KOMİSYON KONUŞMASI

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim.

Komisyonun "dokuz gün" falan diyorsunuz ama benim bildiğim kadarıyla Komisyon beş gün çalıştı, bir gün de alt komisyon derseniz, altı gün. Neyse gene de çok kısa bir süre sayılmaz.

16 Nisanda yapılan referandumla oluşan yeni Anayasa gereği zaten dip doruk bir İç Tüzük yapılacakken bu İç Tüzük'ün, yürütme, yürürlüğü saymazsak 16 maddelik İç Tüzük'ün hangi saikle yapıldığını biliyoruz. Benim garipsediğim: On beş yıldır Parlamentoda çoğunluk partisi olan bir partinin, on beş yıllık tecrübeden sonra, hiçbir fayda, maliyet analizi yapmadan, sadece doğal olarak partilerinin Sayın Genel Başkanının talimatına da dayalı olarak -bunu doğal görüyorum- böyle apar topar, bir hırs, âdeta bir intikam, bir kin kaynaklı 16 maddelik bir teklif getirmesi gerçekten AK PARTİ'nin on beş yıllık Parlamento tecrübesiyle hiç örtüşmemiştir. Yapabilirsiniz, çoğunluğunuz var; hiçbir itirazım yok. Ben, sanıyorum, pazartesi günkü oturumda genel değerlendirmemi yaptım, şimdi onları tekrar edecek değilim. Yahu, on beş senedir... Milliyetçi Hareket Partisi 22'nci Dönemde yoktu, hatta HDP de yoktu, 22'nci Dönemde iki parti vardı, o zaman da bu Parlamento çalıştı; 22, 23, 24, 25, 26. Sorunlar vardı, kâh oturduk, kâh kavga ettik, kâh fiziki münakaşa yaptık, kâh fikrî münakaşa yaptık ve AK PARTİ çoğunluk partisi olarak istediği her şeyi bu Meclisten aldı, üç gün geç aldı ama aldı. Söylediğim şu: Hiçbir fayda... Milliyetçi Hareket Partisi, tamam, kendine göre yüksek hassasiyet gösterdiği kimi değerleri İç Tüzük'e koydurmuştur, ona saygı duyarım -e, o değerler bizim de değerlerimizdir, onu da söyleyeyim- falan filan, işin orasında değilim. Siyasi partilerin iş bölümü yapması yadırganmamalıdır. Bizim arkadaşlarımız zaman zaman Milliyetçi Hareket Partisini bu konuda eleştirdiler, eleştiririz; eleştiri de yadırganmamalı; garipsediğimizden, bazı konuları yakıştıramadığımızdandır ama takdir sizindir. Biz Milliyetçi Hareket Partisinin kiminle iş tutacağına -bu "iş tutma" kelimesine de kızanlar var, iş tutmak kötü bir şey değil- karışacak değiliz. Bu Parlamentoda, gün olmuştur, Cumhuriyet Halk Partisi ile AK PARTİ iş tutmuştur bizim tabirimizle, gün olmuştur AK PARTİ ile HDP çok iş tutmuştur. (Gülüşmeler)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Çok iyi bir tabir değil bu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Abi, tamam, iş birliği.

Ya abi, bu bir argo değil ya, Sayın Mevkidaşım, yemin ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Genel Kurulda da ifade ettiniz bunu, argo.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ettim ama bu bir argo değil. Peki, tashih ediyorum, düzeltiyorum; iş birliği, güç birliği yapmıştır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) - Argoyu meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın grup başkan vekilleri...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Milliyetçi Hareket Partisi ile HDP, AK PARTİ'de bazen Milliyetçi Hareket Partisi, HDP, CHP'de... Bunlar olur arkadaşlar. Bunlara "Olmaz" diyerek bu Parlamentoda çalışamayız. Buna benim bir itirazım olmaz. Her parti önce kendi tabanına sonra millete hesap verecektir, kimsenin kimseye burada hesap verecek hâli yok, böyle bakabilmeliyiz siyasete.

Benim garipsediğim şu: Bu İç Tüzük bizim şeyimiz değil yani bu Meclise kalacak bu İç Tüzük. İlk gün söylemiştim: Bu Parlamento, bu İç Tüzük değişikliklerinde genellikle çoğulcu bir yaklaşımla, yani uzlaşmayla İç Tüzük değiştirmiş; nadiren de dayatmayla, çoğunlukçu bir mantıkla değiştirmiş. Dayatmayla değiştirilen iç tüzüklerden hasıl edilen maksat hasıl olmamış, gerçekleşmemiş. Ama çoğulcu bir mantıkla yapılan iç tüzükler çok işe yaramış. Yani, garipsiyorum, biz 22'nci Dönem AK PARTİ'yle 24'üncü Dönemde hayata geçecek bir iç tüzük yazmaya karar versek çoktan yazmıştık ve şahane bir iç tüzük yazardık. Ama kimse 24'üncü Dönemde ne olacağını görmediği için herkes bugüne oynuyor, şimdi olduğu gibi. Çoğunluk partisinin kanun çıkarma konusundaki zafiyetinde muhalefetin defansı kadar, çoğunluk partisinin milletvekillerini Genel Kurulda tutamaması gibi bir zafiyet de var. Doğal olarak, bu partinin kurucusunu ve liderini hiddetlendirip kızdırınca, ortaya apar topar, sanki lideri tatmin edecek, liderin istediği hızda kanun çıkaracağınızı zannettiğiniz böyle bir teklifle geldiniz. Yanlış yaptınız; vallahi de yanlış, billahi de yanlış. Dün, evvelsi gün, bizim de aslında özü itibarıyla karşı çıkmadığımız bir kanun vardı Mecliste. "İstinaf Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemelerinde Yaşanan Aksaklıkların Giderilmesi..." diye başlayan bir kanun. Normalde, samimi söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 6 maddede konuşsak yeterdi bize.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) - Bugün çıkardı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İyi ya, senin maksadın hasıl olmayacak, onu söylüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) - Ama kanun görüştük.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Görüştük, daha önce de görüşüyorduk.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) - Size hürmet ediyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Canım, daha önce başka bir şey mi görüşüyorduk? Daha önce de kanun görüşüyorduk. Şunu söylemek istiyorum: Hızlı kanun çıkarmak için bunu yaptınız da ben diyorum ki: Yazık ettiniz, yapamayacaksınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) - Kanunun hızlı çıkması değil...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Elitaş'a müdahale eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen hatibin sözünü kesmeyin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ben düşüncemi söylüyorum. şurada bitiriyoruz teklifi.

Özetle, beş gün burada çalışılmış, tahminen en az elli saat bunun üzerinde konuşulmuştur. Yapılan şu, saydım: 12 harf değişmiş, bir cümle bile değişmemiş. Yahu, elli saat konuşulur da bir cümle değişmez mi ya? 12 harf değiştirmişsiniz. "Tahkir, tezyif" yerine "hakaret ve sövmek" gelmiş; iyi, güzel, çok iyi bir iş yaptınız. Hayırlı olsun, Allah selamet versin.

Benden söylemesi, bizden söylemesi, biz muhalefet olarak en başında dedik ki "Fiziki değil, fikrî münakaşa yapmaya geldik. Samimi katkı vermek arzusundayız. Gelin, yol yakınken dönün." dedik, dinlemediniz. Belli ki sizin laftan anlayacağınız yok. Takdir sizin ama şunu unutmayın: Bir musibet bin nasihatten iyidir; bin nasihatten anlamadınız, size bir musibet lazım, bakalım.

BAŞKAN - Allah göstermesin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Burada bir şey yapmıyorum, sakın yanlış anlaşılmasın. Yani, şimdi, geleceksiniz Meclise, yaşayıp göreceğiz.

Doğan Kubat'a dedik ki "Bir daha bizimle görüşme, bir daha bizimle görüşme." Herkes, beğenelim, beğenmeyelim...

Bak, 16 Nisandan sonra bir Anayasa oluştu, bizce gayrimeşru ama meri. Ne diye biz şimdi buna karşı mı çıkacağız? "Buna uymuyoruz." deme hakkımız var mı? Yok. Şimdi, bu şekliyle yeni bir İç Tüzük eğer oluşursa herkes buna uyacak. Herhâlde şunu da yapmazsınız, Milliyetçi Hareket Partisinden aldığınız güçle de "Şunları sürelim Meclisten, kafamıza göre Mecliste çalışalım." diyecek hâliniz olmadığına göre, biz mevcut İç Tüzük'le, mevcut Anayasa'dan kaynaklı bütün hak ve imkânlarımızla, size bu Komisyonda elli saatte anlatamadığımızı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bundan sonra getireceğiniz kanun tasarı ve tekliflerindeki tavrımızla anlatmayı umuyoruz.

Hayrı olmayacak bir İç Tüzük. "Hayırlı olsun." demek isterdim, diyemiyorum. Daha bunun Meclis aşaması var. Umarım, dilerim, her şey bitmedi; bu, bir Komisyon, mutfak çalışmasıydı. Mutfaktaki bu yemeğin salona sunumunda, sizin de bu yemekle ilgili, hazırlanışıyla ilgili, karışımlarıyla ilgili kimi rahatsızlıklarınız olabilir. Yemeği servis ederken mantık galip gelir, aklıselim galip gelir, kimi sağlıklı düzenlemeler yapılabilir.

16 maddenin 4-5 maddesi var ki getirin ben de altına imza atayım ama öyle maddeleri var ki bir kere Anayasa Mahkemesinin, AK PARTİ'nin kurucular kurulundan oluşsa Anayasa Mahkemesinin tüm üyeleri, birkaç madde var ki bunu kabul etmesi mümkün değil, değil. Yani, bakın, AK PARTİ kurucular kurulundan bir Anayasa Mahkemesi yapın oraya, biz Anayasa Mahkemesine gittiğimizde, birkaç madde var ki "Bu Anayasa'ya aykırı değil." diyemez; gözü kör olur, Allah çarpar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.