| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 05 .10.2017 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de yeni yasama yılının hayırlı olmasını diliyorum.
Vefat eden Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Bey kardeşimize de Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, önce usulle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Tabii çok konuşuldu bu konu ama konuşulmaya değer. Bu torba yasa meselesi maalesef bir türlü vazgeçemediğiniz bir enstrüman, araç hâline geldi. Yani, aslında İç Tüzük'te torba yasanın nasıl, ne şekilde çıkarılacağı bilinmiş olmasına rağmen, bu yasada olduğu gibi, 60 küsur yasayı değiştiren farklı düzenlemeler yine bir torbaya doldurulup önümüze çıktı.
Değerli arkadaşlarım, bunlar şekildir, netice itibarıyla biz önümüze bir hedef koyduk, bu hedefe doğru gidiyoruz, işe bakın diyebilirsiniz. Aslında bu yaklaşım yeni bir yaklaşım değildir, belki de cumhuriyet tarihinin en önemli genellemesi var, işte "Bizi millet seçti, istediğimizi yaparız." Yapıyorsunuz da fiilen ama aslında bu iş böyle değil yani sizi millet seçti ama hukuk ne istiyorsa onu yaparsınız, hukukun dışına çıkamazsınız. "Ya, çıkıyoruz işte, ne olacak?" Yani, bir gün bir şey olur arkadaşlar yani bunu bir şekilde bilmek lazım. Niye böyle yapıyorsunuz? En çok gerekçe olarak ortaya konulan şey, zaman. İşte "Bir an önce pratik bir şekilde işimizi yapmak istiyoruz." falan diyorsunuz ama başka önemli bir şey daha var, o da aslında ne yapıldığını tam olarak milletin bilmesini istemiyorsunuz, özellikle böyle durumlarda torba yasaya başvuruyorsunuz, saklamak için. Herkesin onaylayacağı birtakım değişikliklerin yanında, aslında insanların onaylamayacağı rahatsızlık verici değişiklikleri de yerleştiriyorsunuz ve bu şekilde insanlara kabul ettiriyorsunuz. Bu yeni değil, sadece torba yasada değil, başka konularda da bunu yaptınız. Mesela 2010 Anayasa değişikliğinde "12 Eylülcüleri yargılayacağız." falan diye yaptınız, onu öne çıkardınız ama öyle düzenlemeler yaptınız ki o düzenlemeler sonucunda yargıyı altüst ettiniz ve 15 Temmuzla karşı karşıya kalmamızın en önemli nedenlerinden biri bu.
Sayın Bakanım, şimdi bir düzenleme yapıyoruz gelir artırıcı, azaltıcı bir sürü şeyler var ama henüz milletvekillerine, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin önüne bir etki analizi koymadınız. Bütçeye ne getirecek bu yasa, sunumunuzda da böyle bir şey yoktu, ben kaçırmış olabilirim; bütçeye ne getirecek ve bütçeden ne götürecek bu yasa, bunu belirtmeniz gerekirdi. Sanıyorum önümüzdeki saatlerde bunu yapacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi çok açık, net ki bu bütçe yani 2017 bütçesi ciddi bir şekilde delindi, 2016 bütçesinde olduğu gibi bu bütçe de çöktü. Şimdi, böyle bir yasayla bir düzenleme yapmaya çalışıyorsunuz ve burada ortaya çıkan maliyetleri yani bütçe açığını yine geniş halk kitlelerine yükleyerek ortadan kaldırmaya çalıyorsunuz. İşte, ne kadarını etkileyecek bilemiyorum ama 18 milyondan fazla emlak vergisi mükellefi var, 12 milyondan fazla otomobil sahibi var, sayısını tahmin etmek çok güçtür, internet, iletişim aracı kullananlar var; bunlara yükleyeceksiniz.
Şimdi, siz kendinizi tanımlarken -şimdi nasıl tanımlıyorsunuz bilemiyorum ama- "muhafazakâr, dindar, mütedeyyin" değişik kelimeler kullandınız, "muhafazakâr demokrat" falan da dediniz ama hiç böyle değil. Neoliberalizm diye kapitalizmin yeni bir evresi var arkadaşlar. Bu neoliberalizmin en temel özelliği, "Nerede ne var, hangi köşede bir kuruş var, o kuruşu tespit edelim ve buna çökelim." Sizin yaptığınız şey de budur. Dolayısıyla size "muhafazakâr", "demokrat" falan, bunu demekten çok neoliberal, bal gibi neoliberalsiniz ve neoliberal politikaları uyguluyorsunuz. "Yerli, millî" falan bir sürü hamaset var ama uyguladığınız politikalar neoliberal politikalardır. "Nerede kaç kuruş var, o kuruşu bulalım, dâhil edelim, buradan bir şey alalım ve büyüklere aktaralım." Bu bütçeniz de böyleydi, bu torba yasa da böyle bir yasa. Zayıf olandan, orta kesimden alıyorsunuz, geniş kitlelerden alıyorsunuz, daha büyüklere, iri olanlara aktarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu torba yasanın en çok tartışılacak konularından bir tanesi hiç kuşku yok ki bütçede borçlanma limitiyle ilgili yapmış olduğunuz değişiklikler; bunu siz biliyorsunuz. Bilmemesi mümkün değil Sayın Maliye Bakanının, borçlanma limiti, kamu finansmanı ve borç yönetimi yasasına uygun olması gerektiğini, ek bütçeyle gelmesi gerektiğini. Bunu çok iyi biliyorsunuz ama 2017 yılında koymuş olduğunuz borçlanma aştı, yüzde 5 yapıldı, daha sonra, artı yüzde 5 yapıldı, bunlar yetmedi; şimdi 37 milyar TL daha bir borçlanma yapıyorsunuz ve bunu Anayasa'ya aykırı bir şekilde yapıyorsunuz, bütçe hakkına aykırı bir şekilde yapıyorsunuz. Yine, gerekçeniz var: "Biz seçildik, istediğimizi yaparız." Bunu not edin arkadaşlar, siz seçildiniz, bir süre istediğinizi yaparsınız ama ondan sonra bu yapmış olduğunuz hukuk dışı işlerden dolayı hesaba çekilirsiniz arkadaşlar, çekileceksiniz; bundan hiçbir şekilde tereddüdünüz olmasın.
Şimdi, bu torba yasada vergiyle ilgili birçok düzenleme yapılıyor, bunları arkadaşlarımız çok geniş bir şekilde anlattılar, ben tekrara düşmemek için ayrıntılı bir şekilde üzerine düşmeyeceğim ama bu motorlu taşıtlar vergisiyle ilgili, kaç kuruş olacak, ne olacak, yüzde kaç olacak artış, henüz belli değil ama bugün Maliye Bakanının yapmış olduğu açıklamadan anlıyoruz ki yüzde 40'la 4-4,5 milyar TL'lik bir gelir bekleniyordu, bugün "2 milyar TL bir gelir." dedi. Öyle anlaşılıyor ki yüzde 20-yüzde 25 oranında bir artış yapacaksınız Sayın Bakanım, öyle anlaşılıyor, tahminim. İnşallah daha düşük yaparsınız.
Şimdi, burada enteresan bir şey var -ne yapacaksınız, tabii onu şey yapacağız ama- enteresan olan şu: "Bu motorlu taşıtlar vergisi nasıl bir vergi, ne vergisi?" diye soru sormak gerekiyor. Bugüne kadar eskiliği, çevreyi kirletmesi, motor hacmi, bunlar dikkate alınarak düşünülüyordu, şimdi öyle anlaşılıyor ki bir servet vergisine de dönüşüyor çünkü bedeliyle ilgili de bir düzenleme var bu torba yasada.
Başka şeyler var tabii. Çalışanların üçüncü gelir dilimiyle ilgili yapılan düzenleme çok enteresan bir düzenleme. Yani bütçe açığı var ve adalet ilkesine uygun bir şekilde bu açığı kapatacaksak demek ki imkânları daha çok olanlardan bunu almak gerekiyor. Siz öyle yapmıyorsunuz, burada adalet ilkesini çiğniyorsunuz ve üçüncü vergi dilimi... Üçüncü vergi dilimi enteresan bir dilimdir, hani Özal'ın -Allah rahmet eylesin" sürekli "orta direk" dediği dilim yani 3 bin liradan yukarı geliri olan dilimdir. Bu zaten motorlu taşıtlar vergisi falan da hep bu kesimi ilgilendiriyor.
Değerli arkadaşlar, bu liberalizm falan bizim ülkemizde 1980'li yıllardan itibaren revaç bulduğunda en çok söylenen şey, insanların en temel hayali bir ev, bir arabadır ve zaten 3 bin lira, 4 bin lira, karı koca ikisi birlikte 5, 6 bin lira alan insanların da büyük hayali budur, Anadolu'dan büyük şehirlere falan bunun için gelmek ister, bunun için memur olmak ister falan; kötü bir hayal de değildir, iyi bir hayaldir tabii. Şimdi bu hayal üzerinden vergi koyuyorsunuz Sayın Bakanım yani insanların bir ev, bir araba hayali üzerine vergi koyuyorsunuz. Gerçekten, siz hukukun dışına falan çıkmıyorsunuz, böyle vicdan konusunda da çok kötü örnekler ortaya koyuyorsunuz. Yani bu vicdansızlık arkadaşlar, gerçekten, insanların hayallerine konulan bu vergi vicdansızlık.
Emlak vergisine fren iyi, iyi bir düzenleme yapıyorsunuz. Belediyeler emlak vergisini yüzde 300, yüzde 500 falan yapamayacak; yüzde 50. Bu da tartışılır gerçi, hangi vergilerde nedir, gerçekten öyle bir genellemeyle mi geçmek gerekiyor bunu, yoksa ayrıntılarına bakmak mı gerekiyor ama bir sınırlama getiriyorsunuz. Öbür taraftan da acıtıcı reçeteler.
Bu özel iletişimle ilgili de bir indirim mi var burada, zam mı var; bu da çok belli değil. Bu da maddeler geldiğinde bunları ayrıca konuşacağız.
Bu taşınmaz satışından doğan kazançlardan istisna daraltılması, burada da ciddi bir şey gizli, aynen bu neoliberaller "Nerede ne var, kaç kuruş var? Buradan pay alalım." Değerli arkadaşlar, bu işletme sahipleri, şirketler, büyük şirketler fazla paralarını taşınmazlara yatırmazlar. Bunu daha çok Anadolu'da KOBİ'ler, küçük orta ölçekli işletmeler yaparlar, garanti görürler ve paralarını genellikle buralara yatırırlar. Şimdi, burada satışlarda istisna, yüzde 75'ten yüzde 50'ye düşürüyor yani onlardan bir şey daha alınacak. Yine bu açığın maliyeti. Bu açık nereden ortaya çıktı? Bu da ayrı bir tartışma konusu tabii. Bütçede niye bu kadar açık? Sizin gerekçeniz "Savunma sanayiyle ilgili ihtiyaçlar arttı." Niye arttı? Tabii, savunma sanayisinde bir ihtiyaç varsa bu ihtiyaç karşılanacak fakat savunma sanayisinde ortaya çıkan bu ihtiyaçta sizin politikalarınız ne kadar etkili oldu? Uluslararası politikalarınız, bölge politikalarınız ne kadar etkili oldu? Bunların da bir şekilde tartışılması gerekiyor.
Başka... Daha evvel, buraya yine devrim niteliğinde Sayın Bakan buralara geldi ve bize anlattı; üretimi, istihdamı teşvik etmek için dünya kadar yasa çıkardınız, Kredi Garanti Fonu'yla 220 milyar TL civarında bir para dağıtıldı ama onlardan da beklenen sonuç henüz ortaya çıkmadı. Belki, umarım, önümüzdeki yıl çıkacak, ortaya çıkmadı. İstihdamda da beklenen şeyler olmadı, üretimde de beklenen şeyler olmadı. Büyümeyle ilgili kalemler ayrıca tartışılır, üretimden mi geliyor bu büyüme, yoksa başka kalemlerden mi geliyor, bu da ayrıca tartışılan bir şeydir.
Değerli arkadaşlarım, bu torba yasada dikkat çeken konulardan bir tanesi de madencilikle ilgili yapılan değişiklikler. "ÇED işlemleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından diğer izinlere ilişkin işlemlerde ilgili bakanlıklar ve ilgili kamu kuruluşlarınca ÇED süresince en geç üç ay içinde bitirilecek. Aksi takdirde, ÇED ve diğer tüm izin başvurularıyla ilgili olumlu karar verilmiş sayılacak, buna göre işlem yapılacak. Maden işletmeleri ruhsatı alan ancak arama döneminde gerekli çalışmaları yapmayan ruhsatlar devredilecek..." vesaire, gidiyor. Madencilerle ilgili yine çevre düşünülmeden, gelecek kuşakların hisseleri, hakları düşünülmeden cesurca adımlar atılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar aslında torbayla geliyor ve uzun uzun burada konuşamıyoruz. İhtisas komisyonlarının, ilgili komisyonların bu konuları konuşmaları gerekiyor. Çevre Komisyonunda, enerjiyle ilgili komisyonlarda böyle bir şeye ihtiyaç var mı yok mu, konuşulması gerekiyor.
İşte kurnazlığınız da bir de bu. Yani gerçekten bu yasanın, bu düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün boyutlarıyla tartışılması, medyayla, kamuoyuyla paylaşılması ve vatandaş "Ne oluyor, ne olmuyor? Buradan bana ne geliyor, benden ne alıyor?"u bilmesini önlemek istiyorsunuz, böyle bir durumla da karşı karşıyayız.
Şimdi, bu çifte açıkla ilgili probleminiz var tabii. Cari açıkla ilgili sıkıntılar var ama onu izah etmek için, işte, uluslararası dengeler, dünyada olup bitenler, Amerika'da olanlar, FED ne yaptı, Orta Doğu'da ne oluyor, petrol, böyle rahat bir şekilde bunları anlatabiliyorsunuz. Tabii, bütün bunlar da yine sizin politikalarınızla... Şimdi, sorarız: Ya, Almanya'yla niye bu kadar itiştik, didiştik arkadaşlar? Ne oldu? Gerçi, Sayın Başbakan en son dedi ki: "Seçim bitti, artık bundan sonra her şey normale döner." Şu işe bakın arkadaşlar ya, şu hâlimize bakın ya. Bizde seçim vardı, Almanlar, Hollandalılar problem çıkardı falan, biz seçimi aldık; e, şimdi onlarda seçim var, biz problem çıkarıyoruz, sıkıntılar oluyor, onlar seçimi alıyorlar. Ondan sonra diyoruz ki: Eh, mesele yok işte, işler artık bundan sonra normale dönecek. Bu kadar basit yani bir ülkenin idare edilmesi bu kadar basit. Tamam, biz böyle bakıyoruz da acaba Almanlar nasıl bakıyor? Bu da ayrı bir şey. Çifte açığı düzeltmeyle ilgili çalışma ve maalesef, faturanın olduğu gibi dar gelirliye, orta sınıfa, orta direğe yüklendiği bir paketle karşı karşıyayız.
Bu torba yasada yapılan düzenleme, 76'ncı maddede sanıyorum, burada çok karmaşık ve üstü kapalı cümlelerle "Hazinenin, bütçeye konulacak ödenekten Bakanlar Kurulunca belirlenecek alt ve üst sınırlara bağlı olarak fonlara..." Ama Varlık Fonu kastediliyor, çok enteresan bir şey. Bu Varlık Fonunu buraya gelince, yasayı konuşurken çok tartıştık falan ama Bakan hiç oralı olmadı, Hükûmet hiç oralı olmadı, bildiği gibi bu Varlık Fonu'nu çıkardı. Şimdi, Varlık Fonu'yla ilgili ne oldu, ne olmadı bilmiyoruz. Arkadaşlarım, ben defalarca soru önergesi verdik, çok fazla cevap verilmiyor. Sonra, Varlık Fonu Başkanı görevinden alındı, Sayın Cumhurbaşkanı dediler ki: "Reorganize edeceğiz." Yahu, organize olan neydi de şimdi reorganize edeceksiniz? Allah aşkına, bu Varlık Fonu ne yaptı? İşte, Savunma Sanayii Fonu'ndan mı, nereden aktarmıştık Sayın Bakanım 3 milyar TL'yi? Başka yerlerden paralar aktardık, şimdi oraya biz tekrar para arıyoruz. Soruyorum: Ne yaptı bu Varlık Fonu on ayda arkadaşlar? Ne oldu? Hangi kaynakları oluşturdu? Hangi büyük kamu yatırımlarına katkı sağladı? Bunu bilmiyoruz ama şimdi bu düzenlemeyle, bizim vergilerimizle tekrar Varlık Fonu'na para aktarılacak. Çok enteresan, ilginç, düşünülmesi, hatta üzerinde kara kara düşünülmesi gerekli bir düzenleme.
Şimdi, tabii, açık kapatmayla ilgili bir şey aslında, yapılan şeyler açık kapatma. Bu açık kapatma da iki önemli alandan geliyor. Savunma sanayisiyle, sürekli Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili problemlerden söz ediliyor. Sanki işte, her an her şey olabilir, bir gece ansızın gelebiliriz, o sebepten dolayı gibi gösteriliyor ama başka büyük açıklar var. Daha ileride hiç hesap veremeyeceğiniz, ülke olarak bizi felaketlere sürükleyecek bir başka düzenlemeniz var, kamu-özel ortaklığı, yap-işlet-devret, yap-kirala-devret işi. Buradan ne kadar açık oluşuyor? Yani 2017'de ne kadar oluştu? 2018'de, 2019'da ne kadar oluşacak? Verilen garantiler, işte, hasta, geçiş garantileri ne olacak? Bununla ilgili çok ciddi bir kara delik oluştu, biraz buna yönelik. Tabii, Kredi Garanti Fonu'yla ilgili de bu verilen krediler nerelerde kullanıldı, nasıl kullanıldı? Umarım, bütçe görüşmelerinde sayın bakanlar tarafından bilgiler verilecek. Ne kadarı battı? Hakikaten istihdama ne kadar katkı sağladı? Bu paralar alınıp başka yatırımlar mı yapıldı, döviz mi alındı? Çocuklarının düğünleri mi yapıldı yoksa gerçekten üretime bir katkı sağladı mı, gerçekten istihdama bir katkı sağladı mı bunlar bilmiyoruz.
Bu yasa değişikliği yine, aynen neoliberal mantıkla, köşede kenarda ne varsa onları toplamaya yönelik. İşte, bu, memurlarla ilgili kefalet sandığı nakit fazlası, zimmet mimmet problemlerinde kullanılanlar şeye aktarılıyor. Kültür Bakanlığında fikir, sanat eserleriyle ilgili oluşan fon şeye aktarılıyor. Yani köşede kenarda ne varsa toplanıyor, hani, meşhur, müflis tüccar hesabı, bir şekilde toplanıyor.
Şimdi, hazine birliği falan diye bir gerekçe de ortaya konulmuş ama bu hazine birliği nasıl bir hazine birliği? İşte, sizin Varlık Fonu gibi bir iddianız var, diyorsunuz ki: "Orada 200 milyar dolarlık bir kaynak oluşacak." Hazineden de sürekli olarak oraya para aktarıyorsunuz ve ona hiçbir hesap da soramıyoruz, Sayıştay denetiminin dışında yapılan bir düzenleme. Bu kamu-özel iş birliği, yap-işlet-devret, yap-kirala-devret; burada da aynı şekilde. Bütün bunlar olurken nasıl bir hazine birliğinden söz edilebilir, ayrıca bunların üzerinde konuşulması gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Evet, iddiamı tekrar ediyorum: Burada yapılan düzenlemeler büyük çoğunluğuyla -iyi olanlar da var, çok az- dar gelirliden, orta sınıftan alınıyor ve büyük şirketlere, büyük olanlara naklediliyor, bu çok açık, net arkadaşlar.
Ek bütçeyle gelmesi gereken madde, işte, torbaya konulma, borçlanmayla ilgili... Bunun altını bir daha çizmek istiyorum, bunlar gerçekten, ileride hepinizin, hepimizin başını ağrıtacak düzenlemelerdir.
Şimdi, çok güldüğüm bir tartışma var, işte, Sayın Bakanımız çıktı, yüzde 40 -yüzde 40 da değildi, yüzde 60'ı da geçiyormuş- açıklamasını yaptı, ondan sonra, gazeteciler, birileri sustu, durdu, çok uyanık olanlar çıktı, "Şimdi Cumhurbaşkanı çıkar 'Böyle olmaz." falan der." dedi. Gerçekten de öyle oldu. Sayın Bakanımız kendi kafasına göre iş yapmış. Niye öyle işler yapıyorsunuz Sayın Bakanım kendi kafanıza göre? Sorun büyüklerinize, sorun arkadaşlarınıza. Bu, gerçekten, bu milletle, bu halkla, dalga geçmek sözü falan beni çok rahatsız ediyor ama en azından ciddiye almamak anlamına geliyor. Yani koca bir Hükûmet bunları oturur, ne olacağına, ne olmayacağına, bunlara karar vermez mi?
Meralarla ilgili madde gelince konuşacağız. Geri çektiniz daha evvel, toplumsal muhalefeti gördünüz, geri çektiniz. Defalarca buna benzer şeyler yaptınız; muhalefeti görüyorsunuz, geri çekiyorsunuz, sonra bir yerlerde getiriyorsunuz. İyi ki yasayla falan getirip tartıştırıyorsunuz, yoksa OHAL kanun hükmündeki kararnameleriyle de bunu yapabilirdiniz, yapıyorsunuz da zaten. Hele yaz ayında çıkan, Meclis tatile çıktıktan sonra çıkarılan olağanüstü hâl kanun hükmündeki kararnamesi zaten Meclisi falan ortadan kaldırmıştır. Kalıcı düzenlemeler yapıyor sizin yerinize geçerek değerli arkadaşlarım, Anayasa'nın verdiği yetkileri aşarak düzenlemeler yapıyor. Şimdi, meralarla ilgili iş bu şekilde, daha evvel devredişi olan konu, meralar geliyor. Ondan sonra, efendim, bizde et fiyatları... İthal et gelecek de, Sayın Fakıbaba marketlere verecek de ucuz satılacak falan, bunları şey yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, elbette problemler var, elbette dünya zor bir dönemden geçiyor, Türkiye'deki bütçeyi denkleştirmek için, refahı biraz daha artırmak için çırpınacağız, çalışacağız, edeceğiz ama adalet ilkesi diye bir ilke var. Bakın, büyük bir kaynak var. Şimdi, Kadir Topbaş'ı gönderdiniz ya Kadir Topbaş'ı, ben iddia ediyorum buradan, Kadir Topbaş görevde kaldığı on üç sene içinde İstanbul'da asgariden 300 milyar dolarlık imar rantı toplandı ve dağıtıldı, kaç kuruş vergi aldınız? 300 milyar dolardan söz ediyoruz, fazlası olabilir. İddia ediyorum, eğer "Gel, ispatla." falan derseniz otururuz, ispatlayabiliriz, bunlara bakabiliriz.
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son cümleler, bağlıyorum.
Eğer bu açığı kapatmak istiyorsanız bunlara el atmak gerekiyor.
Bir şey daha: Ne kadar ekonomik tedbirler alırsak alalım arkadaşlar, açığı kapatamayacağız. Siz liberal bir ekonomiyi şey yapmışsınız, kapitalist ekonomi içinde gidiyorsunuz ve dünyanın bir parçasısınız. Burada nereye yatırım gidiyor, nerede refah olduğu belli. Eğer demokraside iyileştirme olmayacaksa, eğer hak ve özgürlüklerde iyileştirme olmayacaksa, eğer Türkiye'nin kuvvetler ayrımını ihmal ettiği düşüncesi, gölgesi devam edecekse hangi ekonomik tedbirleri alırsak alalım biz Türkiye'yi düze çıkaramayız, bu arabayı düze koyamayız diyorum.
Bir cümleyle de bitireyim değerli arkadaşlarım. Tütünle ilgili var ya, Reji İdaresini yeniden getiriyorsunuz. Ya, bu insafsızlıktır, insafsızlık. Seksen sene sonra, yüz sene sonra aynı şeyi getiriyorsunuz. Ya, bizim tütünlerimizi, tütüncülerimizi... Neoliberal... İşte, Kemal Derviş'in on beş günde 15 yasasından biri buydu, Reji İdaresi. Şimdi, bakın, burada cezalar getiriyorsunuz, size bir öneride bulunayım Sayın Bakanım: Bunu ihale edin, bu yasakları takip etmeyi ihale edin, yabancı şirketlerin kuracağı kolcu birliklerine verin, yüz sene evvel olduğu gibi Fransız şirketler nasıl insanlarımızı kovalıyorduysa, tavşan öldürür gibi öldürüyorduysa takip etsinler, kolcu güçler öldürsünler, yaptığınız iş budur.
Teşekkür ederim.