KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Başkanım.

Şimdi, doğrusu, işin temel mantığı, tasarının temel mantığı işçiyi yargısal yolla hak arama yolundan alıkoyup daha çok uzlaşma ya da ara bulucu yoluyla sorunları çözme mantalitesi üzerine kurulu yani deyim yerindeyse işçi sürekli bir biçimde yargıya gitmeden ara bulucu kanalıyla sorunun çözümüne zorlanmakta. Tabii buradaki aslında korunmak istenen menfaat, genel gerekçede de sürekli dile getirildiği gibi, mahkemelerin yükünü hafifletme. Mahkemelerin yükünü hafifletelim derken işçinin hak arama alanını ha bire daraltıyoruz. Temel mantık bunun üzerine kurulu. Dolayısıyla böyle olunca da, ara bulucuya da çözüm üretme yetkisini verdiğimizde ne yapmış oluruz? Birincisi, bir taraftan yargısal bir makam olarak kabul etmiyoruz, bir yargı mercisi olarak kabul etmiyoruz ama yargı yetkisini devrediyoruz. Burada ciddi bir sakınca var. İkincisi, çözüm üretme ya da çözüm önerisinde bulunma yetkisini vermekle aslında her iki tarafı da ama özellikle işçiyi çözüme zorlama gibi, dayatma gibi bir inisiyatifi de vermiş oluyoruz. Dolayısıyla böyle bir inisiyatife sahip olan ara bulucu bu yetkiyi kendisinde gördüğü zaman mutlaka bir çözümü dayatacağından dolayı -muhtemelen işvereni de ama- zayıf olan işçiyi daha fazla zorlayacaktır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Burada "işçinin aydınlatılması" diye...

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Bu da yargı denetiminden ya da yargısal hak arama yolundan işçiyi alıp mahkûm etmektir. Daha önceki şeylerde de ifade ettim: Tasarının mantığı, sürekli bir biçimde işçiyi ha bire bir baskı altında, bir psikolojik baskı altında tutma. İşçinin ekonomik durumunu da dikkate aldığımızda, aslında psikolojik olarak da işçi, uzun vadede, evet, elde edeceği haklarını belki kısa sürede elde edeceği için işveren lehine ciddi anlamda tavizler verecektir yani bu realiteyi de görmek lazım. Yani üç yıl, dört yıl sonra elde edeceği 40 milyar, 50 milyar bir kazanç yerine, zaten dar gelirli olan, günlük geçimini sağlamakla büyük sıkıntılar yaşayan işçi 40 milyar değil ama o gün, o an için belki 15 milyara razı olacak gibi bir durumla karşı karşıya kalacaktır. Bu anlamda bu fıkranın kaldırılmasını talep ediyoruz.