| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .07.2017 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Daha sonraki, tümü üzerindeki görüşme hakkımız saklı kalmak kaydıyla, Grup Başkan Vekili sıfatıyla birtakım değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis İçtüzüğü değişik dönemlerde her zaman gündeme gelmiş ve Meclis İçtüzüğü konusunda değişik komisyonlar -partilerin verdikleri temsilcilerle- kurulmak suretiyle değişik çalışmalar yapılmıştır. Bu, bugün görüşmeye başladığımız İç Tüzük değişiklik teklifiyle ilgili olarak sunuş yapan AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş'ın söylediği pek çok konu doğru değildir. Sayın Elitaş ısrarla 23'üncü , 24'üncü Dönemlerde bir uzlaşma olduğunu ve bu çerçevede bu görüşmenin, İç Tüzük değişiklik teklifinin hazırlandığını ifade etmiştir. Sayın Akçay da buna katılmak suretiyle o da süreci devam ettirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Elitaş'ın sözcüklerinden yola çıkarak şunu çok rahatlıkla ifade edebilirim ki partiler arasında yürütülen sürdürülen, görüşmelerde "uzlaşma olursa" diye tabir edilen maddelerin tümü paket maddelerdir. O paket maddelerin içerisinde torba yasa vardır, temel yasa vardır; o maddelerin içerisinde muhalefetin söz hakkını artıran maddeler vardır. Şimdi, 23'üncü, 24'üncü Dönemde varıldığı ifade edilen mutabakatlar üzerinden 16 Nisanda koskocaman bir Anayasa değişikliği geçmiştir, ne mutabakatı? 23'üncü, 24'üncü Dönemde Anayasa metninde olan ve şimdi, 2019'a kadar metinde kalacak olan gensoru müessesesi, sözlü sorular olacak mıdır bundan sonra? Yani, bir muhalefetin denetim hakkını artıran en önemli kurumlar bir kere Anayasa değişikliğiyle metinden çıkarılmıştır, uzlaşma bunun neresinde değerli arkadaşlarım? Gensoru gibi önemli bir konuda hükûmetlerin, bakanların denetlenmesi mümkün ve görevini kötüye kullanan bakan ya da hükûmetin düşürülmesi mümkünken bu olanaklar ortadan kaldırılmıştır. Kaldı ki gensoru müessesesinin kaldırılışıyla bu Anayasa Abdülhamid dönemine doğru geri gitmiştir değerli arkadaşlarım. Sizler bilir misiniz ki Anayasa değişikliğiyle ortadan kaldırılan gensoru ilk defa Abdülhamid zamanında uygulanmıştır? Abdülhamid'in Sadrazamı Kamil Paşa'nın düşürülmesi için 14 Şubat 1909'da ilk defa bir gensoru verilmiş ve Kamil Paşa Hükûmeti, saltanatla gelen Abdülhamid'in atadığı Kamil Paşa Meclis-i Mebusan tarafından düşürülmüştür. Şimdi Abdülhamid'den de geri bir denetleme mekanizması var elimizde, siz önce buna bir kafa yorun.
Sözlü sorular... Geçtiğimiz günlerde, Meclisin bu bir aylık tatilinden önce bakanlar her gün çıktı, sözlü soruları cevaplandırdı, fena mı oldu? Arkadaşlarımız yöresiyle ilgili pek çok konuyu öğrenme fırsatı buldular. Bu, ortadan kaldırılıyor. Başka ne ortadan kaldırılıyor Anayasa değişikliğiyle? Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine endekslenen ve Meclisi baypas eden bir süreç... Yani, başımızdaki sıkıntı sadece İç Tüzük'ün değişmesi ya da değişmemesi meselesi değil, Anayasa'dan kaynaklanan sıkıntılarımız var. Türkiye Büyük Millet Meclisi yapılan Anayasa değişikliğiyle devre dışı bırakılmış durumdadır değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve şimdiki olağanüstü hâl kararnameleri ve bunları denetlemeyen Anayasa Mahkemesinin kendi aldığı kararları çiğneyen kararlarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tamamen devre dışıdır. Yürütme ve yasama birleşmiştir ve yargı da birleşmiştir. Yasamanın vermediği bir yetkiyi kullanan yürütme, yürütme bu yetkiyi kullandığı zaman denetlemesi gereken yargı; üçü bir düzlemde birleşmek suretiyle, şu anda Türkiye bütün denetimden ve hukuki güvenceden yoksun bir duruma gelmiştir.
Kendine güvenen bir iktidarın meydan okuması gerekir. Eğer akçalı işlere bulaşmamışsa, FETÖ'nün siyasi ayağı içerisinde yoksa, pek çok konuda kendisine güveniyorsa "Hodri meydan" demelidir muhalefete "Beni denetleyin" diye. Böyle bir şey diyebilen iktidar var mı? Denetimden kaçan, denetim yollarını tıkayan ve muhalefetin mümkün olduğu kadar sesinin kısılmasını ısrarla savunan bir iktidar yapılanması var. Bu iktidar yapılanmasına sormak istiyorum: AK PARTİ'li değerli milletvekilleri, yöneticiler, bugüne kadar hangi yasayı geçiremediniz Meclisten? 15 Haziranda Meclisi tatile soktuğumuz zaman, 102 maddelik sanayi ve üretimin artırılmasına ilişkin yasa acaba nasıl geçti? Grup önerileri mi engel oldu sizlere, konuşan milletvekilleri mi engel oldu ya da muhalefet yakıcı bir yaklaşımla... Sürekli bizlere haber göndererek bir an önce bitmesini temini için yaptığınız o çabaları unutacak mısınız? Yani, muhalefet gerekli olduğu zaman gerekli tavırları göstermiyor mu değerli arkadaşlarım? Şimdi, bir kırk dakikalık grup önerilerinden kurtulacağınızı farz ediyorsunuz, umarım kaş yaparken göz çıkarmazsınız. Az önce Sayın Altay'ın da belirttiği gibi, bir daha yanımıza uluslararası anlaşmalarda, kanun tekliflerinin görüşülmesinde gelmeyin değerli arkadaşlarım. Biz halkın yararına olan her konuda gerekli toleransımızı göstermiş durumdayız. Göstermesek o 102 maddelik kanunun nasıl geçtiğini, hemen arkasından 10 maddelik Türk-Japon Üniversitesinin kuruluşunun nasıl gerçekleştiğini anlatamazsınız. Dolayısıyla, burada iktidarın sürekli muhalefeti bir algı yönetimiyle köşeye sıkıştırmaya çalışan, sanki bu Meclisten kanun çıkmıyormuş gibi, sanki bu Meclisten herhangi bir şey geçmiyormuş gibi bir şey yaratma çabasını kınadığımı ifade etmek istiyorum. Bana buradaki AK PARTİ yöneticilerinin -grup başkan vekili de aramızda- "Hangi yasayı getirdiniz de geçiremediniz?" sorusunun bir cevabını vermesini istiyorum. Gene, önceki aylarda geçen yüzlerce uluslararası anlaşmanın nasıl bu Meclisten geçtiğini bir hatırlamanızı istiyorum. Vicdani ve iyi niyetli olmak bunu gerektirir. "Efendim, grup önerileri geliyor da, saat sekizden sonra kanunlara başlıyoruz da..." E, başlıyorsunuz da ne oluyor? Hepsinin geçtiği bir Meclis takvimi var değerli arkadaşlarım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, elbette iktidar partisinin anlayışı çok net: Anayasa değişikliğinde olduğu gibi, Meclisi baypas etmek, şimdi İç Tüzük değişikliğiyle daha da baypas etmek, Meclisin sesini kısmak. Elbette bu konuda iktidar partisinin durumu anlaşılabilir ama bir muhalefet partisinin bu sürece katkı vermesini anlamamız mümkün değildir. Böyle bir süreçte torba yasayı, temel yasayı kendisine sorun etmemiş bir muhalefet partisinin iktidar partisiyle yan yana gelerek grup önerilerini, konuşma sürelerini sınırlandırmasını anlamamız mümkün değildir. Anlatacak konunuz mu kalmadı? Şu ana kadar biz Milliyetçi Hareket Partisinin pek çok önemli grup önerisini dinledik, yararlandık. Toplumun can alıcı, can yakıcı konularını çok güzel bir şekilde ortaya getirdiler, biz de katkı vermeye gayret ettik ve bir muhalefet partisi, bu sürenin, öneriyi veren parti adına beş dakika olmasına onay veriyor değerli arkadaşlarım. Yani, beş dakika içerisinde Türkiye'nin önemli sorununu anlatacağınızı düşünüyorsunuz. Niçin böyle yapıyorsunuz, ne gerek var buna? Torba yasayı niye getirmediniz gündeme, torba yasalar mesele değil mi sizin için? Temel yasalar, her gün şikâyet ettiğiniz torba yasalar... İç Tüzük'e baktığım zaman ben böyle bir tablo görmüyorum ve bu anlayışı gerçekten üzüntüyle izlediğimi ifade etmek istiyorum. Gensorusu kaldırılmış, sözlü soruları kaldırılmış bir Meclisin muhalefetin en önemli gündem yaratma maddesi olan grup önerilerini sınırlandırma hakkını bir muhalefet partisinin üstlenmesini ve savunmasını anlamak mümkün değildir değerli arkadaşlarım. İktidar zaten iki dakikayla, üç dakikayla, Ramazan Can konuşmaları misali, işte "Önümüzde kanun var, konuşmaları bitirelim..." Ama bir muhalefet partisi çıkıp konuşacak değerli arkadaşlarım, bunlar konuşulacak, konuşulması gerekir. Meclisi konuşmazsa neyi konuşacaksınız? Hangi gündemi belirleyip de getireceksiniz Meclise? İktidarın getirdiği kanun tasarı ya da teklifleri dışında, grup önerileri dışında muhalefetin elinde başka hangi hak var değerli arkadaşlarım? Bu çok yanlış olmuştur, çok vahim bir tablodur. Milliyetçi Hareket Partisinin bu tutumu gerçekten bir muhalefet partisi açısından düşündürücüdür değerli arkadaşlarım.
Yoklama... İktidar partisi sıkıştı, milletvekillerini getiremiyor Meclise. Yoklama gibi... Kanun maddeleri geçiyor, önemli konular geçiyor. Yoklama olacak değerli arkadaşlarım, belli bir sayı olacak Mecliste. Şimdi bunu birkaç konuyla sınırlayarak, kanunlar başlarken başında maddelere geçilirken, bir de tümü oylamasında... Yani 100 maddelik bir kanunda diyorsunuz ki milletvekillerinize: "Kanun başlarken gidin odanıza oylamadan sonra, bittikten sonra tekrar gelin." Böyle mi olacak bu iş? Bakın, bu, Anayasa'ya aykırıdır Sayın Başkanım, uyarıyorum. Biz uyarma görevimizi yapmak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi daha önceki yıllarda almış olduğu bir kararla yoklamaya ilişkin kuralların Meclisin en önemli kuralları olduğunu ifade etmiş ve buna aykırı tutumları Anayasa'ya aykırı bulmuştur. Yoklamayla ilgili düzenlemeler, başından beri, bu getirilen düzenleme açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Hiçbir tereddüt yoktur bu konuda. Dersiniz ki: "Biz Anayasa Mahkemesini bağladık, zaten oradan her istediğimiz kararı çıkarıyoruz." Ama işte zaten bir devlet de böyle çöküyor değerli arkadaşlarım.
Yasama kalitesizliği, yasamadaki kalitesizlik damgasını vurdu bu dönemde değerli arkadaşlarım. İktidar partisi getirdi bir düzenlemeyi, bir müddet sonra değiştirdi onları, bir müddet sonra bir daha, bir müddet sonra bir daha. Yasama faaliyetlerine baktığınız zaman iktidar partisinin getirip de değiştirmek için çabaladığı onlarca örnek var önümüzde. Neden? Çünkü ciddi görüşmeler yapılmıyor, bürokratların dayattığı ya da FETÖ'cü unsurların dayattığı kararnameler, kanunlar geliyor Meclise değerli arkadaşlarım. Bunu ben söylemiyorum, devletin savcısı söylüyor. Diyeceksiniz "Ne söylüyorsunuz?" Açıyoruz şu anda iddianameleri, FETÖ'yle ilgili iddianameleri; örneğin, TÜBİTAK'ın yapısı şimdiki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi gibi 2011'de Başbakanlık tarafından çıkarılan bir kararnameyle değiştirildi ve TÜBİTAK'ın başkan ve üyeleri altüst edildi değerli arkadaşlarım. Bu TÜBİTAK Ergenekon ve Balyoz davalarında sahte raporlar üretti ve bu sahte raporlarla binlerce kişi mağdur oldu, yüzlerce kişi hapislerde yattı, çürüdü. Daha sonra, FETÖ'nün ilk iddianamesinde, darbe girişiminden önce çıkan iddianamede bir savcı çıktı, dedi ki: "TÜBİTAK'ta Fetullahçı örgüt kadrolaşabilmek için 2011 yılında siyasi iktidara bir kanun hükmünde kararname çıkarttırdı." Altında Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların imzası var. Ve bu savcının iddianamesine girdi bu değerli arkadaşlarım.
Mecliste niye muhalefetle görüşmeden yapılıyor bunlar? İşte, yapıldığı zaman sonuçlarını ödüyoruz şu anda. Ve o TÜBİTAK'la ilgili verilen raporlar Ergenekon, Balyoz davaları Türkiye tarihinde şu anda kurtulmak istediğimiz dönemlerdir ama FETÖ bu kararnameyi siyasi iktidara çıkarttırmıştır şimdiki Cumhurbaşkanının o zamanki Başbakanlığı döneminde. Sadece o kadar mı? Hayır. Yine darbe ana davalarına geldiğimiz zaman yeni bir savcı çıkıyor, darbe ana davasında şu ifadeleri kullanıyor: "Bildiğiniz gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinde belli bir süreye gelen albayların emekli edilmesi söz konusu oldu ve 1987-1988-1989 tarihli mezun olmuş olan subayların -şu andaki albayların- emekliliği yönünde bir kanun teklifi verildi değerli arkadaşlarım. Maalesef, 37 AK PARTİ'li milletvekili imzaladı bu kanun teklifini, Meclise sundular ve Meclisten geçti. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Ben onu bir gensoruda anlattım. Bu kanun teklifi bir savcının iddianamesine girdi. Darbe ana davasında iddianameyi yazan sayın savcı aynen şu cümleleri kullandı: "Fetullahçı terör örgütü 1988 ve daha önceki yıllarda mezun olmuş subayları TSK'dan tasfiye etmek için yirmi sekiz yıla indirecek kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırmıştır." dedi. Kime yaptırdı bunu? AK PARTİ iktidarına yaptırdı. Neden oldu bu? Düzensiz bir yasama faaliyeti. Kim söyledi size bunu? İşte "siyasi ayak" dediğimiz zaman bunların üzerine gitmemiz gerekiyor. Muhalefetle niye doğru düzgün bunları paylaşmıyorsunuz, niye konuşmuyorsunuz? Kanunlardaki özensizlikler almış başını gitmiş. Fetullahçı terör örgütü belasını işte bu kanunlar, bu himayeler, bu korumalar başımıza bela etti.
Sayın Başkan, şimdi, yarınki bir yılda, ben o nedenle düzenli ve seviyeli davranarak dedim ki: "Bu tartışmaları erteleyelim." Son derece insani gerekçeyle. Yarın yapacağımız o anma törenlerinde vicdanlarınız sızlamayacak mı sizin? "Bu FETÖ'cü örgüt bize kararname çıkarttırıyor, kanun çıkarttırıyor..." Belgeleriyle, savcının belgeleriyle. Ne diyeceksiniz bunlara? Esas bunlara bir cevap verin.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Elitaş'ın doğru söylemediği bir tablo, Meclis Başkanının daveti üzerine genel başkanların daveti, daha sonra grup başkan vekillerinin davetine dönüştü. Allah'tan, orada kameralar vardı arkadaşlarım, kameralar her şeyi kayıt altına altı, TRT de dâhil olmak üzere. Orada söylediğimiz aynen şudur: "Biz Anayasa değişikliğinin yansıması olan konularda İç Tüzük değişikliğine destek vermeyiz ama demokratik bir İç Tüzük değişikliği için katkı vermeye hazırız." Kayıtlar ortada. Sayın Elitaş burada yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Erkan Akçay var Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) - Evet, Erkan Bey burada var. Aynen söylediğim ortada Erkan Bey burada. "Biz Anayasa değişikliğinin yansıması olan İç Tüzük değişikliğine destek vermeyiz, demokratik bir İç Tüzük için gerekli katkıyı vermeye hazırız." dedik. Bunu inkâr eden televizyon ekranlarından tüm kayıtları alır. Allah'tan kaydedildi, baş başa değildik. Baştan sona bütün konuşmalarımız televizyona çekildi.
Değerli arkadaşlarım, hazır Erkan Akçay bana oradan bir...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hatırlatma yaptım.
LEVENT GÖK (Ankara) - ...hatırlatma yaparken ben de kendisine bir hatırlatmada bulunacağım: Meclis Başkanının frak giymesini Türk geleneklerine ve giysilerine uygun bulmadığını ifade etti. Tabii, şaka olarak söylüyorum: Biliyorsunuz taktığımız kravat da Hırvatistan'ın bir ürünüdür. Herhâlde ona da uygun bir çözüm bulursunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Frakın neresi uygun? Meclis Başkanları rahatsız ondan.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben bilemem.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İlk kez Atatürk giymiş, yapmayın ya.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Atatürk'ten rahatsız olmayın.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Akçay, ben bir tartışma yaratmak istemedim. Siz frakın Türk giysisine uygun olmadığını ifade ettiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Başkalarına yakışır, size yakışmaz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu söz de sana yakışmaz Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır, Atatürk'ün giydiği fraka laf söylemek başkasına yakışır, sana yakışmaz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Akçay, ben bir tartışma yaratmak için söylemedim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ama lüzumu yok böyle bir tartışmanın.
LEVENT GÖK (Ankara) - Yani "Frak Türk giysilerine uygun değildir, şeye uygun değildir." dediniz ya...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Frak uygun değil.
LEVENT GÖK (Ankara) - Evet "frak" dediniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kravat uygun.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben de diyorum ki kravatın da menşei Hırvatistan'dır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Menşei önemli değil, menşeini konuşmuyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Yani ona da uygun bir çözüm bulursunuz diye düşünüyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Frak, kuyruk... Özür diliyorum...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sağ olun, peki.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Gazi Meclisin simgesi olmuş.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu tabloya baktığımız zaman, Cumhurbaşkanının kanun hükmündeki kararnamelerle ülkeyi yöneteceği, gensorunun kalkacağı, sözlü soruların kalkacağı bir ortamda torba yasa ve temel yasayı sorun yapmadan grup önerilerini ve yoklamaları gündeme taşımanın ben Milliyetçi Hareket Partisinin işi olmaması gerektiğini düşünüyorum Sayın Akçay. Bu görüşümü koruyorum kardeşim. Ve hele şu söze bir cevap vermediniz. Bir müddet sonra bizim Meclis Başkanlığında yaptığımız toplantıdan sonra Cumhurbaşkanı, AK PARTİ Genel Başkanı çıktı, dedi ki: "Canım, diğer partiler uzlaşmıyorsa AK PARTİ ile MHP çıkar İç Tüzük'ü yapar." Milliyetçi Hareket Partisinden bir "Dur bakalım." sözünü duymadık değerli arkadaşlarım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Duymamışsınız, biz söyledik onu.
LEVENT GÖK (Ankara) - Duymadık, duyamadık. Keşke gür söyleseydiniz Sayın Akçay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, gereğini yapsaydı.
LEVENT GÖK (Ankara) - Gelinen tablo içerisinde böylesine...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Meclis Genel Kurulunda söyledim Sayın Gök. Daha nasıl gür söyleyeyim, ne yapayayım yani gür söylemekle?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Gereğini yapsaydınız.
LEVENT GÖK (Ankara) - Gereğini yapamadınız, gereğini.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Gereğini yaptım. Meclis kürsüsünden söyledim ben diyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sizin, Cumhurbaşkanının bu sözünü, bir kere, parti aidiyetinizle bağdaştırmamanız gerekirdi. Hiç olmazsa, bu süreçte Cumhurbaşkanının sanki -tırnak arasında söylüyorum- talimatıyla -tırnağı kapatıyorum- hareket eden bir konuma düşülmemesi gerekirdi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Reddediyorum Sayın Gök, reddediyorum bu sözünüzü!
LEVENT GÖK (Ankara) - Elbette, reddedebilirsiniz tabii, reddetmeniz de gerekir Cumhurbaşkanının talimatını. Keşke onu reddetseydiniz. Yani ben şimdi karşıma baktığım zaman bir iktidar partisi var, bir de muhalefette olduğunu iddia eden bir parti var. Bunları söylemeyecek miyiz Sayın Akçay, söylemeyecek miyiz bunları, konuşmayacak mıyız bunları?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ama haklı ve doğru şekilde ifade edeceksin Levent Bey.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, bu tablolar içerisinde baktığımız zaman, son derece özensiz yazılmış bu İç Tüzük'le ilgili, arkadaşlarımız gerek Anayasa'ya aykırılığı... Havalesiyle ilgili bir sorun da var, ona da Özgür Bey birazdan değinecektir, onları ifade edecektir ancak bu nokta iyi değil değerli arkadaşlarım. Türkiye dünyada yalnızlaşıyor, dostu kalmadı Türkiye'nin. Neden kalmadı? Yapılan her antidemokratik uygulama dünyadan görülüyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'yi hak, hukuk, adalet çizgisine çekmek durumundayız. FETÖ'yle mücadeleyi, böylesine, İç Tüzük değişikliğinin arkasına sığınarak yapamazsınız. FETÖ'nün yansımaları var, FETÖ'nün daha yok edilmemiş üst düzeyde elemanları var ve böyle bir tablo içerisinde iktidar partisi, FETÖ'yle mücadelede bütün partilerin sağlam ittifakını arayacağına, kendisini yalnızlaştıran bir anlayış içerisinde yolunu sürdüremez değerli arkadaşlarım.
Yoklama... Yoklamalardan niye feragat ediyorsunuz? İktidar partisi milletvekillerini getiremiyor, görüyoruz bunu, görüyoruz bu tabloyu. Bizden de çoğu zaman danışılıyor belli zaman dilimleri içerisinde. Namaz saatlerine biz de dikkat ediyoruz arkadaşlarımızın, özellikle özel zamanlara çok dikkat ediyoruz. Ama değerli arkadaşlarım, yoklama... Yani Mecliste bir milletvekili bulunacak, bir grubu bulunacak, görüşmeleri takip edecek. İktidar partisi işine geldiği zaman diyor ki: "Ben gündemime hâkimim." Sen milletvekillerine hâkim ol önce. Milletvekillerine hâkim olamayan iktidar partisi bize diyor ki: "Ben gündemime hâkimim." Milletvekilleri elden avuçtan çıkmış, yok ortada. Böyle bir saygısızlığı yaptırmayın sayın grup başkan vekilleri. Yoklama, bir iktidarın iddiasıdır, "Ben milletvekillerimle Meclisi çalıştırıyorum." demenin iddiasıdır. Siz şimdi bundan korkuyorsunuz yeterli sayıda milletvekilinizi bulunduramayacaksınız diye ama diğer muhalefet partisinin de buna katkıda bulunmasını anlamak mümkün değil.
Getirdiniz grup önerisi Milliyetçi Hareket Partisi, çok da önemli bir konu. İktidar partisi her grup önerisinde kıskançlıkla davranıyor, muhalefetten geldiği için reddediyor. Biz destekliyoruz, sayımız yetmiyor. Yoklama istemeyecek misiniz, ne yapacaksınız? Ya da bir kanunun en önemli maddesinde... Siz şimdi, iktidarın getireceği bütün kanun maddelerini peşinen kabullenmiş durumda mısınız? Milliyetçi Hareket Partisinin ideolojisine, çıkarlarına ve programına aykırı düşen kanun maddelerinde siz ne yapacaksınız peki Mecliste, neler yapacaksınız değerli arkadaşlar, bana bir anlatın bunu. Geldi, geçti, öyle mi? Anayasa Mahkemesine gitme hakkınız da yok. Nasıl muhalefet anlayışı bu? Kanun maddeleri gelsin, geçsin; Anayasa Mahkemesine götüreme, programına aykırı olsun, her şeyine aykırı olsun, ondan sonra bu değişiklik teklifine onay ver. Bunu tarih yazar değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkan, bu konular hassas konular. Bakın, yoklamaların Anayasa'ya aykırı olduğunu Anayasa Mahkemesi kararıyla sizlere gösteriyorum. Grup önerilerinin sınırlandırılması, her şey bir paket dâhilinde daha önceki dönemlerde konuşulmuştur. İçinde bunun torba yasa da vardır, temel yasa da vardır. Torba yasadan Milliyetçi Hareket Partisinin çok defa şikâyet ettiğine ben tanık oldum, çok defa tanık oldum. E ne oldu şimdi torba yasa?
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin birlikte anlaşarak getirdiği bu İç Tüzük değişikliği, göreceksiniz, çok başka sorunlar doğuracaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, öncelikli olarak, bir kere, hem Komisyonda hem de Mecliste bu İç Tüzük değişikliğinin geçmemesi için en etkin mücadeleyi vereceğimizi huzurlarınızda ifade ediyorum. Ayrıca, böylesine geçen bir İç Tüzük değişikliğinden sonra iktidar partisinin ana muhalefetle hiçbir uzlaşı arayışı içerisinde bulunmaması gerekir. Ya bunu göze alın ya da tutumunuzu tekrar gözden geçirin.
Benim, İç Tüzük değişikliğiyle ilgili, fazla zamanınızı almadan söylemek istediğim bir husus var. Bu Meclisi, değerli arkadaşlarım, vesayet altında tutan bir tek kişi var, o da Mustafa Elitaş.
BAŞKAN - Sayın Gök, lütfen sataşma yapmayalım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sataşayım da cevap versin yani o da bilir beni. Benim size... Mustafa Elitaş Meclise ne zaman geldiyse bu Meclis karıştırmış değerli arkadaşlar, aynen böyle olmuştur. Şimdi, bakın...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Allah için doğru.
LEVENT GÖK (Ankara) - Neyse artık, arkadaşımız cevap verir kendisi. Benim sizlere önerim, İç Tüzük değişikliği yerine Mustafa Elitaş'ı değiştirin değerli arkadaşlar. Sayın Elitaş, bunları çok yaşadık sizinle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başbakana da söylediniz zaten bunu siz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Elbette söyledim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - "Bakan yapın da kurtarın bizi." dediniz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Elbette, sizi onore ederek de söyledim.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Elitaş gelince hızlı çalışıyor Meclis.
LEVENT GÖK (Ankara) - Yok, Osmancım, Elitaş'ın her geldiğinde bir kaos çıkmıştır, bir kargaşa çıkmıştır ve onu düzeltmek başka...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - İç Tüzük'e uymaya davet ediyorum da ondan.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, hayır, İç Tüzük'e uymaya davet ediyor ve devam ediyor.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sen de dâhil başka arkadaşlarınız bu konuda yardımcı olmaya çalışmışsınızdır.
Bir gerçeğin altını çiziyorum. Umuyorum ve diliyorum ki bu söylediklerimizi ciddiye alırsınız. Ciddiye alırsınız, almazsınız, bilemem ama böylesine önemli bir konuda Cumhuriyet Hak Partisi olarak hem burada hem de Meclis Genel Kurulunda en etkili mücadele yöntemleriyle mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz ve bu teklifle ilgili az önce sıraladığımız ve arkadaşlarımızın anlatacakları diğer maddelerdeki görüşlere de dikkat etmenizi sizlerden özellikle rica ediyoruz. Meclisin geleneklerini, göreneklerini, oturmuş kurallarını bozmayalım değerli arkadaşlarım. Bunları bozduğunuzda yerine getirmesi son derece zordur, son derece sakattır.
Benim tüm tavsiyelerim, uzlaşma metni olmayan bu değişiklik teklifinin geri çekilmesidir ve bu geri çekilmeden sonra -eğer gerekiyorsa- üzerinde uzlaşılan, uzlaşılamayan bütün maddeleri kapsayan çok daha geniş bir çalışmanın yapılması mümkündür. Ben Sayın Elitaş'ın olmadığı zamandaki sözü bir daha tekrarlayarak söylemek istiyorum. Kendisi "Meclis Başkanıyla yaptığımız toplantıyı farklı naklettiniz rijit bir şekilde." dedi. Ben de siz yokken şunları söyledim -o televizyon kayıtlarına alındı bütün konuşmalarımız- benim söylediğim söz aynen şudur: "Meclis İçtüzüğü'nde Anayasa değişikliğinden kaynaklanan değişikliklerle ilgili biz bir arada olmayız ama demokratik bir İç Tüzük için elimizden geleni yapmaya hazırız." diye kayıtlarda vardır, aynen böyledir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Katkı sağlayacaksınız o zaman.
LEVENT GÖK (Ankara) - Aynen böyledir yani hiç meseleyi çarpıtmaya da gerek yok. Allah'tan o gün her şeyi televizyonlar kaydetti değerli arkadaşlarım. Elitaş'ın çarpıtmalarından kurtulmak için başta TRT olmak üzere herkes görev yaptı o gün.
Sayın Başkan, ben görüşlerimi daha sonraki zaman dilimi içerisinde tekrar toparlamak kaydıyla kısaca bir değerlendirmede bulundum. Söz verdiğiniz için teşekkür ederim. Ben Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili sıfatıyla, bütün, daha maddelerin esasına girmeden bir genel bakış açısını burada anlatmaya çalıştım. Umarım, bu anlattıklarımızdan iktidar partisi ve diğer muhalefet partisi de gerekli çıkarımları yapar diye düşünüyorum, hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gök, ben de teşekkür ediyorum.