalarınızı tamamladınız.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Hayır, ben cevap hakkımı kullanıyorum. İtham edildim.
BAŞKAN - Şimdiyse 6'ncı maddeyle ilgili görüşleriniz için söz hakkı verdim, buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Başkan, cevap hakkımı kullanıyorum dedim size. Bakın, bakan beni itham ederek gitti ve hâliyle ara verildi, cevap hakkımı kullanıyorum. İsterse 6'ncı madde olmasın.
Bakın, "Aile değerlerimiz kutsaldır." dedi Sayın Bakan, "geleneklerimiz" dedi. Ben sabahleyin gelenekçiliğin, muhafazakârlığın ne demek olduğunu açıklamaya çalıştım elimden geldiğince. Ben gelenek adına konuşmuyorum, ben kültürler adına konuşmuyorum. İyi yönleri vardır, kötü yönleri vardır. İyilerini seçeriz, kötülerini, yanlış olanları kullanmamaya çalışırız ama bir de erdemli olan, asıl olan, özne olan, vicdan olan, güzel olan, sevgi olan bir gerçeklik, bir hakikat vardır. Bunda bütün inançlardan, renklerden, cinslerden herkesin kayıtsız şartsız bu evrensel güzelliklerde, evrensel doğrularda hepimizin ortaklaşması gerekir, kabul etmesi gerekir. Yalan, bir HDP'li için de yalandır, AKP'li için de yalandır, Afrikalı için de yalandır, Amerikalı için de yalandır. Yalanın formu olmaz, rengi olmaz. Yanlış herkes için yanlıştır. Burada senin yanlışın, benim yanlışım, sen öldürdün, ben öldürdüm, benim acım, senin acın diye bu kıyaslamaları yapmayalım arkadaşlar.
Ben burada müftülüklerin nikâh mevzusuyla ilgili yanlış ilişkilendirilmesi ve yanlıştan dönülmesi üzerine bir konuşma yapıyorum, Sayın Bakan kalkıyor bana 12 yaşındaki çocuğun dağa çıkmasından bahsediyor. Ben bundan mı bahsediyorum burada? Ben burada gündemimiz olan nikâh mevzusundan bahsediyorum, nikâhın ne olduğunu, müftülüğün bununla ne alakasının olacağını anlatmaya çalışıyorum, sakıncalarından bahsediyorum.
Bu müftüler, bakın, bir şey göstereceğim size değerli arkadaşlar. Şu anda müfredatta -çocuklarımıza okutulan ortaokul temel dinî bilgiler, İslam 2- farzın tanımı var burada. Bakın arkadaşlar, şu anda bu, çocuklarımıza öğretiliyor. Buna burada az çok dinden haberdar olan insanlar lütfen dikkat edin, bakın. Az çok Kur'an'dan gerçeklikten haberi olanlar... "Farz" diyor, farz ne demek diye anlatmış burada hangi aklıevvel, kimse bunu yazan. Bir dinin hiçbir kural koymaması düşünülebilir mi? Niçin? "Farz: Sözlükte belirleme, tayin ve takdir etme, karar verme gibi anlamlara gelir; dinî bir terim olarak ise Allah ve resulünün yapılmasını kesin olarak istediği ve terk edilmesinin günah sayıldığı fiiller" olarak belirtilmiş. Çocuklara şirk dinini öğretiyorsunuz, gerçekleri öğretmiyorsunuz. Sapkın bir inanç, sapkın bir dinciliğin müfredatını öğretiyorsunuz çocuklara. Bütün farklı mezhep ve inançlara ait olan, insanlarımızı zaten yok sayarak sadece tek mezhep üzerine, tek kaynak üzerine, Emevici, saltanatçı dinciliği öğretiyorsunuz ama arkadaşlar bu müfredat IŞİD yetiştirecek, IŞİD. Yanlıştan dönünüz. Bu eğitimi veren, bu zihniyete sahip müftülere nikâh teslim edilemez.
Teşekkür ediyorum.