KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, bakın, bu getirdiğimiz değişiklikte, zaten şu andaki mevcut olan İç Tüzük'e ilave olarak, Türk milletinin ortak değerlerini ifade eden, "tarih" diye söylediğimiz, dün Sayın Eseyan'ın hakikaten çok önemli şekildeki yaptığı açıklamalar içerisinde, ortak geçmişimiz ve tarihimiz üzerinde bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi, bütün etnik yapıları kavrayan, onları aşan, onları da koruma altına alan, onlara hakaret etmeyi, sövmeyi engelleyen, hoş görmeyen bir şey var, bunu bu şekilde anlamak gerekir. Yani sövmek, hakaret etmek, kim olursa olsun en büyük yanlışlardan biridir, bunu açık ve net bir şekilde ifade etmemiz gerekir.

İkinci konu: Bakın, ikinci cümle, "sövmek"ten sonra gelen "Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalarda bulunmak..."

Burada kalkıp da "Efendim, şunu söylersek bu mu olur?", "Bunu söylersek bu mu olur?", "Ben Gürcü'yüm desem bunun içine mi girer?" diye yapmak tamamen bunu ajite etmektir. Ya anlamazlığa gelmek ya ajite etmektir. Buradaki esas mesele Anayasa'da çerçevesi çizilen, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkesine aykırı, üniter yapıya aykırı bir davranışta veya tanımlamada bulunmayı bu şekilde yasaklayan bir iştir. Yani, ilk konuşmacı Sayın Beştaş'ın ifade ettiği gibi, Kürt halkının, şunun bunun... Biz burada ayrı bir halk tanımlaması olduğu değerlendirmesini de doğru bulmuyoruz. Bu coğrafyada yaşayan herkes amaç birliği, duygu birliği içerisinde vatan sevdasıyla aynı duyguları paylaşır diye düşünüyoruz.

Bakın, 2008 yılında, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönemde, ilk defa 1980'den sonra, Sayın Demirel'in Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, "Biz Kürt realitesini tanıyoruz." diye korkuyla söylediği bir süreçten sonra 2008 yılında Sayın Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanımız "Kürt sorunuyla ilgili meseleleri çözmek istiyoruz." dedi ve o günden bu tarafa Kürtler ile devlet arasındaki problemleri çözdük ama şu anda en büyük problem Kürtlerin PKK zulmünden kurtulması kaldı. Şu anda Kürt vatandaşlarımızın devletle sorunu değil, onlara zulmeden PKK terör örgütüyle problemi var. Bugün bu ülkeye, bu milletle yaşayan her bir ferde, her bir etnik yapıya sevdalı olan o insanlara hizmet etmek, onların huzur ve refahını geliştirmek için yemin etmiş, gayret etmiş insanların, kim olursa olsun, bir topluluğa yapılan zulmü durdurmak hepimizin görevidir. PKK Kürtlere zulmediyor diye ben buna kulak tıkayamam, Kürt kardeşlerime zulmeden PKK'ya sonuna kadar direnirim. Bazı, Kürt olduğunu iddia edenler PKK'yı alkışlasalar da ben Kürt kardeşlerimin adına PKK'yla mücadeleyi bir görev bilirim, borç olarak bilirim. Eğer bu meselede, bu anayasal düzeni yani üniter yapıyı tehdit eden, üniter yapıya aykırı bir şekilde idari yapı tanımlaması varsa, Türkiye'nin -az önce söylediğim gibi- tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkesinin karşısında duran varsa, başka milletler, başka bayraklar, başka devletler, başka yapılanmayı ortaya koyanlar varsa ben buna karşı olduğumu açıkça ifade edebilirim. Bakın, bu süreç içerisinde siz niyetlerinizi, üniter yapıyı bozmak adına bunları söylüyorsanız uygun olmadığını söylüyorum ama siz gelip de bütün meselelerde, daha önceki arkadaşlarımızın "itham" diye söyledikleri veya başka şekilde tanımladıkları, bir milletin, Türk tarihinin geçmiş ve ortak durumuna ve bir milletvekiline hakaret etme, sövme cezasını eğer aşırı buluyorsanız ben buna karşı olduğumu söylüyorum. Burada anlaşılması gereken net olarak ifade ettiğim konu budur. Burada kalkıp da mesela Diyarbakır'a... Bizim okuduğumuz zaman da atlaslarda Diyarbakır'a parantez içi "Amed" denirdi, Ağrı "Ararat" yazardı, Tunceli "Hozat" yazardı. Yani, bunlarla ilgili meseleleri kalkıp da burada ifade etmeye çalışmak yanlıştır. Bunu da bile bile söylüyorsanız hata yapıyorsunuz ama bilmeden söylüyorsanız yani biraz da araştırıp konuşun derim. Çünkü bu İç Tüzük'te bizim fikrimizde, bizim zihnimizde az önce konuşan arkadaşların düşündüğü gibi hiçbir şey yok. Eğer onlar iktidara gelse demek ki biz böyle konuştuğumuz zaman anında cezalandıracaklar. Fakat şunu söylüyorum: Bu İç Tüzük değişikliğine imza atan milletvekili arkadaşlarımızın ve İç Tüzük'te imzası bulunan benim böyle bir fikrimin olmadığını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.