KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Başkan.

BAŞKAN - Bugün önemli bir şey bulundu herhâlde veya dün, iki bin yıl önce bir levha...

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Değerli Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonun değerli üyeleri, saygıdeğer misafirler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, on dört yıllık AKP iktidarında gözlemlediğimiz şey, genel anlamda işveren ve sermayeden yana ve onların haklarını genişletmeye yönelik ama buna mukabil, çalışanların, emekçilerin, işçilerin haklarını sürekli bir biçimde daraltan politikalar izlediğini müşahede ettik, gördük.

Nitekim, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan bu İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı'nda da yine karşımıza çıkan, çalışanların, emekçilerin, işçilerin haklarını daraltan, buna mukabil işverenin alanını genişleten bir tasarıyla karşı karşıyayız.

Doğrusu, iş hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların çözümlendiği iş mahkemeleri ve yargılama usulleri yeniden düzenleniyor, yine, işçilerin hakları ortadan kaldırılmaktadır.

Tasarıyla getirilmek istenen en önemli değişikliklerden biri, iş hukuku uyuşmazlıklarının önemli bir bölümünde dava açılmadan önce ara bulucuya başvurma zorunluluğunun getirilmesidir. Tasarının genel gerekçesinde, iş davalarının ortalama görülme süresi ve sayısal çokluğu gibi nedenler sıralanmış, yargının iş yükünün hafifletilerek iş uyuşmazlıklarının daha kısa sürede çözümlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir. Bunun yolu olarak da bireysel ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçi alacakları ile işe iade taleplerinde dava açmadan önce ara bulucuya başvurma zorunluluğunun getirileceği tasarıda ortaya konulmuş.

Bu sistem, dünyadaki uygulamalar dikkate alındığında özü itibarıyla ara buluculuk kurumuyla çelişkilidir. Zira, esas itibarıyla, ara buluculuk sistemi esasen gönüllülük esası üzerine ve bu temel üzerine dayanmaktadır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak işleyen ara buluculuğun gönüllülük temeli üzerine kurulmasındaki en önemli etken her iki tarafın da bu süreçte eşit haklara ve imkânlara sahip olduklarının kabulüdür. İşçiyle işverenin bu anlamda eşit olmadığı açıktır ki iş hukukunun temel ilkelerinin en önemlileri işçilerin korunması ve işçi lehine yorumudur.

İşçilerin işverenle eşit imkânlara sahip olmadığı göz önüne alındığında, en basitinden alacak miktarını tam olarak bilmeyen bir işçi ara bulucu tarafından ne konuda uzlaştırılacaktır? Ara buluculuk yolunda ne yazık ki işçilerin yargı yoluyla alacakları önemli ölçüde azalacaktır. Zaten tarafsız olma zorunluluğu nedeniyle ara bulucunun işçiyi hakları ve alacağı miktar konusunda bilgilendirmesi de mümkün olmayacaktır. Pratikte ara bulucuların iş yerlerine giderek -bu durumun kendisi bile tarafsızlık ilkesine aykırı olduğu ortayken- işçileri hak ettiklerinin çok altına razı ederek onlardan ibraname dahi aldıkları bilinmektedir. Nitekim, bu husus Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08/12/2016 tarih 2016/25300 esas ve 2016/21744 karar sayılı kararına da konu olmuş bir uyuşmazlıktır.

Genel gerekçede ifade edildiğinin aksine zorunlu ara buluculuk hak arama özgürlüğünü engeller niteliktedir. Bununla işçilerin yargı yoluna başvurmaları engelleneceği gibi haklarının çok altında anlaşmalara razı edilerek hak kaybı uğramalarına neden olacaktır. Bu nedenle, Halkların Demokratik Partisi olarak, iş hukukunda ara buluculuğun zorunlu hâle getirilmesine karşıyız. Öngörülen zorunlu ara buluculuk düzenlemesi, yargı erkinin özelleştirilmesi demektir. Bilindiği gibi, "demokratik hukuk devleti" kavramı birbirinden bağımsız yargı, yasama, yürütme erkleri üzerine oturtulmaktadır. Yargı erkinin bu erki kullanan hâkimler dışında yürütmenin düzenlemesiyle bazı başka oluşumlara devri demokratik devlet anlayışını ortadan kaldıracaktır.

Zorunlu ara buluculuk düzenlemesi Anayasa'mızın birçok maddesine de aykırıdır. Anılan düzenleme Anayasa'mızın yargı yetkisi başlıklı 9'uncu maddesine, kanun önünde eşitlik başlıklı 10'uncu maddesine ve Anayasa'nın "Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11'inci maddesine, yine kanunların Anayasa'ya aykırı olamayacağı hükmüne, temel hakların niteliği başlıklı 12'nci maddelerine aykırıdır. Ayrıca, Anayasa'nın 36'ncı maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiştir. Zorunlu ara buluculuk bu düzenlemeye de açıkça aykırıdır. Anayasa'nın 37'nci maddesinde kanuni hâkim güvencesi getirilmiştir. Anılan düzenleme bu maddeye de aykırıdır. Yine, tasarı Anayasa'nın 40'ıncı maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin korunması hükümlerine de aykırı bir düzenleme niteliğindedir. Bu düzenleme hukukun genel ilkelerine, iş hukukunun işçiyi koruma ve gözetme ilkesine de aykırıdır. Bu ilke, işçinin işverene göre zayıf konumda bulunduğu için yıllar içinde iş hukukunda kabul görmüş bir ilkedir. İşçi zayıf ekonomik durumu nedeniyle ara bulucu önünde hakkından daha azına razı olma dayatmalarıyla hak kaybına uğrayacaktır.

Binlerce uyuşmazlık türünün arasında sadece iş uyuşmazlıklarının zorunlu ara buluculuğa tabi tutulması da ayrıca manidardır. Bu nedenlerle, tasarıyla iş davalarında zorunlu ara buluculuk düzenlemesinin dayatılması kabul edilemez.

Tasarıyla yapılan değişiklikle iş sözleşmesinin feshinde işçinin çalıştırılmadığı boşa geçen süre alacağının mahiyeti tazminat olarak nitelendirilmektedir. Mevcut düzenleme gereği geçersiz sayılan fesihte işçiye ihbar ve kıdem tazminatı ile diğer yasal hakları işverence ödenmiş olsa dahi, hizmet süresine eklenen bu dört aylık süre sebebiyle ihbar ve kıdem tazminatı veya yıllık izin ücreti farkları ortaya çıkmaktadır. Madde gerekçesinde anılan bakiye alacaklarının yeni davaya neden olduğu belirtilip bu nedenle dört aylık boşta geçme süresine ilişkin ücretin artık tazminat olarak nitelendirileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla işveren artık bu boşta geçme süresine ilişkin ödemenin sigorta primini ödemeyeceği gibi bu süre kıdeme bağlı haklara da bir etki yaratmayacaktır. Böylece işçinin bir hakkı daha gasbedilmiş olacaktır.

Düzenlemeyle işçinin işveren tarafından işe başlatılmadığı tarihin iş sözleşmesinin sona erdiği tarih olarak kabulü şeklindeki mevcut uygulamadan vazgeçilmektedir. Dava süresince meydana gelmiş ücret artışları ve kıdem tavanındaki artışlardan işçi artık yararlanmayacaktır. Bunun diğer bir etkisi, madde gerekçesinde de itiraf edilmiştir. İşe iade davaları artık toplu sözleşme yetki tespiti davası ve iş güvencesinin kapsamı açısından 30 işçi sayısının tespitinde bekletici mesele yapılmayacaktır. Yani işe sendikal örgütlenme esnasında işten atılan ve iade davası açan işçiler, sendikal örgütlenmedeki üye sayısının tespitinde dikkate alınmayacaktır. Bu, işçiler ve sendikalar aleyhine bir düzenlemedir.

Tasarı, hak aramayı engelleyici bir şekilde kıdem, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve yıllık izin alacağını da zaman aşımına bağlamış ve bu süre beş yıla indirilmiştir. Öncelikle işçilik alacaklarında zaman aşımının beş yıla indirilmesi Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bu düzenlemenin en vahim yanı, yüksek harçlar ve yargılama gideri avansları nedeniyle kısmi dava açan işçilerin neredeyse tüm alacaklarının dava sona ermeden zamanaşımına uğrayacak olmasıdır. Yargılama sürelerinin uzunluğu göz önüne alındığında bu kadar kısa zaman aşımı süresinin ciddi hak kayıplarına yol açacağı açık olup bu düzenlemenin kabulü mümkün değildir.

Tasarı, iş yargılamalarının hızlandırılması gerekçesiyle, daha doğrusu bahanesiyle bireysel ve kolektif iş hukukuna ilişkin işçi lehine var olan hakları kısıtlamaktadır. Bu tasarıda işçilerin, sendikaların yargı yolunu etkili kullanmalarını tamamen ortadan kaldırmaya çalışılmaktadır. Bireysel ve toplu pazarlık hukukunda son derece işveren yanlısı bu düzenlemelerin tümünü kabul etmemiz mümkün değildir.

Burada, bitirirken Sayın Başkanım, ayrıca bir hususu da sormak istiyorum. Pek çok kurum ve sendika temsilcileri hazır fakat dikkatimi çeken iki konfederasyonun temsilcileri yok. Davet mi edilmedi DİSK ve KESK?