KOMİSYON KONUŞMASI

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, çok değerli hazırun; hepinize hayırlı akşamlar diliyorum, hayırlı çalışmalar temenni ediyorum.

15 Temmuz, tabii ki bize birçok alanda birçok ders verdi. Hepimiz gördük ki ülkemiz bütün toplumuyla, halkıyla, halklarıyla bir uçurumun kenarına doğru yuvarlanmak üzere ve uçurum da tam bir ateş çukuruna nazır. Tabii ki bu darbe teşebbüsüne karşı gösterilen hassasiyet, basiret, metanet ve topyekûn hem siyasetin hem de halkımızın göstermiş olduğu o irade ve birlik bizi bu tehlikenin kenarından uzaklaştırdı fakat düzlüğe çıkabilmemiz, normalleşmemiz için de elbette ki bu ülkede yaşayan herkesin eşit ve kardeşçe bu haklarından yararlanmasıyla mümkündür gerçeğini de bize tekrar büyük bir ikazla hatırlatmış oldu. Son Yenikapı mitingi elbette ki kitleler ve halklar açısından ümit vericiydi, öğreticiydi ve gerçekten de büyük bir kazanımdı ama sahneyi bu şekilde tanımlamak, tarif etmek mümkün değil. O konulara girmeden, şu anda genel görüşmelerde öncelikli olarak bizi kaygılandıran konulardan, maddelerden, Hakkâri'nin ve Şırnak'ın bir anda uzun yıllardan beri il iken ve Şırnak da son dönemlerde artık il olma kapasitesini, kabiliyetini kazanmışken bir anda böyle bir kararın verilmesi -teşbihte hata olmasın- idam kararını vermek gibi bir şeydir yani şu anda, baktığınız zaman, Hakkâri ve Şırnak için bir idam kararı önümüze gelmiş. Peki, güzel, diyelim ki böyle bir idam kararı gerekli görüldü. Bu idam kararına mahkûm olan bu iki ile son istekleri sorulmayacak mı? Yani bir idam mahkûmunun nasıl ki son isteği kendisine sorulması hakkı varsa bu illerimize de bunu sormayacak mısınız? Yani gidip Hakkâri'ye, Şırnak'a "Siz bunu istiyor muşunuz, istemiyor musunuz, sizin bu konudaki görüşünüz nedir?" Acaba bunu soracak mısınız? Birinci sorum bu.

İkincisi, bir Batı ülkesinde -isim versem yanlış olur- bir sokaktaki bir bina sahibi kendi tasarrufunda olan o mülkünü oradaki genel manzaraya uymayan bir boyayla, ahenk içerisinde olmayan bir boyayla boyadığı için referandum kararıyla o boyadan vazgeçirilmiş o binanın sahibi. Bu kadar en basit, en hafif konularda bile, orada yaşayan insanların sadece göz zevkini bozan bir manzarayı bile referanduma götüren bir anlayış nedense bizde iki ilin -stratejik, tarihî, kültürel, hiç o konulara girmek istemiyorum- binlerce, on binlerce sakinini, masumunu mağdur eden bir kararı tartışmış olacağız. Şimdi eğer ortada masumlar yoksa, bütün o ilin sakinleri mahkûm ve suçluysa ona göre bence burada tartışmamız lazım. Eğer masum varsa zaten bunun vebalini kaldırmak bilmem hangi güce, hangi -sizleri tenzih ederek söyleyeyim- ahlaka sığar, ben onun cevabını bulamıyorum.

Bakınız, Mecelle'nin malumunuz önemli kaidelerinden bir tanesidir, zararın defi menfaatin celbinden evladır yani muhtemel bir menfaat var; o bir devlet menfaati olabilir, o bir askerî menfaat olabilir, o bir kamu menfaati olabilir fakat mukaddem yani o günkü şartlarda henüz elde edilmiş bir menfaat değil ama aynı gün bir zararla karşı karşıyaysanız gelecekteki menfaati tercih etmek yerine mevcut zararın defi, defedilmesi evladır.

Şu anda bu iki ilimiz bir zarar kararıyla karşı karşıyadırlar. İsterseniz buna birçok haklı nedenleri ekleyebilirsiniz ama orada yaşayan, hak sahibi olan insanları mağdur etmiş olacağız. Asrın müceddidinin çok meşhur bir sözü var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bu, misliyle, muameleyle ilgili söylediği bir sözdür. Diyor ki: "Misliyle muamele bir kaideyizalimanedir." Yani "Biri size bir kötülük yaptığı zaman siz onun o kötülüğüne misliyle mukabele hakkına sahip olsanız dahi o mukabelede bulununca bu aslında zalimane bir kaidedir." diyor. Aslında öyle bir hakkınız var belki ama ortada misliyle mukabele edeceğimiz bir düşman yok, bir işgal yok; Hakkâri halkının, Şırnak insanının topyekûn bu devlete karşı bir kalkışması yok; askerliğini yapan, vergisini veren, orada o dar şartlarda, o zor şartlarda yine "barış" diyen, "kardeşlik" diyen, "demokrasi" diyen, "eşitlik" diyen insanlarımız var. Ben bunun gerçekten bizim hayal edemeyeceğimiz birtakım yaralar, birtakım zorluklar, birtakım sıkıntıları beraberinde getireceği düşüncemi sizinle paylaşmak istiyorum. Hep beraber buradaki arkadaşlar, böyle bir şeyin ne kadar vahim olduğunu belki tartışmaya gerek kalmayacak, bunun vahametini dikkate alarak, varsın Cizre ve Yüksekova da il olsun; 81 ilimiz var, 83 ilimiz olsun yani kazanacağız ve kaybetmeyeceğiz fakat eğer illeri... Şimdi kendinizi bir Hakkârili veya bir Şırnaklı gibi tahayyül edebilirsiniz ve onların temsilcisi olarak burada bulunabilirsiniz. Bakınız, 2 değerli Hakkâri vekilimiz burada. Bir büyükşehirde ikamet eden ve o büyükşehrin büyükşehir hakkından mahrum bırakılarak sadece bir şehir hakkına dönüştürülmesi ve daraltılması tahayyülünde, tasavvurunda bulunalım yani bunun nasıl incitici bir karar olacağını, insanın yüreğini, insanın vicdanını kanatıcı birtakım tahribatlara yol açacağını hemen herkes kendi vicdanına dönüp sorsa, kendi vicdanını hakem tayin etse bunun kararını verir.

Benim burada Sayın Bakanımdan ve buradaki hazırundan özellikle istirhamım, bu iki ilimizin bu dokularına dokunmadan bu mevcut hâliyle devamını temini konusunda hassasiyet gösterilmesi cihetindedir görüşüm. Eminim ki buradaki birçok arkadaşımız da diğer hesapları düşünmeden kendi bireysel düşüncesini ortaya koyarsa farklı düşünmeyecek diyorum.

Maddeler görüşülünce belki daha ayrıntılı birtakım sebepler, veriler üzerinde münakaşamız olacak. Milliyetçi Hareket Partili sayın vekilimizin ifadelerine aynen katılıyorum, bir sebebin olması lazım, bir sebebin üzerine bina etmeniz lazım. Eğer ortada sizin o sebep üzerinde bina edeceğiniz bir düşünceniz, bir tasavvurunuz yoksa o zaman "Ben böyle istiyorum, bu da böyle olacak." dayatmasıdır ki biz parti olarak bunu şimdiden reddediğimizi ve bu konuda bütün demokratik haklarımızı kullanacağımızı şimdiden ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.