KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli üyeler, yargının değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, burada hep tüm üye arkadaşlar ve katılımcılar hukukçu. Hukuk, en başta hukukun adil ve daha önemlisi adaletin tecellisinin gerçekleşmesi gereken bir alandır hiç şüphesiz. Adil ve çözümleyici bir hukukun ortaya çıkabilmesinin birinci yolu hiç şüphesiz bağımsız, tarafsız ve adil bir yargının teşekkül etmesinden, var olmasından geçer. Hiç şüphesiz siyaset kurumunun kendi arasında çözemediği pek çok sorun, hiç şüphesiz yargının oluşturacağı içtihatlarla, vereceği kararlarla siyaset kurumunun da ön açıcısı ve yol göstericisi olabileceği, hem ülke tarihinde hem dünya hukuk tarihinde sıkça rastladığımız durumlardır. Ama yargının da objektif kararlar verebilmesi içtihatlar oluşturabilmesi ama aynı zamanda ülkenin temel sorunlarında yol gösterici ve çözümleyici bir konumda olabilmesinin ilk koşulu, belki de vazgeçilmez koşulu o kararları verebilecek zemine, imkânlara ve bağımsızlık ve tarafsızlığa da sahip olması gerekir. Maalesef geldiğimiz aşamada siyasetin, özellikle yürütmenin oluşan vesayeti sonucu ülkemizde neredeyse kişiye, bölgeye, siyasi partiye, olaya göre farklı farklı hukuk biçimlerinin ortaya çıktığını görmekteyiz. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, özellikle olağanüstü hâl, kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle yargıya doğrudan yapılan müdahaleler ve daha sonra 16 Nisan referandumuyla HSYK'nın bünyesinde yapılan değişikliklerden sonra, ülkede tarafsız, bağımsız ve tabii hâkimlik ilkesi ekseninde, özellikle de göreve hâkimler başlarken etik kural olarak okutulan Bangalore etik kurallarına uygun hukuk sistemini ve adaleti gerçekleştirebilecek konumdan oldukça uzaklaştırıldı hâkimler. Ülkede neredeyse hiçbir hâkim, iktidarın veya yürütmenin ihtiyaçlarını, siyasi mülahazalarını göz ardı ederek objektif karar veremeyecek duruma gelmiş bulunmaktadır. Bunun en somut örneği de partimize yönelik uygulamalar ve eş genel başkanlarımız başta olmak üzere milletvekili arkadaşlarımız ve ülke genelinde 5 bini aşkın parti yönetici ve üyelerimizin tutuklanması ve bu tutuklanma süreçlerinin kimisi için bir yılı aşkın süreler geçmesine rağmen hâlâ yargı önüne çıkarılmış olmamaları, kimisi hakkında henüz daha iddianamelerin bile hazırlanmamış olması, somut olarak yargının ne kadar siyasallaştığı ya da diğer bir deyişle yürütmenin ne kadar vesayet altına girdiğinin açık bir göstergesidir. Dolayısıyla, temennimiz, beklentimiz, öncelikle Komisyonumuzun çalışmalarının, faaliyetlerinin, her şeyden önce gerçek anlamda bağımsız, tarafsız ve adil bir yargının oluşabilmesinin koşullarını hazırlamak, buna katkı sunmaktır.

Yine, yargı, toplumsal düzenin korunması ve geliştirilmesi açısından da kayda değer bir fonksiyona sahip ama bu fonksiyonlarının yerine getirilmesinde şüphesiz hâkim atamaları, yükseltmeleri, tayin işleri gibi özlük işlerinde de yine hakimlerin bir güvenceye sahip olması gerekiyor, bu da maalesef yok edilmiş durumdadır. Dolayısıyla, biz hukukçular olarak parti farkı gözetmeksizin gerçek kuvvetler ayrılığının, erkler ayrılığının gerçekleşebilmesinin zemini ve demokratik, özgürlükçü bir hukuk anlayışının ülkede egemen kılınmasının belki vasıtası, belki katkıcısı, belki yardımcısı olabiliriz umuduyla tekrardan tüm değerli arkadaşları saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.