KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe, hükûmetlerin faaliyetlerine meşruiyet kazandırmak için siyasal, ekonomik ve yönetsel belgeler ve en önemli belgelerdir. Bütçeler aynı zamanda en önemli ekonomi ve maliye politikası araçlarıdır. Ayrıca, hükûmetlerin emek, demokrasi, sosyal hak ve özgürlükler, insan hakları, farklı gruplar arasında, farklı cinsiyetler arasında eşit yaklaşımların olup olmadığının da test etmemizi sağlayan önemli belgelerdir. Şimdi, burada bir aydan beri görüştüğümüz bu bütçeye baktığımız zaman bunlar sağlanıyor mu sağlanmıyor mu sorusuna, evet, sağlanıyor, çok da dikkat edilmiş diyecek noktada değiliz.

Sayın Bakanım, sizin Maliye Bakanlığı bütçesinde bile Sayıştay denetiminde -ki Sayıştay dış denetimi fiilen ne kadar yapıyor, yapmıyor ayrıca bir tartışma konusudur- ciddi şeyler var. Baktım, çok da anladığım bir konu olmamasına rağmen kabaca baktım, geçmişte de benzer şeyler aynı cümlelerle neredeyse yapılmış Sayın Bakanım. Maliye Bakanlığı bu konuda örnek bir bakanlık. Diğer bakanlıklara aynı şeyleri söyledik ama size bunu söylemememiz gerekiyor, bu şeyler duruyor. Bana öyle geliyor ki gerçekten bu milletin bütçe hakkını yani Türkiye Büyük Millet Meclisine devretmiş olduğu bütçe hakkını sağlıklı bir şekilde yapamıyoruz. Türkiye'de gerçek bir bütçe denetimi yapılamıyor ve bunun önemli yapısal şeyleri var. Sayıştayla ilgili problemler devam ediyor, dış denetim gerçek şekilde fiilen yapılamıyor. Yedek ödenek meselesi ciddi bir şekilde duruyor. Bu yedek ödenek artışının sınırlarının yasal sınırları aşması, her sefer aynı şey. Yasal olmayan birçok ödenek üstü harcamaların yapılması, bütçe dışı fonların varlığı ve giderek artması, İşsizlik Sigortası Fonu'nun amaç dışı kullanılması çok... Geçen gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Müezzinoğlu'nun verdiği rakamlar var, gerçekten işsizlik konusunda oluşturulan bir fonda 101 milyarın üzerinde para birikmiş, 102 milyar olacak gelecek sene, hatta 103 milyar. Bunun sadece 13,6 milyar TL'si işsizlere ödenmiş, diğerleri değişik şekillerde kamu harcamalarında kullanılmış. "Kullanılan bu para yine Fon'un parasıdır." filan diyeceksiniz ama bu bile gerçekten bütçe disiplini, bütçe denetimi açısından Türkiye'nin kara deliği. Bir de Varlık Fonu kurduk bunun yanında. Varlık Fonu'nda değişik rakamlar telaffuz edildi ama 200 milyar dolar, 150 milyar dolar, Türkiye bütçesinin neredeyse üçte 1'i gerçek anlamda bir Meclis denetiminin dışında kullanılacak gibi, bir de bu var. Bütçe dışı diğer gelirler, özel hesap uygulamaları gibi birçok konuyla... Gerçekten biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak milletin bütçe hakkını, milletin bize tevdi etmiş olduğu bütçe hakkını sağlıklı bir şekilde kullanamıyoruz ve bu konuyla ilgili bakanlardan, sizden dinlediklerimiz, tavırlarınız hiçbir rahatsızlık da duymadığınız şeklinde bir izlenim oluşturdu bende.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım; birtakım sorularla ben geçeceğim, soru faslına kadar kalamayacağım bir yolculuk dolayısıyla. Size bazı sorular yöneltmek istiyorum sayın Bakanım. "Varlık barışı" diye bir şey yaptık. Bu varlık barışından bugüne kadar Türkiye'ye ne kadar geldi? Gelen para sizin açıklayabileceğiniz... Tabii isimler misimler gizli kalıyor filan ama şu kadar para geldi ya da şu kadar insan başvurdu, şu kadar geldi, geliyor diyebilecek durumda mıyız? Çünkü, büyük umutlarla bunu çıkardık. Bu konuyla ilgili bir şey söyleyebilir miyiz?

Geçenler Cumhurbaşkanının Başdanışmanı Sayın Gedikli'nin bir açıklaması var: "Sermaye kontrolleri gündemde değil." Bu cümle bile sermaye kontrollerinin gündeme geleceği, dışarıya kaçmalara karşı el koymaların filan olacağı izlenimini veriyor. Nasıl bir şey yani? Bu tehdit mi yoksa kendini ele vermek mi? Ayağına sıkmak mı? Nedir? Çok anlamadım yani ekonomistler bunu daha iyi anlamışlardır ama ben bile şüphelendim Sayın Bakanım, niye böyle bir açıklama yapıyor diye.

Bir de bu devlet alacaklarını -"vergi barışı" dediğimiz şey- yapılandırdık. Bununla ilgili rakamlar nedir, açıklarsanız. Vergi barışı, alacakların yapılandırılmasıyla ilgili ne kadar, vergilerde ne oldu, cezalarda ne oldu, SGK primlerinde ne oldu, bu konuda bir açıklama yaparsanız, gerçekten merak ediyoruz.

Bir başka konu: Uluslararası ekonomiye etkisi, bizim finans, maliyetimiz filan bir sürü şey konuşuluyor, dolar yükseliyor, gidiyor. Geçenlerde, hâlâ yapılıyor, Türkiye'de sürekli yapılıyor, bu kredi derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili tartışma bitmiyor. "Şu kadar kuruş verirseniz istediğiniz raporu alırsınız fazladan." gibi bir sürü açıklama filan var. Bizim gerçekten anlaşma yaptığımız, bu konuda bizi incelesinler ve bize puan versinler diye anlaşma yaptığımız kaç tane kuruluş var? Adları nelerdir? Yıllık ne kadar ödeme yapıyoruz bunlara? Bu konuyla ilgili bir şeyiniz var mı?

Seçmenlerden bize baskı şeklinde gelen birkaç tane soru var. Özellikle veteriner, gıda ve ziraat mühendisleri ciddi bir şeklide organize oldular ve bize bir kadro var mı, ne olacak filan... Tabii, her sene konuştuğumuz konu, bu sene biraz daha umutla soruluyor. 2017 yılında ne kadar öğretmen kadrosu var, ne kadar öğretmen alacağız? Bu işsiz öğretmenler, atanmayan öğretmenlerle ilgili ne var?

Çıktınız, açıkladınız, seçim vaadinizdi, bu da bize çok soruluyor, her yerde soruluyor, taşeronlarla ilgili. "İşte biz bunları özel statülü personel hâline getireceğiz..." 720 bin kişi kamuda var, şimdi bunlar ne kadar oldu bilmiyorum. Gerçekten Hükûmetin 2017'nin ilk aylarında... Yani bu konuyla ilgili bir şey yapacak mı? İnsanlar bu soruların cevabını bekliyor, özellikle bugün bekliyor, şey de bitiyor.

Bir de çok özel, Rize'yi konuşmadan geçemiyoruz biz. Rize-Artvin havaalanıyla ilgili 2017 yılında ayrılan ödeneği hiçbir yerde göremedim. Ben acemiyim, ekonomiden filan, rakamlardan, sizin kitaplarınızdan, ince yazılarınızdan anlamıyorum, çok araştırdım, bulamadım. İhale aşamasında, teklifler alındı, bekliyor. Gerçekten, 2017'de ayrılan ödenek ne kadar, bunu öğrenmemiz mümkün mü?

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım; şöyle bir durum var: Ne yaparsak yapalım ekonomiyle ilgili ki bir sürü iş yaptınız... Yani siz de aşağı yukarı, özellikle 15 Temmuz öncesinden fark etmiştiniz, ekonomide işlerin iyi gitmediğini gördünüz. Bunu dünya konjonktürüyle izah ediyorsunuz, kuraklıkla izah ediyorsunuz, turizm, Rus uçağı, değişik şeylerle izah ediyorsunuz ama ekonomide gerçekten çok ciddi risklerin olduğunun, problemlerin olduğunun farkındasınız ve bununla ilgili bir sürü tedbir aldınız, alıyorsunuz.

Şimdi, siz sundunuz şeylerde neler yaptığınızı; on yıla kadar kurumlar vergisi istisnası, alım garantisi, bedelsiz hazine taşınmazı devri, yatırıma ortak olunarak finans desteği, ücret desteği, enerji tüketimi desteği ve çok önemli, tehlikeli bir şey yaptınız, bunu Anayasa Mahkemesi bozacak; yatırımcılara izin tahsisi, ruhsat, lisans, tescildeki kolaylıklar. Bunları diğer kanunlara rağmen yapacaksınız, işte Çevre Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, bir sürü şeye rağmen, o kanunlar dururken istisna getireceksiniz Bakanlar Kurulunun şeyleriyle. Dünya kadar, işte Varlık Fonu kurdunuz, varlık barışı, çok... Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmeyen teşvikler getirdiniz, buna rağmen işler iyiye gitmiyor. Şu birkaç gün içinde yaşadıklarımıza bakın Sayın Bakanım, dolar yükseldi Merkez Bankası ne yapacak ne yapmayacak tartışılırken Merkez Bankası siyasetçilere rağmen, Cumhurbaşkanına rağmen faizi yükseltti. "Danışıklı döğüştür." diyorsunuz, öyle anlaşılıyor gülümsemenizden, neyse. O gün 1,5 milyar dolara değişik biçimlerde piyasaya verdi, daha evvel de vermekte olduğu... Yani ciddi bir müdahaleydi Türkiye açısından ama dolar durmadı. Avrupa Parlamentosunun kararı, öbür taraftan -Irak'ta, Suriye'de meydana gelen- Suriye uçaklarının birliklerimize ateş açması, işte 4 tane şehit vermemiz -Allah rahmet eylesin hepsine- içerideki sıkıntılar, gerginlikler, terör derken şey tutmuyor, dinlemiyor yani bu kadar tedbir alınmasına rağmen dolar dinlemiyor. Ciddi bir müdahale dün yapılan müdahale.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edeyim Sayın Bekaroğlu, toparlarsanız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Birazdan bitireceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi, Sayın Bakanım, şunun için söylüyorum: Biz ne yaparsak yapalım, içeride ve dışarıda ekonomi değişkenlerinin yanı sıra ekonomi değişkenlerini ciddi bir şekilde etkileyen çok önemli faktörler var. Bu faktörlere bunlarla ilgili bir şey yapılmayınca, biz ekonomiyle ilgili ne yaparsak yapalım bu işin içinden çıkamıyoruz. Sanki havuz bir yerden kırılmış, su boşalıyor, biz ellerimizle o suyu tutmaya çalışıyoruz. Dünya kadar enerji harcıyoruz bunu yaparken ama suyu da tutamıyoruz, böyle bir durum var.

Değerli arkadaşlarım, bu bütün dünyada da böyledir, bizim gibi böyle kırılgan bir coğrafyada, şurada oturan Türkiye için çok daha böyledir. Eğer ekonomiyle ilgili -hani öteden beri yapısal dediğimiz AR-GE marge bunlar da fark edilmiş, yatırımlar yapılıyor- eğitimle ilgili reformlar, ciddi işler yapılmazsa; bir.

İki: Türkiye'nin siyaseti, içeride ve dışarıda istikrarlı bir noktaya gelmezse ki bunun nasıl geleceğini de artık herkes biliyor, bir yurttaşlık bilgisi, vatandaşlık bilgisi dersi okuyan ilkokul, ortaokul çocukları bile bunları çok söyleyeceklerdir. Demokrasisi gelişmiş, hukuk devleti olan ülkeler daha zengin, daha refah içindedir filan, söyleyeceklerdir. Bunlar çok açık, bilinen şeyler. Niye bu konuyla ilgili bir umursamaz tutum var, tavır var? Yani, gerçekten Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar öyle açıklamalar yapılıyor ki bu açıklamalar ne anlama geliyor anlamakta güçlük çekiyoruz.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı. AP'nin kararına, Avrupa Parlamentosunun kararına biz de tepki gösterdik. Dün burada Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesi konuşulurken bütün gruplar bu kararın haksız olduğunu, kabul edilmez olduğunu söylediler, hâlâ söylemeye devam ediyoruz. Fakat bugün Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklama gerçekten vicdanen filan da çok rahatsız edici: "Açarım kapıları." Ne demek Sayın Bakanım ya. "Açarım kapıları." Yani niye kapıları kapatıyorsunuz anlamında söylemiyorum ama 3 milyon insan bize sığınmış, bunun için büyük fedakârlıklar yapmış bu millet. "Hükûmet 13 milyar dolar harcadı." diyoruz -nerede nasıl harcadık, bunları da bir konuşmak lazım- bunu insan olduğumuz için yaptık, vicdanen yaptık diyoruz ama o insanlar, o çaresiz insanlar uluslararası ilişkilerin aracı gibi kullanılır bir şey... Bu kabul edilebilir mi Sayın Bakanım yani?

Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey olabilir mi? Ondan sonra "Suriye'ye barış gelsin, Suriyeliler Suriye'ye dönsün." dedi diye Cumhuriyet Halk Partisinin lideri hakkında, CHP hakkında söylenmedik şey bırakmadı ama şimdi çıkıyor Cumhurbaşkanı diyor ki: "Açarım kapıları, açarım kapıları!" Öyle mi? Yani bu çaresiz insanları siyasetin aracı, uluslararası ilişkilerin aracı olarak kullanacak kadar vicdanen gittik, dağıldık, öyle mi? Son cümlelerimi söylüyorum...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onların adına vicdan sorgulaması mı yapıyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, vicdanen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onların adına mı hareket ediyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kimin adına?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Avrupa Birliğinin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne ilgisi var Avrupa Birliği adına?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz şunu sormuyor musunuz Avrupa Birliğine...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Avrupa Birliğiyle benim bir işim yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu kadar insan, bu kadar sıkıntı içerisindeyken, Türkiye bu kadar bu meseleye odaklanmışken, gayret gösterirken, vicdansız Avrupa Birliği ne yapıyor? Onu diye sormuyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani ben vicdanımı, ülkemin vicdanını, Cumhurbaşkanının...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olaylar...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İzin verir misiniz. Kendimin ve ülkemin Cumhurbaşkanının vicdanını başkalarının vicdanlarıyla karşılaştırarak "Onlar daha vicdansız, biz de biraz vicdansız olalım." demiyorum. Ben hiç Avrupa açısından bakmıyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yapmayın Allah aşkına!

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tutanak takip edemiyor. Bakın, stenograf arkadaşımız perişan burada.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben şuradan bakıyorum Sayın Bakanım: Bu insanlar, bize sığınmış insanlar, bize gelmiş insanlar ve...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Söyleneni bile okuyamıyorsunuz. Yapmayın Allah aşkına!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya niye alınıyorsunuz ki? Büyük bir fedakârlıkla burada duruyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne demek vicdan micdan?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, vicdan!

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bakın, sizin sunumunuzda biz hiç itiraz etmedik size.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Benim sunumum provokatif bir sunum değildi ki.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu insanlar hiçbir şekilde uluslararası ilişkilerin aracı olamaz, olmamalı. Türkiye böyle bir şey yapmamalı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nereden çıkarıyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - E, cümlelerden anlıyoruz. "Açarım kapıyı." diyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz o cümleleri başkalarının gözüyle görüyorsunuz anlaşılan.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, ne diyorsunuz siz Sayın Bakanım? Niye başkalarının gözü? Yani yerli, millî ve bu milletin gözüyle gören sadece, tek siz misiniz Sayın Bakanım ya? Biz de öyle bakıyoruz. Biz de mazlumların gözüyle bakamaz mıyız yani?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İyi de söylediğiniz ne manaya geliyor?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O manaya...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu toplum, bu millet, bu devlet Suriye sorunu çıktığından beri bütün bu mazlumlara sahip çıktı, evini açtı, kucağını açtı, ekmeğini bunlarla paylaştı ve bölüştü...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben de bunu söylüyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - ...ve bunu da yapmaya devam ediyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben de bunu söylüyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şimdi siz kalkmışsınız, bütün bunlar yokmuş gibi, sanki bu insanlar üzerinden Türkiye pazarlık yapıyor gibi hiçbir şekilde kabul edemeyeceğim bir açıklama yapıyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, bakın, benim söylemediğim şeyler üzerinden lütfen beni...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O zaman ne manaya geldiğini lütfen dikkatle, kendinizi dinleyin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben öyle bir şey söyledim, ne manaya geldiğini de biliyorum Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bilmiyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - En az sizin kadar biliyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bilmiyorsunuz, kusura bakmayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biliyorum. Bilmeyenler, bu sözü söyleyenlerdir Sayın Bakanım. Ne demek...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne demek yani, biz o insanların üzerinden bir siyaset mi güdüyoruz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öyle mi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O zaman bütün bu sunum boyunca...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O anlaşılıyor ve bu yanlıştır.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - ...siz farklı bir gözlükle baktığınız için size öyle geliyor açıklama.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başka argümanlar kullanalım Avrupa Birliğine. Avrupa Birliğine diyelim ki: Siz vicdansızsınız, siz her şeye çıkar gözüyle bakıyorsunuz. Siz yıllardan beri Türkiye'ye dünya kadar haksızlık yaptınız." Bunlar oldu. Hepsini tek tek sayabilirim. "Ama biz yapmayız. Biz bu insanlara vicdanımız, inançlarımız, geleneklerimiz gereği yapıyoruz, bakıyoruz." desin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Demiyor mu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yahu Sayın Bakan, bir şey söyledim...

BAŞKAN - Bunların hepsi söyleniyor zaten ama...

HAMZA DAĞ (İzmir) - Deyince de kavgacı oluyor zaten.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...benim kanaatim bu. Size niye böyle yumuşak yerlerden dokunulduğu zaman hemen ayağa fırlıyorsunuz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyi lütfen?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, bu kadar hassas konularda, bu millete, bu devlete, bu Hükûmete bu kadar haksız isnatlarda bulunmayın; AB'nin gözlüğüyle burada bu Komisyonda değerlendirmede bulunmayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, lütfen, polemiğe girmeyin. AB'nin gözüyle filan bakmıyorum, kendi gözlüğümle bakıyorum. Sizin gözlüğünüzle de, Hükûmetin gözlüğüyle de, bu milletin gözlüğüyle de bakmaya çalışıyorum.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bekaroğlu iç siyaset gözlüğüyle bakıyor. Tamam.

Buyurun Sayın Bekaroğlu.

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Avrupa Birliği Bakanımız dün gece çok güzel...

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Taşcı, lütfen, rica ediyorum...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Bakan, Sayın Bekaroğlu konuşmasını bitirsin lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arkadaşlar, ciddi, vicdanları çok rahatsız eden bir konuya değindim, öyle hiç şey olmayın. Benim düşüncem budur. Bakın, bu dünyada, bu kötü dünyada, bu eşitsizlikler dünyasında, bu gaddar dünyada maalesef terör de, insan hakları da, mültecilik de, her şey de uluslararası ilişkilerin aracı olarak gaddarca kullanılıyor. Koca devletler, uluslararası anlaşmaların altına imza atmış olan devletler terörü, teröristleri başka devletler, başka milletler aleyhine kışkırtıyorlar. Bunların örneklerini biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti bunları yapamaz, yapmamalı, onu söylüyorum. Hiçbir şekilde de bize gelen insanlara "Kapıları açarız." dememeliyiz, açmamalıyız da zaten. İsteyen gidecek, ayrı bir şey. O şu anlama geliyor: Ben sizinle yaptığım belli anlaşmalar çerçevesinde bunları burada tutuyorum ama istersem açarım. Bu yanlıştır, bunu söylüyorum Sayın Bakanım yani bundan kimsenin rahatsız olmasına gerek yok.

Neyse ben cümlelerimi bitireyim, bir dakika daha verirseniz Sayın Başkanım. Son cümlelerim bunlar.

Ekonomiyle ilgili yaptığımız şeyler, ne kadar yaparsak yapalım, eğer Türkiye'de iç barışı tesis etmezsek, demokrasiyi geliştirmezsek, eğer gerçekten hukuk devleti işlemezse, ekonomik konularla ilgili, alışveriş, yatırım, her alanda hukuk devleti işlemezse biz güvenli bir ülke olamayız hiçbir şekilde, zarar ederiz, ekonomimiz de gelişmez. Yani bunu sadece ekonomi için yapıyoruz anlamında filan değil ama bunlar birbirine bağlıdır, iç içedir. Eğer Suriye'deki bu kırılganlık devam ederse, biz ne yaparsak yapalım, Irak'ta bu kırılganlık devam ederse, ne yaparsak yapalım, sıkıntılar devam eder. Dolayısıyla, ekonomik tedbirlerin yanında, demokrasinin geliştirilmesi, hukuk devletinin yerleşmesi için ne gerekiyorsa hepsinin eş zamanlı yapılması gerekir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.