KOMİSYON KONUŞMASI

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Tabii, görüşmelerin başında söylediğimiz gibi dik durup karşı çıktığımız ve çoğunluk partisinin an itibarıyla ileride çok zarar edeceği bir İç Tüzük teklifiyle karşı karşıyayız. Genel değerlendirmelerimi daha önce yapmıştım yalnız kanunların ve iç tüzüklerin, tabii, anlaşılabilir, kullanılabilir olması, uygulama birliği sağlanması noktasında da ayrı bir önemi var. Böyle olmadığı vakit çok büyük sorunlar çıktığına Türkiye Büyük Millet Meclisinde defaatle tanık olduk. Zaten Mecliste oturumu yöneten gerek Meclis Başkanı gerekse Meclis başkan vekillerinin uygulama birliği sağlayamamaları İç Tüzük'ün muğlaklığından da biraz kaynaklı; İç Tüzük'ün işlevsizleştiğinden, kırk küsur yıllık İç Tüzük'ün yüz kere değişime uğramasından ama bir türlü bütünlüğün sağlanamamasından da kaynaklı.

En başta söyledik: Derdimiz bağcı dövmek değil, üzüm yemek. Bu bakımdan, bugün bana, yarın sana. Yani, bugün iktidarda olanlar temelli iktidarda kalacaklarını zannetmemeli; bugün muhalefette olanlar da hep muhalefette kalacağını zannetmemeli. Biz bu İç Tüzük'e başından beri bu çerçeveden bakmaya da çalıştık. Lakin, şimdi, bu sizin okuduğunuz, henüz oylanmayan teklif... Burada sadece "tahkir ve tezyif" yerine "hakaret ve sövmek" demiş, daha anlaşılabilir kılmış; yani "aşağılama, küçümseme, alay etme" yerine "hakaret ve sövmek" demiş. Siyasetin bir nezaket ve vicdan işi olduğunu hep söyleyegelmiş biri olarak siyaset dilinde hakarete zaten yer yoktur, sövmeye zaten yer yoktur. Ama burada uygulamada karşılaşılacak asıl önemli bir sorun var, o da şu: Şimdi, Sayın Beştaş haklı olarak diyor ki: Bu Anayasa'nın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen "...Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyetinin -burası önemli- ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak;" Şimdi, buradan benim anladığım şu; yanlış anlıyorsam düzeltelim diye bu sözü aldım, normalde söz almayacaktım bu maddede: Şimdi, 126'ya göre biz "Diyarbakır il değil." dersek burayla örtüşüyor, yani tahdit bunun için koyulmuş: "...Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar..." "İllerin, idari yapılanmanın özel adlarına değil." diye anlamak istiyorum ben. Şimdi, düne kadar Güroymak'a Norşin demek suçtu, kusurdu; şimdi Norşin'e Güroymak demek de kusur ve suç mu olacak? Ya da Amed demek, Dersim demek? Burada bir muğlaklık var. Bu oturumu yöneten Meclis başkan vekili şuna dayanarak, yani bu hükme dayanarak, 161'inci maddede yapılan bu değişikliğe dayanarak Meclis kürsüsünde "Amed" diyen birine pekâlâ ceza teklif edebilir, verebilir. Burada bir muğlaklık görüyorum ben. Tamam, burada, "...Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar..." ama Anayasa, kanun, bunlar bir bütündür. Anayasa zaten merkezî idareyle ilgili kısacık bir şey yazıp geçmiş, diğer kısmını kanuna havale etmiş. Bütünlüğü gördüğümüzde bu, uygulamada sorun yaratır. Tıpkı şunun gibi: "Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine yönelik hakaret ve ithamda...", o kısmı kalktı, hepsi "sövmek" oldu. Elbette, Türk milletine değil Yunan milletine de sövmeyelim efendim, Ermeni milletine de sövmeyelim, Gürcü milletine de sövmeyelim. Yani, sövmek zaten yanlış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Var işte o, onu söylüyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Var, o da var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır, hayır, şuraya geleceğim ben asıl, bir dakika.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Söylüyor zaten.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, nerede söylüyorsun? "...Türk Milletinin tarihine ve ortak geçmişine..." diyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ortak geçmişimiz ne?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya, biz Türk milletini geç...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bak, dün Markar Eseyan'ı dinleseydin...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ya Yunan milletine de sövmemeliyiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Dün Markar Eseyan'ı dinleseydin...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ben başka bir yerden giriyorum, bir yere geleceğim, bir acele etmezsen Sayın Elitaş.

BAŞKAN - Hatibin sözünü kesmeyin Sayın Elitaş.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ayrıca, şimdi, buradaki "Türk milleti"ndeki "Türk" ibaresi Anadolu'daki halkların toplu adıysa mesele yok; yani, o vakit Gürcülere de, Çerkezlere de, Kürtlere de, Araplara da hakaret, onların ortak değerlerine sövmek de bu kapsama girer ama burada da zaman zaman ayrışacağımız muhakkak.

Hep söyledim, belki dinlemeyenler varsa diye bir daha söyleyip bitiriyorum, Demirel'den bir alıntı yapmak istiyorum. Rahmetli Cumhurbaşkanımız bu ülkedeki ahaliyi bir portakala benzetiyor, diyor ki: "Portakalın içinde dilimler var, sulu sulu, canlı, diri, birbirine yapışık ve dışında bir kabuk var. İçindeki dilimler Türk, Kürt, Gürcü, Çerkez, Arap, Boşnak, şu, bu. İşte dışındaki kabuk da Türk milletinin genel adı diyor. Bu benim işime gelir, hoşuma da gider. Nitekim bizim Anayasa'mız ilk başlangıçta, 1'inci maddede "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir." demiş, "Türk devleti" dememiş zaten ya da "Türkiye Cumhuriyeti" demiş, "Türkiye devleti" demiş. Elbette bir milletin adı olur; bir coğrafyada iktisadi yaşam birliği, toprak birliği, dil birliği, kültür birliği vesaire bütün bunlar bir ulusu oluşturur. Bugün itibarıyla Anadolu'da halklar vardır, bu halklardan birisi de Kürt halkıdır. "Kürt halkı yoktur, Gürcü halkı vardır." dersek olmaz. "Yok kardeşim, sadece Türkler var." dersek de olmaz. Ben Gürcü'yüm, ne yapacağım şimdi yani aslımı ret mi edeceğim? Dolayısıyla, buradaki kavramı, ben "Türk milleti" kavramını kana, kafatasına, ırka dayalı olmayan bir kavram olarak alıyorum ve değerlendiriyorum.

BAŞKAN - Doğrudur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet, aynen öyle, evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tamam, hani ben bunu not düşmek için söylüyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tabii, evet, aynen öyle.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Burada böyle bir nota ihtiyaç olduğu için bunu söylüyorum ama öte yandan tekrar altını çiziyorum Sayın Başkan: Uygulama birliğini engelleyecek, Meclis Genel Kurulunda oturumu yöneten Meclis başkan vekilleri bakımından uygulama birliğini engelleyecek olan "Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa'da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar" meselesinin muğlak olduğunu düşünüyorum; uygulama birliğini engelleyecek, sorun çıkaracak bir durum olduğunu düşünüyorum. Dip doruk karşı olduğumuz bu teklif için bu noktada bir yapıcı önerge vermeyi doğru bulmuyoruz lakin bu tehlikeye, bu sıkıntıya ben şimdiden Komisyonun sayın üyelerinin ve Sayın Başkanlığın dikkatini çekmeyi de bir sorumluluk ve görev sayıyorum.

Teşekkür ederim.