| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi(2/1783) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 17 .07.2017 |
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuzdan bir yıl geçti. 15 Temmuzda demokrasi için sokağa çıkan, o tankların önüne yatan şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. 15 Temmuz hepimiz için bir fırsattı, Türkiye demokrasisi için fırsattı ama biz maalesef o fırsatı heba ettik. Türkiye'de o gece Parlamento çatısı altında olan siyasi partilerin temsilcileri, Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, hep beraber parlamenter demokrasiyi korumak üzere bir metin imzalayan 4 siyasi parti Türkiye'yi başka bir noktaya taşıyabilirdi ama ne yazık ki şu an biz o noktada değiliz. Arkasından bir referandum süreci yaşadık, Türkiye'de, OHAL'le yönetilen bir ülkede bir referandum süreci, toplumsal kutuplaşma, kamplaşma daha da arttı, şimdi bir İç Tüzük değişikliği konuşuyoruz. Bütün süreç Türkiye'nin aleyhine işliyor. Aslında bugün bizim yapmamız gereken Türkiye demokrasisini nasıl güçlendiririz, nasıl kökleştiririz, muhalefetiyle iktidarıyla sorunları nasıl çözeriz olmalıydı ama giderek Türkiye'de bırakın demokrasiyi, monarşi yanlılarının arttığını görüyoruz, monarşinin konuşulduğunu duyuyoruz. Dolayısıyla, bu İç Tüzük'ün bu koşullarda burada konuşuluyor olması son derece üzücü diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, yasama organının hızlı ve etkin çalışması, asıl mesele bu yani bunu getiren arkadaşlar temelde bu sebeple getiriyorlar. Yasama organının daha hızlı ve etkin çalışmasına yönelik beklenti ve talepler sadece Türkiye için söz konusu değil, yasama organlarının daha fazla yasa yapması gereksiniminin bazı nesnel nedenlerini anayasa hukukçuları anlatıyorlar, diyorlar ki. "Vatandaşların beklentilerinin ve buna paralel olarak parlamenterlerin duyarlılığının artması. Devletin faaliyet alanlarında azalma olması beklentilerine rağmen, devletin faaliyet gösterdiği alanlarda artış olması. Siyasal konuların hukukileşmesi ve bu nedenle yasama organı üzerinde mevcut yasaların değiştirilmesi yönünde baskı oluşması. Belirli bir süre yürürlükte kalan kısa süreli ve deneysel yasa türlerinin varlığı, kuralların küreselleşmesi." Yasal düzenlemeye duyulan gereksinimin artmasına ilişkin olarak bu etkenlerin büyük ölçüde Türkiye için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür.
Yasa çalışmaları hızlandırılabilir, daha etkin hâle getirilebilir ama bunun yolu muhalefetin sesini kısmakla olmamalı, muhalefetin İç Tüzük'ten gelen haklarını azaltmakla olmamalı. Şimdi, bununla ilgili de anayasa hukukçuları dünyada birtakım şeyler söylüyorlar. Muhalefetin İç Tüzük'ten gelen haklarını kullanması yasama organının önünü tıkamak gibi görünse de bunu anayasa hukukçuları şöyle ifade ediyor, diyorlar ki: "Muhalefetin görüşmeleri taktik olarak engellemesinin muhalefetin düşüncesini ortaya koyma hakkının bir uzantısı olduğunu kabul edenler, muhalefetin taktik engellemelerinin engellenmesini benimsememektedirler." Yani yasama organında biz bir yasanın çıkmasını engellemeye çalışırken, birtakım taktik girişimlerde bulunurken bu aslında bizim muhalefet olarak temsil ettiğimiz toplumsal kesimin, seçmenin haklarını savunmanın, dolayısıyla demokrasinin bir parçası olarak algılanması gerekir. Bunu ortadan kaldırmaya çalışmak da demokrasiye bir darbe vurmak olarak algılanmalıdır. Bunlara göre çoğunluk ve azınlık arasındaki ince dengeyi bozmamak için ara sıra başvurulan engellemelerin Parlamentodaki azınlığın dikkatle belirlenmiş haklarının bir bedeli olarak değerlendirilmesi söz konusudur.
Parlamentolarda iktidar çoğunluğu ve çoğu zaman hükûmet ile muhalefete mensup azınlık arasında yaşanan taktik mücadelelerin karşılıklı faaliyet-maliyet analiziyle dengeye oturtulması mümkündür. İktidar ile muhalefet arasındaki bu çatışma Oyun Teorisi'ndeki eşler çatışmasına benzetilebilir. Eşler çatışmasında her bir eşin futbol maçına ya da operaya gitmek şeklinde 2 seçeneğe sahip olması fakat kadının operaya, erkeğin ise futbol maçına gitmek istemesi söz konusudur. Her ikisi için de iyi olan sonuç ise anlaşmak suretiyle değişimli olarak birlikte hareket etmek, ya birlikte futbol maçına ya da operaya birlikte gitmektir. Çünkü ayrı ayrı hareket etmeleri hâlinde elde ettikleri fayda azalmaktadır. Bu nedenle ne iktidar sürekli olarak muhalefeti engellemeye çalışmalı ne de muhalefet sürekli olarak iktidarın gerekli gördüğü yasaları engellemelidir, aksi takdirde çekişmeler artar ve siyasal sistem tıkanabilir.
Sevgili arkadaşlar, burada yapılan tam olarak muhalefetin sesini kısmak, muhalefetin kendi seçmeninin haklarını savunmasını, kendi düşüncelerini ifade etmesini ve aslında demokrasinin gereği olan Parlamentodaki yasama çalışmalarına etkisini, ağırlığını koymasını engellemek, şu an bunu yapmaya çalışıyoruz. Burada tuhaf olan bir şey var: İktidar ve muhalefet arasındaki bir oyundan bahsediyoruz. İktidar yasamanın hızlı ve etkin olmasını istiyor, muhalefet de muhalefetin gereği olarak, muhalefetin doğasının gereği olarak kendi seçmeninin, kendi düşüncelerinin Parlamentoda daha iyi ifade edilmesini ve yasama çalışmalarına katkı koymasını istiyor ama şimdi, bu İç Tüzük çalışmasına bakıyorsunuz, İç Tüzük çalışmasını iktidar partisi ve bir muhalefet partisi birlikte getiriyor yani işin doğasına aykırı bir şey oluyor. Herhâlde anayasa hukukçuları... Baktım ben, hiç böyle bir örnek bulamadım, İsveç'te, Norveç'te, Finlandiya'da, İsviçre'de, İngiltere'de iç tüzükle ilgili tartışmalar olmuş, tüm dünyada, kıta Avrupa'sında özellikle iç tüzükle ilgili tartışmalar iktidarla muhalefet arasında olmuş. İlk defa iktidar partisiyle bir muhalefet partisi muhalefetin sesini kısmak için tarihî bir iş yapıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Murat Bey, nasıl çözelim o zaman bunu sizin dediğiniz gibi? Yani kusura bakmayın, sözünüzü kesmiş oldum.
MURAT BAKAN (İzmir) - Bitireyim, sonra şey yapalım yani.
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen Başkanlık Divanına hitaben devam edin.
MURAT BAKAN (İzmir) - Hayır, Erkan Bey'i uyarmanız gerekiyor, o bana hitap etti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen buyurun, siz Başkanlık Divanını muhatap alın.
MURAT BAKAN (İzmir) - Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin bu tutumuyla bir muhalefet partisi olarak değil, bir iktidar partisi paradigmasıyla hareket ettiğini söylemek mümkün. Yani burada biz muhalefet partileri olarak HDP ve Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet partisi olmanın gereğini, muhalefetin hukukunu savunurken Milliyetçi Hareket Partisi ne yazık ki bir muhalefet partisi olarak değil, bir iktidar partisi paradigmasıyla hareket ediyor, bir paradigma değişikliği yaşadığını görüyoruz.
Şimdi, Meclis çalışmalarını hızlandırmaktan bahsediyoruz, Meclis çalışmalarını daha hızlı, etkin hâle getirmekten bahsediyoruz, daha fazla yasa çıkartmaktan bahsediyoruz. Arkadaşlar, biz farklı parlamentolarda mı çalışıyoruz? Ben iki yıllık Parlamento deneyimimde sabahlara kadar çalışan yeryüzünde başka Parlamento olduğunu düşünmüyorum. Sabahlara kadar biz... Odalarımız yasa dolu yani bu gelen kanun teklif, tasarılarını doldurduğunuz zaman yer kalmıyor, o kadar üst üste koyuyoruz ki, binlerce madde kanun çıkarttık. Hangi parlamentoda hangi yasama organı bu kadar hızlı çalışıyor, merak ediyorum. Yani bizim işimiz, Parlamentonun işi sadece yasa yapmak mı ya da yasa yaparken iktidarın tüm taleplerini koşulsuz, tartışmasız, en hızlı şekilde kabul edecek bir Parlamento yapısı oluşturmak mı, yoksa bir uzlaşı içinde gerçek anlamda köklü bir demokrasi olacak şekilde etkili, kaliteli bir yasama faaliyeti yürütmek mi? Şimdi, milletvekillerinin verdiği yasa tekliflerinden bahsediliyor, milletvekilleri çok yasa teklifi veriyormuş. Ben tahmin ediyorum, 40 tane yasa teklifi verdim yani aşağı yukarı. Bu yasa tekliflerinin hiçbirisi Parlamentoya gelmedi çünkü Meclis gündemini biz yapmıyoruz, Hükûmet yapıyor Meclis gündemini, iktidar yapıyor. Dolayısıyla, bizim verdiğimiz yasa tekliflerinin başka bir önemi var. Biz toplumun taleplerini harekete geçiriyoruz.
Örneğin ben verdiğim bir yasa teklifiyle ilgili nasıl sürecin geliştiğinden bahsedeyim. Biliyorsunuz 15 Temmuzdan sonra vakıf üniversiteleri kapatıldı, vakıf üniversiteleri kapatılınca İzmir'de de 3 üniversite kapatıldı. Laboratuvarları, amfileri, hocaları, akademisyenleriyle tamamen eğitim tesisi olmak için yapılmış o binalar AVM olacak korkusu oluştu içimizde, dedik ki: Bu üniversiteler devam etsin. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Adenauer'e soruyorlar, diyorlar ki: "Almanya yıkıldı. Nasıl inşa edeceksiniz?" Diyor ki: "Bizim Beethoven'ımız var, Goethe'miz var." Bizim de akademisyenlerimiz, hocalarımız var. bu hocalar üniversitelere geri dönsünler, öğrenciler o okullarda okumaya devam etsinler istedik. Ben bir kanun teklifi verdim, KHK'da değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi, vakıf üniversiteleri devlet üniversitesi olsun. O teklifi Parlamentoya ilk veren milletvekili benim. Bu, İzmir'de inanılmaz bir duyarlılık yarattı. 3 üniversitenin öğrencileri, bu FETÖ'yle iltisakı olmayan akademisyenleri, hocalar, halk ve iş öyle bir noktaya geldi ki iktidar partisi, öncelikle İzmir'de 3 tane vakıf üniversitesinin devlet üniversitesi olmasıyla ilgili kanun teklifini tüm İzmir milletvekillerinin imzasıyla çıkartmak zorunda kaldı. Dolayısıyla bizim verdiğimiz kanun teklifleri Parlamentoda görüşülmese bile toplumda muhalefet olmanın gereğini yerine getirmemizi sağlıyor sevgili arkadaşlar.
Askerlerle ilgili kanun teklifi veriyoruz. Askerimiz şehit oluyor. Bugün işte 15 Temmuz Şehitler Günü, herkes şehitlerin arkasından ağlıyor, türküler yakıyor ama hayattayken askerin, polisin özlük haklarıyla ilgili kimsenin bir şey yaptığı yok. Biz bunlarla ilgili kanun teklifi veriyoruz, hata mı ediyoruz? Uzman çavuşla ilgili, uzman erbaşla ilgili... O çocukların bir tanesinin anneleri babaları Nişantaşı'nda oturmuyor, İzmir'de Kordon'da oturmuyor, Bağdat Caddesi'nde oturmuyor. Anası babası gecekondu semtlerinde sıvasız boyasız evlerde, kıl çadırlarda oturan ailelerin çocukları, yoksul halk çocukları, onların özlük haklarıyla ilgili, fazla mesaileriyle ilgili kanun teklifi veriyoruz. Polis 12/12 çalışmasın. Bu çocuklar genç yaşta intihar ediyorlar. Niye en çok intihar polislik mesleğinde? Bununla ilgili Meclis araştırması önergesi veriyoruz, yanlış mı yapıyoruz? Yani milletvekilinin, bizim burada olmamızın sebebi, hikmeti bu değil mi arkadaşlar? Milletvekili kanun teklifi vermeyecekse, milletvekili soru önergesi vermeyecekse, milletvekili araştırma önergesi vermeyecekse, Mecliste konuşmayacaksa, düşüncesini dile getirmeyecekse muhalefete ne gerek var? Yani zaten sistem monarşiye doğru gidiyor giderek, biz de çekilelim Meclisten, monarşik sistemde tepedeki tek adam ne diyorsa her şey, onun dedikleri olsun, bize gerek yok. Burada bizim yapacağımız şey, uzlaşı içinde, hep beraber konuşarak, anlaşarak problemleri çözmek ama Mecliste maalesef bu böyle olmuyor.
Ben İçişleri Komisyonu üyesiyim, İçişleri Komisyonuna seçildim hem de Millî Savunma Komisyonu üyesiyim. İlk yaptığım Adalet ve Kalkınma Partili Komisyon Başkanını ziyaret etmek oldu. Dedim ki: "Sayın Başkan, bu ülkeye hizmet etmek için ben seçim bölgemde 90 bin oyla seçildim, siz de aynı miktarda oyla seçildiniz. Siz de bu ülkeye hizmet etmek istiyorsunuz, bu vatana hizmet etmek istiyorsunuz, biz de. Gelin, bu Komisyonda enine boyuna tartışalım, bizim düşüncelerimizi de alın, bizim fikirlerimizi de alın, ortak akılla, uzlaşmayla, Parlamentoda yasa üzerine biz önerge vermeyelim, buradan birlikte çıkaralım ülkenin yararına neyse." Kolluk kuvvetlerinin gözetlenmesi hakkında kanunla ilgili bir maddede fikrimiz dinlenmedi, bir maddede, "Şöyle olmasın, böyle olsun." Ne istiyorsak, biz nasıl talep ediyorsak her şey bizim istediğimiz gibi olacak diye düşünüyorsunuz. Böyle demokrasi olur mu arkadaşlar? Yani Parlamento çalışmalarını hızlandırmak... Allah aşkına, hepimiz yaşıyoruz, uzlaşmayla mı daha hızlı Parlamento çalışır, uzlaşarak yoksa milletvekilinin beş dakikalık konuşmasını üç dakikaya indirerek mi Parlamento daha hızlı çalışır? Yani biraz vicdan muhakemesi yapalım. Şurada yaptığımız konuşmaların... Benden önce arkadaşlarım konuştu, Alt Komisyonda konuştu. Şu Alt Komisyonda hangi maddede değişiklik oldu, hangi maddede uzlaşı oldu? Elinizi vicdanınıza koyun, 3'üncü maddeye geldik, hangi maddede muhalefetin istediği hangi değişikliği konuştunuz ya da ne yaptınız? Burada "Biz yasama faaliyetlerini etkin ve hızlı yapacağız." sonucu çıkmaz arkadaşlar. Bu yasama faaliyetleri, bakın, muhalefet istemediği sürece, muhalefet direndiği sürece siz ne yaparsanız yapın ki bu bizim demokratik hakkımızdır, bizim anayasa hukukundan gelen, dünya demokrasileri, gelişmiş demokrasilerde söylenen, anlatılan yani Meclis çalışmalarını yavaşlatma muhalefetin öz hakkıdır, demokratik hakkıdır, bunu kıssanız da eğer biz konuşmak istersek, 100 maddelik kanun getiriyorsunuz, 100 maddede konuştuğumuzu düşünün, nasıl kısıtlayacaksınız, nasıl...
BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlar mısınız lütfen.
MURAT BAKAN (İzmir) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, neden toparlamasını istiyorsunuz? Çok güzel anlatıyor yani aslında bütün bahsettiği o endişeleri siz burada "Toparlayın..."
BAŞKAN - Sayın Vekilim, kusura bakmayın, ben Sayın Bakan'a hitaben söyledim.
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Keşke aslında toparlamadan dinleseniz, keşke biraz anlamaya çalışsanız.
BAŞKAN - Anlıyoruz. Biz anladık zaten anlattığını da o yüzden ben Sayın Bakan'a "Toparlayın." dedim.
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Anlasanız her önergeyi reddetmezsiniz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Arkadaşlar, lütfen... Değerli arkadaşlar, ben Sayın Bakan'a bir şey söyledim, o beni anladı.
Sayın Bakan, lütfen buyurun.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sevgili arkadaşlar, hep aynı şeyi anlatmıyoruz. Ben burada ilk defa konuşuyorum, düşüncelerimi özgürce ifade edeceğim.
BAŞKAN - Tabii, tabii.
MURAT BAKAN (İzmir) - Başkan uyardı, diğer arkadaşlarım on dakikada toparladı, biz de mümkün olan en kısa sürede toparlayarak düşüncemizi bildireceğiz.
BAŞKAN - Lütfen, buyurun.
MURAT BAKAN (İzmir) - Dolayısıyla siz burada bu İç Tüzük'ü bize rağmen çıkartarak muhalefetin sesini kısamayacaksınız, kısamazsınız. Ne kadar kısarsanız kısın, muhalefet muhalefetin gereğini yerine getirecektir Parlamentoda. Eğer burada yapamıyorsak sokakta yaparız, yüz binleri peşimize düşürdük, adalet yürüyüşü yaptık, milyonlarla miting yaptık arkadaşlar. Yani bu işler böyle olmuyor; önünü kapayarak, tıkayarak, yasaklayarak, demokratik haklarımızı engelleyerek bizim konuşmamızı, muhalefet yapmamızı engelleyemezsiniz. Dolayısıyla bu yanlıştan bir an önce dönülmesi lazım.
Tabii burada sistem monarşiye doğru giderken kişiler, buradaki milletvekillerinin iradesi de ortadan kalkıyor. Dolayısıyla Adalet Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımın da bana katılsalar bile vicdanen vicdanlarına göre hareket edemeyeceklerini biliyorum çünkü talimat yukarıdan geliyor. Nasıl yargıya talimat yukarıdan geliyorsa milletvekiline de yukarıdan geliyor, başkan ne diyorsa herkes başkanın ağzının içine bakıyor, dudağına bakıyor, nereye işaret ettiğine bakıyor, hâkim ona göre karar veriyor, milletvekili ona göre hareket ediyor. Dolayısıyla bizler milletvekilleri olarak özgür ve bağımsız bir şekilde karar verip uzlaşıyla çözebileceğimiz işleri çözemiyoruz. Bizim yapmamız gereken asıl bu; burada uzlaşıyı, birliği, beraberliği, kardeşliği sağlayabilmek. Eğer biz bunu yapamazsak 1 değil, 40 tane iç tüzük değişikliği getirin, yine bir arpa boyu yol katedemeyiz.
Kaldı ki şu an dünya kamuoyunda Türkiye'yle ilgili tartışılan şeyi düşünün. Ben muhalefet milletvekiliyim, SPD'nin grup toplantısına gittim Almanya'da. SPD'nin grup toplantısında, orada beni kardeş partinin milletvekili olarak karşıladılar. İçişleri Komisyonu toplantısına katıldım yine SPD'li milletvekillerinin. Yani şöyle bir şey var: Bir yoldaşlık hukuku var, muhafazakâr partinin üyesiysen bilirsin ki Avrupa'da seninle aynı düşünen muhafazakâr parti milletvekilleri var, sosyal demokratsan ona keza, Yeşillerse ona keza. Şimdi, bakıyorsunuz, Adalet Kalkınma Partisi Avrupa'da hem muhafazakâr partilerle hem sosyal demokrat partilerle kötü yani buradaki demokrasi anlayışı orada da eleştiriliyor. Gidiyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri'ne, demokrat ve cumhuriyetçi iki kanat da buradaki, Türkiye'deki demokrasi anlayışından şikâyetçi, dolayısıyla bir şeyler yolunda gitmiyor yani muhafazakâr parti olarak da bir çizgi yok. Türkiye giderek demokrasiden uzaklaşıyor değerli arkadaşlar. Bizim tek oyumuzla veto hakkımız olan NATO'dan Amerika'nın ulusal güvenlik belgelerinde Türkiye'nin çıkması gerektiği tartışılıyor. Avrupa Birliğinin aldığı kararlara bakın.
BAŞKAN - Sayın Bakan, sizi hem gündeme davet ediyorum hem toparlamaya davet ediyorum, lütfen.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, ben gayet gündemle ilgili konuşuyorum.
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Başkan, gündem bu, demokrasi.
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen...
MURAT BAKAN (İzmir) - Şu an bu, tamamen gündemle ilgili, bundan daha önemli bir gündem yok.
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Siz konuşmayı dinlemiyorsunuz herhâlde.
BAŞKAN - Anayasa Komisyonunun gündemine davet ediyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) - Evet, İç Tüzük'le ilgili, İç Tüzük'te yapılan değişikliklerle ilgili, muhalefetin sesinin kısılmasıyla ilgili, muhalefetin İç Tüzük'ten gelen haklarının kısıtlanmasıyla ilgili, bunu bundan daha iyi anlatamayız. Spesifik olarak ben 3'üncü maddede üç dakika değil, beş dakika olsun diye mi konuşacağım? Elbette bir dünyada ne oluyor ne bitiyor, bunu anlatacağım ve ülkemiz buradan nasıl bir sonuç çıkartmalı, bunu Komisyondaki arkadaşlarımla paylaşacağım.
BAŞKAN - Ben görüşlerinize saygı duyuyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, ben burada sadece...
BAŞKAN - Görüşlerinize saygı duyuyorum, görüşlerinizi açıklama hakkınızı da tartışmıyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, ben burada...
BAŞKAN - Ama Anayasa Komisyonu olarak şu an sizi gündeme davet ediyorum.
MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, ben burada sadece size yönelik de konuşmuyorum, bu Komisyonda bulunan oy kullanacak Adalet Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımın da vicdanına sesleniyorum. Dolayısıyla onları etkilemek için de dünya gündemini, dünyada Türkiye demokrasisinin nasıl algılandığını ve bu İç Tüzük değişikliğinin ne kadar yersiz, gereksiz bir değişiklik olduğunu anlatmak zorundayım.
Anlattım sanıyorum, teşekkür ediyorum.