KOMİSYON KONUŞMASI

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Evet, ben de Sayın Başkanı, Sayın Bakanı, Komisyonumuzun değerli üyelerini, sayın milletvekillerimizi, bürokrat arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Ben de mümkün olduğu kadar kısa ve öz bir konuşma yapmaya çalışacağım. Tabii, Komisyon sözcümüz Sayın Murat Bakan ayrıntılı olarak ifade ettiler süreci. Keşke taleplerimiz dinlenseydi ve değerlendirilseydi bugün bu tartışmaların önemli bir kısmını yapmıyor olurduk. Mesela, hâlâ ben şunu anlayamadım: Tali komisyon olarak Sağlık Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, Anayasa Komisyonu gibi komisyonlardan biz niye yardım almadık? Bu komisyonlar ihtisas komisyonları. Eğer bu komisyonlarda bunlar görüşülmüş olsaydı ve bir karara varılmış olsaydı bugün tartıştığımız birçok konuyu tartışmıyor olacaktık diye düşünüyorum.

Bizim, bu, Anayasa'ya aykırılık iddialarımız sizin tarafından hiç ciddiye alınmıyor. Yani Anayasa temel normsa bizim Anayasa'ya aykırılık iddiamız niye değerlendirilmiyor? Yani Anayasa'ya açıkça olduğunu görüyorsunuz ancak bundan rahatsızlık bile duymuyorsunuz. Bu benim her komisyon çalışmasında karşıma çıkan bir konu ve beni de çok üzüyor.

Tabii, tasarının geneli üzerinde bir şeyler söyleyeceğiz ama maddeler üzerinde de yine düşüncelerimizi aktarmaya devam edeceğiz. Birçok arkadaşımız üzerinde durdu, ben de değerlendirmek istiyorum. Bu tasarı, tabii kamuoyunda 6'ncı madde üzerinden tartışılıyor yani ilçe ve il müftülerine nikâh kıyma yetkisi verilmesiyle ilgili, sadece bununla ilgili bir düzenleme diye tartışılıyor. Ben şunu çok merak ediyorum öncelikle: Bu yasanın bu kadar hızlı getirilişinin temel sebebi nedir? Ben Sayın Bakanın dün açıklamalarını dikkatlice dinledim ancak sorumun cevabını alamadım. Yani burada çok elzem olan neydi yani bizim nikâh kıyacak memurumuz kalmadı da Türkiye'de ilçe müftülerine de, il müftülerine de bu yetkiyi vererek bu açığı kapatmak için mi böyle acil bir düzenlemeye ihtiyacımız vardı? Ben zannetmiyorum. Devamında geleceğim, burada bir 28'inci madde var, çok enteresan bir madde; ben asıl bu düzenlemenin Suriyelilerin vatandaşlığının önünü açmak için bugün getirildiğini düşünüyorum.

Gerekçemi açıklayacağım Sayın Bakan, gülüyorsunuz da bence hiç komik değil, ileride karşımıza çıkacak bu.

Ancak, yine 6'ncı maddeyle ilgili ben de genel olarak düşüncelerimi anlatayım. Gerçekten nikâhın bir hukuki ilişki, nikâh akdinin bir hukuki ilişki olduğu hepinizin malumu; hatta bu konuda sizlerin de değerlendirmeleri çok dikkate aldığınız, Türkiye'de muhafazakâr kesim adına konuştuğunu söyleyen çok değerli insanlar var hatta bunlardan bir tanesi de Sayın Taha Akyol. Bu konuda çok sayıda köşe yazısı var, ta 1997 yılından birkaç gün öncesine kadar, en azından 4-5 tane bu konuya açıklık getiren değerlendirmeleri var. Biz size bunları takdim edelim isterseniz, en azından maddelere geçişi öncesinde veya 6'ncı madde görüşülmeden önce belki düşüncelerinizde bir değişiklik olur. Onun dışında tabii, Barolar Birliği Başkanı Sayın Feyzioğlu'nun açıklamalarının da, eleştirilerinin de dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Ben çok kaygı duyuyorum, Sayın Murat Bakan ifade etti, alt komisyonda da ifade edilmiş bu. Ancak biz bundan ciddi anlamda kaygı duyduğumuz için bir kez de ben söylemek istiyorum. Şimdi, toplum gerçekten ikiye bölünecek Sayın Bakan. Müftüye nikâh kıydıranlar, belediye memuruna nikâh kıydıranlar. Yani şimdi buradaki muradınız şu mu: "Hani Türkiye'de muhafazakâr kesim, bize oy veren taban, gitsin müftüye nikâhını kıydırsın, diğerleri de gitsin nikâh memuruna kıydırsın." Yani laikler ve muhafazakârlar olarak Türkiye toplumunu ayırmayı mı murat ediyorsunuz? Gerçekten çok tehlikeli bir şey bu. Şimdi, soracaklar: "Sen oğlunun nikâhını nerede kıydıracaksın?" İnanın, inanın, bazıları bu yasa çıktıktan sonra artık belediye nikâh memuruna müracaat etmeyecek, etmeyecek. Artık birilerine siyaseten yaranmak için mi yapacak bunu, öyle inandığı için mi yapacak ama göreceksiniz birileri artık belediye nikâh memuruna nikâh kıydırmayacak, bazıları da tepki olarak müftülere gitmeyecek; böyle bir durum var.

Siz örneklendirirken Hristiyanlık üzerinden örneklendiriyorsunuz. İşte papazın nikâh kıyma yetkisinden bahsediyorsunuz, bazı kiliselerin boşanma konusunda karar aldığını da görüyoruz ama biz şunu savunuyoruz hep: Avrupa'da tüm ülkeler Fransa gibi değil, laikliği esas almış Fransa gibi değil, bazı ülkelerin anayasaları kiliselerin bu konudaki hak ve hukuklarını teminat altına almış. Ancak Hristiyanlıkla bizim dinimiz arasında çok temel bir fark var -sizler bunu biliyorsunuz- bizde ruhban sınıfı var mı Sayın Başkan?

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Hüseyin Bürge geçti)

BAŞKAN - Yok.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bizde yok, Hristiyanlıkta var mı?

BAŞKAN - Var.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Var, özel bir sınıf değil mi bu? Özel imtiyazlar tanınmış onlara göre. Şimdi, nikâh kıyma yetkisi de bu anlamda Hristiyanlığa ait, bana göre Avrupa'da da ciddi anlamda tartışılan bir konu.

Osmanlı bile sizin gibi düşünmemiş, şeri hukukla yönetilen Osmanlı bile 1917 yılında bir kararname çıkartmış ve o bile nüfus kayıtlarını, evlilik kayıtlarını kadının tasarrufuna bırakmış yani kayıtları kadılar tutmuş, mahkemenin teminatı altına almış ama siz Osmanlı'nın 1917'de atmaya çalıştığı adımın bile gerisine gidiyorsunuz. Sayın Bakan, siz nasıl söylerseniz söyleyin, "Evet müftülerimiz devlet memurudur." deyin ama toplumdaki algı şu, hepimizdeki algı bu: Kimse müftüleri normal bir tapu memuru gibi görmüyor, müftüleri din adamı olarak görüyor ve müftünün kıydığı nikâhı dinî nikâh olarak algılayacak. Siz her ne kadar müftüye de nikâh memurunun giydiği cübbeyi giydireceğim diyorsanız da ileride bu böyle olmayacak. Zaten son yıllarda belediye nikâh memurlarının ve belediye başkanlarının Medeni Kanun'a aykırı nikâhlar kıydığını, bunun değişik şovlara alet edildiğini hep birlikte görüyoruz. Yarın bu yetki müftülerin eline geçtiğinde emin olun tamamen bir dinî merasime dönüşecektir, böyle bir kaygım var.

Bu anlamda Sayın Başkan, biz hani Avrupa'nın teknolojisini alalım, Hristiyan ülkelerin ilmini alalım kendimize ama bunların yanlışlarını niye almaya çalışıyoruz? Vallahi siz bu düzenlemeyle Hristiyan hukukunu egemen hâle getiriyorsunuz.

BAŞKAN - Alakasız.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hep Avrupa özentisi bu.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Yani bu Avrupa özentisi de, Avrupa bundan vazgeçmeye çalışıyor ama biz papazların böyle bir yetkisi var diye şimdi bu yetkiyi ilçe müftülerine veriyoruz. Kaldı ki kıyaslama da yanlış, Avrupa'daki papaz ile Türkiye'deki müftüyü aynı kefeye koymamak lazım. Hem diyoruz ki: "Müftü devletin memuru, hem de papazın böyle bir yetkisi var müftünün niye olmasın?" Burada da temel bir hata yapıldığını görüyorum.

Bir de az önce de söyledim, müftüleri gerçekten devlet memuru olarak kimse değerlendirmiyor, müftünün kıyacağı resmî nikâh bile olsa dinî nikâh olarak değerlendiriliyor. Müftülük, Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni mezhebin esaslarına göre kurulmuş ve buna göre faaliyet gösteren insanlar müftüler. Şimdi, bazı arkadaşlarımız söyledi, bizim vatandaşlarımızın tamamı Müslüman değil -ben Müslümanım- tamamı Müslüman değil, olmak zorunda da değil; Hristiyan vatandaşlarımız var, on binlerce Hristiyan vatandaşımız var, az da olsa Yahudi vatandaşımız var, milyonlarca Alevi vatandaşımız var. Neden 80 milyonun tamamını Sünni'ymiş, sizin gibi inanmak, sizin gibi yaşamak zorundaymış gibi değerlendiriyorsunuz? Ben bunu hep anlamakta güçlük çekiyorum, bu konuda da yine bir dayatma içerisindesiniz.

Bu konuda tabii, gerçekten aklı başında müftülerimiz de var, mesela Zonguldak Müftüsünün bu konuda bir açıklaması var.

BAŞKAN - Bütün müftülerin aklı başındadır yani.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Yani çok aklı başında, gerçekten böyle bir düzenlemenin nereye gideceğini görebilen, öngörebilen ve buna ilişkin eleştirilerini samimi bir şekilde yapan devlet memurlarımız, müftülerimiz, Zonguldak Müftüsü var bende...

HAYATİ TEKİN (Samsun) - Hakkâri'ye tayin olacak şimdi.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Hakkâri'ye mi tayin olacak, yani.

Dolayısıyla ben bu 6'ncı maddeyle ilgili AKP'li Komisyon üyelerimizi bir kez daha durup düşünmeye davet ediyorum, en azından "Ne gerek vardı be kardeşim?" sorusunu kendinize bir sorun? Evet, nikâh memuru açığımız varsa bunu giderebiliriz, çok zor bir şey değil ki bu ama bu yetkiyi durup dururken, ihtiyaç yokken müftülere vermenin sadece belli bir kesime siyaseten göz kırpmak olduğunu düşünüyorum, öyle değerlendiriyorum.

Tabii, burada kadınlarımızı ilgilendiren çok sayıda düzenleme var Sayın Bakan. Kadın örgütleri bir şeyler söylemek istiyor, biraz önce biliyor musunuz Meclisin önünde polis tarafından dağıtıldı, zor kullanılarak dağıtıldı. Gelip sadece düşüncelerini anlatmak istediler. Niye engel olduk? Yani gelip burada, Komisyonda bir sözcüleri bizimle itiraz sebeplerini paylaşsaydı biz bundan ne kaybederdik, ne kaybımız olurdu? Haklı veya haksız kadın örgütlerinin bir tepkisi var ama maalesef sizler tarafından dinlenmeye değer bile bulunmuyor; bu, bizleri üzüyor.

Bu yasada çok sayıda eleştirilecek madde var, maddeler geldiğinde ben ve arkadaşlarım da söz alacağız. Ancak az önce söyledim, burada bir 28'inci madde var, Türk vatandaşlığına geçişi kolaylaştıran, kolaylaştırabilecek bir düzenleme. Şimdi, bu düzenlemeyi niye getiriyoruz biz? Çok mu şüpheciyim Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Çok, çok...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Cumhurbaşkanı 3,5 milyonu aşkın Suriyelinin vatandaş yapılacağından bahsediyor, defalarca bahsetti, mitinglerinde bahsetti, muhtarlar toplantısında bahsetti. Şimdi, siz, öyle bir düzenleme getiriyorsunuz ki ister istemez -28'inci maddeyi bir okursanız Sayın Bakan, okumuşsunuzdur muhakkak- ben gerçekten bu maddenin Suriyelilere vatandaşlık verilmek üzere bu yasaya konulduğunu düşünüyorum.

Şimdi, Sayın Bakan maddeye bir göz attığınızda şunu görüyorsunuz: Ne diyor burada? "Bu kanun uyarınca sonradan Türk vatandaşlığının kazanılmasında uygulanacak temel ilke ve esaslar ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınmak suretiyle Bakanlıkça belirlenir." "...ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınmak suretiyle..." Bu niye yapıldı Sayın Bakan? Yani bu kamu kurum ve kuruluşları derken biz aslında onun tek bir kuruluş olduğunu... Öyle değerlendiriyoruz.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ciddi mi söylüyorsunuz?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ciddi olarak söylüyorum. Yani bunu ben söylemiyorum, Sayın Genel Başkanınız, Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca bunu söyledi.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Hayır, hayır, onu öyle mi okuyorsunuz?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ama Sayın Bakan bu konuda bizi ikna edin yani bu düzenlemeden sonra Suriyelilerin vatandaş yapılmayacağının sözünü, teminatını Komisyonumuza verin, tutanaklara da geçsin.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Sizin derdiniz başka ya.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Nedir bizim derdimiz Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Olmayan bir işten bir tartışmak çıkarmak.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Hayır, yani niye böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulur?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bak ben sabahtan beri dinliyorum burada.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - E, tamam.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Kimseye de bir şey söylediğim yok ama dün da aynısını yaptınız, bugün de aynısını yapıyorsunuz yani hiç olmayan bir meseleden bir tartışma çıkarmakla...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Başkanım, böyle bir usul var mı?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Konuşuyoruz, ne olacak...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Bakan konuşacağız tabii ki konuşacağız.

BAŞKAN - Tanju Bey dinliyoruz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Uzun uzun geçiyorum, Sayın Bakan insicamımı bozduğu için...

BAŞKAN - Bir soru sordun, bana da sordun ben de soru sorunca cevap vermek zorunda kalıyorum, sorma ki cevap vermesin.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şimdi, bakın bir de 31'inci madde, Türk vatandaşlığa kabulde, eşlerde genel ahlakla ilgili mesele. Sayın Bakanım dün alt komisyonda bir konu olmuş, arkadaşlarıma sordum, bir genel müdür yardımcımız, kendisi de burada zannediyorum hangi genel müdür yardımcımız, bunun Doğu Bloku'ndan gelen kadınlarla ilgili yapıldığını orada söylemiş. Şimdi, Türkiye'de bu "Doğu Bloku" denen ülkelerden gelen kadınlarla veya erkeklerle yapılmış evlilik sayısının ne kadar olduğu konusunda fikriniz var mı? Yani bir vatandaşımız Türk uyruklu olmayan bir kadınla evlenecek veya bir kadınımız Türk vatandaşı bir kadın yabancı bir erkekle evlenecek, sen Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ahlak zabıtalığına soyunacaksın, o kadının veya erkeğin genel ahlak tanımı içerisindeki pozisyonunu belirleyeceksin. Arkadaşlar bu sizin içinize siniyor mu? Burada açık bir şekilde yazarsın bunu. Ne demek? "Genel ahlak" tanımı çok geniş bir tanım.

Bir de şunu da değerlendirelim: Vatandaş geldi burada fuhuş yapan bir kadını sevdi, evlendi. Sana ne o zaman, sana ne? Yani devlet olarak bize ne?

NURETTİN ARAS (Iğdır) - O masum bir şey ama bilemezsin ki.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - E, peki, bu düzenleme yapılırken... Sayın genel müdür yardımcımız burada mı? "Doğu Bloku'ndan gelen, Doğu Bloku ülkelerinden gelen kadınları kastediyoruz." diyor. E, peki, genel ahlaka aykırı davranışların tamamı kadınlardan mı geliyor, yok mu bunun erkeği? Bu kadınları Türkiye'ye getirip fuhşa zorlayan veya Türkiye'deki kadınları fuhşa zorlayanların yüzde 90'ının erkek olduğunu biz bilmiyor muyuz? Ama burada az önce konuşan HDP'li kadın üyeye, arkadaşımıza katılmamak mümkün değil. Gerçekten erkek egemen zihniyet Türkiye'de iyice hâkim oldu. Yani genel ahlakı bile tanımlarken, örneklendirirken kadınlar üzerinden bunu yapıyoruz. Ben Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum, o genel müdür yardımcımız buradaymış Sayın Bakan, ara verildiğinde çağırıp bir sorarsanız bu "Genel ahlak tanımıyla Doğu Bloku ülkelerinden gelen kadınları kastediyoruz." sözünün anlamını, herhâlde size verecek doyurucu bir cevabı vardır diye düşünüyorum, olmalı; yoksa da siz zaten gereğini yaparsınız.

Sayın Bakan, iki gün önceki konuşmamda ben size birkaç soru sormuştum, haklı sorulardı bunlar ve cevabını herkesin merak ettiği sorulardı. Şimdi, Sayın Bakanın her konuda bir yorumu var; Türkiye'de medya karşısında en çok gördüğümüz, konuşmalarını gerçekten beğeniyle takip ettiğimiz, hitabet yeteneğinin güçlü olduğunu bildiğimiz Sayın Bakanımızdan bahsediyorum ama Sayın Bakan hâlihazırda Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi belediye başkanlarının durumu. Her şehirde partinize mensup bir belediye başkanı varsa "Acaba bizim belediye başkanını bir yerlerden aradılar da istifasını istediler mi, istemediler mi?" bu soru soruluyor. Değerli AK PARTİ milletvekilleri bu soru sizlere de soruluyor seçmen tarafından veya o belediye başkanları tarafından.

Şimdi, ben tekrar ediyorum, Türkiye'de suçlu olan, FETÖ'ye, PKK'ya, terör örgütlerine bulaşmış olan ne kadar belediye başkanı varsa hepsini temizlemek Türkiye Cumhuriyeti devletinin görevidir, İçişleri Bakanlığının, Adalet Bakanlığının, yargının görevidir ama birisi belediye başkanına diyor ki: "İstifa edeceksin kardeşim." O da ediyor. E, peki, sen niye istifasını istiyorsun? Sayın Cumhurbaşkanının belediye başkanlarının istifasını isteme gibi bir yetkisi var mı yok mu?

BAŞKAN - Tanju Bey, niyet okumayı bırakalım da konumuza dönelim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Hayır, hayır, niyet değil efendim, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı istifa etti, Düzce, hemen yanı başındaki ilin Belediye Başkanı istifa etti. Türkiye'nin başkentinin belediye başkanının istifa edip etmeyeceği tartışılıyor.

BAŞKAN - İstifaların kişisel olduğunu siz de biliyorsunuz. Niyet okumayı bırakalım, konumuza dönelim lütfen.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ben şunu söylüyorum, tekrar ediyorum: Bakın bu belediye başkanları terör örgütleriyle iltisaklıysa veya bu belediye başkanlarının yolsuzlukla ilgili bir sorunu varsa, Sayın Bakan burada istifa falan istenmeyecek, siz gereğini yapacaksınız, yargının önüne koyacaksınız bunları. Ama yok efendim metal yorgunluğu varmış, yok efendim o belediye başkanı projelerini yerine getirmemiş; o, sizin sorununuz değil; o, Sayın Cumhurbaşkanının sorunu da değil; o, seçmenin sorunu, o, başkanın sorunu. Seçmen o başkana sandıkta beş yıllığına bu yetkiyi verdiyse... Evet, gerçekten suç işlemişse gereğini yapacaksınız, yapmıyorsanız zaten görevinizi ihmal ediyorsunuz ama artık Türkiye'de her gün bu istifa haberleri geliyor, buna da bu spekülasyonlara da bir son vermemiz lazım. Şimdi, neden istifa etti İstanbul Belediye Başkanı?

BAŞKAN - Sayın Vekilim...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Hakkında bir soruşturma var mıydı Sayın Bakan?

BAŞKAN - Sayın Vekilim, bak konuşmayı bekleyen kardeşlerimiz var, sayın vekillerimiz var. Lütfen, lütfen...

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Tamamlıyorum. Benden önceki arkadaşlarıma gösterilen müsamaha kadar...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Bu önemli bir konu.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Önemli de bir konu ayrıca.

BAŞKAN - Aynen, önemsiz demedim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şimdi Düzce Belediye Başkanı istifa ettirildi, FETÖ'den mi suçlanıyor, yolsuzluktan mı suçlanıyor, yoksa "Kardeşim sen yoruldun çekil." mi deniyor? E, bu adamcağız zaten çekilmişti, 2004'te belediye başkanıydı, 2009'da aday gösterilmedi, 2014'te yeniden aday gösterildi. Yani beş yıl çalıştırıp beş yıl dinlendiriyor musunuz, yoksa FETÖ'yle bir bağlantısı var bunu mu gizliyorsunuz, büyük bir yolsuzluğu var bunu mu kamuoyuyla paylaşmak istemiyorsunuz? Olmaz Sayın Bakan.

Sayın Komisyon üyeleri; eğer bir belediye başkanı istifa ettirtiliyorsa bunun gerekçesi kamuoyuna net bir şekilde anlatılacak. O belediye başkanı da "Benim yolsuzluğum yok, benim FETÖ ile PKK'yla hiçbir bağlantım yok." diyorsa istifa etmeyecek, istifa etmeyecek. Ama Sayın Bakan sizin her konuda bir yorumunuz var, bu konuda o güzel Türkçenizle, hitabetinizle sizden iki kelam laf duyamadık. Yani her konuda yorumunuz var ama bu konuda yorum yapması gereken Sayın Bakan ısrarla yorum yapmıyor.

(Oturum Başkanlığına Başkan Celalettin Güvenç geçti)

BAŞKAN - Peki, Sayın Özcan.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Bakan, ben bu soruları sormaya devam edeceğim, buna bir cevap verin; her maddede söz alacağım, her maddede de bunu tekrar edeceğim. Ama nedir, Sayın Bakan, bu konuyu artık bir çözün yani Türkiye'nin birinci gündem maddesi oldu. FETÖ'yle mücadele; sonuna kadar destekliyoruz, siyasi ayağının üzerine gidin diyoruz, yaptığınız siyasi ayağın üzerine gitmekse de ben sizi alkışlıyorum.