KOMİSYON KONUŞMASI

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, tutumunuzu anlamış değilim ama en başta ortaya koyduğum çekince ve tereddütte ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı. Siz belli ki çoğunluğunuza güvenerek bu İç Tüzük'ü burada olabildiği kadar kısa bir sürede bir oldubittiyle geçirme planı yapmışsınız. Hayırlı olsun bu planınız size.

Şimdi, Sayın Elitaş'ı yıllardır tanırım, bazen kendisiyle, karakteriyle örtüşmeyecek laflar eder, her siyasetçi bunu eder, buna bir şey de demem. Bir şeyin bilinmesini isterim, Sayın Elitaş'ın geçmişte İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunda konuşulanları işte "Uzlaştık; Engin Altay, İdris Baluken, Erkan Akçay, hep birlikte uzlaştık..." Uzlaştıysak şimdi burada niye toplandık?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ben yoktum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Pardon, Sayın Akçay.

BAŞKAN - Sayın Akçay yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bak, gerçek dışı bir beyan, hemen cevap istediği doğdu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Halaçoğlu vardı, evet.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Altay konuşsun, müsaade edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Eğer geçmişte uzlaştıysak bugün burada niye oturuyoruz? Sayın Elitaş, yani buradaki herkesi çocuk mu zannediyorsunuz, ben anlamıyorum? Siyaset açık kapı işidir, müzakere işidir, uzlaşma işidir, doğrudur. Siyasette münakaşa da vardır, tansiyon da vardır. Burada siyaset yapan herkesin bunları bildiğini düşünüyorum, bildiğini zannediyorum ama siyasette geçmişte yapılan bir komisyonda "bakarız, ederiz, bakılır, konuşuruz" şeklinde kayıt altına alınmış işleri "Biz uzlaştık." demek kimseye bir şey sağlamaz. Uzlaşsak -demin dediğim gibi- burada bugün bunları yeniden konuşuyor olmazdık. Bu Mecliste, benim bildiğim, ta 22'inci Dönemden itibaren, bizden Ali Topuz'un, işte iktidar partisinden o zaman Salih Kapusuzların da çalıştığı bir İç Tüzük çalışması vardı, daha sonra, bizden önce yine Turhan Tayan, Oğuz Oyan, bizim partimizden arkadaşlarla bir çalışma yapıldı, her şey konuşuldu, bazı konulara "Olabilir." dendi, bazılarına "Asla olmaz." dendi ama bir türlü ortaya bir mutabakat metni çıkmadığı için bugün bu Komisyon burada. Dolayısıyla "Efendim, biz bunları geçmişte böyle konuştuk da muhalefet de 'tamam' dediydi de şimdi, onun için, bu sefer fazla uzatmaya gerek yok." mantığından bir kere iktidar sıyrılsın.

Çok net bir şey söylüyoruz: Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerinin başından sonuna kadar, salı, çarşamba, perşembe, 14.00-19.00 kriterinin dışına çıkarak, salı, çarşamba, perşembe dışındaki pazartesi, cuma, cumartesi, pazarları çalıştığında da Meclis Televizyonu tarafından tamamının verilmesi hâlinde birçok şeye "evet" diyeceğiz dedik. Yalan söyleyen şerefsizdir, kendime söylüyorum. Bizim bunun dışında "şu tamam, bu tamam" diye bir angajmanımız, taahhüdümüz olmadı ama örneğin, 19'uncu madde, evet, öneri getiren parti on dakika konuşuyor, iktidar partisi yirmi dakika konuşuyor, bunun için...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Beş de var orada, beş kimin?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Orada da beş dakika değil kesinlikle, beş dakikayı kabul etmem mümkün değil çünkü Türkiye'nin çok önemli konuları için bu grup önerisi getirdiğimizde beş dakikada işin esasını anlatmak mümkün değilken nasıl bunu biz Meclisin gündemine indireceğiz, milletvekillerinin konuya vâkıf olmasını sağlayacağız? Bu normal dışı bir durum. Onun için, bizim beş dakikaya "evet" demiş olmamız mümkün değil, demedik. On dakika benim için makuldür. O zaman ne söylediğimi de hatırlıyorum. Meclis TV yayınlarının baştan sona verilmesi kaydıyla grup önerisinde sadece öneriyi getiren parti on dakika konuşsun dediğimi dün gibi hatırlıyorum. Olay bundan ibarettir. Bunun dışında, tekrar altını çiziyorum, Meclis TV yayınlarının süreklilik arz etmesi hâlinde iş birliğine ve müzakereye açık olduğumuzu söyledim. Durum budur, bundan ibarettir.

Daha önceki komisyonlarda yapılan çalışmaları ellerinize almışsınız, güzel de ta en eskiye giderseniz orada çok daha farklı, çok daha olumlu çalışmalar var, hiçbirini bu teklifinizde göremiyoruz. O zaman da onlarla ilgili uzlaşmalar vardı -ta 22'inci Dönemden itibaren- onları bir kenara koyup sadece muhalefetin değil, milletvekillerinin sesini kısmaya, azaltmaya yönelik bir tekliftir. Demokratik hakkımızı ve İç Tüzük'ten kaynaklı haklarımızı kullanacağız. Durum bundan ibarettir.

Sayın Başkan, sizi de bu konuda muhalefete tahammüllü olmaya davet ediyorum. Geçmişte de bu Parlamentoda birlikte çalıştık şu veya bu şekilde, görüyorum ki geçmişe oranla -ki geçmişte bile biz siz çok eleştirmiştik- bugünkü başlangıcınız 4+4+4 komisyonundaki bir yaklaşımı burada sergileyeceğinizi görüyorum. Bunun kimseye bir hayrı olmaz, size de olmaz. Yani bu İç Tüzük çoğunluğunuzla geçecektir ama çok merak ediyorum, uzlaşma olmadıktan sonra Genel Kurulda bu İç Tüzük size çok hayır sağlamaz. Bu Mecliste 100 küsur maddelik kanunlar iki günde geçti. Niye geçti? Uzlaşma olduğu için geçti. Şimdi, muhalefetin sesini biraz kısarak siz Meclisi kanun fabrikasına dönüştürebileceğinizi zannediyorsanız çok yanıldığınızı tarih ve zaman önümüzdeki dönemde herkese gösterecek.

Lütfen, herkes konuşurken geçmişi yanlış şekilde mevcut Komisyona naklederek bir şey ispat etmeye kalkmasın. Sizin tavrınız, tasarrufunuz kendinizce haklıdır, normaldir; bizim tavrımız, tasarrufumuz da bizce, kendimizce haklıdır, meşrudur. Burada herkes düşüncesini söyleyecek. Gümrükten mal kaçırmıyoruz. Bu teklifi bir iki günde hemen, oldubittiyle buradan çıkarmak, tekrar söylüyorum, kimseye bir şey sağlamaz. Şuranın iklimini bozacak tutum ve davranışlardan kaçınmanızı, şurada huzur içinde bir İç Tüzük değişiklik teklifini görüşmek arzusundayız ama anlayışımızı söylemek en doğal hakkımız. Ha, "Muhalefet olmasın." diyorsanız bizi kovun, sürün Parlamentodan, kendiniz çalıp kendiniz oynayın.

Sizi bundan sonra da muhalefetin söz talepleri konusunda İç Tüzük'e uygun hareket etmeye de davet ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.